İnsanoğlu inandığı gibi yaşamayınca yaşadığı gibi inanmaya başlıyor. Dini yaşantımız bu hususta örneklerle dolu. Ayrıca tüm meslek gruplarında sadece uzman kişiler görüş beyan edebilirken, dini konularda özellikle cahil olan kişiler konuşuyor. Bilgi sahibi olanlar ise sorumluluk duygusunun ağırlığından kılı kırk yararcasına hareket ediyor.
Biz bu yazı vesilesiyle uyarmış olalım. Diğer konularda istediğinizi konuşun ama dini konularda konuşurken, örneğin “bana göre” ile başlayan ifadelerden kaçınalım, işin ehli değilsek konuşmayalım. Çünkü çoğu zaman o iş sizin söylediğiniz veya bildiğiniz gibi olmuyor. Allah’ın dini sahipsiz değil, ihtiyaca göre her konuda hüküm mevcuttur. Bu hüküm bazen bizim keyfimize uyabilir, bazen de uymayabilir. Hüküm koyan Allah ise yorum yapmak densizliktir!
İmamet meselesini de bu konuyla ilişkilendirmemiz çok da yanlış olmayacak. Cemaatle Namaz’ın fazileti ile ilgili çok sayıda sahih Hadis-i Şerif var. Kamil bir Namaz murad ediyorsak ezan okunduğunda en yakın cami, mescid veya cemaat oluşturulan bir yere gidip o vaktin namazını cemaatle eda etmemiz gerekiyor. Türk toplumu olarak İslam’ın birçok şiarına sahip çıkmış, bu konuda rüştünü ispatlamışız ama cemaatle namaz meselesini biraz göz ardı ediyoruz. Yakın tarihimizde cemaatle namaz kılma oranı gitgide azalmış hatta üzülerek ifade etmeliyim ki, pandemi döneminden sonra camilerdeki cemaat sayıları daha da azalmış durumda. Birçok yerde özellikle Suriye’li mülteci kardeşlerimiz olmasa cemaat sayıları daha da az olacak. Onlar bu konuda bizlerden daha iyiler, Allah razı olsun.
Efendim, bendeniz de bu konudaki tembelliğimi bir şekilde kapatmak için kendimle mücadele halindeyim. Her gün en az bir kere, olmazsa iki günde bir kere camiye gitmeyi kendime görev kılıyorum. Zamanla bu sayıyı daha da yukarı çekmek istiyorum. Bazen genç kardeşlerimize de bunu tavsiye ediyorum. Herkesin gidip geldiği, manevi olarak beslendiği bir Müslüman topluluk olması gerekiyor. En yakın Müslüman topluluk da cami cemaatleridir. Kişinin durumuna göre en az haftada bir camiye gitmesini tavsiye ediyorum. Duruma göre sayıyı artırıp azaltmak mümkündür. Doğru ve aslolan tüm vakit namazlarının camide cemaatle kılınmasıdır, bunu da belirtelim yanlış anlama olmasın...
İmamet meselesine gelecek olursak, din görevlisinin olmadığı zamanlarda veya yerlerde namaz için bir araya gelmiş kişiler, aralarından bir imam belirleyip bu sevaptan payına düşeni almak isterler. Yüce dinimiz bu konuda da ölçüler koymuş. Büyük bir sorumluluk gerektiren imamet konusunda çok hevesli olmamak, ehliyet sahibi değilsek geri durmak en doğru olanıdır.
Bir emekli Müftümüz yaşadığı hadiseyi bir büyüğümüze aktarmış, ben de sizlere aktarayım. Kalabalık bir yerde bir grup Müslüman, cemaatle namaza karar vermişler. Ancak içlerinden birisi hevesli bir şekilde ben kıldırırım demiş. Hocamız bu ifadeden sonra o kişinin ehliyet sahibi olduğunu düşünerek arkasına durmuş ama adam Kur’an okumayı bile bilmiyor. İntenette İnşirah suresi okuyamayan teyzeye denk gelmişsinizdir o hesap. Hocamız sonrasında namazı iade etmiş. Bu aşamadaki usul, “aramızda hoca veya hafız birisi var mı?” diye sormaktır. İslam fıkhı imamete kimler geçmeli bunun sıralamasını bile ortaya koymuş. Yani bunun da bir adabı mevcut.
Necasetten Taharet Olmadan Namaz da Olmaz!
Bir İmam nasıl niyet etmeli? abdest süreçlerinde temizliğine dikkat etti mi? kıraati düzgün mü? tekbir komutlarını hangi aşamada okuyacak? gibi meselelerden haberdar mı? muhakkak bunlara bakılmalı. Eğer bunları bilmiyorsa geri durmalı. Biraz zülfü yâre dokunalım, zıplamamalı! Her gün bu örneklerle karşılaşıyoruz maalesef!
Yeri gelmişken her Müslümanın son derece önem vermesi gereken bir konuyu da hatırlatmak istiyorum. Yüce dinimiz İslam, temizliğe çok önem vermiş. Fıkıh kitapları genelde temizlik bahsiyle başlar. Temizlik bahsinin içindeki en önemli ayrıntılardan bir tanesi de tuvaletteki istinca ve istibra adını verdiğimiz hadisedir. Bendeniz genel tespitimi arz etmekle mükellefim ve maalesef en önemli konu olmasına rağmen, Müslümanların çok büyük kısmı bu işi bilmiyor, bilmek istemiyor ve önemsemiyor! Söylediğinizde anlattığınızda birçok insan duymazdan geliyor, hafife alıyor. Dini konular hafife alınmaz, maazallah insanın başını belaya sokar! Taharetten sonra istibra hadisesini ihmal ettiğinizde abdest geçersiz olur! Abdest olmadan namaz da olmaz! Meselenin ciddiyetini anlayıp bu konuda neler yapılması gerektiğini bilen bir kişiden ve sağlam kaynaklardan öğrenmeliyiz.
Bir Müslüman helaya girerken elbisesinin paçalarını dizlerine kadar sıvamalı. İdrarını yaparken üzerine sıçramaması için gerekli tedbirleri almalı. İdrar sıvısının diğer sıvılara göre daha fazla sıçrayıcı özelliği olduğu da hatırlatalım. Dolayısıyla bunu görmezden gelmemek gerekir. Bu mesele namazın farzlarındandır. Ayrıca insan fıtratına uygun olmayan ayakta bevl etmekten de uzak durmalı.
Sevgililer Sevgilisi Efendimiz (SAV) “Kabir azabının çoğu, necâsetten gereği gibi sakınmamaktan kaynaklanır” buyurarak bu konunun önemini bizlere anlatmıştır. Özetle elbiseye idrar sıçratmadan ve tek bir damla bırakmadan temizlenmek gerekiyor.
Daha önce çeşitli vesilelerle dile getirmiştim tekrar etmekte fayda var. Tüm Müslümanların namaz kıldırabilecek kadar bilgiye vakıf olması gerekir. Bu da 2- 3 haftalık yaz kurslarında olmaz. Tüm Müslüman çocuklarının en az bir yıl Kur’an Kursu’na gitmesi gerekiyor. Bu da ilkokuldan sonra olabilir. Keşke zorunlu olsa ama en azından isteyen için buna imkan var. Burada Kur’anı Kerim’i düzgün okumanın yanı sıra bazı surelerin ezberlerini yapmalı, ahlak ve maneviyat, adab-ı muaşeret ve bilmekle mükellef olduğumuz fıkıh eğitiminin alınması gerekiyor. Başka türlü de bu meseleleri çözemeyiz. Dünyaya dalmış ve çocuklarına bunları öğretmeyi zaman kaybı sayan Müslümanlara bunu önemle hatırlatırım!
İleri yaşlardaki eksikleri bulunanlara de tavsiyem, utanmadan sıkılmadan evimize en yakın camimizin görevlisinden veya işin ehli birisinden destek alabiliriz. İlimde utanmak olmaz, bilmediğimizi öğrenmeli ve bilmediğimiz noktalarda da haddimizi bilmeliyiz, vesselam…