bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

SÜSLÜMLANLAR SİZİ, BİZİ

Sosyal medyada sözde zengin ve başörtülüler habire mesajlaşma aracılığı ile  abartılı yaşam tarzlarını, ‘marka’ eşyalarını, altın renkli USB ya da gül kabartmalı gözlüklerini, özel tasarımcılarının  imzasını  taşıyan farklı kumaşlardan yapılmış elbiselerini sürekli sosyal medyada paylaşıyorlar... fakir böyle rekli elbise diktirip giyse, hemen ona güleriz, zengin olunca moda oluyor…. Bazen bir iş yemeği veya misafirlik olur; birisi ‘havalı’ yemeklerin fotoğraflarını çekerken bir diğeri de hanım arkadaşıyla veya erkek arkadaşıyla başlıyor telefon muhabbetine. Yalnız bu muhabbete bir katılsanız içinizden dersiniz ki: Şu günlerde Süslümanlar’ın moda reklamlarından başka bir şeye bakamıyoruz. Daha hiçbir şey bu kadar ilginizi çekmiyordur . Süslüman kelimesi zihninizde Müslüman ve süslü kelimelerini birleştiriyorsunuz, oluyor size Süslüman. Peki ama kimler bu süslümanlar. Hiç aklınıza veya fikrinize geldi mi? Bunlar bakıyorsunuz, toplumumuzun Tesettürlü, başörtülü genç kızları ve kadınlarıdır. Fakir, orta halli bir aileden söz etmiyorum, çok zengin bir hayat süren kişilerden bahsediyorum. Bunlar bizim çevremizde bulunmuyorlar, varsa da ben tanımıyorum. Yalnız büyükşehirlerde internetlerde dolaşıp duruyorlar. Müslüman süslü giyinmeyecek mi? Tabii de giyinecek ama, illa da lüks markalı olan yerlerden değil. Bir de mesela Vakko marka yazısını görülecek şekilde giyinirseniz, ben işte bunlara söylüyorum…. Bunları genelde sosyete kesimin televolesi var da onların yok mu? İşte oralarda görürsünüz. Bu giysiler genelde aşırı abartılı, renkler rengarenk, bakıyorsunuz zehirlenmiş giyecekler. Hele üniversite ortamında daha  da yoğun kalabalıklar. Toplumumuzda herkes bu süslümanları izliyor.  Bir de bazı internet kanallarında İslami Evlilik sitesi diye bir siteye rastlarsınız ki, insanın içerisi ürperiyor. Fakir ailelere bir zamanlar Belediyeler aracılığı ile evlendirme işi vardı, şu dönemlerde hiç duymadım acaba devam ediyorlar mı? Bu fiiliyat resmi bir kurum aracılığı ile olursa çok faydalı olur kanaatindeyim. Ama bunu resmi kurumlar yapmadıkları için televizyonlarda evde kalan bayanların da en çok izlediği programlar evlendirme programlarıdır. Benim evimde izlenmiyor deseniz bile ben kesinlikle inanmam. İmam bir kardeşim bana fazla haberleri izleyemiyorum., namımın sayesinde falanca kanaldaki evlendirme programını izliyorum. Diyebiliyor. Muhafazakar dediğimiz kanallarımız da artık fazla reyting yaptığı için galiba, bu programlara yönelmeye başladılar. İslam ahlakına ve Müslüman ailesine uygun olmayacak bir programdır bunlar, çok iyi düşünüp karar vermek lazım. Evlilik müessesesini yıkan yok eden programlardır bunlar. Zannetmeyin ki gerçekten evlendiriyor veya gerçekten kayıp buluyor. Benim Müslüman kardeşim altında 300-400 bin liralık mersedese biniyor, ama Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Keşmir’de, Kenya’da, Sudan’da vs birçok yerlerde açlıktan ölen Müslüman kardeşlerine yardım istense, dokuz dereden dokuz su bağlıyor ve vereceği az bir miktarı da zor veriyor. Hani bizler bir vücut gibi idik. Uzvumuzu bir tanesi acısa onu taa beynimizde hissediyorduk. Yoksa bu sözler (haşa) palavra mı? Süslü süslü gezmesini, evimizde her öğün çöpe atılacak kadar ekmek ve yemekleri hiç eksiksiz yapıyoruz veya bulunduruyoruz. Amma, yardıma geldi mi hemen sırtımızı dönüp gidiyoruz.  Gerçi bu söylediğim ülke dışı insanlar, bizde beş vakit namazımızı camide kılıp, çıkınca komşumuzun veya arkadaşımızın habire gıybetini yapıyoruz, olmadı iftira da atabiliyoruz. Her gün namazda okuduğunuz ‘Era eytellezi… ‘ suresinin bir manasını okuyun. Senin sınırındaki ağacın komşunun sebzesine veya meyvesine mani oluyorsa bu kul hakkı değil midir? Her gün hocalarla, müftülerle oturup sohbet ediyorsunuz. Sorun bakalım bu kul hakkı denilen şey nedir. Süslü süslü gezmesini, dolaşmasını, israf edercesine yemesini, içmesini çok iyi biliriz. Gösteriş olsun diye aldığımız son model arabaya şöyle biraz yan oturup başkasına sükse atmasını çok iyi biliriz.  Arabamızdaki oto teybimizde de mutlaka bir hoca efendinin faiz kasetini de bulundurmayı ihmal etmeyiz… Yeni ayakkabı aldığımızda elbisemizin altında görülmese de öyle yere hızlı basarız ki, sesi elli metreden duyulur. Hani emir vardı yer yüzünde kibir ve azametle yürüme. Ne yeri yarabilirsin ne de ufak dağlara erişebilirsin. Bu emirler bu tavsiyeler bizlere gelmedi galiba. Yoksa Japon’lara mı geldi. Japon devlet başkanı ne demiş, ülkem kalkınana kadar benim aylığım 200 dolar olacak ve hiç artmayacak. Bu onun mecburi ihtiyaçlarını karşıladığını söylüyor. Bizler bin dolarla geçinemiyoruz. Hayat standardımız o kadar arttı ki, araba aklama para bulamıyoruz. Bana diyeceksiniz ki Allah verdiği nimeti kulunun üstünde görmek ister. Bu nimet sahabe döneminde yok muydu. Onların bir elbisesi vardı, ikincisi yoktu. Buldukları ve kazandıkları parayı hayra dağıtıyorlardı, bulamadıkları zaman da şükrediyorlardı. Ama ya bizler…. Hiç böyle bir şey duydunuz mu? Süslümanlar sizi, bizi….
Ekleme Tarihi: 14 Ocak 2016 - Perşembe

SÜSLÜMLANLAR SİZİ, BİZİ

Sosyal medyada sözde zengin ve başörtülüler habire mesajlaşma aracılığı ile  abartılı yaşam tarzlarını, ‘marka’ eşyalarını, altın renkli USB ya da gül kabartmalı gözlüklerini, özel tasarımcılarının  imzasını  taşıyan farklı kumaşlardan yapılmış elbiselerini sürekli sosyal medyada paylaşıyorlar... fakir böyle rekli elbise diktirip giyse, hemen ona güleriz, zengin olunca moda oluyor….

Bazen bir iş yemeği veya misafirlik olur; birisi ‘havalı’ yemeklerin fotoğraflarını çekerken bir diğeri de hanım arkadaşıyla veya erkek arkadaşıyla başlıyor telefon muhabbetine. Yalnız bu muhabbete bir katılsanız içinizden dersiniz ki: Şu günlerde Süslümanlar’ın moda reklamlarından başka bir şeye bakamıyoruz. Daha hiçbir şey bu kadar ilginizi çekmiyordur .

Süslüman kelimesi zihninizde Müslüman ve süslü kelimelerini birleştiriyorsunuz, oluyor size Süslüman.

Peki ama kimler bu süslümanlar. Hiç aklınıza veya fikrinize geldi mi?

Bunlar bakıyorsunuz, toplumumuzun Tesettürlü, başörtülü genç kızları ve kadınlarıdır. Fakir, orta halli bir aileden söz etmiyorum, çok zengin bir hayat süren kişilerden bahsediyorum. Bunlar bizim çevremizde bulunmuyorlar, varsa da ben tanımıyorum. Yalnız büyükşehirlerde internetlerde dolaşıp duruyorlar.

Müslüman süslü giyinmeyecek mi? Tabii de giyinecek ama, illa da lüks markalı olan yerlerden değil. Bir de mesela Vakko marka yazısını görülecek şekilde giyinirseniz, ben işte bunlara söylüyorum….

Bunları genelde sosyete kesimin televolesi var da onların yok mu? İşte oralarda görürsünüz. Bu giysiler genelde aşırı abartılı, renkler rengarenk, bakıyorsunuz zehirlenmiş giyecekler. Hele üniversite ortamında daha  da yoğun kalabalıklar.

Toplumumuzda herkes bu süslümanları izliyor. 
Bir de bazı internet kanallarında İslami Evlilik sitesi diye bir siteye rastlarsınız ki, insanın içerisi ürperiyor.

Fakir ailelere bir zamanlar Belediyeler aracılığı ile evlendirme işi vardı, şu dönemlerde hiç duymadım acaba devam ediyorlar mı?

Bu fiiliyat resmi bir kurum aracılığı ile olursa çok faydalı olur kanaatindeyim. Ama bunu resmi kurumlar yapmadıkları için televizyonlarda evde kalan bayanların da en çok izlediği programlar evlendirme programlarıdır.

Benim evimde izlenmiyor deseniz bile ben kesinlikle inanmam. İmam bir kardeşim bana fazla haberleri izleyemiyorum., namımın sayesinde falanca kanaldaki evlendirme programını izliyorum. Diyebiliyor.

Muhafazakar dediğimiz kanallarımız da artık fazla reyting yaptığı için galiba, bu programlara yönelmeye başladılar.

İslam ahlakına ve Müslüman ailesine uygun olmayacak bir programdır bunlar, çok iyi düşünüp karar vermek lazım. Evlilik müessesesini yıkan yok eden programlardır bunlar. Zannetmeyin ki gerçekten evlendiriyor veya gerçekten kayıp buluyor.

Benim Müslüman kardeşim altında 300-400 bin liralık mersedese biniyor, ama Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Keşmir’de, Kenya’da, Sudan’da vs birçok yerlerde açlıktan ölen Müslüman kardeşlerine yardım istense, dokuz dereden dokuz su bağlıyor ve vereceği az bir miktarı da zor veriyor.

Hani bizler bir vücut gibi idik. Uzvumuzu bir tanesi acısa onu taa beynimizde hissediyorduk. Yoksa bu sözler (haşa) palavra mı?

Süslü süslü gezmesini, evimizde her öğün çöpe atılacak kadar ekmek ve yemekleri hiç eksiksiz yapıyoruz veya bulunduruyoruz. Amma, yardıma geldi mi hemen sırtımızı dönüp gidiyoruz. 

Gerçi bu söylediğim ülke dışı insanlar, bizde beş vakit namazımızı camide kılıp, çıkınca komşumuzun veya arkadaşımızın habire gıybetini yapıyoruz, olmadı iftira da atabiliyoruz.

Her gün namazda okuduğunuz ‘Era eytellezi… ‘ suresinin bir manasını okuyun. Senin sınırındaki ağacın komşunun sebzesine veya meyvesine mani oluyorsa bu kul hakkı değil midir? Her gün hocalarla, müftülerle oturup sohbet ediyorsunuz. Sorun bakalım bu kul hakkı denilen şey nedir.

Süslü süslü gezmesini, dolaşmasını, israf edercesine yemesini, içmesini çok iyi biliriz. Gösteriş olsun diye aldığımız son model arabaya şöyle biraz yan oturup başkasına sükse atmasını çok iyi biliriz. 

Arabamızdaki oto teybimizde de mutlaka bir hoca efendinin faiz kasetini de bulundurmayı ihmal etmeyiz…

Yeni ayakkabı aldığımızda elbisemizin altında görülmese de öyle yere hızlı basarız ki, sesi elli metreden duyulur. Hani emir vardı yer yüzünde kibir ve azametle yürüme. Ne yeri yarabilirsin ne de ufak dağlara erişebilirsin.

Bu emirler bu tavsiyeler bizlere gelmedi galiba. Yoksa Japon’lara mı geldi. Japon devlet başkanı ne demiş, ülkem kalkınana kadar benim aylığım 200 dolar olacak ve hiç artmayacak. Bu onun mecburi ihtiyaçlarını karşıladığını söylüyor.

Bizler bin dolarla geçinemiyoruz. Hayat standardımız o kadar arttı ki, araba aklama para bulamıyoruz.

Bana diyeceksiniz ki Allah verdiği nimeti kulunun üstünde görmek ister. Bu nimet sahabe döneminde yok muydu. Onların bir elbisesi vardı, ikincisi yoktu. Buldukları ve kazandıkları parayı hayra dağıtıyorlardı, bulamadıkları zaman da şükrediyorlardı. Ama ya bizler….

Hiç böyle bir şey duydunuz mu? Süslümanlar sizi, bizi….

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.