bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler

Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

AH ÇANAKKALE NİCE ANALARI KUZUSUZ BIRAKTIN

Bu yazıyı her sene birçok kez okurum. Okudukça da sanki ilk defa okurmuşum gibi geliyor bana. Okurken de gözlerim nemlenir mutlaka. Okurken gözleriniz nemlenmiyor ise tekrar bir daha okuyun. O zamanda hissedin kendinizi, göreceksiniz o duyguyu hissedeceksiniz… Çanakkale’de şehit olan askerlerimizden Yozgatlı Hasan’la ilgili başından geçen olayı okuyacaksınız.  Yozgatlı Hasan’ın lakabı da “Kınalı Hasan” olmuş Çanakkale’de. Hasan, Yozgat ilinin Sarıkaya kazasına bağlı Karayakup köyünden(Belde)…   Daha bıyıkları terlememiş bu delikanlı, kendisi gibi gencecik arkadaşları ile beraber yayan yapıldak yürüyerek Yozgat’tan çıkıp Çanakkale’ye ulaşmışlar.  Burada 64. Piyade Alayı, 1. Tabur, 2. Bölüğe intisap edip çakı gibi Mehmetçik olmuşlar. Zaten taburlar, alaylar Çanakkale’de eriyip bittiği için cepheye gelen gönüllülere şiddetle ihtiyaç vardır.  İkinci bölüğün komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey, askerlerini savaşa hazırlamak için onların talimlerinden boş kalan istirahat anlarında onlarla tanışıp konuşmaya başlardı. Böyle bir vakitte Yüzbaşı Sırrı Bey, Yozgatlı Hasan’la da tanıştı. Hasan’ın başındaki kına Sırrı Bey’in dikkatini çekti. Cepheye gelen askerlerin sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışıktı Sırrı Bey ama baştaki kınayı ilk defa görüyordu. Hasan’a bunun manasının ne olduğunu sorduğunda Hasan utandı, üzüldü ve dedi ki komutanına:  -Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı. Ben de niye diye sormadım. Sırrı Bey:  -Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım. Hasan:  -Ben yazı yazmasını bilmem ki komutanım. Sırrı Bey:  -Öyleyse sen söyle bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne cevap gelecek? Hasan:  -Baş üstüne komutanım.       Bir istirahat anında bölük yazıcısı Hasan’ın yanına gelir. Hasan söyler, o yazar. Selam kelamdan sonra Hasan, bulunduğu yerin güzelliğinden, çiçeklerin kokusundan, arkadaşlarının dostluğundan, komutanının tatlı dilinden bahsettikten sonra, konuyu kınaya getirir.  -Anacığım, kumandanım saçımdaki kınayı sordu, ben bilemedim. Arkadaşlarımın arasında mahcup oldum. Kardeşlerimi askere gönderirken sakın onların saçlarını kınalama. Onlar benim gibi mahcup olmasınlar. Kınanın bir mânâsı varsa bildir de kumandanıma söyleyeyim.  Mektup Yozgat yollarına çıkar. Cevap gelir mi gelmez mi, anasına ulaşsa okur mu, okutur mu belli değil. Lakin Çanakkale’de sırtlan gibi saldıran düşmana karşı koymak lazım geldiği için ihtiyat kuvvetlerinin fazla bekleyecek zamanı yoktur. 2. Bölük de savaşın en çetin alanlarında görev yapar. Bu öyle bir harptir ki, dünyada eşi benzeri olmayan bir vahşet yaşanmaktadır. Anadolu’nun kınalı koç yiğitleri, ellerindeki kıt imkanlarla, adeta etten bir duvar örüp düşmana geçit vermeden namusları için, vatan için buruşmaya başlamışlardır. Bu ateş cehenneminde nice kınalı koç yiğitlerimiz, körpecik delikanlılarımız şehit olmakta, Avrupalının kan içen canavar makineleri, gemileri, topları Gelibolu’yu bir kan gölüne çevirmektedir.        Aradan iki ay geçmiştir. Bir gün Yüzbaşı Sırrı Bey’in bölük karargahına birkaç mektup ulaşmıştır. Yozgat’ın Sarıkaya İlçesi Kara Yakuplar köyünün köy katibi mektubu Hasan’ın anasına ulaştırmış ve anasının söylediklerini de yazıp cepheye yollamış. Mektup da anası şunları yazmış:  “Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum,  Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy katibi okudu, ben ağladım. Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babının yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme. Ateşe bas dese basasın yavrum. Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş. Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz. Elbette öylesi yakışır yavrum. Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir. Sakın onları incitme yavrum. Südümü sana helal etmem. Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz. İsmail’e kardeş seçtim. O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım. Aha işte benim kınalı kuzum da burada deyip seni bağrına basacağım.  Anan Hatçe”  Sırrı Bey, iki gözü iki çeşme mektubu okur. Sonra posta erini çağırır.  -Şu Yozgatlı Kınalı Hasan’ı bulun bakalım. Mektubunu ona ben okuyacağım, onun okuması yoktu.  Çok geçmez posta eri geri döner.  -Kumandanım Hasan bir hafta önce Arıburnu’ndaki şiddetli muharebede Hakk’a yürümüş.  Sırrı Bey, orada göz yaşları içerisinde yana yakıla bağırmaya başlar:  - Bilmeliydim, bilmeliydim. Kurbanların kınalı olması gerek. Bu yiğitlerin hepsi de kınalı… Vatana kurban seçilip gönderildiler. Bunların hepsi de kınalı kuzu, hepsi de Hasan gibi… Bilmeliydim, b Bu kınalı kuzular Çanakkale’yi geçilmez yaptılar. Amma ne yazık ki, sonra gelenler değil Çanakkale’yi tüm evlerimizin içine kadar girip tüm maneviyatımızı bozdular.                   Avrupalı biz gezgin diyor ki: Biz Çanakkale’de Osmanlıyı zapt etmek veya onları yok etmek için gelmedik ki. Biz Çanakkale’ye Osmanlıyı zayıf düşürmek ve ahlakını bozmak için gelmiştik. Amma ne yazık ki, atalarımız boşuna ölmüşler. Sizler bizlerin olmasını istediğimizin bile çok ilerisine gitmişsiniz. Bizimkilere yazık olmuş. Diyebiliyorsa bizlerde bir noksanlık var demektir.                   Aynı 1915 yılı Çanakkale ruhunu tekrardan diriltmek ve canlandırmak mecburiyetindeyiz. Yoksa değil ahlak bu sefer İstanbul ve Ayasofya gidebilir.                   Maalesef çocuklarımıza hiçbir zaman iyi bir Müslüman olacağını öğretemedik ve öğretemiyoruz. Tamamen paraya ve menfaate dayalı bir hayat sürüyoruz.                   Şunu muz olmasa Avrupalı bizi ezer, falanımız olmasa Amerika bizi mahf-u perişan  eder vs. gibi korkunç fikirlerle kendimizi ve çocuklarımızı yetiştiriyoruz.                   Hiçbir zaman Allah’ın da bir hesabının olabileceğini düşünmüyoruz.                    Onlar istemese de Allah Nurunu tamamlayacaktır.   Çanakkale zaferini kazanarak; vatanı, bayrağı ve milleti için hayatının baharında gül gibi solarak şehit olan kahraman MEHMETÇİK’ lerimizi minnet ve şükranla anıyoruz.   Aziz ruhları şad olsun.  
Ekleme Tarihi: 15 Mart 2021 - Pazartesi

AH ÇANAKKALE NİCE ANALARI KUZUSUZ BIRAKTIN

Bu yazıyı her sene birçok kez okurum. Okudukça da sanki ilk defa okurmuşum gibi geliyor bana. Okurken de gözlerim nemlenir mutlaka. Okurken gözleriniz nemlenmiyor ise tekrar bir daha okuyun. O zamanda hissedin kendinizi, göreceksiniz o duyguyu hissedeceksiniz… Çanakkale’de şehit olan askerlerimizden Yozgatlı Hasan’la ilgili başından geçen olayı okuyacaksınız. 

Yozgatlı Hasan’ın lakabı da “Kınalı Hasan” olmuş Çanakkale’de. Hasan, Yozgat ilinin Sarıkaya kazasına bağlı Karayakup köyünden(Belde)…  

Daha bıyıkları terlememiş bu delikanlı, kendisi gibi gencecik arkadaşları ile beraber yayan yapıldak yürüyerek Yozgat’tan çıkıp Çanakkale’ye ulaşmışlar. 

Burada 64. Piyade Alayı, 1. Tabur, 2. Bölüğe intisap edip çakı gibi Mehmetçik olmuşlar. Zaten taburlar, alaylar Çanakkale’de eriyip bittiği için cepheye gelen gönüllülere şiddetle ihtiyaç vardır. 

İkinci bölüğün komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey, askerlerini savaşa hazırlamak için onların talimlerinden boş kalan istirahat anlarında onlarla tanışıp konuşmaya başlardı. Böyle bir vakitte Yüzbaşı Sırrı Bey, Yozgatlı Hasan’la da tanıştı. Hasan’ın başındaki kına Sırrı Bey’in dikkatini çekti. Cepheye gelen askerlerin sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışıktı Sırrı Bey ama baştaki kınayı ilk defa görüyordu. Hasan’a bunun manasının ne olduğunu sorduğunda Hasan utandı, üzüldü ve dedi ki komutanına: 

-Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı. Ben de niye diye sormadım. Sırrı Bey: 

-Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım. Hasan: 

-Ben yazı yazmasını bilmem ki komutanım. Sırrı Bey: 

-Öyleyse sen söyle bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne cevap gelecek? Hasan: 

-Baş üstüne komutanım. 

     Bir istirahat anında bölük yazıcısı Hasan’ın yanına gelir. Hasan söyler, o yazar. Selam kelamdan sonra Hasan, bulunduğu yerin güzelliğinden, çiçeklerin kokusundan, arkadaşlarının dostluğundan, komutanının tatlı dilinden bahsettikten sonra, konuyu kınaya getirir. 

-Anacığım, kumandanım saçımdaki kınayı sordu, ben bilemedim. Arkadaşlarımın arasında mahcup oldum. Kardeşlerimi askere gönderirken sakın onların saçlarını kınalama. Onlar benim gibi mahcup olmasınlar. Kınanın bir mânâsı varsa bildir de kumandanıma söyleyeyim. 

Mektup Yozgat yollarına çıkar. Cevap gelir mi gelmez mi, anasına ulaşsa okur mu, okutur mu belli değil. Lakin Çanakkale’de sırtlan gibi saldıran düşmana karşı koymak lazım geldiği için ihtiyat kuvvetlerinin fazla bekleyecek zamanı yoktur. 2. Bölük de savaşın en çetin alanlarında görev yapar. Bu öyle bir harptir ki, dünyada eşi benzeri olmayan bir vahşet yaşanmaktadır. Anadolu’nun kınalı koç yiğitleri, ellerindeki kıt imkanlarla, adeta etten bir duvar örüp düşmana geçit vermeden namusları için, vatan için buruşmaya başlamışlardır. Bu ateş cehenneminde nice kınalı koç yiğitlerimiz, körpecik delikanlılarımız şehit olmakta, Avrupalının kan içen canavar makineleri, gemileri, topları Gelibolu’yu bir kan gölüne çevirmektedir. 

      Aradan iki ay geçmiştir. Bir gün Yüzbaşı Sırrı Bey’in bölük karargahına birkaç mektup ulaşmıştır. Yozgat’ın Sarıkaya İlçesi Kara Yakuplar köyünün köy katibi mektubu Hasan’ın anasına ulaştırmış ve anasının söylediklerini de yazıp cepheye yollamış. Mektup da anası şunları yazmış: 

“Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum, 

Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy katibi okudu, ben ağladım. Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babının yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme. Ateşe bas dese basasın yavrum. Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş. Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz. Elbette öylesi yakışır yavrum. Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir. Sakın onları incitme yavrum. Südümü sana helal etmem. Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz. İsmail’e kardeş seçtim. O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım. Aha işte benim kınalı kuzum da burada deyip seni bağrına basacağım. 

Anan Hatçe” 

Sırrı Bey, iki gözü iki çeşme mektubu okur. Sonra posta erini çağırır. 

-Şu Yozgatlı Kınalı Hasan’ı bulun bakalım. Mektubunu ona ben okuyacağım, onun okuması yoktu. 

Çok geçmez posta eri geri döner. 

-Kumandanım Hasan bir hafta önce Arıburnu’ndaki şiddetli muharebede Hakk’a yürümüş. 

Sırrı Bey, orada göz yaşları içerisinde yana yakıla bağırmaya başlar: 

- Bilmeliydim, bilmeliydim. Kurbanların kınalı olması gerek. Bu yiğitlerin hepsi de kınalı… Vatana kurban seçilip gönderildiler. Bunların hepsi de kınalı kuzu, hepsi de Hasan gibi… Bilmeliydim, b Bu kınalı kuzular Çanakkale’yi geçilmez yaptılar. Amma ne yazık ki, sonra gelenler değil Çanakkale’yi tüm evlerimizin içine kadar girip tüm maneviyatımızı bozdular.  

                Avrupalı biz gezgin diyor ki: Biz Çanakkale’de Osmanlıyı zapt etmek veya onları yok etmek için gelmedik ki. Biz Çanakkale’ye Osmanlıyı zayıf düşürmek ve ahlakını bozmak için gelmiştik. Amma ne yazık ki, atalarımız boşuna ölmüşler. Sizler bizlerin olmasını istediğimizin bile çok ilerisine gitmişsiniz. Bizimkilere yazık olmuş. Diyebiliyorsa bizlerde bir noksanlık var demektir.  

                Aynı 1915 yılı Çanakkale ruhunu tekrardan diriltmek ve canlandırmak mecburiyetindeyiz. Yoksa değil ahlak bu sefer İstanbul ve Ayasofya gidebilir.  

                Maalesef çocuklarımıza hiçbir zaman iyi bir Müslüman olacağını öğretemedik ve öğretemiyoruz. Tamamen paraya ve menfaate dayalı bir hayat sürüyoruz.  

                Şunu muz olmasa Avrupalı bizi ezer, falanımız olmasa Amerika bizi mahf-u perişan  eder vs. gibi korkunç fikirlerle kendimizi ve çocuklarımızı yetiştiriyoruz.  

                Hiçbir zaman Allah’ın da bir hesabının olabileceğini düşünmüyoruz.   

                Onlar istemese de Allah Nurunu tamamlayacaktır.  

Çanakkale zaferini kazanarak; vatanı, bayrağı ve milleti için hayatının baharında gül gibi solarak şehit olan kahraman MEHMETÇİK’ lerimizi minnet ve şükranla anıyoruz. 

 Aziz ruhları şad olsun.  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.