bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

MAHCUBİYETLERİN ALTINDA ÇARESİZLİK Mİ VAR

Eskiden, daha 35 sene 40 sene evvel, akşamları hangi komşumuza gidelim diye düşünmeden çıkar herhangi bir komşumuzun kapısını çalar, haydi falanca komşumuza gidelim der ve o akşam hiç haber vermeden, çat kapıyı çalardık. O akşam gece yarılarına kadar tatlı bir sohbet, hoş bir zaman geçirmek ve memnun olarak evlerimize dönerdik. Peki ya şimdi;   Yarın akşam sana gelmeyi düşünüyoruz diye haber bile versen belki de bu akşam musait değilim başka zaman diyebiliyoruz. Peki ya şu zamanımızda nasıl;   Bazen telefonun veya evinin zili çalar. Arayanın veya gelenin kim olduğunu görünce şaşırıp kalırsınız. Aradan çok uzun bir süre geçmiş ve bu süre zarfında seni ne aramış, ne sormuş… Aklında bir sürü soru oluşur: Hayret! Bana bir işi mi düşmüş de aramış, yoksa bir sıkıntısı mı var beni yâd etmiş, ya da başına kötü bir şey mi gelmiş de beni hatırlamış?!…   Tutamazsın kendini ve sorarsın: – Hayırdır, ne oldu da şu garibi yâd ettin?! O eski dostun senin aklından geçenleri okumuş olmalı ki, iki kısa sözüyle merakını giderip seni fazlasıyla mutlu eder: – Hiç ya, sadece özledim seni; bir anda aklıma geldin ve yüzünü görmek, sesini duymak istedim; herhangi bir iş için rahatsız etmedim seni…   Maalesef insanlar genelde işleri düştüğünde veya bir sorun ve sıkıntıyla, dert ve belayla karşılaştıklarında Allah’ı çağırır, kapısını çalarlar…   Bizler belaya ve sıkıntıya duçar olduğumuzda, “Allah!…” deriz. Hatta ben ateistim diyenin bile ayağına taş dolaşıp yere düşse o da “Allah “ der. Oysa kendisine hiçbir işimizin düşmediği zamanlarda da Allah’ı çağırmak , Allah”ı anmak gerçekten çok güzel değil midir?   Müslümanlar kurban kesiyorlar bunu gören Ermeni”nin biri arkadaşına; -Bende kurban kesmek istiyorum,der. -Olur mu saçmala sen Müslüman değilsin, kurbanı niye keseceksin ki, diye karşı çıkar arkadaşı. Tabi ermeni kararlı, gidip bir inek satın alır ve eline bıçağı alıp ineğin başına gelir. Elindeki bıçakla ineği ve kendini kan revan içinde bırakır ama bir türlü ineğin canı çıkmaz.Bunun üzerine Ermeni”nin arkadaşı yanına gelip -Ya bu kadar işkence çekeceğine git şu karşıdaki Müslüman kahvesine bir tanesinden rica et gelip kessin, der. Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde kahveye girer - Aranızda Müslüman var mı?,der. Kahve halkından biri korkudan ''Müslüman burada ne arar sen camiye git müslümanlar orda'' der. Cemaat, camide namazını kılmış, tesbihat yapıyormuş. Birden içeri elinde çifte su verilmiş bursa işi bir ekmek bıçağı bulunan bir adam girmiş ve gür sesiyle Adam camiye gelir elinde bıçakla içeri girip -Aranızda Müslüman var mı?,der. Cemaatte ses yok. Sonunda yaşlı bir adam dayanamaz ve ''ben Müslüman”ım''der.Yaşlı adamla ermeni dışarı çıkarlar. -Amca ben bu ineği kurban etmek istiyorum ama bir türlü beceremedim,der. Yaşlı adam ineği keser ama çok yorulmuştur ermeniye ''oğlum ben çok yoruldum,derisinide başkası yüzsün.''der. Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde camiye gider ve -Aranızda başka Müslüman var mı?, der. Cemaat, Ermeni”nin yaşlı adamı kestiğini düşünür ve arkası dönük olan hocayı göstererek -Aramızda en Müslüman imam, derler. Ermeni hocanın karşısına dikilir ve - Burada tek Müslüman sensin herhalde?,der. Hoca kanlı bıçağa bakar ve - Şurada iki rekat namaz kıldırdık diye hemen müslüman mı olduk,der   Kuranı Bir türlü Allahın indirdiği gibi okuyamadık. Kuranı Peygamberin okuduğu gibi okuyamadık. Kuranı sahabenin yaşadığı gibi yaşayamadık. Kuranı dedelerimizin anladığı kadar anlayamadık.   Ne oldu bize, islamı en güzel anlıyor ve anlatıyor dediğiniz insanlar da bir zaman geliyor bıkıyor aynı şeyleri anlatmaktan. Peygamber varisi dediğimiz alimler de bıkıyor bu işten.   Bizlerin elinde de ne söylediğini anlayabilen ne de kendi söylediğine kendisinin bile inandığına şüphe edilenler kalıyor. Allah sayılarını artırsın, değişik mekanlarda vaiz arkadaşları dinliyoruz da, acaba bu cümleden sonra hangi cümleyi kuracak, ne söyleyecek diye öylece yüzüne bakıyor insan.   Hiç susmasın istiyor. Ama ne fayda ki zaman doluyor, bitirmek zorunda kalıyor. İki kelam bilen, iki ayet ve iki hadis bilip sizlere ondan bahseden kişileri siz yukarıdaki hikayedeki gibi Müslüman mı zannettiniz. Kariyerinin en güzel yerine gelen kişi, o mekanda en güzel hizmet yapacağına kendisinin de inandığı kişi bir bakıyorsunuz dünya menfaatine o kariyerini yerle bir edebiliyor. Öğrenci yetiştiren en popüler bir Profesörün ne işi var yöneticilikte.   Profesörün bence il veya ilçe yönetimine getirilmesi o kişiye eziyettir. O kişi bırakın da tecrübesiyle öğrencilerini çok mükemmel şekilde yetiştirsin, geleciğin idarecilerini en güzel şekilde eğitsin. Biraz fazla aşırılığa kaçtım galiba amma bu benim kendi fikrim. Kimseyi de zan altında bırakmak istemiyorum. Mecbur olduğumuz şeylerin altında çaresizliğimiz mi var, ne dersiniz…. Başkanlığa aday gösterilmeyen başkan, başka bir yerde başkanın emri altında amir pozisyonuna düşebiliyor. Çok değerli iseniz niçin eski makamda değilsiniz. Birkaç kişiden başka yönetici bulamıyoruz galiba…. Bu günlük de bu kadar. Sürçü lisan ettik ise affola…
Ekleme Tarihi: 26 Aralık 2019 - Perşembe

MAHCUBİYETLERİN ALTINDA ÇARESİZLİK Mİ VAR

Eskiden, daha 35 sene 40 sene evvel, akşamları hangi komşumuza gidelim diye düşünmeden çıkar herhangi bir komşumuzun kapısını çalar, haydi falanca komşumuza gidelim der ve o akşam hiç haber vermeden, çat kapıyı çalardık.
O akşam gece yarılarına kadar tatlı bir sohbet, hoş bir zaman geçirmek ve memnun olarak evlerimize dönerdik. Peki ya şimdi;
 

Yarın akşam sana gelmeyi düşünüyoruz diye haber bile versen belki de bu akşam musait değilim başka zaman diyebiliyoruz. Peki ya şu zamanımızda nasıl;
 

Bazen telefonun veya evinin zili çalar. Arayanın veya gelenin kim olduğunu görünce şaşırıp kalırsınız. Aradan çok uzun bir süre geçmiş ve bu süre zarfında seni ne aramış, ne sormuş… Aklında bir sürü soru oluşur: Hayret! Bana bir işi mi düşmüş de aramış, yoksa bir sıkıntısı mı var beni yâd etmiş, ya da başına kötü bir şey mi gelmiş de beni hatırlamış?!…
 

Tutamazsın kendini ve sorarsın:
– Hayırdır, ne oldu da şu garibi yâd ettin?!
O eski dostun senin aklından geçenleri okumuş olmalı ki, iki kısa sözüyle merakını giderip seni fazlasıyla mutlu eder:
– Hiç ya, sadece özledim seni; bir anda aklıma geldin ve yüzünü görmek, sesini duymak istedim; herhangi bir iş için rahatsız etmedim seni…
 

Maalesef insanlar genelde işleri düştüğünde veya bir sorun ve sıkıntıyla, dert ve belayla karşılaştıklarında Allah’ı çağırır, kapısını çalarlar…
 

Bizler belaya ve sıkıntıya duçar olduğumuzda, “Allah!…” deriz. Hatta ben ateistim diyenin bile ayağına taş dolaşıp yere düşse o da “Allah “ der. Oysa kendisine hiçbir işimizin düşmediği zamanlarda da Allah’ı çağırmak , Allah”ı anmak gerçekten çok güzel değil midir?
 

Müslümanlar kurban kesiyorlar bunu gören Ermeni”nin biri arkadaşına;
-Bende kurban kesmek istiyorum,der.
-Olur mu saçmala sen Müslüman değilsin, kurbanı niye keseceksin ki, diye karşı çıkar arkadaşı.
Tabi ermeni kararlı, gidip bir inek satın alır ve eline bıçağı alıp ineğin başına gelir. Elindeki bıçakla ineği ve kendini kan revan içinde bırakır ama bir türlü ineğin canı çıkmaz.Bunun üzerine Ermeni”nin arkadaşı yanına gelip
-Ya bu kadar işkence çekeceğine git şu karşıdaki Müslüman kahvesine bir tanesinden rica et gelip kessin, der.
Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde kahveye girer
- Aranızda Müslüman var mı?,der.
Kahve halkından biri korkudan ''Müslüman burada ne arar sen camiye git müslümanlar orda'' der.
Cemaat, camide namazını kılmış, tesbihat yapıyormuş.
Birden içeri elinde çifte su verilmiş bursa işi bir ekmek bıçağı bulunan bir adam girmiş ve gür sesiyle
Adam camiye gelir elinde bıçakla içeri girip
-Aranızda Müslüman var mı?,der.
Cemaatte ses yok. Sonunda yaşlı bir adam dayanamaz ve ''ben Müslüman”ım''der.Yaşlı adamla ermeni dışarı çıkarlar.
-Amca ben bu ineği kurban etmek istiyorum ama bir türlü beceremedim,der.
Yaşlı adam ineği keser ama çok yorulmuştur ermeniye ''oğlum ben çok yoruldum,derisinide başkası yüzsün.''der.
Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde camiye gider ve
-Aranızda başka Müslüman var mı?, der.
Cemaat, Ermeni”nin yaşlı adamı kestiğini düşünür ve arkası dönük olan hocayı göstererek
-Aramızda en Müslüman imam, derler.
Ermeni hocanın karşısına dikilir ve
- Burada tek Müslüman sensin herhalde?,der.
Hoca kanlı bıçağa bakar ve
- Şurada iki rekat namaz kıldırdık diye hemen müslüman mı olduk,der
 

Kuranı Bir türlü Allahın indirdiği gibi okuyamadık.
Kuranı Peygamberin okuduğu gibi okuyamadık.
Kuranı sahabenin yaşadığı gibi yaşayamadık.
Kuranı dedelerimizin anladığı kadar anlayamadık.
 

Ne oldu bize, islamı en güzel anlıyor ve anlatıyor dediğiniz insanlar da bir zaman geliyor bıkıyor aynı şeyleri anlatmaktan. Peygamber varisi dediğimiz alimler de bıkıyor bu işten.
 

Bizlerin elinde de ne söylediğini anlayabilen ne de kendi söylediğine kendisinin bile inandığına şüphe edilenler kalıyor. Allah sayılarını artırsın, değişik mekanlarda vaiz arkadaşları dinliyoruz da, acaba bu cümleden sonra hangi cümleyi kuracak, ne söyleyecek diye öylece yüzüne bakıyor insan.
 

Hiç susmasın istiyor. Ama ne fayda ki zaman doluyor, bitirmek zorunda kalıyor.
İki kelam bilen, iki ayet ve iki hadis bilip sizlere ondan bahseden kişileri siz yukarıdaki hikayedeki gibi Müslüman mı zannettiniz. Kariyerinin en güzel yerine gelen kişi, o mekanda en güzel hizmet yapacağına kendisinin de inandığı kişi bir bakıyorsunuz dünya menfaatine o kariyerini yerle bir edebiliyor.
Öğrenci yetiştiren en popüler bir Profesörün ne işi var yöneticilikte.
 

Profesörün bence il veya ilçe yönetimine getirilmesi o kişiye eziyettir. O kişi bırakın da tecrübesiyle öğrencilerini çok mükemmel şekilde yetiştirsin, geleciğin idarecilerini en güzel şekilde eğitsin.

Biraz fazla aşırılığa kaçtım galiba amma bu benim kendi fikrim. Kimseyi de zan altında bırakmak istemiyorum.

Mecbur olduğumuz şeylerin altında çaresizliğimiz mi var, ne dersiniz…. Başkanlığa aday gösterilmeyen başkan, başka bir yerde başkanın emri altında amir pozisyonuna düşebiliyor. Çok değerli iseniz niçin eski makamda değilsiniz. Birkaç kişiden başka yönetici bulamıyoruz galiba….
Bu günlük de bu kadar.
Sürçü lisan ettik ise affola…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.