bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

HİZMET EDEN MİSİNİZ HİZMET EDİLEN Mİ?

Şu son zamanlardaki yapılanmalarda o kadar israf, o kadar büyük ve hantal bir yapılanma görüyoruz ki, sanki devletimiz oA kadar zengin. Bir memura en az otuz metre kare bir oda, kurum amirine en az elli metre kare bir oda. Bir bakıyorsunuz,  büyük toplantı salonları o biçim. Her türlü konfor özellikle yapılmış. Kurumların böyle lüks ve güzel olması tabii ki o kurumun gücünden ve kuvvetinden kaynaklanır. Bir vatandaş bir kuruma geldiğinde işini yaptıracak memurun altındaki sandalye çok eskilerden kalma ise, masası eski, dolapları eski saç dolap ise o vatandaş o kurum için hiç de iyi bir şey düşünmez. Kurumdaki memura bile saygı göstermeyen vatandaşa rastlamıştım geçmişte. O kurum amirinin bir de sekreter odası, danışman odası, özel şoför odası, özel hizmetçileri sanki vatandaş kral gibi. Hazine Müsteşarlığının internet sitesine bir girin, ekonomi ile ilgili istatistikleri bir kontrol edin, bütçenin harcamalarının çoğu personel harcamasıdır. Bir kuruma gidiyorsunuz, oturmaya yer yok personel bolluğundan. İlçelere gidiyorsunuz, iş yatıracak memuru zor buluyorsunuz çünkü bir memur en az iki veya üç işe birden bakıyor. Birisine odaklansa diğer iş kalıyor, ondan sonra da vatandaşların şikâyetine maruz kalıyorlar. Avrupa ülkelerinin çoğunun kurum amirlerinde hizmetli diye bir kimsenin olmadığını söylüyorlar gezip de görenler. Çay servisini kişi misafirlerine kendisi yapıyor diyorlar. Ya bizlerde… Çalıştığımız yerlerin lüks görülmesi için mi? Kendi rahatımızın çok iyi olması için mi? Vatandaşa hizmetin daha iyi yapılması için mi bu lüküs hayat? Ben belediye binasına gittim başkanın odasını bulamadım. O kadar büyük ve lüks. Gözüm kamaştı yazıları okuyacağım diye. Bu büyüklük, bu muazzam görkemli lüks binalar niye? Senede bir veya iki defa Ankara’dan yetkililer gelip ağırlanmak için mi? Bizlerde işe göre mekan yapılmıyor da, kişiye göre mekan yapılıyor gibi geliyor bana. Bir kurumun iki yüz personeli varsa beş yüz kişilik toplantı salonu neden yapıyor ki. Senede bir defa çoklu toplantı için bu harcama neden? Özellik arz eden toplantılar diğer büyük kültür salonlarında yapılamaz mı?   Maalesef çocuklarımızın okuyacağı okul yapılalı beş sene olmadan yan duvarları ve iç dizaynı dökülmeye başlıyor amma diğer binalarda bu döküntü görülmüyor. Acaba neden? Belki üç-beş sene dolmadan bir okulun duvarı gece göçüyor. Gündüz yıkılsa mutlaka birkaç çocuk hasar görür, ama gece olması büyük şans… hep çevrenize yakınınıza bakmayın biraz da şöyle sorumlu olduğunuz uzak çevrenize bakın lütfen…. Hizmet ettirmeyin kendinize, bizzat kendiniz hizmetçi olun…. Bir savaş dönüşünde mola verilmiş, öğle yemeği hazırlamak isteyen ashap kesecekleri koyunun hizmetini konuşuyorlar. Biri, ben koyunu getireyim, öteki ben de keseyim, bir başkası da et hazırlamada görev alayım, derken Allah Resulü de oturduğu yerden kalkıyor ve şöyle diyor: Ben de ötelerden odun toplayıp da ateşi yakayım. Diyorlar ki: - Haşa, Yâ Resulallah! Siz oturun, biz hizmetin hepsini de yapar huzurunuza getiririz! Şöyle buyuruyor Allah Resulü: - Bilirim ki siz bütün hizmeti yapar, ayağıma getirirsiniz. Ancak ben başkaları hizmet ederken, seyirci kalmak istemem. Ben de hizmet edenler arasında yerimi almayı tercih ederim. Seyirci kalmak bana ağır gelir. Hizmet etmek mutluluk verir. Allah Resulü hizmet edilen değil de eden olmayı böyle tercih ediyor, tüketen değil de üretenden olmayı böyle ibretimize sunmuş oluyor. Peki, ya bizim toplumumuz, hep tüketen toplumuz. Çalışanların çoğu da hizmet sektöründe. Üretim sektöründe çalışan pek az. Hizmet sektörü bir dursun veya yavaşlasın seyredin siz ö zaman işsizlik enflasyonunu. Bir mecliste biri hakkında konuşuluyor. Biri şöyle söyledi: - Ben onunla hacca gittim, çok ibadet eden birisidir. Her konaklamada hemen namaza durur, çok ibadet ederdi. Biri şöyle sordu: - Her konaklamada ibadet ederdi de devesinin yemini, suyunu kim verir, kendisinin hizmetini kim yapardı? Cevap: - Hizmetini biz yapardık. - Demek ki siz ondan çok ibadet etmişsiniz! Çünkü o, hizmet edilenlerden olmuş, siz ise hizmet edenlerden. Peki dostlar, acaba bizler Allah rızası için, Peygamber ümmeti olarak, O’nun yolunda gittiğimizi uman bizler hizmet edenlerden miyiz? Hizmet etmek biz kullara mahsustur. Hizmet edilmek ise Yüce yaratana mahsustur. Hizmet edilmek isteyen kişi sanki (haşa) kendini Yaratıcının yerine koymuş olmuyor mu? Bu konuda en çarpıcı bir misal de meşhur Bağdat vaizi Yahya bin Muaz'ın kardeşine söylediklerinde. Mekke'de mücavir kalan kardeşi gönderdiği mektubunda der ki: Mekke'de durumum çok iyi. Bir de hizmetçim var, bana çok iyi hizmette bulunuyor. Hicri 235'in ünlü vaizi kardeşine gönderdiği cevabında şöyle ikazda bulunur: Hizmet edilen olmakla iftihar etme de hizmet eden olmakla iftihar et. Zira hizmet edilmek Allah'a mahsustur. Hizmet etmek de kula mahsustur. Sen Allah'a mahsus sıfatla muttasıf olmayı düşünme de kula ait sıfatla muttasıf olmaya çalış. Bizim halimiz nasıl, durumumuz nedir? Hizmet etmeyi mi tercih ediyoruz, yoksa hizmet edilmeyi mi? Allah'a mahsus sıfat mı, yoksa kula mahsus sıfat mı?
Ekleme Tarihi: 16 Aralık 2016 - Cuma

HİZMET EDEN MİSİNİZ HİZMET EDİLEN Mİ?

Şu son zamanlardaki yapılanmalarda o kadar israf, o kadar büyük ve hantal bir yapılanma görüyoruz ki, sanki devletimiz oA kadar zengin.

Bir memura en az otuz metre kare bir oda, kurum amirine en az elli metre kare bir oda. Bir bakıyorsunuz,  büyük toplantı salonları o biçim. Her türlü konfor özellikle yapılmış.

Kurumların böyle lüks ve güzel olması tabii ki o kurumun gücünden ve kuvvetinden kaynaklanır. Bir vatandaş bir kuruma geldiğinde işini yaptıracak memurun altındaki sandalye çok eskilerden kalma ise, masası eski, dolapları eski saç dolap ise o vatandaş o kurum için hiç de iyi bir şey düşünmez. Kurumdaki memura bile saygı göstermeyen vatandaşa rastlamıştım geçmişte.

O kurum amirinin bir de sekreter odası, danışman odası, özel şoför odası, özel hizmetçileri sanki vatandaş kral gibi.

Hazine Müsteşarlığının internet sitesine bir girin, ekonomi ile ilgili istatistikleri bir kontrol edin, bütçenin harcamalarının çoğu personel harcamasıdır. Bir kuruma gidiyorsunuz, oturmaya yer yok personel bolluğundan. İlçelere gidiyorsunuz, iş yatıracak memuru zor buluyorsunuz çünkü bir memur en az iki veya üç işe birden bakıyor. Birisine odaklansa diğer iş kalıyor, ondan sonra da vatandaşların şikâyetine maruz kalıyorlar.

Avrupa ülkelerinin çoğunun kurum amirlerinde hizmetli diye bir kimsenin olmadığını söylüyorlar gezip de görenler.

Çay servisini kişi misafirlerine kendisi yapıyor diyorlar. Ya bizlerde…

Çalıştığımız yerlerin lüks görülmesi için mi? Kendi rahatımızın çok iyi olması için mi? Vatandaşa hizmetin daha iyi yapılması için mi bu lüküs hayat?

Ben belediye binasına gittim başkanın odasını bulamadım. O kadar büyük ve lüks. Gözüm kamaştı yazıları okuyacağım diye.

Bu büyüklük, bu muazzam görkemli lüks binalar niye? Senede bir veya iki defa Ankara’dan yetkililer gelip ağırlanmak için mi?

Bizlerde işe göre mekan yapılmıyor da, kişiye göre mekan yapılıyor gibi geliyor bana. Bir kurumun iki yüz personeli varsa beş yüz kişilik toplantı salonu neden yapıyor ki.

Senede bir defa çoklu toplantı için bu harcama neden?

Özellik arz eden toplantılar diğer büyük kültür salonlarında yapılamaz mı?  

Maalesef çocuklarımızın okuyacağı okul yapılalı beş sene olmadan yan duvarları ve iç dizaynı dökülmeye başlıyor amma diğer binalarda bu döküntü görülmüyor. Acaba neden? Belki üç-beş sene dolmadan bir okulun duvarı gece göçüyor. Gündüz yıkılsa mutlaka birkaç çocuk hasar görür, ama gece olması büyük şans… hep çevrenize yakınınıza bakmayın biraz da şöyle sorumlu olduğunuz uzak çevrenize bakın lütfen…. Hizmet ettirmeyin kendinize, bizzat kendiniz hizmetçi olun….

Bir savaş dönüşünde mola verilmiş, öğle yemeği hazırlamak isteyen ashap kesecekleri koyunun hizmetini konuşuyorlar.

Biri, ben koyunu getireyim, öteki ben de keseyim, bir başkası da et hazırlamada görev alayım, derken Allah Resulü de oturduğu yerden kalkıyor ve şöyle diyor:

Ben de ötelerden odun toplayıp da ateşi yakayım. Diyorlar ki:

- Haşa, Yâ Resulallah! Siz oturun, biz hizmetin hepsini de yapar huzurunuza getiririz!

Şöyle buyuruyor Allah Resulü:

- Bilirim ki siz bütün hizmeti yapar, ayağıma getirirsiniz. Ancak ben başkaları hizmet ederken, seyirci kalmak istemem. Ben de hizmet edenler arasında yerimi almayı tercih ederim. Seyirci kalmak bana ağır gelir. Hizmet etmek mutluluk verir.

Allah Resulü hizmet edilen değil de eden olmayı böyle tercih ediyor, tüketen değil de üretenden olmayı böyle ibretimize sunmuş oluyor.

Peki, ya bizim toplumumuz, hep tüketen toplumuz. Çalışanların çoğu da hizmet sektöründe. Üretim sektöründe çalışan pek az. Hizmet sektörü bir dursun veya yavaşlasın seyredin siz ö zaman işsizlik enflasyonunu.

Bir mecliste biri hakkında konuşuluyor. Biri şöyle söyledi:

- Ben onunla hacca gittim, çok ibadet eden birisidir. Her konaklamada hemen namaza durur, çok ibadet ederdi.

Biri şöyle sordu:

- Her konaklamada ibadet ederdi de devesinin yemini, suyunu kim verir, kendisinin hizmetini kim yapardı?

Cevap:

- Hizmetini biz yapardık.

- Demek ki siz ondan çok ibadet etmişsiniz! Çünkü o, hizmet edilenlerden olmuş, siz ise hizmet edenlerden.

Peki dostlar, acaba bizler Allah rızası için, Peygamber ümmeti olarak, O’nun yolunda gittiğimizi uman bizler hizmet edenlerden miyiz? Hizmet etmek biz kullara mahsustur. Hizmet edilmek ise Yüce yaratana mahsustur. Hizmet edilmek isteyen kişi sanki (haşa) kendini Yaratıcının yerine koymuş olmuyor mu?

Bu konuda en çarpıcı bir misal de meşhur Bağdat vaizi Yahya bin Muaz'ın kardeşine söylediklerinde. Mekke'de mücavir kalan kardeşi gönderdiği mektubunda der ki:

Mekke'de durumum çok iyi. Bir de hizmetçim var, bana çok iyi hizmette bulunuyor.

Hicri 235'in ünlü vaizi kardeşine gönderdiği cevabında şöyle ikazda bulunur:

Hizmet edilen olmakla iftihar etme de hizmet eden olmakla iftihar et. Zira hizmet edilmek Allah'a mahsustur. Hizmet etmek de kula mahsustur. Sen Allah'a mahsus sıfatla muttasıf olmayı düşünme de kula ait sıfatla muttasıf olmaya çalış.

Bizim halimiz nasıl, durumumuz nedir? Hizmet etmeyi mi tercih ediyoruz, yoksa hizmet edilmeyi mi? Allah'a mahsus sıfat mı, yoksa kula mahsus sıfat mı?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.