bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

HASTALIĞIN TEDAVİSİNİ BİLMEYEN TEŞHİS KOYAMAZ

İki kaptanı olan gemi batmaya mahkumdur dostlar. Fatih Sultan Mehmed Han birgün veziri Mahmut Paşa ile tebdili kıyafet geziyordu. Pazar yerinde bir yeniçeri aşçısının her tarafa azar savurduğunu işitti ve sebebini merak ederek Mahmut Paşa’yı, bunun sebebini anlaması için aşçının yanına gönderdi. Mahmut Paşa adama yaklaşarak herkesi azarlamasının sebebini sordu. Adam anlatmaya başladı: -Sabahtan akşama kadar gezdim, dolaştım, bir okka et bulamadım ve yemek pişiremedim. Nasıl geri döneceğimi düşünerek hırsımdan, hiddetimden uluorta azar ediyorum. Ne yazık ki memleket işlerine bakan yok. Muhtesip (Belediye Başkanıı) kendi safasında. Bu yüzden her ne ararsan bulunmuyor. Bu işi bana verselerdi dünyayı gıda maddeleriyle doldururdum. Herkes de ne aradığını bulurdu. Fakat elden ne gelir? Mahmut Paşa durumu padişaha anlattı. Fatih de bu adamın adını kaydetti ve saraya dönünce onu görmek istediğini söyledi. Hemen yeniçeri aşçısını getirdiler ve huzura soktular. Padişah da onu muhtesipliğe (Belediye Başkanlığına) tayin ettiğini söyledi. Adam hemen elini kolunu sıvayıp çalışmaya başladı. İşi çok iyi idare etti ve İstanbul’u kısa bir zaman içinde bolluğa kavuşturdu. Onun bu muvaffakiyeti, doğru, dürüst bir adam olması yüzündendi. Bunun neticesi olarak süratle ilerledi ve günün birinde vezir oldu. Sonunda Fatih onu Sadrazamlığa tayin etti. İşte, Gedik Ahmed Paşa adıyla meşhur olan tarihi şahsiyet odur. Demek ki yalnız şikayet etmeyi değil, şikayetin sebeplerini de ortadan kaldırmayı bilen bir zat imiş. Halbuki şikayet edenlerin çoğu yalnız şikayet etmeyi bilir, fakat işleri düzeltmek için çalışmazlar.. Yani hastalığın tedavisini bilmeyen hastalığa teşhisi de koyamaz. Hakkında bilgi sahibi olmadığınız hiçbir şey hakkımda konuşmayınız. Çünkü duymadığınız, görmediğiniz ve kalben de inanmadığınız tüm şeylerden sorumlusunuz. Hani bir söz söylenir bizim yörede; Dedi kodudan vergi alınsaydı Ordu Vergi rekortmeni olurdu… Kim söylemiş, kim çıkarmış bu asılsız sözü… Nereden biliyor en fazla gıybetin bizim yörede olduğunu? Hatta işin ilginci, belli bir makam ve mevkiye gelenler, o mevkiye getirilenler, sanki o koltuk onlara ebedi kalacakmış gibi, rakip olabilecek iş, aş, kişi ve olaylardın aleyhinde denmedik laf, söylenmedik söz bırakmıyorlar.  Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz Peki haberi getiren bizlerden birisi ise ne yapmamız gerekiyor. İşte iş burada düğümleniyor dostlar. Gıybet ve iftira kelimelerinin anlamlarını sözlüklerden iyice araştırın. İslamın bu kelimelere karşı bakış açısını iyice irdeleyin. Bizler herhangi bir işlere yapmadığımız veya yapamadığımız zaman şikayet etmeye gelmedik. Atamaya yetkisi olanlar, atadığınız kişi veya kişilerden acizliğiniz varsa veya söz geçiremiyorsanız, bilin ki o zaman dünyada da ahirette de yandınız demektir. Makamlar gelip geçicidir. Yapamıyorsanız, beceremiyorsanız bırakın yapabilecek olanlar gelsin. Salla başı al maaşı dönemleri çok eskide kaldı. Artık yap görevini al karşılığını dönemi gelmesi gerekir.   Kamu hizmeti yapanlarda dargınlık ve küskünlük olmaz, olamaz ve olmamalıdır. Başkalarının büyük çadırının altında durup da yırtık şemsiye açıp benim de ıslanmama durumum var demek ne kadar doğruysa güçlünün yanında durup da kendini güçlü hissetmek de o kadar doğrudur. Kendi başınıza ayakta duramıyorsanız siz bir hiçsiniz. Tek koltuk değneği ile gezen hasta mısınız yoksa iki koltuk değneği ile gezen hasta mısınız? Gördüğüm kadarıyla iki koltuk değneği ile gezen kendini hasta zanneden kişiler var. Ufak bir fırtınada kendinize şemsiye dahi açamayacak kadar ellerini ve ayaklarınız meşgul ise sizlerin başkalarına yardımcı olabileceğinizi hiç kimse söyleyemez. Hiç boşuna meşgul etmeyin o durduğunuz yerleri. Allah adaleti iyiliği, başkalarına yardımı emreder.  Bazıları ise sadece ENE deyip hep kendini düşünüyor ise vay hallerine. Kimse bir şey sormayacağını mı zannediyorsunuz. Kimseye hesap vermeyeceğinizi mi zannediyorsunuz. Bir gün gelir öyle bir hesap vereceğiniz gün gelir ki, sizler de nereden geldiğini nasıl geldiğini bilemezsiniz. Yapacaktım ama falancı yaptırmadı. Suç benim değil filancanındır. Yetki verildi de yapmadık mı? Gibi mazeretler üretme zamanı geçti gidiyor. Sadece günü kurtarmak ve koltuğa sahip çıkmak için o sandalyede oturuyorsanız, bu günler hep gelip geçicidir. Bir geminin bir kaptanı olur. İki kaptanı olan gemi batmaya mahkumdur. Uzun müddet açıkta kalan bir kadı, Emir Buhari Hazretlerine müracaat ederek bir makama tayini için kazasker efendiye bir tavsiyename yazmasını rica eder. Hazret-i Emir: "Peki!" deyip derhal şu mealde bir tezkire yazar: "Duacınızın mektubunu getiren, Cehennem'den bir hasır serecek kadar yer talebinde bulunduğundan, mes'ulüne müsaade buyurulması rica olunur. 
Ekleme Tarihi: 11 Ekim 2017 - Çarşamba

HASTALIĞIN TEDAVİSİNİ BİLMEYEN TEŞHİS KOYAMAZ

İki kaptanı olan gemi batmaya mahkumdur dostlar.

Fatih Sultan Mehmed Han birgün veziri Mahmut Paşa ile tebdili kıyafet geziyordu. Pazar yerinde bir yeniçeri aşçısının her tarafa azar savurduğunu işitti ve sebebini merak ederek Mahmut Paşa’yı, bunun sebebini anlaması için aşçının yanına gönderdi. Mahmut Paşa adama yaklaşarak herkesi azarlamasının sebebini sordu.

Adam anlatmaya başladı:

-Sabahtan akşama kadar gezdim, dolaştım, bir okka et bulamadım ve yemek pişiremedim. Nasıl geri döneceğimi düşünerek hırsımdan, hiddetimden uluorta azar ediyorum. Ne yazık ki memleket işlerine bakan yok. Muhtesip (Belediye Başkanıı) kendi safasında. Bu yüzden her ne ararsan bulunmuyor. Bu işi bana verselerdi dünyayı gıda maddeleriyle doldururdum. Herkes de ne aradığını bulurdu. Fakat elden ne gelir?

Mahmut Paşa durumu padişaha anlattı. Fatih de bu adamın adını kaydetti ve saraya dönünce onu görmek istediğini söyledi. Hemen yeniçeri aşçısını getirdiler ve huzura soktular. Padişah da onu muhtesipliğe (Belediye Başkanlığına) tayin ettiğini söyledi. Adam hemen elini kolunu sıvayıp çalışmaya başladı. İşi çok iyi idare etti ve İstanbul’u kısa bir zaman içinde bolluğa kavuşturdu. Onun bu muvaffakiyeti, doğru, dürüst bir adam olması yüzündendi. Bunun neticesi olarak süratle ilerledi ve günün birinde vezir oldu. Sonunda Fatih onu Sadrazamlığa tayin etti.

İşte, Gedik Ahmed Paşa adıyla meşhur olan tarihi şahsiyet odur. Demek ki yalnız şikayet etmeyi değil, şikayetin sebeplerini de ortadan kaldırmayı bilen bir zat imiş. Halbuki şikayet edenlerin çoğu yalnız şikayet etmeyi bilir, fakat işleri düzeltmek için çalışmazlar.. Yani hastalığın tedavisini bilmeyen hastalığa teşhisi de koyamaz.

Hakkında bilgi sahibi olmadığınız hiçbir şey hakkımda konuşmayınız. Çünkü duymadığınız, görmediğiniz ve kalben de inanmadığınız tüm şeylerden sorumlusunuz.

Hani bir söz söylenir bizim yörede; Dedi kodudan vergi alınsaydı Ordu Vergi rekortmeni olurdu…

Kim söylemiş, kim çıkarmış bu asılsız sözü…

Nereden biliyor en fazla gıybetin bizim yörede olduğunu?

Hatta işin ilginci, belli bir makam ve mevkiye gelenler, o mevkiye getirilenler, sanki o koltuk onlara ebedi kalacakmış gibi, rakip olabilecek iş, aş, kişi ve olaylardın aleyhinde denmedik laf, söylenmedik söz bırakmıyorlar.

 Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz

Peki haberi getiren bizlerden birisi ise ne yapmamız gerekiyor. İşte iş burada düğümleniyor dostlar.

Gıybet ve iftira kelimelerinin anlamlarını sözlüklerden iyice araştırın. İslamın bu kelimelere karşı bakış açısını iyice irdeleyin.

Bizler herhangi bir işlere yapmadığımız veya yapamadığımız zaman şikayet etmeye gelmedik.

Atamaya yetkisi olanlar, atadığınız kişi veya kişilerden acizliğiniz varsa veya söz geçiremiyorsanız, bilin ki o zaman dünyada da ahirette de yandınız demektir.

Makamlar gelip geçicidir. Yapamıyorsanız, beceremiyorsanız bırakın yapabilecek olanlar gelsin.

Salla başı al maaşı dönemleri çok eskide kaldı. Artık yap görevini al karşılığını dönemi gelmesi gerekir.

 

Kamu hizmeti yapanlarda dargınlık ve küskünlük olmaz, olamaz ve olmamalıdır.

Başkalarının büyük çadırının altında durup da yırtık şemsiye açıp benim de ıslanmama durumum var demek ne kadar doğruysa güçlünün yanında durup da kendini güçlü hissetmek de o kadar doğrudur.

Kendi başınıza ayakta duramıyorsanız siz bir hiçsiniz.

Tek koltuk değneği ile gezen hasta mısınız yoksa iki koltuk değneği ile gezen hasta mısınız?

Gördüğüm kadarıyla iki koltuk değneği ile gezen kendini hasta zanneden kişiler var.

Ufak bir fırtınada kendinize şemsiye dahi açamayacak kadar ellerini ve ayaklarınız meşgul ise sizlerin başkalarına yardımcı olabileceğinizi hiç kimse söyleyemez.

Hiç boşuna meşgul etmeyin o durduğunuz yerleri.

Allah adaleti iyiliği, başkalarına yardımı emreder.  Bazıları ise sadece ENE deyip hep kendini düşünüyor ise vay hallerine.

Kimse bir şey sormayacağını mı zannediyorsunuz. Kimseye hesap vermeyeceğinizi mi zannediyorsunuz. Bir gün gelir öyle bir hesap vereceğiniz gün gelir ki, sizler de nereden geldiğini nasıl geldiğini bilemezsiniz.

Yapacaktım ama falancı yaptırmadı. Suç benim değil filancanındır. Yetki verildi de yapmadık mı? Gibi mazeretler üretme zamanı geçti gidiyor.

Sadece günü kurtarmak ve koltuğa sahip çıkmak için o sandalyede oturuyorsanız, bu günler hep gelip geçicidir.

Bir geminin bir kaptanı olur.

İki kaptanı olan gemi batmaya mahkumdur.

Uzun müddet açıkta kalan bir kadı, Emir Buhari Hazretlerine müracaat ederek bir makama tayini için kazasker efendiye bir tavsiyename yazmasını rica eder.

Hazret-i Emir:

"Peki!" deyip derhal şu mealde bir tezkire yazar:

"Duacınızın mektubunu getiren, Cehennem'den bir hasır serecek kadar yer talebinde bulunduğundan, mes'ulüne müsaade buyurulması rica olunur. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.