bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

ELİNİZDEN NE GELİYORSA ONU YAPIN

Toplumumuzda öyle insanlar var ki, sadece sanki mazeret üretmek için gelmişler dünyaya. Yapamadığı işlerde hep mazeret üretirler, elinden geleni yapmaya çalışmazlar. Şöyle de bir imaj vardır geneldi; Bu iş beni aşar… Sizlere şöyle bir hikayecik anlatayım da sizler de ya elinizden geleni yapın ya da tarafınızı belli edin. Orman müthiş bir hızla yanarken küçük bir serçe yolundaki golden pençeleri arasına su alıp ormanın üzerine bırakıyor ve tekrar gole uçuyormuş.  Ormanın yanışını çaresizlikle izleyen hayvanlardan biri gülümseyerek bağırmış: -Ne o, ormanı birkaç damla su ile mi söndüreceksin? Serçe cevap vermiş: -Benim elimden gelen bu'... Herkesin mutlaka elinden gelen bir şeyler vardır. Yolda bir çukur mu gördün, oraya küçük taşları atabilirsin. Yolda küçük bir taş mı gördün onu yolun kenarına atabilirsin. Yolda bir diken mi gördün, onu alıp kenara bırakabilirsin. İman, yetmiş küsur şubeye ayrılır. En üst derecesi ‘La ilahe illallah’ sözüdür. En alt derecesi ise yolda insanlara eziyet veren şeyleri kaldırıp atmaktır. Hayâ da imandan bir şubedir. Bundan gerisinde de imandan eser yoktur. Bu bizim edineceğimiz en önemli düsturdur. Peki ya halk arasında patates çukuru gibi dedikleri, şu yollarımıza ne demeli. Bizler yol çakılama ekibi değiliz, amma herkes evinin yakınındaki kanalı düzeltse, geriye kalanı da yetkililer daha çabuk yapar ve yollarımız daha da düzgün olur. Bu mahalle, ara sokaklar için geçerlidir diyebiliriz.  Peki ya ana yol dediğimiz yerleri de bizler mi düzelteceğiz. Bu da yetkililere kalmış bir durum. Devamlı elinizden geldiği kadar çalışın, hatta sizler daha fazlasını çalışın, çalışacaksınız da. Çünkü oraya çalışmak için geldiniz. kurumlar zaman geçirmek, yan gelip yapmak, salla başını al maaşını denilen yerler değildir. Hepimiz yaptığımız işten ve konuştuğumuz sözden sorumluyuz. Dün dündür bu gün bu gündür sözü iman sahibi olan bir kişiye kesinlikle yakışmaz. Bu iki yüzlülerin sözüdür…. Mutlu olmak, huzurlu olmak istiyorsanız, başkalarının da mutlu olmasını istemelisiniz. Başkalarının mutluluğu için çalışmalısınız. Başkasını huzursuz ederseniz sizlerin de sonunda huzursuz olacağınızı sakın unutmayın. 500 kişi bir seminerdedir. Birden konuşmacı durur ve bir grup çalışması yapmaya karar verirler. Herkese bir balon vererek başladı çalışmaya. Herkes gazlı kalemle balonuna ismini yazdırıp,  Sonra bütün balonlar toplar  ve bir odaya kapatır. Katılımcılar odaya alınır ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylenir. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başlar, insanlar çarpışırlar, bir birlerini ittirirler, tamamen bir kaos ortamı oluşur. 5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu tabii bulamamıştır. Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyler. Kısa bir süre içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştur. Konuşmacı der ki: -Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve   insanların yaşam amacı da budur... Mutluluğun peşinden gitmek. Hepimiz kendi mutluluğumuzu düşünürüz. Başkasının mutluluğu hiç umurumuzda değildir. Hele şu sanayi toplumunda yaşamak tamamen bir zulümdür bizler için. Sekiz katlı, otuz dört daireli bir apartmanda oturuyoruz, inanın ki bir aile ile komşulum yapamıyoruz. Herkes kendi mutluluğu peşinde. Ama sonucunda, aslında kendi mutsuzluğunun peşinde bunlar. Ne oldu bizlere, duvarın arkasındaki komşumuzun yüzünü senede bir defa anca görebiliyoruz. O da bayram namazına o camiye gelirsek. Komşusu aç iken dok yatan Müslümanlardan değildi hani. Buna inanıyoruz. Biz daha komşumuzun değil aç mı dok mu olduğunu , kim olduğunu bile bilmiyoruz. Tanımıyoruz. Ondan sonra da mutluluk ararız da, biraz zor buluruz. Elimizden de hiçbir şey gelmiyor sanki. Sadece selam veriyoruz, Allah’tan selamı alıyorlar, yoksa selam verecek kimse de kalmamış diyeceğiz. Allah sonumuzu hayırlı eylesin. Elimizden gelen tüm insanlık görevlerimizi yaparsak daha da mutlu oluruz.   Allaha emanet olun. 
Ekleme Tarihi: 08 Kasım 2016 - Salı

ELİNİZDEN NE GELİYORSA ONU YAPIN

Toplumumuzda öyle insanlar var ki, sadece sanki mazeret üretmek için gelmişler dünyaya.

Yapamadığı işlerde hep mazeret üretirler, elinden geleni yapmaya çalışmazlar. Şöyle de bir imaj vardır geneldi; Bu iş beni aşar…

Sizlere şöyle bir hikayecik anlatayım da sizler de ya elinizden geleni yapın ya da tarafınızı belli edin.

Orman müthiş bir hızla yanarken küçük bir serçe yolundaki golden pençeleri arasına su alıp ormanın üzerine bırakıyor ve tekrar gole uçuyormuş.

 Ormanın yanışını çaresizlikle izleyen hayvanlardan biri gülümseyerek bağırmış:

-Ne o, ormanı birkaç damla su ile mi söndüreceksin? Serçe cevap vermiş:

-Benim elimden gelen bu'...

Herkesin mutlaka elinden gelen bir şeyler vardır. Yolda bir çukur mu gördün, oraya küçük taşları atabilirsin.

Yolda küçük bir taş mı gördün onu yolun kenarına atabilirsin.

Yolda bir diken mi gördün, onu alıp kenara bırakabilirsin.

İman, yetmiş küsur şubeye ayrılır. En üst derecesi ‘La ilahe illallah’ sözüdür. En alt derecesi ise yolda insanlara eziyet veren şeyleri kaldırıp atmaktır. Hayâ da imandan bir şubedir.

Bundan gerisinde de imandan eser yoktur. Bu bizim edineceğimiz en önemli düsturdur.

Peki ya halk arasında patates çukuru gibi dedikleri, şu yollarımıza ne demeli. Bizler yol çakılama ekibi değiliz, amma herkes evinin yakınındaki kanalı düzeltse, geriye kalanı da yetkililer daha çabuk yapar ve yollarımız daha da düzgün olur.

Bu mahalle, ara sokaklar için geçerlidir diyebiliriz.  Peki ya ana yol dediğimiz yerleri de bizler mi düzelteceğiz. Bu da yetkililere kalmış bir durum.

Devamlı elinizden geldiği kadar çalışın, hatta sizler daha fazlasını çalışın, çalışacaksınız da. Çünkü oraya çalışmak için geldiniz.

kurumlar zaman geçirmek, yan gelip yapmak, salla başını al maaşını denilen yerler değildir.

Hepimiz yaptığımız işten ve konuştuğumuz sözden sorumluyuz. Dün dündür bu gün bu gündür sözü iman sahibi olan bir kişiye kesinlikle yakışmaz. Bu iki yüzlülerin sözüdür….

Mutlu olmak, huzurlu olmak istiyorsanız, başkalarının da mutlu olmasını istemelisiniz.

Başkalarının mutluluğu için çalışmalısınız. Başkasını huzursuz ederseniz sizlerin de sonunda huzursuz olacağınızı sakın unutmayın.

500 kişi bir seminerdedir. Birden konuşmacı durur ve bir grup çalışması yapmaya karar verirler. Herkese bir balon vererek başladı çalışmaya. Herkes gazlı kalemle balonuna ismini yazdırıp,  Sonra bütün balonlar toplar  ve bir odaya kapatır.

Katılımcılar odaya alınır ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylenir. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başlar, insanlar çarpışırlar, bir birlerini ittirirler, tamamen bir kaos ortamı oluşur.

5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu tabii bulamamıştır.

Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyler. Kısa bir süre içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştur.

Konuşmacı der ki:

-Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve   insanların yaşam amacı da budur... Mutluluğun peşinden gitmek.

Hepimiz kendi mutluluğumuzu düşünürüz. Başkasının mutluluğu hiç umurumuzda değildir.

Hele şu sanayi toplumunda yaşamak tamamen bir zulümdür bizler için.

Sekiz katlı, otuz dört daireli bir apartmanda oturuyoruz, inanın ki bir aile ile komşulum yapamıyoruz. Herkes kendi mutluluğu peşinde. Ama sonucunda, aslında kendi mutsuzluğunun peşinde bunlar.

Ne oldu bizlere, duvarın arkasındaki komşumuzun yüzünü senede bir defa anca görebiliyoruz. O da bayram namazına o camiye gelirsek.

Komşusu aç iken dok yatan Müslümanlardan değildi hani. Buna inanıyoruz. Biz daha komşumuzun değil aç mı dok mu olduğunu , kim olduğunu bile bilmiyoruz. Tanımıyoruz.

Ondan sonra da mutluluk ararız da, biraz zor buluruz.

Elimizden de hiçbir şey gelmiyor sanki. Sadece selam veriyoruz, Allah’tan selamı alıyorlar, yoksa selam verecek kimse de kalmamış diyeceğiz.

Allah sonumuzu hayırlı eylesin. Elimizden gelen tüm insanlık görevlerimizi yaparsak daha da mutlu oluruz.

 

Allaha emanet olun. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.