bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

BU ÇEŞMEDEN MÜSLÜMAN'A SU İÇMEK HARAM

Zamanımız öyle bir hale geldi ki, bana değmeyen yılan bin yaşasın diyoruz. Çevremizde ne kadar para, mal ve mülk varsa hepsi bizim olsun istiyoruz. Başkaları bunlardan faydalanmasın istiyoruz. Bize ne oldu ki bu duruma düştük. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildi hani. Komşuda pişer bize de düşerdi, nerede kaldı.. komşuyu komşuya varis kılacağını zannettiği Yüce Mevlamızın emirleri nerede kaldı. Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: “Her kula helâl, Müslüman’a haram!” Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye… *Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam: - “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış: - “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş: - “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam: - “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış: - “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur: - “Delilim vardır, lâkin ispat ister.” - “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?” - “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…” - “Eeee!” - “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam: - “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler. - “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan: - “Bitti mi?” demiş adama. - “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş. - “Şimdi nedir isteğin?” - “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler. Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için: - “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…” - “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!” - “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…” - “Sorma, sorma…” Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş: - “Eee, ne olacak şimdi? Adam: - “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş: - “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?” Sultan acı acı tebessüm etmiş: - “Hava bile haram, hava bile!” demiş. Peki şu yaşadığımız günler  ne kadar farklı? Müslüman milletlerin birbirleri eliyle katliamı sürerken Haçlı, Siyonizm siyasi ittifakı askeri, politik, kültürel baskılar ve oyunlarla dünya düzenine keyfince yön veriyor. Hele hele şu günlerde ülkemiz üzerinde dış güçlerin oynadığı sinsilik kalmadı açıkça  ve hoyratça oynadığı oyunlar..  Yine, İslam ülkelerinin sosyal, siyasî, ekonomik ve dinî yapısı incelenerek stratejiler geliştiriyorlar. Hiçbir islam ülkesinin kıkı bile çıkamıyor. Müslümanlar ise dünyaya barış huzur ve adalet sağlayacağına; birlik ve beraberlik içinde, dimdik, güçlü ve kendi halkına refahı yaşatan taraf olacağına ezilen, zulme uğrayan, işkence gören, öldürülen taraf. Bir de kendi içlerinde birbirinin canına ve malına kastetmeleri yok mu, insanı çileden çıkarıyor. Mısır’da kavga, Irak’ta çatışma, Suriye’de katliam, Cezayir’de iç mücadele, Filistin’de gruplaşma, Çeçenistan’da ihanet, Somali’de açlıkla ölüm… Ölen, gözyaşı döken, aç kalan, yağmalanan hep Müslümanlar. Hıristiyan-Yahudi ortaklığı İslam’ı ve Müslümanı düşman sayıp, yok etmek için her fırsatı değerlendirirken Müslümanlar birbirleriyle didişiyor. Birbirlerinin canına kastediyor. Hani Müslümanlar bir bina gibiydiler. Hani Müslümanlar bir tek vücut gibiydiler. Vücudun en küçük uzvu acıdığı zaman bütün vücut o acıyı hissediyor da biz Müslümanlar niçin hissedemiyoruz. Tüm dünyada Müslümanlar öldürülüp şehit edilirken, yüz binlercesi açlık sınırında yaşarken, hemen her gün bir İslam toprağına saldırılar sürerken, Müslüman milletlerin milli değerleri, zenginlikleri, namusları yağmalanırken, Müslümanlar kendi vatanlarında adeta esir konumunda yaşamaya mahkûmken, ya da yurtlarını terk etmeye mecburken Müslümanlara çeşmeden su içmek haram değil mi? On beş Temmuz gecesi bankamatiklere koşan bu milletin neresi Müslüman. Doların yedi bin liraya çıkışına sevinen anlı secdeye gelen kişi nasıl Müslüman. Parasını develüasyon olacak diye altına ve dövize yatıran nasıl Müslüman. Vergi vermemek için her türlü fırıldak düşünen kişi nasıl Müslüman. Sizden olan yöneticilerinize itaat edin denildiği halde biz hala değil itaat, elimizden gelse bir içim suda boğasımız geliyor sanki… çünkü onların düşündüğü gibi düşünmüyor, onların yaşadığı gibi yaşamıyor, Allahın emrettiği gibi yaşamaya devam ediyor. Peki bu Müslümanlar bu çeşmeden nasıl su içsin, siz söyleyin…..
Ekleme Tarihi: 15 Ağustos 2018 - Çarşamba

BU ÇEŞMEDEN MÜSLÜMAN'A SU İÇMEK HARAM

Zamanımız öyle bir hale geldi ki, bana değmeyen yılan bin yaşasın diyoruz. Çevremizde ne kadar para, mal ve mülk varsa hepsi bizim olsun istiyoruz. Başkaları bunlardan faydalanmasın istiyoruz. Bize ne oldu ki bu duruma düştük. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildi hani. Komşuda pişer bize de düşerdi, nerede kaldı.. komşuyu komşuya varis kılacağını zannettiği Yüce Mevlamızın emirleri nerede kaldı.

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: “Her kula helâl, Müslüman’a haram!”

Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…

*Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam:

- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:

- “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş:

- “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam:

- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış:

- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur:

- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”

- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”

- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…”

- “Eeee!”

- “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam:

- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler.

- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:

- “Bitti mi?” demiş adama.

- “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.

- “Şimdi nedir isteğin?”

- “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler.

Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:

- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”

- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!”

- “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…”

- “Sorma, sorma…”

Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:

- “Eee, ne olacak şimdi? Adam:

- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:

- “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”

Sultan acı acı tebessüm etmiş:

- “Hava bile haram, hava bile!” demiş.

Peki şu yaşadığımız günler  ne kadar farklı? Müslüman milletlerin birbirleri eliyle katliamı sürerken Haçlı, Siyonizm siyasi ittifakı askeri, politik, kültürel baskılar ve oyunlarla dünya düzenine keyfince yön veriyor. Hele hele şu günlerde ülkemiz üzerinde dış güçlerin oynadığı sinsilik kalmadı açıkça  ve hoyratça oynadığı oyunlar..  Yine, İslam ülkelerinin sosyal, siyasî, ekonomik ve dinî yapısı incelenerek stratejiler geliştiriyorlar. Hiçbir islam ülkesinin kıkı bile çıkamıyor.

Müslümanlar ise dünyaya barış huzur ve adalet sağlayacağına; birlik ve beraberlik içinde, dimdik, güçlü ve kendi halkına refahı yaşatan taraf olacağına ezilen, zulme uğrayan, işkence gören, öldürülen taraf. Bir de kendi içlerinde birbirinin canına ve malına kastetmeleri yok mu, insanı çileden çıkarıyor.

Mısır’da kavga, Irak’ta çatışma, Suriye’de katliam, Cezayir’de iç mücadele, Filistin’de gruplaşma, Çeçenistan’da ihanet, Somali’de açlıkla ölüm… Ölen, gözyaşı döken, aç kalan, yağmalanan hep Müslümanlar.

Hıristiyan-Yahudi ortaklığı İslam’ı ve Müslümanı düşman sayıp, yok etmek için her fırsatı değerlendirirken Müslümanlar birbirleriyle didişiyor. Birbirlerinin canına kastediyor. Hani Müslümanlar bir bina gibiydiler. Hani Müslümanlar bir tek vücut gibiydiler. Vücudun en küçük uzvu acıdığı zaman bütün vücut o acıyı hissediyor da biz Müslümanlar niçin hissedemiyoruz.

Tüm dünyada Müslümanlar öldürülüp şehit edilirken, yüz binlercesi açlık sınırında yaşarken, hemen her gün bir İslam toprağına saldırılar sürerken, Müslüman milletlerin milli değerleri, zenginlikleri, namusları yağmalanırken, Müslümanlar kendi vatanlarında adeta esir konumunda yaşamaya mahkûmken, ya da yurtlarını terk etmeye mecburken Müslümanlara çeşmeden su içmek haram değil mi?

On beş Temmuz gecesi bankamatiklere koşan bu milletin neresi Müslüman.

Doların yedi bin liraya çıkışına sevinen anlı secdeye gelen kişi nasıl Müslüman.

Parasını develüasyon olacak diye altına ve dövize yatıran nasıl Müslüman.

Vergi vermemek için her türlü fırıldak düşünen kişi nasıl Müslüman.

Sizden olan yöneticilerinize itaat edin denildiği halde biz hala değil itaat, elimizden gelse bir içim suda boğasımız geliyor sanki… çünkü onların düşündüğü gibi düşünmüyor, onların yaşadığı gibi yaşamıyor, Allahın emrettiği gibi yaşamaya devam ediyor.

Peki bu Müslümanlar bu çeşmeden nasıl su içsin, siz söyleyin…..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.