bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

CENNETİN YOLU ÇAMBAŞINDAN GEÇER

Şu günlerde bir yayla turizmidir aldı başını gidiyor. Hele bizim Karadeniz”de en önde yayla turizmi geliyor. Ben bunu söylerken sanki turizme karşıymış gibi bir düşünce gelmesin kimsenin aklına. Turizme karşı değilim. Yalnız, şu bizim Müslümanlar, bir evi var köyünde, bir evi şehirde bir evi de ilçe merkezinde. Dördüncü evini de nereye yaptırmış biliyor musunuz? Dördüncü ev Çambaşı yaylasında!... Sadece Çambaşı mı, tabi diğer yaylalar da var… Şu mübarek kurban bayramında da bir çok insan kurbanını kesti, Allah kabil etsin. Aldı bir miktar etini yaylalara yukarı gitti ızgara mangal eti yapıp yemeğe. Huzur içinde boğazınızdan geçiyor mu ey Müslümanlar, şu zalimler Müslüman katlederken….. neyse biz devam edelim…. Bu özelliklere sahip bir çok insan tanırım. Sordum bir dostuma .. Yayladaki evde yılda kaç gece yarıyorsun. Diye…. Bana dediği: Ya üç,  yada topu topu beş gece.. Yani bir sürü parayı o raya beton yığını olarak yatırıyorsunuz, sadece birkaç gece kalmak için… O birkaç geceden fazla kalamaz, çünkü kendi köyündeki veya ilçesindeki işleri ve arazisi ondan iş bekliyor, hizmet bekliyor. O hizmeti yapmaz isen toprak gerekli ürünü vermeyecek. Mahsullerine hizmet etmekten yaylada tatil yapmaya fırsat bulamıyordur… Bizim toplumuzu, genelde muhafazakâr insanlar. Namazını kılarlar, orucunu tutarlar, gerekirse zekâtını da verirler. Bu dördüncü ev sanki umreye gitmiş gibi seviniyor, mutlu oluyor, dinlenmiş olarak hafta sonu bir günlük tatilini orada geçirip, tekrar gerisin geriye geliyor. Yahu dostlar yapmayın etmeyin, yaylalarımız bırakın da yeşil alan olarak kalsın. Yeşiller içinde olması gereken yaylalar, beton yığını haline gelmiş.  Gelmiş diyorum, hiç gitmedim çünkü otuz yıldır.. Cennet çok ucuz, cehennem ise çok pahalı… Bu kadar kullanılamayan, kullanılmayan evler senin değil ki… Kiracı için yapmış isen senin olmadığı zaten ortada. Kendin için yaptırmış isen yılda on günden fazla duramadığın ev yine senin değil, maalesef farelerin….belki o yüksek rakımda fare yok amma…. Pek bilmiyorum, acaba bilen var mı? Yoksa şu ümit ettiğimiz cennetin yolu Çambaşı (Yaylalardan) mı geçiyor acaba? Bir bilen var ise bana lütfen söylesin…. Tek meskeni olan veya hiç meskeni olmayana cennet kapıları kapalı mı ne dersiniz? Üç beş senede bir ziyarete gitsek o yayla evlerini, yayla et lokantalarını , acaba cennetin kokusunu da hissedebilir miyiz? Benim de kırık çanağım yok ayran içmeye, gidip kahvede fincan beğenmiyorum? Kiminin o yayla dediğimiz yerlerde üç-beş tane parsel arazisi var, kiminin birkaç dönüm arazisi var, özerinde de bir konutu bulunuyor. Kimisinin benim gibi çadır dahi kurabilecek bir metrekare yerimiz dahi buluhmuyor. Eskiden yaylalarımızda hayvancılık yapılırdı, ziraat yapılırdı. Yani patates, yayla pancarı vs. yetiştirilirdi. Ben de o günleri yaşadım. Yaylada patates diterdik, bir tonaylakın patatesimiz olurdu. Çoğunu atlarla getirirdik, bir kısmını da yaylaya kuyu eşer kuyuya gömerdik…  baharda tekrar dikmek ve kalanını taze taze yemek için.   Ne tatlı günlerdi o günler…  yaylalar cıvıl cıvıl insan ve çocuk sesleri ile kaynıyorken, koyun-kuzu melemeleri  ve ineklerin sesleri birbirlerinin seslerine karışıyordu… Hayvanların boynundaki çanları ise birbirlerinin seslerini bastırırdı…. Nerede o insan ve hayvan kaynayan yemyeşil yaylalar… Yaylaya gidiyorsak alalım çadırlarımızı yanımıza kaç gün kalacaksak çadırımızı bir kenara kuralım, gezelim, eğlenelim, Allaha şükrümüzü de unutmadan tatil sonu çadırımızı söküp, çevreye attığımız çöplerimizi de temizleyip oradan ayrılalım, olmaz mı? Doğayı kendi haline baş başa bıraksak, o zaman daha temiz ve daha güzel olmaz mı? Acaba bu şekilde yaparsak cennete gidilebileceğini zannetmiyor musunuz? Yaylaları birbirine bağlayan yol yapılacağı projesine karşı çıman bir kadın çıktı kameralar karşısına. Bir araştırıp soruşturursanız bu kişi oraları zaten zapt etmiş, kendi menfaatine dokunulacağının endişesi içinde karşı çıkıyor yol meselesine. Yol medeniyettir dostlar… Ben arabamla istediğim bir yayla kırına gidip oturamıyorum, veya çadır kuramıyorum. Neden? Çünkü herkes o güzelim çimenlikleri kendilerine ve yakınlarına parsellemişler… Bu böyle giderse cennet bana biraz uzak gibi…. Allahın vadi boldur, geniştir, Onun mülkünde herkese yer vardır amma, şu savaştan kaçan sabi çocuklar maalesef sığamadılar koca dünyaya….. Yaylalara eteğimiz onca paraların bir miktarını da Müslüman din kardeşlerimize yardım etsek, onlara yardım elimizi uzatsak, cennet bize biraz daha yakınlaşır….
Ekleme Tarihi: 24 Eylül 2015 - Perşembe

CENNETİN YOLU ÇAMBAŞINDAN GEÇER

Şu günlerde bir yayla turizmidir aldı başını gidiyor.

Hele bizim Karadeniz”de en önde yayla turizmi geliyor.

Ben bunu söylerken sanki turizme karşıymış gibi bir düşünce gelmesin kimsenin aklına. Turizme karşı değilim.

Yalnız, şu bizim Müslümanlar, bir evi var köyünde, bir evi şehirde bir evi de ilçe merkezinde. Dördüncü evini de nereye yaptırmış biliyor musunuz? Dördüncü ev Çambaşı yaylasında!... Sadece Çambaşı mı, tabi diğer yaylalar da var…

Şu mübarek kurban bayramında da bir çok insan kurbanını kesti, Allah kabil etsin. Aldı bir miktar etini yaylalara yukarı gitti ızgara mangal eti yapıp yemeğe.

Huzur içinde boğazınızdan geçiyor mu ey Müslümanlar, şu zalimler Müslüman katlederken….. neyse biz devam edelim….

Bu özelliklere sahip bir çok insan tanırım. Sordum bir dostuma ..

Yayladaki evde yılda kaç gece yarıyorsun. Diye…. Bana dediği:

Ya üç,  yada topu topu beş gece..

Yani bir sürü parayı o raya beton yığını olarak yatırıyorsunuz, sadece birkaç gece kalmak için…

O birkaç geceden fazla kalamaz, çünkü kendi köyündeki veya ilçesindeki işleri ve arazisi ondan iş bekliyor, hizmet bekliyor. O hizmeti yapmaz isen toprak gerekli ürünü vermeyecek.

Mahsullerine hizmet etmekten yaylada tatil yapmaya fırsat bulamıyordur…

Bizim toplumuzu, genelde muhafazakâr insanlar. Namazını kılarlar, orucunu tutarlar, gerekirse zekâtını da verirler. Bu dördüncü ev sanki umreye gitmiş gibi seviniyor, mutlu oluyor, dinlenmiş olarak hafta sonu bir günlük tatilini orada geçirip, tekrar gerisin geriye geliyor.

Yahu dostlar yapmayın etmeyin, yaylalarımız bırakın da yeşil alan olarak kalsın. Yeşiller içinde olması gereken yaylalar, beton yığını haline gelmiş.  Gelmiş diyorum, hiç gitmedim çünkü otuz yıldır..

Cennet çok ucuz, cehennem ise çok pahalı… Bu kadar kullanılamayan, kullanılmayan evler senin değil ki…

Kiracı için yapmış isen senin olmadığı zaten ortada. Kendin için yaptırmış isen yılda on günden fazla duramadığın ev yine senin değil, maalesef farelerin….belki o yüksek rakımda fare yok amma….

Pek bilmiyorum, acaba bilen var mı? Yoksa şu ümit ettiğimiz cennetin yolu Çambaşı (Yaylalardan) mı geçiyor acaba? Bir bilen var ise bana lütfen söylesin….

Tek meskeni olan veya hiç meskeni olmayana cennet kapıları kapalı mı ne dersiniz?

Üç beş senede bir ziyarete gitsek o yayla evlerini, yayla et lokantalarını , acaba cennetin kokusunu da hissedebilir miyiz?

Benim de kırık çanağım yok ayran içmeye, gidip kahvede fincan beğenmiyorum?

Kiminin o yayla dediğimiz yerlerde üç-beş tane parsel arazisi var, kiminin birkaç dönüm arazisi var, özerinde de bir konutu bulunuyor.

Kimisinin benim gibi çadır dahi kurabilecek bir metrekare yerimiz dahi buluhmuyor.

Eskiden yaylalarımızda hayvancılık yapılırdı, ziraat yapılırdı. Yani patates, yayla pancarı vs. yetiştirilirdi. Ben de o günleri yaşadım. Yaylada patates diterdik, bir tonaylakın patatesimiz olurdu. Çoğunu atlarla getirirdik, bir kısmını da yaylaya kuyu eşer kuyuya gömerdik…  baharda tekrar dikmek ve kalanını taze taze yemek için.  

Ne tatlı günlerdi o günler…  yaylalar cıvıl cıvıl insan ve çocuk sesleri ile kaynıyorken, koyun-kuzu melemeleri  ve ineklerin sesleri birbirlerinin seslerine karışıyordu…

Hayvanların boynundaki çanları ise birbirlerinin seslerini bastırırdı….

Nerede o insan ve hayvan kaynayan yemyeşil yaylalar…

Yaylaya gidiyorsak alalım çadırlarımızı yanımıza kaç gün kalacaksak çadırımızı bir kenara kuralım, gezelim, eğlenelim, Allaha şükrümüzü de unutmadan tatil sonu çadırımızı söküp, çevreye attığımız çöplerimizi de temizleyip oradan ayrılalım, olmaz mı?

Doğayı kendi haline baş başa bıraksak, o zaman daha temiz ve daha güzel olmaz mı?

Acaba bu şekilde yaparsak cennete gidilebileceğini zannetmiyor musunuz?

Yaylaları birbirine bağlayan yol yapılacağı projesine karşı çıman bir kadın çıktı kameralar karşısına. Bir araştırıp soruşturursanız bu kişi oraları zaten zapt etmiş, kendi menfaatine dokunulacağının endişesi içinde karşı çıkıyor yol meselesine.

Yol medeniyettir dostlar…

Ben arabamla istediğim bir yayla kırına gidip oturamıyorum, veya çadır kuramıyorum. Neden? Çünkü herkes o güzelim çimenlikleri kendilerine ve yakınlarına parsellemişler…

Bu böyle giderse cennet bana biraz uzak gibi….

Allahın vadi boldur, geniştir,

Onun mülkünde herkese yer vardır amma, şu savaştan kaçan sabi çocuklar maalesef sığamadılar koca dünyaya…..

Yaylalara eteğimiz onca paraların bir miktarını da Müslüman din kardeşlerimize yardım etsek, onlara yardım elimizi uzatsak, cennet bize biraz daha yakınlaşır….

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.