Bu yaz nasıl geçti anlamadık. Her şey çok farklı oldu. Başta bir defâ ülkemiz zâten olağanüstü süreçlerden geçerken bunun üstüne ayrıca bir de sıra dışı beklenmedik gündemler geldi. Nice bâdireler atlatmışken, en son çok kritik bir sürprizle sarsıldık. Dolayısıyla, Ramazandı Bayramdı derken, hemen peşinden 15 Temmuz kalkışması bütün gündemleri altüst etti. Millet olarak, elbette Allâh’ın izni ve yardımıyla bu tehlikeyi de bertaraf ettik, çok şükür. Bakmayın şimdi bunları hemen tez unutup küçük işleri büyütüp abarttığımıza, yer yer birbirimizi kırdığımıza. Şâyet bu hıyânet ve manda kalkışması başarılı olsaydı bunların hiç birini düşünme şansımız olmayacaktı. Hepimiz can derdinde olacaktık çünkü. Ülkenin, bu günkü Sûriye’den farkı kalmayacaktı. Amerika ya da İngiliz veyâ İsrâil, hiç fark etmez, kısaca batı projesi olan bu girişim işi ele alsaydı, bu günkü onlara yapılanlar onların yapacakları karşısında sinek ısırması mesâbesinde bile olmayacaktı. Onlar yapmak istemeseler de onlara yaptıracaklardı. Yapmazlarsa DEAŞ’ın bir kolunu da burada harekete geçirttirip ânında katliama başlayacakları, bu olmasa bile bir iç çatışma tezgâhlamak sûretiyle milleti birbirine kırdırıp kendileri keyifle izleyecekleri kesindi. Bundan şüpheniz olmasın. Ama Allâh bu milleti seviyor. Güzel işler yaptırıyor. Onu koruyor. Nitekim, bu son olayla, tâbiri câizse hızarın ağzından kurtulduk. Dolayısıyle bizlere, bunu anlamak ve de bu mazhariyete lâyık olmaya çalışmak kalıyor. Bunun için de, kâlbi bizimle birlikte atan gönül coğrafyamızı da unutmamak, belki onlar ve duâları sebebiyle elde ettiğimiz imkânları hep birlikte değerlendirmek, el ele vermek durumundayız. İnancımız ve millet olarak töremiz, geleneğimiz ve de hâfıza müktesebâtımız bize bunu söylemekte, manzara da bunu gerektirmektedir. Türk Milleti’nin böyle bir görüntüye ilgisiz kalması düşünülemez. Allâh yardımcımız olsun. Buna inanmak ve de dâvâdan tâviz vermemek durumundayız. Bize yakışan budur diye düşünüyoruz. Şu an yapılan da bu. Rabbimiz Ümmet-i Muhammed'i, başına çokuşan, tüm dünyânın kana susamış sırtlanları ve de leş kargalarının şerrinden korusun. Âmin...
Her neyse, kalkışmanın ardından mevsim geldi çattı. Bu meyanda, günler fındık toplamakla geçerken, akşamları da millî irâde meydanlarını doldurduk. 1 aylık meydan gündemleriyle berâber yavaş yavaş fındıktan da sıyrıldık. Bu defâ, hep o fiyat muhabbetleri kapladı ortalığı. Maalesef, buralarda da fındık fiyatı meydan savaşları yaşanıyor. Bir kör dövüşüdür gidiyor. İşin aslını, hakkını, kararını, durarını, ölçüsünü düşünen ve bilen yok. Bir aklı selim de çıkıp hakemlik ederek ortaya bir kriter koymuyor. Fiyatlar dalgalandıkça ortalık çalkalanıyor. Bir karmaşadır gidiyor. Fındığın bir nîmet olduğu hep unutuldu. Fındık üzerindem kılıç-kalkan oyunları sergileniyor. Oyun değil; hem de ciddî bir kriz var ortada.
Öyle ki, biz de yazmaya çekiniyoruz. Çünkü bu meyanda gerginlik var. Her kes burnundan soluyor. Bu şartlarda ortalama konuşmak bile hoşa gitmeyebilir. Durduk yerde sevimsizleşmek var. Ama yine de, bu konudaki duygu ve düşüncelerimizi sükûnet ve de mâkûliyet adına paylaşmaya çalışacağız. belki yarın, belki yarından da yakın inşâllâh…
Fındık fiyatları, normal mevsim muhabbetlerini de engelliyor. İşte bakınız, fındıkta neler yaptık, mevsim nasıl geçti, oralara da giremedik. Bunları da erteliyoruz bu defâ ister istemez. Ama inşâllâh bir başka yazıda başlı-başına yazarız. Ne kadar olağanüstü olaylar olsa da, bizim kendi yakın muhabbetimiz sürmeli. Sonuçta hayat devam ediyor. Değil mi?
Bunları biraz da, gazetemizin de zaman zaman hastalıklar ve de düğün gibi sebeplerle ara vermesiyle işleyememiş olduk. Akış da aksama olunca, nakışda da sıkıntılar oldu diyebiliriz. Ama inşâllâh telâfî edeceğiz.
Bu arada, önceki hafta Akoluk’ta, Alaeddin Yüksel Ağabey ve Muzaffer Günay Bey’le berâber Deniz Hanım’ın kardeşinin düğününe katıldık. Hava çiseli ve nispeten serin olmasına rağmen katılım oldukça yoğun ve de ortam sıcaktı. Halkımızın kaynaşma ve muhabbeti, dayanışması, neşesi ve sıcakkanlılığına orada da tekrar şâhit olduk. Milletimizin, şartlar ne olursa olsun özel günlerinde birbirine koşması takdîre şâyân. Bunu orada tekrar gördük. Genç çiftimizi tekrar buradan tebrik ederken, tüm âileler,i ve sevdikleriyle berâber mutluluklarının sonsuza uzanmasını Cenâb-ı Hakk’tan niyâz ediyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerimizi, hafta sonu Ordu öğretmenevinde Muzaffer Bey’in ULUBEY Kitabı’nın imza törenine kardeşi, gazetemizin sâhibesi Deniz Hanımla berâber gelen dâmat beye yüzyüze tekrarlama imkânı da bulduk. Rabbimiz tüm bekârlara mutlu evlilikler nasîp eylesin. Darısı hayırlısıyla tüm diğerlerinin başına inşâllâh…
Epey bir aradan sonra sizlerle tekrar buluşmanın, millet-memleket ve beldemiz adına bir şeyleri samîmâne paylaşmanın mutluluğuyla berâber hepiniz, hepimiz Allâh’a emânet olalım diyerek huzurlarınızdan ayrılırken mutlu vesîlelerle yine görüşmek temennîsiyle cümleye sevgi ve de saygılarımızı sunuyoruz wes’selâm…