Mâlum, fındık mevsimindeyiz. Bizim için, bu gün îtibârıyla 10 gün oldu fındığı harmana atalı. Şimdi sırada patoz var. Fındığı yerden toplamayı tercih edenler daha yeni yeni toplamaya başladılar. Ancak, cumâ günü gittiğimiz Gürgentepe’de, Damarlı’da, Eylül ayı girince başlayacaklarını söyleyenler vardı.
Bu arada, fındığını şehre indirenler de yok değil sâhil kesiminden. 10 tonlarca fındık aldığını söyleyen manav ve fabrikatörler var. Lâkin, fiyatlar yeni yeni telâffuz edilmeye başlandı; ama HENÜZ oturmuş değil. Her kes beklemede gibi. Nitekim, ambara giden fındıkların çoğunun adı, "EMÂNET" sâdece.
Gelgelelim, daha dün denecek Mayıs ayında 20’yi gören ve serbest piyasada randımanıyla berâber 25’e yaklaşan rakamlara alışan insanlara, 10’lu rakamların, neredeyse dibinden seslendirilen, 11 ya da 11,5 gibi miktarlar câzip gelmeyecektir doğal olarak.
Hâlbuki, bir-kaç yıl öncesine kadar 5 rakamı bile iyi rakam olarak düşünülüyordu. Daha geçen gün elimize geçen, rahmetli babamın, telefon numaralarının da yer aldığı not listesinin başında, “FİYAT 5 TL OLUNCA ARANACAKLAR” diye yazıyordu. Yıl 2012.
O zamanlar, vatandaş gelip soruyor; fiyat kaça diye. 4 ya da 4,5, her neyse. Beğenmeyince çayını içip gidiyor. Peşinden de ekliyor; 5 olunca haber ver diye. Listede bayağı bir isim var telefonlarıyla berâber. Ne geçti ki, bu fiyâtlar artık beğenilmiyor. Neredeyse, 15’e bile dudak bükülecek bir psikoloji oluştu.
“Bu rakamların nesi var, mutlakâ beğenilsin!” anlamına söylemiyoruz elbette bunları. Sâdece değişikliğin, fındığın geldiği yerin farkında olunsun, şükredilsin, teşekkür edilmesi gerekiyorsa o yapılsın. Bir nîmet olarak el üzerinde tutulsun. Bunu söylemek istiyoruz.
Her neyse; hattâ, bu dönem îtibârıyle fiyât olarak telâffuz edilen rakamlar azdır bile. Bizim beklentimiz de 15 civârıydı. Nitekim, kısa sürede oraya yükselecek; Şubat, Mart derken daha da artacaktır diye tahmin ediyoruz. Çünkü fındık, ülkedeki refah seviyesinin artmasıyla birlikte revaç bulmuştur. Ekonominin gelişmesiyle de sanâyi ürünü hâline gelmiştir. Artık, toplumların çok tükettiği çikolatanın temel katkıları arasındaki yerini almıştır.
Mâlum, fiyâtı daha çok rekolte belirler ve de o, sınırın biraz üzerinde. Onun için fiyatlar yükselse de nazlı yükselecektir. Hattâ, biraz böyle hafiften ine-çıka gidecektir. Geçen yıl olduğu gibi, kısa sürede yükselme beklemiyoruz. Ne zamanki, beklenen rekoltenin gerçekleşmeyeceği anlaşılırsa! İşte o zaman, sanâyicilerin fındığa saldırısı başlar. Herkes, herkesten önce yıllık ihtiyacını temin için piyasalara hücûm eder. Aksi takdirde, geçen yılki fiyat trendi beklenmemelidir. Ancak, bu şartlarda, sınır net olarak tezâhür etmeyeceği için, tıpkı rekolte tespit çalışmalarında olduğu gibi, mücâdele medya üzerinden psikolojik olarak sürdürülecektir.
Lâkin, sınırdaki rekolteyi etkileyecek, hesaba katılmayan başka şeylerin de olduğu görülmelidir. Meselâ, havaların yağışlı gitmesi dolayısıyla bu sene fındık en az bir hafta rötar yaptı. Şimdi yağışlar yine sürüyor. Bu da, eğer dikkât edilmezse çürümelere, kayıplara yol açabilir.
Sanki fındık çoğaldıkça, dikimi yaygınlaşıp, rakımla birlikte sahalar da arttıkça, neme bağlı olarak yağışlar da artıyor. Bir de baraj gölleri etkiliyor olmalı havayı. Sözün özü, eğer dikkât edilirse, ne o eski karlar yağıyor artık, ne de yarı baygın güneşli, bol yıldızlı, berrak, haftalar süren o güz gün ve geceleri.
Dolayısıyla, fındığın kurutulması büyük bir problem olarak karşımızda. Sanırız, önümüzdeki senelerde, bu konuda bir teknik çözüm üretilecektir. Tıpkı toplamadaki arayışlar gibi. Her ne kadar doğalı gibi olmasa da, zarûretler bunu gerektiriyor.
Sevgili okurlar. Fındıkla, çocukluğumuzdan beri, gerek işçi, gerek üretici, gerekse esnaf olarak oldukça haşır-neşir bulunmamıza rağmen bu konuda yazmayı çok tercih etmedik bu güne kadar. Özellikle de son 3 yıldır. Ama, bu dönem yazmak hevesindeyiz. Nîmetler güzeli fındıkla ilgili ve o eksenli farklı duygu ve düşüncelerimizi zaman zaman burada paylaşacağız inşâllâh.
Her şeyden önce fındık bizim nemizdir ve de neyimiz olur? Bunu iyi bilmeliyiz. Bunları konuşmak isteriz. O, sâdece bir ürün değildir, para değildir, maldan ibâret değildir. İsteriz ki, ona ayrıca, ekmek gibi saygı gösterilsin. Parasal değeri olsun olmasın, her nîmet için bu böyle aslında. Bunu, bu vesîleyle ve de her vesîleyle hatırlatmak isteriz.
Matah değil, bilinen şeyler elbette ama, yine de bakalım bunlardan başka neler yazacağız? Nasıl bir giriş yaptık, bundan sonrası nasıl gidecek; doğrusu biz de merak ediyoruz? Ama, asıl önemli olan, yazmalarımız, çizmelerimiz; kazmalarımız kızmalarımız; her ne yaparsak, neylersek hepsinin de, öncelikle hayırlı olması. Aksi takdirde, sonuç koskoca bir hiç olmaktan öte, sonsuz felâket olur Allâh korusun!
Rabbimiz bizi, miletimizi ve tüm ehl-i îmânı, PKK ve benzeri, şeytânî ruhlu her türlü şerirlerin kötülüklerinden muhâfaza buyurup, hayırdan ve hayırlılardan ayırmasın. Dünyâda da, âhirette de hayırlılarla karşılaştırıp, sâlihlerle haşır-neşir eylesin inşâllâh ves’selâm…