bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

LOKMAN UZUNÇAKMAK’IN 'CEMAZİYELEVVEL'İ…

3 yazıdır Ordu BB Proje İHL müdür değişikliği ekseninde gelişen olaylar ve süreç bağlamında seyr'eden konulara değiniyoruz. Bir yerde olay varsa ve süreç söz konusuysa burada kişiler, kişilikler ve de tavırlar söz konusudur elbette. Bundan sonraki bölümlerde de bunlardan söz edeceğiz.  İlk kahramanımız Lokman UZUNÇAKMAK. Bizi bu yazıları yazmaya mecbur eden de onun paylaşımları oldu. Onları okur okumaz, özellikle CEMÂZİYEL’EVVEL sözünün geçtiği bölüm, "tamam ben bunu yazmalıyım!" dedirtti bana…  KANIMA DOKUNDU, ÇOK ZORUMA GİTTİ…  Çünkü kanıma dokundu, çünkü zoruma gitti. Çünkü, şu dönemde yapılanları beğenmeyip te daha iyisini yapmak adına piyasaya çıkan, kendini işin daha özünde göstermeye ve arkasında bu meyanda taraftar toplamaya çalışan, gûyâ sûreti hak diyerek ortaya çıkanların gerçek zihniyetlerini ortaya koyan ve de bizleri hayâl kırıklığına uğratan cümleler bunlar.   Daha da üzerinde duracağız, sorularla konuyu açacağız da, ondan önce onun cümlelerini bir de siz okuyun isterseniz.  İşte, Lokman UZUNÇAKMAK’ın, okul müdürü tayin sürecinde yaptığı paylaşımlar. Orijinâlleri kayıtlarımızda var ama buraya yansıtmayı beceremedim. Ancak bakarak yazıya geçirdim:  SESSİZ KALMAYIZ; PAPUÇ BIRAKMAYACAĞIZ! "Lokman UZUNÇAKMAK: Biz et ve kemiğimizle sonuna kadar burdayız  abim sessiz kalmayız; bi dini vakfın başka bir yere atlama dürtüsünde olan insanlara pabuç bırakmayacağız…  Lokman UZUNÇAKMAK: İfşa edeceğiz dini vakfın yöneticisinin yaptıklarını  Lokman UZUNÇAKMAK: Bu iş bitmedi; O vakıf neden soruşturma geçirdi biliyoruz; o vakfın yöneticisi ile çalıştım biliyorum; vakfın ismi meşhur" NASIL, NASIL? NASIL BİR DÎNÎ VAKIF!?  "Lokman UZUNÇAKMAK: Bizim orta noktamız yok İbrahim TATLIGÜL proje İHL nin müdürüdür bir veli olarak söylüyorum. Proje ihl nin bir velisi olarak; cemaziyel evveli belli bir vakıf yöneticisinin ithamları ile değerli bir müdürü yaralamanın İslami ve insani olmadığını düşünüyorum.. Bu yanlışlara Ordu ses verecek dedikodu ile Abad olmaya çalışanlara prim vermeyecektir…"  Bir okul müdürlüğü için bu kadar kırıp dökmeye değer miydi? Bu kadar ağır cümleler kurmaya ya da! Peki şimdi n’olacak? Dediğiniz olmadı! Dünyâ battı mı? Ne gerek var yâni bu kadar iddialı söylemlere? Ama ne oldu; sizin cemâziyelevvel’iniz çıktı ortaya. Çünkü bu söylem, bulunduğu yerde aktif olmaya çalışan bir bürokratı, iddialı bir müdür ya da sağduyulu bir okumuşun söylemi olamaz. Hele de şu dönemde.  Konuyu daha da açacağız ama önce, meselenin daha iyi anlaşılması adına bu deyimin hikâyesini de bir verip ondan sonra konumuza devam edelim inşâllâh:    “CEMÂZİYELEVVEL”İN HİKÂYESİ…  Mâlum Osmanlı Cihan Devleti'nde arşivciliğe büyük önem verilir ve devlete ait her belge titizlikle saklanırdı. O dönemde bu iş için çuvallar kullanır ve her aya ait biriken belgeler bir torbaya doldurarak muhâfaza edilirdi. Belgelerin arandığı zaman kolay bulunabilmesi için de torbaların üzerine iri yazı ile ait olduğu ayın adı yazılır, bundan sonra torbalar mahzene indirilip, orada sıraya konulurdu.   Yıllardan birinde cemâziyelevvel ayına ait belgelerin bir sandığa konulup, sandığın kapağı mühürlenerek belgelerin başka bir yere götürülmesi gerekmişti.  Arşivde görevli dar gelirli bir memur, istenilen belgeyi sandığa boşalttıktan sonra boş torbayı alıp evine götürmüş. Bir süre sonra da yoksulluk nedeniyle bu torbadan kendine bir iç çamaşırı diktirmiş, onu giymeye başlamış. ÇİÇEK DESENLİ UN ÇUVALLARI!  Benzer şeyler yakın târihimizde de olmuş. Geçen günlerde sosyâl medyada paylaşılmıştı; Dışı desenli un çuvalları arasında biri poz vermiş. Mesele şu; savaş yıllarında fakirlikten kimi âileler boşalan un torbalarından çocuklarına iç çamaşır diker olmuşlar. Bunu bilen şirketler de desenli torba üretmeye başlamışlar. Ortaya renk renk desenli un çuvalları çıkmış.  Her neyse, memurumuzun çamaşır yaptığı torba bezi üzerindeki saf bezir işi mürekkep, birkaç kez yıkanmasına rağmen çıkmamış ve torbanın üzerindeki cemâziyelevvel yazısı, iç çamaşırın arka bölümünde olduğu gibi kalmış.  Bir gün işyerindeki arkadaşları,  birlikte çalıştıkları dâire ya da hamama gittikleri bir günde onun iç çamaşırının arka bölümündeki bu cemâziyelevvel yazısını görmüşler ve kendi aralarında gülüşmeye başlamışlar.   MEMURKEN ÂMİR OLMUŞ... Gel zaman git zaman, bu dar gelirli memur, eğitimini artırarak işinde kademe atlayıp daha yüksek makamlara ulaşmış.   Artık kadife astarlı samur kürkler, mücevher işlemeli kaftanlar giyer olmuş. Eski arkadaşları kendisine gıptayla bakmaya ve hatta onu zaman zaman da kıskanmaya başlamışlar.  Derken bir gün aralarında bir tartışma çıkmış. Hep onun başarılarından söz edilirken, gururu kırılan ve onu zâten hep kıskanan eski arkadaşlarından biri, bu durumu fırsat bilerek âmirine karşı hemen söze karışıp içindeki ukdeyi, ağzındaki baklayı şu sözlerle açığa çıkarmış; “Hadi canım sen de, kime hava atıyorsun? Biz senin cemâziyel-evvelini biliriz…”  SORULAR, SORULAR, SORULAR... Hikâye bu. Bizim bundan çıkaracağımız ders nedir, dînî vakıf denilerek küçümsenen vakıf hangisidir? Bu ve benzeri sorularla cevaplarını gelecek yazıya bırakıyoruz. İnşâllâh buluşmak dileğiyle cümleye sevgiler-saygılar wes’selâm… 
Ekleme Tarihi: 30 Ağustos 2022 - Salı

LOKMAN UZUNÇAKMAK’IN 'CEMAZİYELEVVEL'İ…

3 yazıdır Ordu BB Proje İHL müdür değişikliği ekseninde gelişen olaylar ve süreç bağlamında seyr'eden konulara değiniyoruz. Bir yerde olay varsa ve süreç söz konusuysa burada kişiler, kişilikler ve de tavırlar söz konusudur elbette. Bundan sonraki bölümlerde de bunlardan söz edeceğiz. 

İlk kahramanımız Lokman UZUNÇAKMAK. Bizi bu yazıları yazmaya mecbur eden de onun paylaşımları oldu. Onları okur okumaz, özellikle CEMÂZİYEL’EVVEL sözünün geçtiği bölüm, "tamam ben bunu yazmalıyım!" dedirtti bana… 

KANIMA DOKUNDU, ÇOK ZORUMA GİTTİ… 

Çünkü kanıma dokundu, çünkü zoruma gitti. Çünkü, şu dönemde yapılanları beğenmeyip te daha iyisini yapmak adına piyasaya çıkan, kendini işin daha özünde göstermeye ve arkasında bu meyanda taraftar toplamaya çalışan, gûyâ sûreti hak diyerek ortaya çıkanların gerçek zihniyetlerini ortaya koyan ve de bizleri hayâl kırıklığına uğratan cümleler bunlar.  

Daha da üzerinde duracağız, sorularla konuyu açacağız da, ondan önce onun cümlelerini bir de siz okuyun isterseniz.  İşte, Lokman UZUNÇAKMAK’ın, okul müdürü tayin sürecinde yaptığı paylaşımlar. Orijinâlleri kayıtlarımızda var ama buraya yansıtmayı beceremedim. Ancak bakarak yazıya geçirdim: 

SESSİZ KALMAYIZ; PAPUÇ BIRAKMAYACAĞIZ!

"Lokman UZUNÇAKMAK: Biz et ve kemiğimizle sonuna kadar burdayız  abim sessiz kalmayız; bi dini vakfın başka bir yere atlama dürtüsünde olan insanlara pabuç bırakmayacağız… 

Lokman UZUNÇAKMAK: İfşa edeceğiz dini vakfın yöneticisinin yaptıklarını 

Lokman UZUNÇAKMAK: Bu iş bitmedi; O vakıf neden soruşturma geçirdi biliyoruz; o vakfın yöneticisi ile çalıştım biliyorum; vakfın ismi meşhur"

NASIL, NASIL? NASIL BİR DÎNÎ VAKIF!? 

"Lokman UZUNÇAKMAK: Bizim orta noktamız yok İbrahim TATLIGÜL proje İHL nin müdürüdür bir veli olarak söylüyorum. Proje ihl nin bir velisi olarak; cemaziyel evveli belli bir vakıf yöneticisinin ithamları ile değerli bir müdürü yaralamanın İslami ve insani olmadığını düşünüyorum.. Bu yanlışlara Ordu ses verecek dedikodu ile Abad olmaya çalışanlara prim vermeyecektir…" 

Bir okul müdürlüğü için bu kadar kırıp dökmeye değer miydi? Bu kadar ağır cümleler kurmaya ya da! Peki şimdi n’olacak? Dediğiniz olmadı! Dünyâ battı mı? Ne gerek var yâni bu kadar iddialı söylemlere?

Ama ne oldu; sizin cemâziyelevvel’iniz çıktı ortaya. Çünkü bu söylem, bulunduğu yerde aktif olmaya çalışan bir bürokratı, iddialı bir müdür ya da sağduyulu bir okumuşun söylemi olamaz. Hele de şu dönemde. 

Konuyu daha da açacağız ama önce, meselenin daha iyi anlaşılması adına bu deyimin hikâyesini de bir verip ondan sonra konumuza devam edelim inşâllâh: 

 

“CEMÂZİYELEVVEL”İN HİKÂYESİ… 

Mâlum Osmanlı Cihan Devleti'nde arşivciliğe büyük önem verilir ve devlete ait her belge titizlikle saklanırdı. O dönemde bu iş için çuvallar kullanır ve her aya ait biriken belgeler bir torbaya doldurarak muhâfaza edilirdi. Belgelerin arandığı zaman kolay bulunabilmesi için de torbaların üzerine iri yazı ile ait olduğu ayın adı yazılır, bundan sonra torbalar mahzene indirilip, orada sıraya konulurdu.  

Yıllardan birinde cemâziyelevvel ayına ait belgelerin bir sandığa konulup, sandığın kapağı mühürlenerek belgelerin başka bir yere götürülmesi gerekmişti. 

Arşivde görevli dar gelirli bir memur, istenilen belgeyi sandığa boşalttıktan sonra boş torbayı alıp evine götürmüş. Bir süre sonra da yoksulluk nedeniyle bu torbadan kendine bir iç çamaşırı diktirmiş, onu giymeye başlamış.

ÇİÇEK DESENLİ UN ÇUVALLARI! 

Benzer şeyler yakın târihimizde de olmuş. Geçen günlerde sosyâl medyada paylaşılmıştı; Dışı desenli un çuvalları arasında biri poz vermiş. Mesele şu; savaş yıllarında fakirlikten kimi âileler boşalan un torbalarından çocuklarına iç çamaşır diker olmuşlar. Bunu bilen şirketler de desenli torba üretmeye başlamışlar. Ortaya renk renk desenli un çuvalları çıkmış. 

Her neyse, memurumuzun çamaşır yaptığı torba bezi üzerindeki saf bezir işi mürekkep, birkaç kez yıkanmasına rağmen çıkmamış ve torbanın üzerindeki cemâziyelevvel yazısı, iç çamaşırın arka bölümünde olduğu gibi kalmış. 

Bir gün işyerindeki arkadaşları,  birlikte çalıştıkları dâire ya da hamama gittikleri bir günde onun iç çamaşırının arka bölümündeki bu cemâziyelevvel yazısını görmüşler ve kendi aralarında gülüşmeye başlamışlar.  

MEMURKEN ÂMİR OLMUŞ...

Gel zaman git zaman, bu dar gelirli memur, eğitimini artırarak işinde kademe atlayıp daha yüksek makamlara ulaşmış.  

Artık kadife astarlı samur kürkler, mücevher işlemeli kaftanlar giyer olmuş. Eski arkadaşları kendisine gıptayla bakmaya ve hatta onu zaman zaman da kıskanmaya başlamışlar. 

Derken bir gün aralarında bir tartışma çıkmış. Hep onun başarılarından söz edilirken, gururu kırılan ve onu zâten hep kıskanan eski arkadaşlarından biri, bu durumu fırsat bilerek âmirine karşı hemen söze karışıp içindeki ukdeyi, ağzındaki baklayı şu sözlerle açığa çıkarmış;

“Hadi canım sen de, kime hava atıyorsun? Biz senin cemâziyel-evvelini biliriz…” 

SORULAR, SORULAR, SORULAR...

Hikâye bu. Bizim bundan çıkaracağımız ders nedir, dînî vakıf denilerek küçümsenen vakıf hangisidir? Bu ve benzeri sorularla cevaplarını gelecek yazıya bırakıyoruz. İnşâllâh buluşmak dileğiyle cümleye sevgiler-saygılar wes’selâm… 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.