Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

YAYLA, CENİK; BÖCEK, REFERANDUM!...

                Son referandumun sonucunun, tartışmasız EVET olduğunda şüphe yok. Ölçü sandıksa, sandık, 1 milyonun çok üzeri farkla EVET demiştir. Yâni, sonuç “HAYIR” demek mümkün değil. O zaman mesele yok; ve olay bitmiştir. Elbetteki, EVET oranları daha fazla olsaydı, muhâlefet, böylesi hırçın bir hamleye mesağ bulamazdı. Kim ne derse desin, bunda oran yakınlığının büyük payı vardır. HEYECAN GİTTİ, MEYECAN BİTTİ!... Buna sebep de bizlerin heyecanımızı kaybetmemiz, aramızdaki ikbâl istismarcısı kimilerinin ülke dâvâsı üzerinden başka sevdâlara yönelerek, milletin 2 asırdır gönlünde büyüttüğü, hayâlleriyle süslediği, alın teriyle devşirdiği ümitlerine gölge düşürücü tasarruflarda bulunmaları olmuştur. Sözü dolandırmaya gerek yok. Hükümet yanlısı gazetelerin bile ağız birliği edercesine seslendirdiği şey bu minvâlde olup, meselâ A. Dilipak, Şevki Yılmaz, Latif Erdoğan gibi nice yazarlar, doğrudan ya da dolaylı olarak, Ak Parti, özellikle belediyelerdeki kirlilik, yozluk ve şımarıklıklar bağlamında çeşitli tavsiyelerde bulunuyorlar. Öyle ya, bir İstanbul ne demek? Bu dâvâ orada şahlanmıştı. Milletin gözünü, dâvânın önünü Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı açmış, yürüyüşünü cesâretlendirmişti. Ya bugün? ANKARA, ORDU; GÖKÇEK, YILMAZ! Ya Ankara efsânesi? Peki, Karadeniz’in incisi Ordu için ne demeli? Başkanlarının cevvâlliği, kıvraklık, uyanıklık ve iş bitiricilikleri bağlamında Ankara’yla Ordu birbirine çok benziyorlardı. Bir de, ikisi de CHP tabanlı bir kenti, bir nevî fethetmişlerdi! Ankara’da kaç dönemdir Gökçek, başkanlığı bir şekilde kotardı. Onların başarısıyla, kültürümüz, irfanımız, geçmişimiz, geleceğimiz, doğrulukta-dürüstlükte, hakkâniyet ve de insâniyette, liyâkatta, şeffaflıkta örnek olacağımız, kendi öz değerlerimizi kuvveden fiile çıkarıp her anlamda görünür, elle tutulur, yaşanır kılacağımız noktasında hep sevindik, heyecanlandık. Mutluluktan uçuyorduk!  “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik!” âdetâ. Peki, şimdi ne oldu? Ne olduysa oldu ve de işte sonuç tüm çıplaklığıyla ortada! Yoksa, az-uz şeyden dolayı bizim milletimiz ne dâvâdan, ne adamdan, ne de hatırdan geçmez, kolay kolay! Millet mi değişti, yöneticiler mi? Özellikle büyük merkezlerde karizma niye çizildi? Ordu, bu meyanda diğerlerinden daha erken falso verdi gibi. Büyükşehirle gelen, “20’de 20!” süksesine nazar mı değdi? Bu trend ne güzel göğüslenmişti, ne heyecan vericiydi ama, hevesler kursakta kaldı; 3 adımdan öteye taşınamadı! Neden? Onca hizmet, havaalanı, dereyolu, meydanlar, hastâneler, köprüler, viyadükler, HES’ler, kayak merkezleri, grup yolları.. anlatmakla bitmez. Ama, ya sonuç? Bunca şeyin hatırı sayılmamış. Niye acabâ? ESKİ ORDU, YENİ ORDU; PEKİ NE OLDU? Evet, referandumda Türkiye ortalamasının üzerindeyizdir; doğrudur. Gel gelelim, eskiyle karşılaştırınca; 2007’de evet oranı %76’ya yakın, 2010’da 64’de, şimdi ise MHP ortaklığına rağmen 62 bile değil. Bu düşüşler karşısında, yerelde hangi başarıdan söz edilebilir? Yukarılardan, periferiden yüksek oylar gelmeseydi, merkezdekiler neyle övüneceklerdi? Diğer ifâdeyle, yaylalar olmasaydı CENİK ne yapacaktı? Ordu Merkez ve Perşembe’deki HAYIR ortada. Havalimanı ve Çikolota Park’a rağmen Gülyalı bile kıl payı. Anlı şanlı vekiller de yetmemiş buralarda havayı kurtarmaya. Hattâ kimi vekillerin köylerinden bile HAYIR çıktığı konuşuluyor. Demek ki, halk nazarında yolunda gitmeyen bir şeyler var. BÖCEK, APARAT; OYUN, KUMPAS! Acabâ, hem de seçim öncesi Ordu BB’deki böcek operasyonu neyin nesidir? Neden lüzum hissedilmiştir? Bunun sandıkta etkisi olmuş mudur? Ortada ne var? FETÖ, köstebek vs, her ne ise!? Tabiî, biz anlamayız. Uzmanları ya da içinde olanlar bilir. Yoksa, Başkan Enver YILMAZ’ın belirttiği gibi, komplo, oyun, ya da kumpas mı söz konusu? Diğer taraftan, niçin birileri, hem de böyle bir kritik zaman diliminde, her defâsında Reis’e çok yakın olduğunu gösteren ve böyle bilinen bir başkanın rağmına, bir nevî harakiri yaparak, yoktan yere kendisini, kurumunu ya da âidiyetini tehlikeye atma ihtiyâcı hissetmiştir? Sebep ne? Cevap ne olursa olsun, sonuçta ortada vahim bir durum, çekişme, çekememezlik, suistimâl, kirlilik, çuvala sığmayan mızrak; her ne ise, önemli bir sıkıntının olduğu muhakkak. O zaman, öyle ya da böyle, belediye, bürokrasi ve yâ siyâsette, her hâlükârda,  bunun sonuçları olacaktır; olmak  zorundadır. Çünkü, böyle gelmiş ama, artık gidemeyeceği âşikâr. Dolayısıyla, havalarla birlikte siyâsetin de oldukça ısınacağını söylemek mümkün. Ne diyelim, hayırlısı… HÂİNLER-UĞRULAR; EĞRİLER-DOĞRULAR!... Değerli okurlar. İşte Milletimiz, genelde “EVET”i ihmâl etmezken, özelde savrulmalara dikkât, yozlaşmaların altına da kalınca çizgiler çekmiş! Burada elbette, herkesin vebâli, günâhı kendi boynuna; cezâsı, burada olmasa ötede çekilecek. Çünkü, 2-3 asırda bir gelen böyle güzel bir fırsatı, yakalanan kutlu akışı, mutlu yürüyüşü akâmete uğratacak işlere tevessül eden herkes, bir şekilde cezâsını bulacaktır… Rabbimiz, dâvâsında samîmî, işinde doğruların yardımcısı olsun… İstismarcı hâinlerin, eğrilerin, içimizdeki beyinsizlerin, bilerek-bilmeyerek, doğrudan ya da dolaylı gelen çelmelerine, müspet hamleleri, hayırlı teşebbüsleri akâmete uğratma çabalarına fırsat vermesin… Bizleri, ömrünü istikâmet üzere hak yolda harcayıp, îmanla göçerek, sevdikleriyle berâber sonsuz mutluluğa eren bahtiyârlardan eylesin inşâllâh, sevgili dostlar; Wes’selâm...
Ekleme Tarihi: 24 April 2017 - Monday

YAYLA, CENİK; BÖCEK, REFERANDUM!...

                Son referandumun sonucunun, tartışmasız EVET olduğunda şüphe yok. Ölçü sandıksa, sandık, 1 milyonun çok üzeri farkla EVET demiştir. Yâni, sonuç “HAYIR” demek mümkün değil. O zaman mesele yok; ve olay bitmiştir.

Elbetteki, EVET oranları daha fazla olsaydı, muhâlefet, böylesi hırçın bir hamleye mesağ bulamazdı. Kim ne derse desin, bunda oran yakınlığının büyük payı vardır.

HEYECAN GİTTİ, MEYECAN BİTTİ!...

Buna sebep de bizlerin heyecanımızı kaybetmemiz, aramızdaki ikbâl istismarcısı kimilerinin ülke dâvâsı üzerinden başka sevdâlara yönelerek, milletin 2 asırdır gönlünde büyüttüğü, hayâlleriyle süslediği, alın teriyle devşirdiği ümitlerine gölge düşürücü tasarruflarda bulunmaları olmuştur.

Sözü dolandırmaya gerek yok. Hükümet yanlısı gazetelerin bile ağız birliği edercesine seslendirdiği şey bu minvâlde olup, meselâ A. Dilipak, Şevki Yılmaz, Latif Erdoğan gibi nice yazarlar, doğrudan ya da dolaylı olarak, Ak Parti, özellikle belediyelerdeki kirlilik, yozluk ve şımarıklıklar bağlamında çeşitli tavsiyelerde bulunuyorlar.

Öyle ya, bir İstanbul ne demek? Bu dâvâ orada şahlanmıştı. Milletin gözünü, dâvânın önünü Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı açmış, yürüyüşünü cesâretlendirmişti. Ya bugün?

ANKARA, ORDU; GÖKÇEK, YILMAZ!

Ya Ankara efsânesi? Peki, Karadeniz’in incisi Ordu için ne demeli? Başkanlarının cevvâlliği, kıvraklık, uyanıklık ve iş bitiricilikleri bağlamında Ankara’yla Ordu birbirine çok benziyorlardı. Bir de, ikisi de CHP tabanlı bir kenti, bir nevî fethetmişlerdi!

Ankara’da kaç dönemdir Gökçek, başkanlığı bir şekilde kotardı. Onların başarısıyla, kültürümüz, irfanımız, geçmişimiz, geleceğimiz, doğrulukta-dürüstlükte, hakkâniyet ve de insâniyette, liyâkatta, şeffaflıkta örnek olacağımız, kendi öz değerlerimizi kuvveden fiile çıkarıp her anlamda görünür, elle tutulur, yaşanır kılacağımız noktasında hep sevindik, heyecanlandık. Mutluluktan uçuyorduk! 

“Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik!” âdetâ. Peki, şimdi ne oldu? Ne olduysa oldu ve de işte sonuç tüm çıplaklığıyla ortada! Yoksa, az-uz şeyden dolayı bizim milletimiz ne dâvâdan, ne adamdan, ne de hatırdan geçmez, kolay kolay!

Millet mi değişti, yöneticiler mi? Özellikle büyük merkezlerde karizma niye çizildi? Ordu, bu meyanda diğerlerinden daha erken falso verdi gibi. Büyükşehirle gelen, “20’de 20!” süksesine nazar mı değdi? Bu trend ne güzel göğüslenmişti, ne heyecan vericiydi ama, hevesler kursakta kaldı; 3 adımdan öteye taşınamadı! Neden?

Onca hizmet, havaalanı, dereyolu, meydanlar, hastâneler, köprüler, viyadükler, HES’ler, kayak merkezleri, grup yolları.. anlatmakla bitmez. Ama, ya sonuç? Bunca şeyin hatırı sayılmamış. Niye acabâ?

ESKİ ORDU, YENİ ORDU; PEKİ NE OLDU?

Evet, referandumda Türkiye ortalamasının üzerindeyizdir; doğrudur. Gel gelelim, eskiyle karşılaştırınca; 2007’de evet oranı %76’ya yakın, 2010’da 64’de, şimdi ise MHP ortaklığına rağmen 62 bile değil. Bu düşüşler karşısında, yerelde hangi başarıdan söz edilebilir?

Yukarılardan, periferiden yüksek oylar gelmeseydi, merkezdekiler neyle övüneceklerdi? Diğer ifâdeyle, yaylalar olmasaydı CENİK ne yapacaktı?

Ordu Merkez ve Perşembe’deki HAYIR ortada. Havalimanı ve Çikolota Park’a rağmen Gülyalı bile kıl payı. Anlı şanlı vekiller de yetmemiş buralarda havayı kurtarmaya. Hattâ kimi vekillerin köylerinden bile HAYIR çıktığı konuşuluyor. Demek ki, halk nazarında yolunda gitmeyen bir şeyler var.

BÖCEK, APARAT; OYUN, KUMPAS!

Acabâ, hem de seçim öncesi Ordu BB’deki böcek operasyonu neyin nesidir? Neden lüzum hissedilmiştir? Bunun sandıkta etkisi olmuş mudur? Ortada ne var? FETÖ, köstebek vs, her ne ise!?

Tabiî, biz anlamayız. Uzmanları ya da içinde olanlar bilir. Yoksa, Başkan Enver YILMAZ’ın belirttiği gibi, komplo, oyun, ya da kumpas mı söz konusu?

Diğer taraftan, niçin birileri, hem de böyle bir kritik zaman diliminde, her defâsında Reis’e çok yakın olduğunu gösteren ve böyle bilinen bir başkanın rağmına, bir nevî harakiri yaparak, yoktan yere kendisini, kurumunu ya da âidiyetini tehlikeye atma ihtiyâcı hissetmiştir? Sebep ne?

Cevap ne olursa olsun, sonuçta ortada vahim bir durum, çekişme, çekememezlik, suistimâl, kirlilik, çuvala sığmayan mızrak; her ne ise, önemli bir sıkıntının olduğu muhakkak.

O zaman, öyle ya da böyle, belediye, bürokrasi ve yâ siyâsette, her hâlükârda,  bunun sonuçları olacaktır; olmak  zorundadır. Çünkü, böyle gelmiş ama, artık gidemeyeceği âşikâr. Dolayısıyla, havalarla birlikte siyâsetin de oldukça ısınacağını söylemek mümkün. Ne diyelim, hayırlısı…

HÂİNLER-UĞRULAR; EĞRİLER-DOĞRULAR!...

Değerli okurlar. İşte Milletimiz, genelde “EVET”i ihmâl etmezken, özelde savrulmalara dikkât, yozlaşmaların altına da kalınca çizgiler çekmiş!

Burada elbette, herkesin vebâli, günâhı kendi boynuna; cezâsı, burada olmasa ötede çekilecek. Çünkü, 2-3 asırda bir gelen böyle güzel bir fırsatı, yakalanan kutlu akışı, mutlu yürüyüşü akâmete uğratacak işlere tevessül eden herkes, bir şekilde cezâsını bulacaktır…

Rabbimiz, dâvâsında samîmî, işinde doğruların yardımcısı olsun… İstismarcı hâinlerin, eğrilerin, içimizdeki beyinsizlerin, bilerek-bilmeyerek, doğrudan ya da dolaylı gelen çelmelerine, müspet hamleleri, hayırlı teşebbüsleri akâmete uğratma çabalarına fırsat vermesin…

Bizleri, ömrünü istikâmet üzere hak yolda harcayıp, îmanla göçerek, sevdikleriyle berâber sonsuz mutluluğa eren bahtiyârlardan eylesin inşâllâh, sevgili dostlar; Wes’selâm...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.