Gençsin, hem güzelsin; sağlık yerinde
Yürüyüş endamlı, seyir tığ gibi!
Giyimler-kuşamlar, kılık yerinde
İlgi-alâka çok; dostlar çığ gibi!
Akşamlar-sabahlar turda, kayıpta
Ya günâh-gildesin, ya da ayıpta
Kendini bilmezsen Hakkı sayıp ta
Bâtıl teslim alır, sarar ağ gibi!
Nefse kölelikle geçer yılların
Sonu zehir gelir tatlı balların
Dikenleri batar sahte güllerin
Kâlbin çoraklaşır viran bağ gibi
Gülüşler, haykırışlar; her gün karnaval!
Hesaplar-kitaplar, sanki martaval!
Piyasada kurttur, pazarda çakal;
Lâkin dolaşırlar ağa, beğ gibi!
Tomarlarla içer çayı-çorbayı
Kendine yedirmez fiyat sormayı
Kör nefsi uğruna açar torbayı;
Ateşi tepeden tüter buğ gibi!
Nasıl buluyorlar bunca parayı?
Çoğunluk seçerken akla-karayı
Hattâ saramazken âcil yarayı;
Çarkında hak-hukuk, insaf yoğ gibi!
“Hep varıp gidilir pastânelere
Arada uğransa hastânelere
Yoğun bakımdaki mestânelere”
Diyenlere, bakıyorlar koğ gibi!
Bir ibret deryâsı yatar kabirler
Ne tavırlar değişir, ne de tâbirler
Ne sağîr umurda, ne de kebîrler
Günahlar birikmiş sıra dağ gibi!
Her şeyimiz var da şuur âvâre
Adımlar özgür, varır her yere!
Bu yol bana uymaz, demez bir kere;
Fazîlet duygusu neden sığ gibi?
Kahkaha ayyukta, cennet garanti!
İşrette aratmaz Hans’ı Hırant’ı
Şeytanlıkta hızlı, bilmez rolânti
Bayrak açmış, taşımakta tuğ gibi!
Lâkin günü gelir toslar bir yere
Uzaylara bile gitse kaç kere
İsterse, taptığı dünyâyı vere
Altından kayıp da gider yağ gibi!
Nûrânî, bilmem ki niye böylesin?
Şu dilin biraz da tatlı söylesin!
Bırak da burada gönül eğlesin;
Ötede nasîbi zâten yoğ gibi!
Hiç olur mu aziz dostum öyle şey?
Gerçeği yalnızca Allâh bilir, hey!
Dikkâtli olmalı hem hanım, hem bey!
Bu çağ; akıl-fikir ermez çağ gibi!
Uyan olsa, olmasa da, sen uyar;
Nasîbi olanlar gün olur duyar…
Lâkin, önce nefse gerekir ayar;
Öğütler tad vermez, kalır çiğ gibi!
Mârufu emr’eyle, nehy’et münkeri
Zakkum da bilinsin, yerken şekeri
Yürük istersen, sıratta tekeri
Dilsiz şeytanlıktan, îkaz yeğ gibi!
Şâir, yetsin gayri bu kadar çene
Lâf salatasıyla bıktırma gene
Öncelikle örnek olmayı dene
Asılsız söz, ayaklara bağ gibi!...
Âşık NÛRÂNÎ