Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

TIĞ-NÂME‏

Gençsin, hem güzelsin; sağlık yerinde Yürüyüş endamlı, seyir tığ gibi! Giyimler-kuşamlar, kılık yerinde İlgi-alâka çok; dostlar çığ gibi!   Akşamlar-sabahlar turda, kayıpta Ya günâh-gildesin, ya da ayıpta Kendini bilmezsen Hakkı sayıp ta Bâtıl teslim alır, sarar ağ gibi!   Nefse kölelikle geçer yılların Sonu zehir gelir tatlı balların Dikenleri batar sahte güllerin Kâlbin çoraklaşır viran bağ gibi   Gülüşler, haykırışlar; her gün karnaval! Hesaplar-kitaplar, sanki martaval! Piyasada kurttur, pazarda çakal; Lâkin dolaşırlar ağa, beğ gibi!   Tomarlarla içer çayı-çorbayı Kendine yedirmez fiyat sormayı Kör nefsi uğruna açar torbayı; Ateşi tepeden tüter buğ gibi!   Nasıl buluyorlar bunca parayı? Çoğunluk seçerken akla-karayı Hattâ saramazken âcil yarayı; Çarkında hak-hukuk, insaf yoğ gibi!   “Hep varıp gidilir pastânelere Arada uğransa hastânelere Yoğun bakımdaki mestânelere” Diyenlere, bakıyorlar koğ gibi!   Bir ibret deryâsı yatar kabirler Ne tavırlar değişir, ne de tâbirler Ne sağîr umurda, ne de kebîrler Günahlar birikmiş sıra dağ gibi!   Her şeyimiz var da şuur âvâre Adımlar özgür, varır her yere! Bu yol bana uymaz, demez bir kere; Fazîlet duygusu neden sığ gibi?   Kahkaha ayyukta, cennet garanti! İşrette aratmaz Hans’ı Hırant’ı Şeytanlıkta hızlı, bilmez rolânti Bayrak açmış, taşımakta tuğ gibi!   Lâkin günü gelir toslar bir yere Uzaylara bile gitse kaç kere İsterse, taptığı dünyâyı vere Altından kayıp da gider yağ gibi!   Nûrânî, bilmem ki niye böylesin? Şu dilin biraz da tatlı söylesin! Bırak da burada gönül eğlesin; Ötede nasîbi zâten yoğ gibi!   Hiç olur mu aziz dostum öyle şey? Gerçeği yalnızca Allâh bilir, hey! Dikkâtli olmalı hem hanım, hem bey! Bu çağ; akıl-fikir ermez çağ gibi!   Uyan olsa, olmasa da, sen uyar; Nasîbi olanlar gün olur duyar… Lâkin, önce nefse gerekir ayar; Öğütler tad vermez, kalır çiğ gibi!   Mârufu emr’eyle, nehy’et münkeri Zakkum da bilinsin, yerken şekeri Yürük istersen, sıratta tekeri Dilsiz şeytanlıktan, îkaz yeğ gibi!   Şâir, yetsin gayri bu kadar çene Lâf salatasıyla bıktırma gene Öncelikle örnek olmayı dene Asılsız söz, ayaklara bağ gibi!...                                                                        Âşık NÛRÂNÎ
Ekleme Tarihi: 29 September 2014 - Monday

TIĞ-NÂME‏

Gençsin, hem güzelsin; sağlık yerinde

Yürüyüş endamlı, seyir tığ gibi!

Giyimler-kuşamlar, kılık yerinde

İlgi-alâka çok; dostlar çığ gibi!

 

Akşamlar-sabahlar turda, kayıpta

Ya günâh-gildesin, ya da ayıpta

Kendini bilmezsen Hakkı sayıp ta

Bâtıl teslim alır, sarar ağ gibi!

 

Nefse kölelikle geçer yılların

Sonu zehir gelir tatlı balların

Dikenleri batar sahte güllerin

Kâlbin çoraklaşır viran bağ gibi

 

Gülüşler, haykırışlar; her gün karnaval!

Hesaplar-kitaplar, sanki martaval!

Piyasada kurttur, pazarda çakal;

Lâkin dolaşırlar ağa, beğ gibi!

 

Tomarlarla içer çayı-çorbayı

Kendine yedirmez fiyat sormayı

Kör nefsi uğruna açar torbayı;

Ateşi tepeden tüter buğ gibi!

 

Nasıl buluyorlar bunca parayı?

Çoğunluk seçerken akla-karayı

Hattâ saramazken âcil yarayı;

Çarkında hak-hukuk, insaf yoğ gibi!

 

“Hep varıp gidilir pastânelere

Arada uğransa hastânelere

Yoğun bakımdaki mestânelere”

Diyenlere, bakıyorlar koğ gibi!

 

Bir ibret deryâsı yatar kabirler

Ne tavırlar değişir, ne de tâbirler

Ne sağîr umurda, ne de kebîrler

Günahlar birikmiş sıra dağ gibi!

 

Her şeyimiz var da şuur âvâre

Adımlar özgür, varır her yere!

Bu yol bana uymaz, demez bir kere;

Fazîlet duygusu neden sığ gibi?

 

Kahkaha ayyukta, cennet garanti!

İşrette aratmaz Hans’ı Hırant’ı

Şeytanlıkta hızlı, bilmez rolânti

Bayrak açmış, taşımakta tuğ gibi!

 

Lâkin günü gelir toslar bir yere

Uzaylara bile gitse kaç kere

İsterse, taptığı dünyâyı vere

Altından kayıp da gider yağ gibi!

 

Nûrânî, bilmem ki niye böylesin?

Şu dilin biraz da tatlı söylesin!

Bırak da burada gönül eğlesin;

Ötede nasîbi zâten yoğ gibi!

 

Hiç olur mu aziz dostum öyle şey?

Gerçeği yalnızca Allâh bilir, hey!

Dikkâtli olmalı hem hanım, hem bey!

Bu çağ; akıl-fikir ermez çağ gibi!

 

Uyan olsa, olmasa da, sen uyar;

Nasîbi olanlar gün olur duyar…

Lâkin, önce nefse gerekir ayar;

Öğütler tad vermez, kalır çiğ gibi!

 

Mârufu emr’eyle, nehy’et münkeri

Zakkum da bilinsin, yerken şekeri

Yürük istersen, sıratta tekeri

Dilsiz şeytanlıktan, îkaz yeğ gibi!

 

Şâir, yetsin gayri bu kadar çene

Lâf salatasıyla bıktırma gene

Öncelikle örnek olmayı dene

Asılsız söz, ayaklara bağ gibi!...

 

                                                                     Âşık NÛRÂNÎ

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.