O gün, Belediyedeki işlerimiz ve emlâk meseleleri dolayısıyla çarşılardaydık. Pastırma yazları devam ediyor. Tâlip CAN Bey arayınca Cumâya az bir zaman kalmış olduğunu fark ettik. Seni bekliyoruz dediler. İşte, öylesine dalmış gitmişiz, son zamanlarda üzerimize daha da bir abanan rutin işlerimize.
Her neyse, arkadaşlarla Köprübaşı civârında buluştuktan sonra, nereye diye sormadan, İmam-Hatip, Orsan, Katırcıoğlu, Uzunisa, Dedeli, Akpınar derken dağları, tepeleri, bağları, bahçeleri izleye izleye gidiyoruz. İşte Şuayip Tepesi. “Çıkılsa ne güzel olur, değil mi?” diyerek yoklama çekince, yanımızdaki arkadaş hemen “teleferik!” deyiverdi. Artık, tepe deyince yol gelmiyor akla; hemen teleferik. Tıpkı, apartmanların 1. katına bile mutlakâ asansörle çıkıldığı gibi. Hâlbuki, daha düne kadar gereksiz, en azından lüks görülüyordu. Nereden nereye?
Yola devam. Öndeki araç nerede durursa orada kalacağız. Ezana yakın Ulubey’e vardık. Arabaları park ettikten sonra girişteki YENİ CÂMİ’ye yöneldik. Genç bir arkadaş va’z veriyordu. Zikr’in önemini vurgularken, ibâdetler başta olmak üzere, Allâh rızâsı niyetiyle yapılan her hayırlı işin zikir vasfında olduğunu söylüyordu.
SEVGİ HAREKETİ, CUMÂ BEREKETİ...
Ezanla birlikte, önce Belediye başkanı, bir zaman sonra da, fotoğraflarından tanıdığımız Kaymakam Bey geldiler. Hükümet Konağı'na çok yakın olması hasebiyle yönetici ve memurların ağırlığı burayı tercih ediyor olmalıydı. Nitekim kılık-kıyâfetler bunun resmi gibiydi. Küçük yerlerde böylesi ayrıntılar daha çok dikkât çekiyor herhâlde. Eski Câmi görevlisi genç arkadaşın okuduğu hutbe de, hayâtın ve memâtın bir İMTİHAN, dolayısıyla atılan her adımın, yapılan her işin mühim olduğuna dâirdi.
Başkan Îsâ Türkcan, daha çıkarken, bir mevlid merâsimine gideceğini, ama erken çıkmaya çalışacağını, mutlakâ beklediğini söyledi. Tâlip Can Bey’i de görmüş. Biz de çıkınca önce yemeği hâllettik. Hesap ortak ödendi. Aramızda ÖZKÖK MARKET Sâhibi Şenol Bey de var. Sohbet arasında, tecrübeli, yılların bir iş adamı ve âileden bir ekonomist olarak, eski sistem işletmecilerin kapitalist sisteme ayak uydurmakta zorluk çektiğini, çekeceğini, mevcut sıkıntıların daha da artacağını tahmin ettiğini söyledi.
Oradan çıkıp ULUBEY MEYDAN PROJESİ çalışmalarını gözlemledik. Meydan oldukça genişleyip açılıyor. Çok güzel olacak gibi gözüküyor. Bu arada Tâlip Bey, başkanın merâsim sâhibinden izin alarak yola çıktığını, yerine gelmek üzere olduğunu bildirdi. Birlikte makâma çıktık.
Şenol Bey burada da sohbeti renklendirip zenginleştiren kişi oldu. Ulubeylileri, böyle genç ve dinamik bir insanı seçtikleri için tebrik ettiğini belirtti. Başkan İsâ TÜRKCAN da teşekkürle berâber, tanışma faslında, yardımcısı Zekeriya YILMAZ’ı öne çıkararak onun tecrübelerinin kendileri için en büyük güvence, şans ve lokomotif olduğunu belirterek kendisine teşekkürlerini tekrarladı. Onun bu kadirşinâslığı misâfirleri üzerinde oldukça müspet bir etki bıraktı. Danışma ve anlaşma olan yerde birlik-berâberlik olur, oradan da dirlik çıkar düşüncesini akıllara getirdi.
YUKARDAN BİR KÖY KİTABI
İçeri girer girmez başkanın masası üzerinde kitaplar görmek daha başta hoşuma gidip, ayrıca ilgimi çekti. En üsttekini aldım. BİR KÖY VAR YUKARDA isimli bir kitap. Ben de köyümün kitabını yazdığım için özellikle alâka duydum. İncelemeye başladım. Bu arada başkan, büyük fotoğraflar eşliğinde, MEYDAN PROJESİ’ni anlatıyor. Heyecan ve neşe dorukta. Bu hava ziyâretin geneline ve fotoğraflara yansıyor.
Biz de bundan güç alarak, daha önceki yazılarda değindiğimiz kültürel boyutu hatırlattık. O meydanın bir tarafında kültür eksenli bir buluşma yeri olması gerektiğini, zaman zaman işte böyle kitapların yazarlarıyla toplantılar yapılabileceğini, kültürel hareketin şehre ve yöreye ruh katacağını söylemeye çalıştık. Başkan da, bunlar olacak dedi. Bakacağız, göreceğiz. Gerçekten Ulubey ve kültürümüz adına heyecanlanıyoruz.
Gerek dışardaki, gerekse içerdeki meydan eksenli güzel havanın getirdiği coşkuyla berâber Başkan, kendisini hocalarının yetiştirdiğini ve üzerinde çok etkileri olduğunu söyleyerek, Tâlip CAN Bey Hocasıyla ilgili bir hâtırasını nakl’ediyor:
BAŞKANDAN SİMİT HÂTIRASI
“Öğrenciyiz. Okul olmadığı zamanlarda simit satıyoruz. Cadde cadde, sokak sokak dolaşıyoruz. Baktım karşıdan Tâlip Hocam geliyor. Hemen yol değiştirip arka taraflara geçtim. Biraz gittikten sonra bu defâ tam karşı karşıya gelmeyelim mi? Artık kaçış yoktu. Hocam hemen selâm vererek, birkaç da simit aldı. İstemememe rağmen parasını da ısrarla verdi. Beni rahatlatıcı, hattâ teşvik edici şeyler söyledi. Zâten, tavrıyla yaptığı da buydu. İşte böyle. Hocalarımızın emeği ödenmez.”
Evet, Îsâ Başkan’ın da, şimdi Cumhurbaşkanımız olan Recep Tayyip Erdoğan gibi simit satma hâtıraları var. İkisi de tabandan yâni. Yolları açık olsun. Bu arada, çıkışta uğurlarken, beni de şaşırtan, çoktan unuttuğum, inşâllâh bulursam ilerde paylaşabileceğimiz, müslümanların hangi bölge, ırk ve renkten olursa olsun tümünün kardeşliğini vurgulayan bestelenmiş bir arapça metnin mısrâlarını okudu kulağıma. Biz tahtaya yazıp ezberletmişiz. Şaşırmadım ve de oldukça sevinmedim dersem yalan olur. Bu da benim için günün en güzel sürpriziydi.
Bu arada gazeteye uğrama fırsatı da bulduk. Ancak, Deniz Hanım’ın çay ikramını gruba yetişme adına değerlendiremedik. Bir başka sefere inşâllâh. O da Kadıncık'tan 80’lik bir amca ile târih sohbeti yapıyor, bir yandan da yazıyordu. İnşâllâh sayfalarımızda okuyacağızdır. Bakalım notlar ne şekilde karşımıza çıkacak?
SİMİTLER SICAK, SEVGİLER KUCAK...
Sevgili okurlar. Bu günlük de bu kadar. Gördüğünüz gibi, cuma bereketi diyerek dolaşıyoruz bucak bucak. Bu arada her yerde sevgiler kucak kucak. Muhabbet arasına zaman tünelinden katılan simitli hâtıralara gelince; onlar da sımsıcak! Öyle hissediyoruz ki, bu gidişle, onun benzeri muhabbetli simitlerden yeni meydanda mutlaka bulunacak. İnşâllâh kitaplı defterli sohbetler, çaylar, kahveler eşliğinde hep berâber mis kokulu simitleri çok yakın zamanda paylaşacağız.
Evet dostlar, iyi, güzel gidiyoruz da, gelin görün ki, yazının haddini yine çok aştık. Yukarda sözünü ettiğim kitaptan bir bölüm de seçip önceden yazmıştım ama metinden çıkarıyorum. İnşâllâh, daha sonra diyor, kitaba dâir düşüncelerimizle birlikte paylaşmayı umuyor, hayırlısıyla tekrar buluşmak dileği yanında, sevgi ve saygıyla huzurlarınızdan ayrılıyoruz ves’selâm…