Seçime 3 haftadan az bir zaman kaldı. Propaganda süreci kısa olduğu için adaylar, tâbiri câizse balıklama atıldılar sahaya. Ankara ve Ordu merkez bir yana, halkın nabzı noktasında sahada dolaşan 4 faal aktörden söz edebiliriz. Bu tarafta “Ordu’ya Gün Doğdu.” Diğer tarafta Ergün TAŞÇI. İkisi de, Ak Parti adına, yeni yüz ve ümitler olarak, ilin iki yakasında, dağ-taş, dere-tepe son gayret koşuşturuyorlar.
Metin GÜNDOĞDU, soyadı ve güzel seçilmiş sloganı gibi, Ordu için yepyeni bir aktör olabilir. Çizgisi ve gayretleri bunun ilk işâretleri.
Ancak, farklı olmak, söylemlerinde ifâde ettiği havayı yakalamak, yeniden bir heyecan doğurmak istiyorsa, yelpâzenin kuturunu genişletmek, kanatlarını daha da açmak durumunda. Nitekim, şimdiye kadar tâkip edebildiğimiz kadarıyla; emin ve metin olun ki, “Metin Bey’le Ordu’ya gün doğdu” olacak inşâllâh diyebiliyoruz rahatlıkla.
Yine inanıyoruz ki, gerek Metin Bey, gerekse Ergün TAŞÇI, Ordu’ya yepyeni bir vekâlet tarzı getirecekler. Halkın yanında olacaklar. İtibârlarını sahada temellendirecekler. Şimdiye kadarki yürüyüşleri bunu gösteriyor. Yâni, buraya geldiklerinde yüksek seviye takılıp, o kulüp, bu kulüp, milleti teğet geçmeyecekler. Dâvâ heyecânını milletle paylaşacaklar. Yer sofrasına oturup duygu ve düşüncelerini vatandaşa açacaklar. Gönül berâberliği iklimi oluşturacaklar. Bu bizim hayâlimiz olduğu kadar; onların sergilediği ayağı yere basan diyalog görüntülerinin de ilhâm ettiği şeyler.
Muhâlefete gelince, başta, Seyit TORUN’dan söze ne hâcet demek istiyoruz. Sizce de öyle değil mi? Eskisi kadar şâşaalı olmasa da, o bildik performansı devam ediyor. Ama, gittikçe sertleşen ve ciddîleşen siyâset iklîminde yalnız başına bir tebessüm, sempati ne kadar iş görecek onu bilemiyoruz. En azından, Mustafa Adıgüzel’i de bu defâ yanında götürmeye yetecek mi; biz de merak ediyoruz?!
Bir de ve elbette Onur ŞÂHİN. 1 Kasım’ın gözdelerinden. Ancak, muhâlefetin işi zor bize göre. Çünkü, var olan birikimi zayıflatmaktan başka yapacakları bir şey yok. Ortada kendini ispatlamış, tek parti iktidarının nîmetlerini insanlara hissettirmiş, 7 Hazîran’la onun ufak da olsa zayıflamasının neye mâlolduğu görülmüş hazır bir iktidar var.
Beri yandan, ne CHP’nin, ne de MHP’nin göz doldurucu bir program ve kadro; her şeyden önce insicam ortaya koymaları, en azından yakın vâdede uzak ihtimâl olarak gözüküyor.
Geçen tabloya baktığımızda, zâten, Ordu’da CHP 2.yi kıl payı götürebilmişti. Ak Parti’nin şanssızlığı seçmenlerin rehâvetinden kaynaklandı daha çok. Rakamlar, 7 Hazîran’da 102 bin seçmenin sandığa gitmediğini gösteriyor. Önceki seçimlerde bu rakam 80 bin dolayındaydı. Katılım biraz yükseldiği takdirde Ak Parti’nin 4.yü göndermemesi için sebep kalmıyor. Çünkü, yarıya yakınını alması yeterli oluyor bunun için.
MÜSTESNÂ BİR GÖNÜL SOHBETİ…
Öte yandan Cumartesi günü Ordu farklı bir heyecanı yaşadı. Ulu Câmi’de, Balkanlar, Kafkasya ve Sibirya bölgeleriyle, özellikle Afrika kıtasındaki insânî, mânevî, kültürel gayretleriyle bilinen Hüdâyî Vakfı’nın öncüsü, ülkenin önemli kanaat önderlerinden Osman Nûri Topbaş Üstâdımızı dinledik. Uzaktan-yakından geniş bir katılım vardı. Neler anlattı neler, ya da neler anlatmadı ki bizim ruh serüvenimize dâir?! Yalnızca, ezan başlayınca sohbeti kesmesi ve ezanı dinlemenin VÂCİP olduğunu söylemesini, hepimizin unutmaması gereken önemli bir mesaj olarak buraya almakla yetiniyoruz.
Burada, günceli de göz önünde bulundurarak şunu da söyleyebiliriz ki; Üstâdın, Rabbimizin bizden nasıl bir kulluk istediği husûsunu âyetler, hadisler ışığında dinlerken, ülke olarak zâhirî gelişmelerimize rağmen içteki çürüme ve çöküşümüzdeki çelişkiyi düşünerek, acabâ boş işlerle mi uğraşıyoruz sorusu geçmedi değil aklımızdan. Ama, her şeyin yeri ayrı dedik sonra. Siyâset te olacak, hitâbet ve sohbet te. Hepsi, dışarıdan bakınca ayrı gibi olsa da, içerden bakılınca iç içe!
Diğer yandan, bundan 13-15 yıl öncesi yâda geldiğinde, böyle bir sohbetin, özellikle Ordu gibi bir yerde yapılabilmesinin zorluğu ve nelere mâlolacağı husûsunu belki çoğumuz unutmuşuzdur. Bu kalabalığın belki binde biri mesâbesinde bir sohbet yüzünden arkadaşlarımızın kaç defâ jandarmalarda ifâde verdiğini, karakollarda sıkıştırılıp sorguya çekildiğini hatırlıyoruz. Ama bugün bu sohbetlere insanların hiçbir kaygı duymadan koşa koşa gelebilmesinin büyük nîmet olduğu düşünülebiliyorsa, siyâsetin önemi de kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Bunun takdîrinin îzahtan vâreste olduğunu söylerken, yine bugün Ankara’da meydana gelen patlamalara bakınca, tekrar o zulüm günlerini geri getirmenin gayretleri geliyor aklımıza. İrâdeyi ve de idâreyi milletin elinden alıp, eskisi gibi at oynatma arzularının açık bir tezâhürü bu. Allâh(CC) milletimiz başta olmak üzere tüm Muhammed Ümmeti’nin yardımcısı olsun.
Sevgili okurlar; son olarak ta, ziyâretlerimiz, sohbetlerimiz, siyâset ve de her türlü tercih ve seçimlerimizin, birlik-berâberlik ve uhuvvetimize güç katması, milletin, memleketin ve de ümmetin hayrına tezâhür etmesi dilek, arzu ve temennîsiyle berâber hepinize sevgiler, saygılar sunuyoruz ves’selâm…