Ey, emânete ihânet edenler;
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Özgürce takılıp, hürce gidenler;
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Sağı-solu, orta; kıyı-köşesi
Güzel olur mazbatanın neşesi
Olursan kapılara şer menteşesi
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Mazbata, zaptiye, zabıt, zâbıta
Lüzumludur halkla dâim râbıta
Böyle iken bekletirsen kapıda
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Ankara yolları; çok hoş güzergâh
Herkeslere nasîp etmiyor Allâh
Orda, ya da burda; çektirenler âh
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Seçilince, seçkinliği(!) seçenler
Ekâbir takılıp, halktan kaçanlar
Gizli-kapaklıya yelken açanlar
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
İlkeden, ülküden, yoldan sapanlar
Ümit burçlarında hora tepenler
Dâvâyı hırslara meze yapanlar
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Makâmı-mevkîyi fırsat bilenler
Kat üstü katlarla göğü delenler
Yüksek çatılarda pasta bölenler
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Doğruluk, dürüstlük deyip gelenler
Güzel nutuklarla aklı çelenler
Yalanla-dolanla menzil alanlar
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Tüm dünyânın gözü üstümüzdeyken
Ümmetin ihyâsı kastımızdayken
Kurtuluş iksîri testi’mizdeyken
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Hayâllerimizi alt-üst edenler
Burnu doğrusuna, tırıs gidenler
Milletin sırtından çıkar güdenler
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Kentsel dönüşümler nereye döndü?
Kültürün, irfânın ümîdi söndü
Havaları bozdu, hevânın fendi
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Hakîkât şudur ki; yazık oluyor
Örnekler çok kötü, Allâh biliyor
Sömürülen kurum yara alıyor;
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
On dokuz’a ne var; şunun şurası
Vatandaşa gelir sözün sırası
Silinmezmiş derler gönül yarası
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Kim bilir, belki de görür partisi
Halktan önce karâr verir partisi
Yoksa, bu gidişle erir partisi;
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Nitekim grizu patladı en son
Olmayan damarlar çatladı en son
Ordumuz, ne çağlar atladı en son!
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Şâirim, hemencek ümîdi kesme
Duygusal davranıp, darılıp küsme
Tehdit eder gibi savurup esme:
“Bunlar yanınıza kalır sanmayın!”
Hem, sâhi; bu işler senin neyine?
En iyisi bırak, çek git köyüne!
Sakın deme; ne bayan, ne beyine:
“Bunlar yanınıza kalır sanmayın!”
Mevsim geldi; şeleğine, heye bak
Fındıklarını gez, bağ-bahçeye bak
Hiç olur mu; söylediğin şeye bak:
“Bunlar yanınıza kalır sanmayın!”
Siyâsetçi kurttur, vatandaş kuzu
Nene gerek senin şekeri tuzu?
Kaçmasın; demekle kantar topuzu:
“Bunlar yanınıza kalır sanmayın!”
Hadi, şimdi gayri sükût zamânı
Karıştırmamalı sapla samanı
Hem ki, sözünüzün yoksa îmânı
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Zîrâ, Yüce Mevlâ görür her şeyi
Kâlpten geçenleri; sözü, heceyi
Karanlık işleri, gizli geceyi
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!
Çok zor ama dostlar; artık elvedâ
Diyecek söz şudur; ederken vedâ:
Son tahlilde, muzdaripse şühedâ;
Bunlar yanınıza kalır sanmayın!...
Âşık NÛRÂNÎ-ORDU