bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

MAHMUT GÖL BEY’DEN BİR RİCA…

Daha bu sabah tanıştık. Hemen de, ricâ ile işe başladık gibi oldu. Yâni, bu bir nevî, sizi selâmınızla borçlu çıkarma kabîlinden bir durum arz etti ama, göreceğiniz gibi, kendim için bir şey isteyecek olursam nâmerdim. Arz edeceğim inşâllâh. Gerçi, rahmetli babanızın cenâzesinde karşılaşmış olmamız gerek. Ama biz ağabeyiniz Abdullâh GÖL Hocamızı tanıdığımız ve o bağlamda geldiğimiz için sizinle böyle tanışasılık bir görüşme olmamıştı. Her neyse; sonuçta nasîp bu güneymiş. Ve de, düzenlediği kahvaltı sohbetiyle bize bu imkânı sağlayan ORİMDER yetkili ve ilgililerine, hem dâvetleri, hem de ikram ve hizmetleri dolayısıyla teşekkür ediyoruz. Siz de sağ olun; bizlere zaman ayırıp hâtıra ve tecrübelerinizi paylaştınız. Orada bulunduğumuz için kendimizi şanslı sayıyoruz. Çünkü, doğudan batıya, gerek yurt içi, gerekse yurt dışı eğitim ve hizmet dönemlerine dâir anlattıklarınız, genelden özele, dertlerimize ışık tutar mâhiyetteydi. Keşke bütün câmiamız bunları duysa; sonra da cemaatiyle paylaşsa… Neyse biz bugün bunlar üzerinde durmayacağız. Çünkü buna ne zemin, ne de zaman müsâit. Hem hangi birisini anlatalım ki?!  Dolayısıyla biz şimdi, hep hasretini çektiğimiz türden o dolu dolu, faydalı, işin özü ve hakîkâtine taalluk eden tatlı sohbeti kaldığımız yerden ve fakat bu köşe üzerinden sürdürmek arzusundayız. İlk önce, başlığın da tedâî ettirdiği şekliyle, kimi taleplerimizi dile getirmeye çalışacağız burada. Dedik ya; kendimiz için bir şey istiyorsak nâmerdiz. Mâlum, kişi kendisi için bir şey istemekte zorlanır. Bizimkisi de öyle bir şey. Başta bir defâ şunu belirtelim ki, fikir ve teklif meyânında bâzı şeyleri Diyânet’e yazmak isteği oluyor bizde zaman zaman. Şimdi, bir nevî fırsat doğdu. Sizinle o samîmiyetinizden aldığımız cesâretle sıcağı sıcağına bâzı şeyleri paylaşmaya çalışacağız. İnşâllâh, bâzen espri yaparken kaçırdığımız gibi sürç-i lisân etmeyiz. Edersek te, peşînen, mâzur görmenizi istirham ediyoruz. Bu sabah, hakîkâten müstesnâ bir vesîle oldu. Bunlara çok ihtiyâcımız var. Ancak bunlar, hele biraz daha geniş boyutlu düşünüldüğünde imkân kadar, mekân meselesidir de aynı zamanda. Mâdem, bir araya gelmekten söz ediyoruz; toplum olarak bizi bir araya getiren, toplayan, toparlayan, kaynaştıran şey câmidir. Ancak, mescid niteliğinde bir mâbed değil kastımız, dışarıya çıkınca da, çevresinde oluşturulan sosyo-kültürel mekan ve merkezlerle berâber toplumu, her şeyiyle kucaklayan câmilerdir. Bunun adı bizim medeniyetimizde KÜLLİYE’dir. Dolayısıyla, siz çok yer görmüş bir insansınız. Yurt içi, yurt dışı; her şehir bir câmisiyle anılıyor. Ya MERKEZ, ya ÇARŞI, ya ULU cinsinden bir sıfatla adlandırılıyor. Orası, sâdece ibâdet anlamında değil, cemiyet anlamında da merkezlik arz ediyor, koca bir şehrin sembolü vasfını taşıyor. Bu anlamda Ordu maal’esef nasipsiz bir yer. Böyle, târihiyle, kültürüyle, mîmârîsi ve şehir içerisindeki konumuyla, fonksiyonel durumuyla Ordu’ya merkezlik teşkil edecek bir câmimiz yok. Artık adı Büyük’e çıkmış kent boyutu îtibârıyle mevcut câmiler mescid mesâbesinde kalıyorlar.  Üniversitemiz var. Burada 20 bin misâfir öğrenci var. Bizler ev sâhibiyiz. Bu çocukların iâşe ve ibâtesi yanında sosyâl hayâtı, boş zamanları bize emânet. Bu gençler okul dışında nereye gidecekler? İlim, irfan, kültür eksenli toparlayıcı, ferah, nezih yerlerimiz yok. Gençler kayıplarda. Kayp olmak istemeyenler de onlara uymak durumundalar! Şimdi, burada bir şey daha söylüyoruz; Üniversite öğrencileri ve bürokrasinin rahatça gelip, bilgiye, kültüre âşık kişilerin cennet bahçeleri niteliğinde bir kitabevimiz bile yok. Diyânet’in, Ordu’da böyle bir merkez ihdâsı, görevlerinin en önemlilerindendir diye düşünüyoruz. Onun çevresinde düzenlenecek, mantalitesine uygun nezih bir mekân da bir saygın, rehber nüve oluşturmada merkezlik teşkil edecektir. Özellikle gayr-i Müslim ülkelerde câminin fonksiyonu ortada. Orada câmi, dindaşlarımızın her şeyi. Buradakileri de çok farklı düşünmemek gerekir. Ordu’nun yeri de bu noktada farklılık arz ediyor. İhtimam gerektiriyor. Özel himmet istiyor. Bize göre âcil bir ihtiyâç bu. Çünkü, gelecekte istense de, buna müsâit arâzi kalmayacak.  Diyânet’te, sizler gibi üst düzey görev yapan, adlarını saymaya gerek yok, onlarca arkadaşlarımızın, memleket evlatlarının oradaki varlıklarının bir bereket, muhalled bir eser, örnek bir sadaka-i câriye olarak buraya yansıması arzumuzdur. Bu, resmî bir görev midir, bilmiyoruz ama, vicdânî bir borçtur diye düşünüyoruz. Belki direkt inşâ olarak olamasa da, böyle bir ihtiyâcın belirtilmesi ve ispâtı, ayrıca fikrin oluşması, projenin şekillenmesi noktasında, hem kamu oyu, hem de etkili ve yetkili isimler harekete geçirilebilir. Merâmımız anlaşılmış olmalı. Boztepe’den bakınca, işte merkez şurası dedirtecek, her şeyiyle yeterli, her kesin koşarak gelebileceği, nefes aldıran, ferah bir alana yapılmış, KÜLLİYE niteliğinde bir CÂMİ. Yanında da, konferans salonları, kitabevi, kütüphâne, kıraathâneleri, şadırvanları, öğrencilere yönelik diğer sosyâl alanları vs.siyle her kesi gönül iklîminde buluşturacak, parmakla gösterilecek ortak nokta, merkez. Böyle bir eser, Ordu’ya yapılacak en büyük eser, insanlarımıza ve gelecek nesillerimize, her şeyden önce kendimize yapılacak en büyük iyiliktir. İnşâllâh merâmımız anlaşılmıştır. Sizlerin, bizim söylediğimizi çok daha güzel anlayıp, daha uygun formatlara ircâ ettiğinizden emin olarak, tüm işlerinizde hayırlı başarılar, bereketli hizmet yılları diliyor, güzel vesîlelerle hep görüşmeyi umarak Allâh’a emânet olunuz diyor, sevdiklerinizle idrâk edeceğiniz sonsuz mutluluk temennîleriyle berâber içten sevgiler ve saygılar sunuyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 07 Mayıs 2016 - Cumartesi

MAHMUT GÖL BEY’DEN BİR RİCA…

Daha bu sabah tanıştık. Hemen de, ricâ ile işe başladık gibi oldu. Yâni, bu bir nevî, sizi selâmınızla borçlu çıkarma kabîlinden bir durum arz etti ama, göreceğiniz gibi, kendim için bir şey isteyecek olursam nâmerdim. Arz edeceğim inşâllâh.

Gerçi, rahmetli babanızın cenâzesinde karşılaşmış olmamız gerek. Ama biz ağabeyiniz Abdullâh GÖL Hocamızı tanıdığımız ve o bağlamda geldiğimiz için sizinle böyle tanışasılık bir görüşme olmamıştı. Her neyse; sonuçta nasîp bu güneymiş.

Ve de, düzenlediği kahvaltı sohbetiyle bize bu imkânı sağlayan ORİMDER yetkili ve ilgililerine, hem dâvetleri, hem de ikram ve hizmetleri dolayısıyla teşekkür ediyoruz.

Siz de sağ olun; bizlere zaman ayırıp hâtıra ve tecrübelerinizi paylaştınız. Orada bulunduğumuz için kendimizi şanslı sayıyoruz. Çünkü, doğudan batıya, gerek yurt içi, gerekse yurt dışı eğitim ve hizmet dönemlerine dâir anlattıklarınız, genelden özele, dertlerimize ışık tutar mâhiyetteydi. Keşke bütün câmiamız bunları duysa; sonra da cemaatiyle paylaşsa…

Neyse biz bugün bunlar üzerinde durmayacağız. Çünkü buna ne zemin, ne de zaman müsâit. Hem hangi birisini anlatalım ki?!  Dolayısıyla biz şimdi, hep hasretini çektiğimiz türden o dolu dolu, faydalı, işin özü ve hakîkâtine taalluk eden tatlı sohbeti kaldığımız yerden ve fakat bu köşe üzerinden sürdürmek arzusundayız.

İlk önce, başlığın da tedâî ettirdiği şekliyle, kimi taleplerimizi dile getirmeye çalışacağız burada. Dedik ya; kendimiz için bir şey istiyorsak nâmerdiz. Mâlum, kişi kendisi için bir şey istemekte zorlanır. Bizimkisi de öyle bir şey.

Başta bir defâ şunu belirtelim ki, fikir ve teklif meyânında bâzı şeyleri Diyânet’e yazmak isteği oluyor bizde zaman zaman. Şimdi, bir nevî fırsat doğdu. Sizinle o samîmiyetinizden aldığımız cesâretle sıcağı sıcağına bâzı şeyleri paylaşmaya çalışacağız. İnşâllâh, bâzen espri yaparken kaçırdığımız gibi sürç-i lisân etmeyiz. Edersek te, peşînen, mâzur görmenizi istirham ediyoruz.

Bu sabah, hakîkâten müstesnâ bir vesîle oldu. Bunlara çok ihtiyâcımız var. Ancak bunlar, hele biraz daha geniş boyutlu düşünüldüğünde imkân kadar, mekân meselesidir de aynı zamanda. Mâdem, bir araya gelmekten söz ediyoruz; toplum olarak bizi bir araya getiren, toplayan, toparlayan, kaynaştıran şey câmidir.

Ancak, mescid niteliğinde bir mâbed değil kastımız, dışarıya çıkınca da, çevresinde oluşturulan sosyo-kültürel mekan ve merkezlerle berâber toplumu, her şeyiyle kucaklayan câmilerdir. Bunun adı bizim medeniyetimizde KÜLLİYE’dir.

Dolayısıyla, siz çok yer görmüş bir insansınız. Yurt içi, yurt dışı; her şehir bir câmisiyle anılıyor. Ya MERKEZ, ya ÇARŞI, ya ULU cinsinden bir sıfatla adlandırılıyor. Orası, sâdece ibâdet anlamında değil, cemiyet anlamında da merkezlik arz ediyor, koca bir şehrin sembolü vasfını taşıyor.

Bu anlamda Ordu maal’esef nasipsiz bir yer. Böyle, târihiyle, kültürüyle, mîmârîsi ve şehir içerisindeki konumuyla, fonksiyonel durumuyla Ordu’ya merkezlik teşkil edecek bir câmimiz yok. Artık adı Büyük’e çıkmış kent boyutu îtibârıyle mevcut câmiler mescid mesâbesinde kalıyorlar. 

Üniversitemiz var. Burada 20 bin misâfir öğrenci var. Bizler ev sâhibiyiz. Bu çocukların iâşe ve ibâtesi yanında sosyâl hayâtı, boş zamanları bize emânet. Bu gençler okul dışında nereye gidecekler? İlim, irfan, kültür eksenli toparlayıcı, ferah, nezih yerlerimiz yok. Gençler kayıplarda. Kayp olmak istemeyenler de onlara uymak durumundalar!

Şimdi, burada bir şey daha söylüyoruz; Üniversite öğrencileri ve bürokrasinin rahatça gelip, bilgiye, kültüre âşık kişilerin cennet bahçeleri niteliğinde bir kitabevimiz bile yok. Diyânet’in, Ordu’da böyle bir merkez ihdâsı, görevlerinin en önemlilerindendir diye düşünüyoruz. Onun çevresinde düzenlenecek, mantalitesine uygun nezih bir mekân da bir saygın, rehber nüve oluşturmada merkezlik teşkil edecektir.

Özellikle gayr-i Müslim ülkelerde câminin fonksiyonu ortada. Orada câmi, dindaşlarımızın her şeyi. Buradakileri de çok farklı düşünmemek gerekir. Ordu’nun yeri de bu noktada farklılık arz ediyor. İhtimam gerektiriyor. Özel himmet istiyor. Bize göre âcil bir ihtiyâç bu. Çünkü, gelecekte istense de, buna müsâit arâzi kalmayacak. 

Diyânet’te, sizler gibi üst düzey görev yapan, adlarını saymaya gerek yok, onlarca arkadaşlarımızın, memleket evlatlarının oradaki varlıklarının bir bereket, muhalled bir eser, örnek bir sadaka-i câriye olarak buraya yansıması arzumuzdur. Bu, resmî bir görev midir, bilmiyoruz ama, vicdânî bir borçtur diye düşünüyoruz.

Belki direkt inşâ olarak olamasa da, böyle bir ihtiyâcın belirtilmesi ve ispâtı, ayrıca fikrin oluşması, projenin şekillenmesi noktasında, hem kamu oyu, hem de etkili ve yetkili isimler harekete geçirilebilir.

Merâmımız anlaşılmış olmalı. Boztepe’den bakınca, işte merkez şurası dedirtecek, her şeyiyle yeterli, her kesin koşarak gelebileceği, nefes aldıran, ferah bir alana yapılmış, KÜLLİYE niteliğinde bir CÂMİ. Yanında da, konferans salonları, kitabevi, kütüphâne, kıraathâneleri, şadırvanları, öğrencilere yönelik diğer sosyâl alanları vs.siyle her kesi gönül iklîminde buluşturacak, parmakla gösterilecek ortak nokta, merkez.

Böyle bir eser, Ordu’ya yapılacak en büyük eser, insanlarımıza ve gelecek nesillerimize, her şeyden önce kendimize yapılacak en büyük iyiliktir.

İnşâllâh merâmımız anlaşılmıştır. Sizlerin, bizim söylediğimizi çok daha güzel anlayıp, daha uygun formatlara ircâ ettiğinizden emin olarak, tüm işlerinizde hayırlı başarılar, bereketli hizmet yılları diliyor, güzel vesîlelerle hep görüşmeyi umarak Allâh’a emânet olunuz diyor, sevdiklerinizle idrâk edeceğiniz sonsuz mutluluk temennîleriyle berâber içten sevgiler ve saygılar sunuyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.