Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

KURT-NAME

Söyleyin ey dostlar Allâh aşkına Bunca yaşayanlar ölmeyecek mi? Kapılmış giderken, dönüp şaşkına; Ecel hevesleri bölmeyecek mi?   Hazların hızında, baylar-bayanlar; Şu çılgın koşudan, bilmem ne anlar? Aklı alıp, fikri çelen şeytanlar Arkalardan kıs kıs gülmeyecek mi?   Zâlimler, hâinler, peşkeşçi beyler Ormanca konuşur, hayvanca söyler Bırakın büyüğü, en ufak şeyler Zerreler mîzâna gelmeyecek mi?   Gâvurlar, İslâm’ı “katar” peşinde Bizimkiler, eder-tutar peşinde Deveyi hamutla yutar peşinde Vicdan akılları çelmeyecek mi?   Asılda gayret var, ammâ velâkin Fasıl dedikodu, hiç değil tekin Sandık fısıldadı bunu nitekim Kimse îtibâra almayacak mı?   Doğruluk var iken eğri gidenler Görevini sûistimâl edenler Dâvâ üzerinden çıkar güdenler Kendini feryâda salmayacak mı?   Göz kırpmadan, ilkelere kıyanlar Yanlışta ısrarla altı oyanlar Bu yolda, ne kana; kine doyanlar Cürmüyle baş başa kalmayacak mı?   Devrân deyip, sırlı iş çevirenler Kapılar ardında çam devirenler Gayr-i meşrû konseptlere girenler Saçını-başını yolmayacak mı?   Halkını aldatıp göz boyayanlar Makamı, rakama fırsat sayanlar Sırata gelince, yükten kayanlar Gayyâ çukuruna dolmayacak mı?   Umurlara gelmez; dertler, dramlar Gitsin hep israflar, gelsin haramlar Kendini dev sanan bu tip adamlar Bir yaprak misâli solmayacak mı?   İyisi-kötüsü; çürüğü-hası Yoksulu, garîbi; beyi, ağası Tilkisi, çakalı; kurdu, kargası Mahşer meydanına dalmayacak mı?   Allâh islâh etsin böylelerini Başlarına çevirsin hîlelerini Yıktılar milletin hayâllerini Bunlar belâsını bulmayacak mı?   Elbette ki, müstesnâlar müstesnâ Helâlden şaşmayan mertler istisnâ Halel getiren’çün, Hak dâvâsına: Dîvan-ı ibret, kurulmayacak mı?     Değil bölge, dünyâ bize bakıyor Ümmetin feryâdı yürek yakıyor Beyinsizler morâlleri yıkıyor Bunlara hesap, sorulmayacak mı?     Söylemler çok güzel, var gibi ümit Lâkin bu adamlar herkesten yiğit(!) Hepsi  de bitirim, hepsi de elit(!) Bu defâ görev verilmeyecek mi?   İnanmak zor buna doğrusu dostlar Metal yorgunluk yok, oldukça mestler Hepsi başarılı, girdiği testler; Bunlar karnede görülmeyecek mi?     İnşâllâh devletle millet elele Verince emekler gitmez hiç sele Lâkin kapılanlar şeytânî yele Kendi ağlarıyla örülmeyecek mi?   Allâhım, yardım et, Sen bu millete Fırsat verme bünyedeki illete Ki, zevâl gelmesin yurda, devlete Habis urlar tard, edilmeyecek mi?   Dikkât gerek; sana, bana, her kese Adâlet dengedir; alsak merkeze Bize göre değil; her mal, her kese Kabir, her varları silmeyecek mi?   Peki ya, öyleyse; ne bu nâneler? Lüks’ile, isrâfla, viran hâneler! Bir yalancı cennet mâlikâneler Nefisler hiç bıkıp, yılmayacak mı?   Nûrânî, genişten konuşmak kolay Ellerin ki midir; sence hep olay? Sû-i zan eyleme, etme hiç alay Seni de Azrâil almayacak mı?...   Hayât bir filimdir, bozuk sahneler Her şeye karışma; el ne yerse yer! Boşluk diye savurduğun nağmeler Büyük Mahkeme’de çalmayacak mı?   Bil öyleyse, susmasını tez elden Bunlar yeni değil, gelir ezelden Çirkinleri bırak, bahs’et güzelden Hem, bâtılı tasvir olmayacak mı?   Tamam, peki dostlar; hadi eyvâllâh Bağı hınzırlardan kurtarsın Allâh Kemirgen kurtları etmeli yallâh! YâRabbi, çileler dolmayacak mı?!...
Ekleme Tarihi: 11 September 2017 - Monday

KURT-NAME

Söyleyin ey dostlar Allâh aşkına

Bunca yaşayanlar ölmeyecek mi?

Kapılmış giderken, dönüp şaşkına;

Ecel hevesleri bölmeyecek mi?

 

Hazların hızında, baylar-bayanlar;

Şu çılgın koşudan, bilmem ne anlar?

Aklı alıp, fikri çelen şeytanlar

Arkalardan kıs kıs gülmeyecek mi?

 

Zâlimler, hâinler, peşkeşçi beyler

Ormanca konuşur, hayvanca söyler

Bırakın büyüğü, en ufak şeyler

Zerreler mîzâna gelmeyecek mi?

 

Gâvurlar, İslâm’ı “katar” peşinde

Bizimkiler, eder-tutar peşinde

Deveyi hamutla yutar peşinde

Vicdan akılları çelmeyecek mi?

 

Asılda gayret var, ammâ velâkin

Fasıl dedikodu, hiç değil tekin

Sandık fısıldadı bunu nitekim

Kimse îtibâra almayacak mı?

 

Doğruluk var iken eğri gidenler

Görevini sûistimâl edenler

Dâvâ üzerinden çıkar güdenler

Kendini feryâda salmayacak mı?

 

Göz kırpmadan, ilkelere kıyanlar

Yanlışta ısrarla altı oyanlar

Bu yolda, ne kana; kine doyanlar

Cürmüyle baş başa kalmayacak mı?

 

Devrân deyip, sırlı iş çevirenler

Kapılar ardında çam devirenler

Gayr-i meşrû konseptlere girenler

Saçını-başını yolmayacak mı?

 

Halkını aldatıp göz boyayanlar

Makamı, rakama fırsat sayanlar

Sırata gelince, yükten kayanlar

Gayyâ çukuruna dolmayacak mı?

 

Umurlara gelmez; dertler, dramlar

Gitsin hep israflar, gelsin haramlar

Kendini dev sanan bu tip adamlar

Bir yaprak misâli solmayacak mı?

 

İyisi-kötüsü; çürüğü-hası

Yoksulu, garîbi; beyi, ağası

Tilkisi, çakalı; kurdu, kargası

Mahşer meydanına dalmayacak mı?

 

Allâh islâh etsin böylelerini

Başlarına çevirsin hîlelerini

Yıktılar milletin hayâllerini

Bunlar belâsını bulmayacak mı?


 

Elbette ki, müstesnâlar müstesnâ

Helâlden şaşmayan mertler istisnâ

Halel getiren’çün, Hak dâvâsına:

Dîvan-ı ibret, kurulmayacak mı?


 

 

Değil bölge, dünyâ bize bakıyor

Ümmetin feryâdı yürek yakıyor

Beyinsizler morâlleri yıkıyor

Bunlara hesap, sorulmayacak mı?

 

 

Söylemler çok güzel, var gibi ümit

Lâkin bu adamlar herkesten yiğit(!)

Hepsi  de bitirim, hepsi de elit(!)

Bu defâ görev verilmeyecek mi?

 

İnanmak zor buna doğrusu dostlar

Metal yorgunluk yok, oldukça mestler

Hepsi başarılı, girdiği testler;

Bunlar karnede görülmeyecek mi?

 

 

İnşâllâh devletle millet elele

Verince emekler gitmez hiç sele

Lâkin kapılanlar şeytânî yele

Kendi ağlarıyla örülmeyecek mi?

 

Allâhım, yardım et, Sen bu millete

Fırsat verme bünyedeki illete

Ki, zevâl gelmesin yurda, devlete

Habis urlar tard, edilmeyecek mi?

 

Dikkât gerek; sana, bana, her kese

Adâlet dengedir; alsak merkeze

Bize göre değil; her mal, her kese

Kabir, her varları silmeyecek mi?

 

Peki ya, öyleyse; ne bu nâneler?

Lüks’ile, isrâfla, viran hâneler!

Bir yalancı cennet mâlikâneler

Nefisler hiç bıkıp, yılmayacak mı?

 

Nûrânî, genişten konuşmak kolay

Ellerin ki midir; sence hep olay?

Sû-i zan eyleme, etme hiç alay

Seni de Azrâil almayacak mı?...

 

Hayât bir filimdir, bozuk sahneler

Her şeye karışma; el ne yerse yer!

Boşluk diye savurduğun nağmeler

Büyük Mahkeme’de çalmayacak mı?

 

Bil öyleyse, susmasını tez elden

Bunlar yeni değil, gelir ezelden

Çirkinleri bırak, bahs’et güzelden

Hem, bâtılı tasvir olmayacak mı?

 

Tamam, peki dostlar; hadi eyvâllâh

Bağı hınzırlardan kurtarsın Allâh

Kemirgen kurtları etmeli yallâh!

YâRabbi, çileler dolmayacak mı?!...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.