Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

KİTAPLI YAZI, KİTAPSIZ YAZAR!

Kitapsız yazar olur mu hiç? Adı yazara çıkan herkesin, kitaplaştırmamış olsa, velevki gazete köşelerinde, internet sayfalarında kalsa da, onları toparlayıp kitaplaştırması mümkündür. İllâ kitapsa, işte kitap denir çıkılır ortaya yâni. Ama, bu bir kriter meselesi. Onlarca kitap yazar adam da, kimilerince yine de yazar değildir. Bir kitabı vardır ama; adam hâzâ yazardır. Bu tamâmen ayrı bir konu. Biz öyle geldiği için böyle bir başlık koyduk sâdece. Şu an bunu tartışacak değiliz yâni. O zaman sadede geliyoruz: Mâlum, son birkaç yazıdır kitaplı, kültürlü duygularımız ağır bastı burada. Bunun sebebi, resmî işlerimiz için gittiğimiz Ulubey’de, öğle arasında dolaşırken karşımıza çıkan DERYA KİTABEVİ levhası olmuştu hatırlarsanız. Mâlum, eskisi gibi değil; şimdinin, özellikle taşrâ kitabevleri artık kitaptan çok kırtasiye, bilgisayar, oyuncak ve de spor malzemeleri deryâsı. Genelde hep öyle de, nispeten büyük yerleşimlerde tek tük de olsa, kitabın ağır bastığı kitabevlerine rastlamak mümkün olabiliyor yine de. SEMÂVERİN ABASI YANIK MI?! Her neyse, mâdem kitap niyetiyle geldik; bir iki kitap bakalım dedik. Deryâ’dan 2 kitap aldık. Birisi SEMÂVER. Ünlü hikâyecimiz Sait Faik ABASIYANIK’a âit. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları serîsinden çıkmış. Kitabın kapağında DÂRÜŞŞAFAKA logosu da var. Önsözü okuduğumuzda, yazarın eserlerinin yasal temsilcisinin bu kurum olduğunu öğreniyoruz. Çünkü yazar, telif haklarını bu kuruma bağışlamış. Bunun ilginç öyküsü de yer alıyor önsözde. SEMÂVER kitabını yeni alışımız değil bu. Belki 35-40 sene önce, sanırım BİLGİ YAYINLARI baskısı olan bir tane almıştım. Hattâ okumuştum da. Ancak, şimdi arasam, nerde olduğunu bulamam. Bir de bu baskı değişik geldi bana. Dahası da, SEMÂVER kelimesine olan zaafımız. Çünkü bu, kavramlaşarak derin anlamsal ve kültürel boyutlar kazanmış bir kelime. Edebiyâtta olduğu kadar tasavvufta da önemli mazmunsal boyutları var. Edebiyâtçılar ve de mutasavvıflar, semâverin kaynayıp fokurdamasından, ince ince sızıldanıp tütmesinden derin anlamlar çıkarmışlar, âşıkâne yorumlar yapmışlardır. Yalnız, Sait Faik’in, kitabına ad olarak da uygun gördüğü ve bununla başlayan hikâyesinde SEMAVER sâdece bir eşyâdır. Hikâye, semâver çerçevesinde vücut bulup dönüp-dolaşmakla berâber mesaj, tema ve yorum boyutunda yoktur. YÂRİM HAZİRAN! Aldığımız diğer kitapta Can DÜNDAR’dan. Adı, YÂRİM HAZİRAN. Can Yayınları’ndan çıkmış. Mâlum, Hazîran doğumluyuz ve zaman zaman bu aya dâir güzellemeler de yapıyoruz burada ya; bu adla bir de kitap olunca duramamış olmalıyız. İlk baskı yılı 1998. Ondan bu yana, 17’si İMGE’de olmak üzere 19 baskı yapmış. Neredeyse 20 yaşına gelmiş kitapla ilk defâ karşılaşmamız, kitap dünyâsından epeydir koptuğumuzun bir işâreti ki, bu hayra alâmet değil. Çünkü, kitapsız hayat kurumaya yüz tutmanın bir nişânesi. Nitekim, yazılarımızda da kitap konusuna pek giremiyoruz farkındaysanız. Kendimizi gelip geçici gündemlere fazla kaptırıyoruz. Siz, biz, hepimiz. Kendimizi unutuyor gibiyiz âdetâ. Sizce de öyle değil mi? Her neyse, her iki kitabın da ilk sayfasına “25 Kasım 2015 Ulubey” yazmışız. Bu bizim alışkanlığımız. Hem kitabın alınış târihi, hem de alınan yer hâtırası birlikte yer almış oluyor. Bu hemen hemen bütün kitaplarımızda vardır. Bir de her iki kitabı da hemen kaplamışız naylonla. Bu da bir alışkanlığımız. Sözü uzatmadan, kitaba adını veren ilk bölümün ilk cümlelerini, doğum ayımız Haziran’ın hatırına buraya alalım müsâdenizle. Hem böylelikle, gerek yazar, gerekse uslûbu hakkında fikir sâhibi de olmuş bulunuruz: “Kim bilir kaç baharı birlikte uğurladık seninle… Kim bilir kaç yazı karşıladık kan ter içinde… İlhamısın ergenlik şiirlerimin, o ilk hazirandan beri… Yaş günlerimin fener alayı, ilkyaz günahlarımın tanığısın… Tanığısın yüzüme düşen gözlerin, tenime değen ellerin… Senle başlayıp sende bitirdim bunca yılı… Sendin hararetli yıl sonu muhasebelerimin değişmez takvim yaprağı… Tutkunum sana… Sadık, itaatkâr ve hayran… Yârim Haziran!...” AMMA VE LÂKİN!... Evet, bu güzel uslûpla berâber güzel güzel giderken,  günâhlara dalmadan, rakı sofralarına uğramadan edemeyen kitaplardan YÂRİM HAZİRAN. Diğer SEMÂVER de öyle. İnsan, yazarlarımız keşke bu güzel kâbiliyetlerini, gençlerimizi hayra yöneltmek için kullansalardı demekten kendisini alamıyor. Bilmem, sizler nasıl düşünürsünüz? Çünkü, her şeyin olduğu gibi, kalemin de müthiş bir sorumluluğu vardır. Ne alâkası var, o başka, bu başka demek, en azından kaleme haksızlık ve de hakka saygısızlık olur! Söz çok uzuyor. Bu günlük de bu kadar diyelim ve 2016’nın ilk haftasıyla berâber, daha güzel geleceklerde buluşmak, hayırlı, bereketli uzun ömürler yaşamak; en önemlisi de, millet-memleket, ümmet olarak birlik-dirliğe, insanlık olarak gerçek barışa, netîce îtıbârıyle de, sonsuz mutluluklara erişmek dilek, arzu ve temennîsiyle, hepinize içten sevgiler, saygılar ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 28 December 2015 - Monday

KİTAPLI YAZI, KİTAPSIZ YAZAR!

Kitapsız yazar olur mu hiç? Adı yazara çıkan herkesin, kitaplaştırmamış olsa, velevki gazete köşelerinde, internet sayfalarında kalsa da, onları toparlayıp kitaplaştırması mümkündür. İllâ kitapsa, işte kitap denir çıkılır ortaya yâni.

Ama, bu bir kriter meselesi. Onlarca kitap yazar adam da, kimilerince yine de yazar değildir. Bir kitabı vardır ama; adam hâzâ yazardır. Bu tamâmen ayrı bir konu. Biz öyle geldiği için böyle bir başlık koyduk sâdece. Şu an bunu tartışacak değiliz yâni. O zaman sadede geliyoruz:

Mâlum, son birkaç yazıdır kitaplı, kültürlü duygularımız ağır bastı burada. Bunun sebebi, resmî işlerimiz için gittiğimiz Ulubey’de, öğle arasında dolaşırken karşımıza çıkan DERYA KİTABEVİ levhası olmuştu hatırlarsanız.

Mâlum, eskisi gibi değil; şimdinin, özellikle taşrâ kitabevleri artık kitaptan çok kırtasiye, bilgisayar, oyuncak ve de spor malzemeleri deryâsı. Genelde hep öyle de, nispeten büyük yerleşimlerde tek tük de olsa, kitabın ağır bastığı kitabevlerine rastlamak mümkün olabiliyor yine de.

SEMÂVERİN ABASI YANIK MI?!

Her neyse, mâdem kitap niyetiyle geldik; bir iki kitap bakalım dedik. Deryâ’dan 2 kitap aldık. Birisi SEMÂVER. Ünlü hikâyecimiz Sait Faik ABASIYANIK’a âit. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları serîsinden çıkmış. Kitabın kapağında DÂRÜŞŞAFAKA logosu da var. Önsözü okuduğumuzda, yazarın eserlerinin yasal temsilcisinin bu kurum olduğunu öğreniyoruz. Çünkü yazar, telif haklarını bu kuruma bağışlamış. Bunun ilginç öyküsü de yer alıyor önsözde.

SEMÂVER kitabını yeni alışımız değil bu. Belki 35-40 sene önce, sanırım BİLGİ YAYINLARI baskısı olan bir tane almıştım. Hattâ okumuştum da. Ancak, şimdi arasam, nerde olduğunu bulamam. Bir de bu baskı değişik geldi bana. Dahası da, SEMÂVER kelimesine olan zaafımız. Çünkü bu, kavramlaşarak derin anlamsal ve kültürel boyutlar kazanmış bir kelime.

Edebiyâtta olduğu kadar tasavvufta da önemli mazmunsal boyutları var. Edebiyâtçılar ve de mutasavvıflar, semâverin kaynayıp fokurdamasından, ince ince sızıldanıp tütmesinden derin anlamlar çıkarmışlar, âşıkâne yorumlar yapmışlardır.

Yalnız, Sait Faik’in, kitabına ad olarak da uygun gördüğü ve bununla başlayan hikâyesinde SEMAVER sâdece bir eşyâdır. Hikâye, semâver çerçevesinde vücut bulup dönüp-dolaşmakla berâber mesaj, tema ve yorum boyutunda yoktur.

YÂRİM HAZİRAN!

Aldığımız diğer kitapta Can DÜNDAR’dan. Adı, YÂRİM HAZİRAN. Can Yayınları’ndan çıkmış. Mâlum, Hazîran doğumluyuz ve zaman zaman bu aya dâir güzellemeler de yapıyoruz burada ya; bu adla bir de kitap olunca duramamış olmalıyız.

İlk baskı yılı 1998. Ondan bu yana, 17’si İMGE’de olmak üzere 19 baskı yapmış. Neredeyse 20 yaşına gelmiş kitapla ilk defâ karşılaşmamız, kitap dünyâsından epeydir koptuğumuzun bir işâreti ki, bu hayra alâmet değil.

Çünkü, kitapsız hayat kurumaya yüz tutmanın bir nişânesi. Nitekim, yazılarımızda da kitap konusuna pek giremiyoruz farkındaysanız. Kendimizi gelip geçici gündemlere fazla kaptırıyoruz. Siz, biz, hepimiz. Kendimizi unutuyor gibiyiz âdetâ. Sizce de öyle değil mi?

Her neyse, her iki kitabın da ilk sayfasına “25 Kasım 2015 Ulubey” yazmışız. Bu bizim alışkanlığımız. Hem kitabın alınış târihi, hem de alınan yer hâtırası birlikte yer almış oluyor. Bu hemen hemen bütün kitaplarımızda vardır. Bir de her iki kitabı da hemen kaplamışız naylonla. Bu da bir alışkanlığımız.

Sözü uzatmadan, kitaba adını veren ilk bölümün ilk cümlelerini, doğum ayımız Haziran’ın hatırına buraya alalım müsâdenizle. Hem böylelikle, gerek yazar, gerekse uslûbu hakkında fikir sâhibi de olmuş bulunuruz:

“Kim bilir kaç baharı birlikte uğurladık seninle… Kim bilir kaç yazı karşıladık kan ter içinde…

İlhamısın ergenlik şiirlerimin, o ilk hazirandan beri… Yaş günlerimin fener alayı, ilkyaz günahlarımın tanığısın…

Tanığısın yüzüme düşen gözlerin, tenime değen ellerin…

Senle başlayıp sende bitirdim bunca yılı…

Sendin hararetli yıl sonu muhasebelerimin değişmez takvim yaprağı…

Tutkunum sana… Sadık, itaatkâr ve hayran…

Yârim Haziran!...”

AMMA VE LÂKİN!...

Evet, bu güzel uslûpla berâber güzel güzel giderken,  günâhlara dalmadan, rakı sofralarına uğramadan edemeyen kitaplardan YÂRİM HAZİRAN. Diğer SEMÂVER de öyle. İnsan, yazarlarımız keşke bu güzel kâbiliyetlerini, gençlerimizi hayra yöneltmek için kullansalardı demekten kendisini alamıyor. Bilmem, sizler nasıl düşünürsünüz? Çünkü, her şeyin olduğu gibi, kalemin de müthiş bir sorumluluğu vardır. Ne alâkası var, o başka, bu başka demek, en azından kaleme haksızlık ve de hakka saygısızlık olur!

Söz çok uzuyor. Bu günlük de bu kadar diyelim ve 2016’nın ilk haftasıyla berâber, daha güzel geleceklerde buluşmak, hayırlı, bereketli uzun ömürler yaşamak; en önemlisi de, millet-memleket, ümmet olarak birlik-dirliğe, insanlık olarak gerçek barışa, netîce îtıbârıyle de, sonsuz mutluluklara erişmek dilek, arzu ve temennîsiyle, hepinize içten sevgiler, saygılar ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.