Allâh’ın verdiği tertemiz ömrü
Günâhla kirletmek akıl işi mi?
Selâmet burağı ten gemisini;
Gayyâya fırlatmak akıl işi mi?
Dünyâya çalışmak, ukbâyı koyup
Maddeye yamamak, mânâdan soyup
Bu da bir ihânet; değil mi ayıp?
Dâvâyı cırlatmak akıl işi mi?
Mazlumu, mağduru, halkı sindirmek
Îtibar düşürüp, oyu indirmek
Hayâtın çarkını sinsi döndürmek
Üstünü sırlatmak akıl işi mi?
Çıkmaz mı ki her şey, yarın açığa?
Nakli sormazlar mı, aklı kaçığa?
Cürümler işlemek, açık açığa;
Ateşi harlatmak akıl işi mi?
Kafasına göre, her devranları
Döndürmek, akreple yelkovanları
Beslemek yalaka kahramanları
Millete hırlatmak akıl işi mi?
Burnu doğrusuna gidercesine
Gizli ajandalar güdercesine
Geçmişini inkâr edercesine
Dostları horlatmak akıl işi mi?
Bir gün, her şeyleri sormaz mı Allâh?
En çok büyükleri yormaz mı Allâh?
Mahşer günü mîzan kurmaz mı Allâh?
Kendini korlatmak akıl işi mi?
İş tutmak; âşikâr, gizli-kapaklı
Çalışmak çok güzel, salkım-saçaklı
Dış mükemmel; içler, kirli-pasaklı!
Mânâyı körletmek akıl işi mi?
Ülkede, her nerde olursa olsun
Böyleleri varsa, Allâh’tan bulsun
Millet nefes alsın, ümmet kurtulsun
Bünyeyi çür'letmek akıl işi mi?
Hey şâir, değil mi, işler yolunda?
Biraz da sağdan bak, kalma solunda!
Hani, başka var mı, Allâh kulunda?
Efkârı yor’latmak akıl işi mi?
Ne güzel sâhiller, insanlar mutlu!
Ramazan mübârek, bayramlar kutlu!
Günâhlar çoksa da herkes umutlu!
Mızrabı zırlatmak akıl işi mi?
Önce madde gerek, mânâ ilerde!
Ne gerek, ölmeden, düşmeye derde?!
Zâten dünyâ yalan, kent de bir perde;
Din diye darlatmak akıl işi mi?
Yüce Hakk’ı herkes, nasılsa bulur!
Yol açmaya kalkmak beyhûde olur!?
Lüzumsuz harcama, israf sayılır!?
Kafayı tırlatmak akıl işi mi?...
O zaman kes sözü, karışma işe!
İşler tıkırında, her kes dört köşe!
Sen bir gacır gucur, paslı menteşe;
Gereksiz turlatmak akıl işi mi?!...
Tamam ağam, paşam; kestim sözümü
Bundan sonra, yumacağım gözümü!
Lâkin; susturamıyorum özümü:
Vicdânı terletmek akıl işi mi?!...
Yeryüzünde Hakk’ın şâhitliği var
Dahî, gereğinde, şehitliği var
Dilsiz şeytanlıkta bit yeniği var!
Saçları kırlatmak akıl işi mi?
Binâlar yükselir göğe, hercâyi
Arama kentinde; irfan, bedâyi!
Zevk ü sefâ ile; heves, hevâyı
Kamuya kürletmek akıl işi mi?
Giresun'u bilmem; Ordu titanik!
Çağdaşlığa evet, geçmişe nanik!
Dünyâya hizmet çok, coşkular panik!
Yangını gürletmek akıl işi mi?...
İşte böyle dostlar, günün gerçeği
Herkesin kendince var bir ölçeği
Bulana ne mutlu, solmaz çiçeği;
Baharı kar’latmak akıl işi mi?...
Elbet değil; değil elbet, Nûrânî!
Hep esas alsalar, n’olur Kur’ân’ı?!
Ne Îran bilirler, ne de Turanı
Yozluğu parlatmak akıl işi mi?
Her neyse, hey dostlar; kutlu Kadir’ler
Cennetül’Firdevs’e aksın nehirler
Üstünde bir gemi, olsun şehirler
Kent diye zorlatmak akıl işi mi?!...