(BÂKIYE-NÂME)
Yine devran döndü, gün akıp gitti;
Yirmi dört saatten geri ne kaldı?
Defterler eskidi, vâdeler bitti;
Vefâdan, vaatten geri ne kaldı?
Günler kısalıyor, mevsimin sonu
Yıllar tükeniyor, bitmiyor konu
Hevesler yutuyor yarını dünü
Emelden, murattan geri ne kaldı?
Bahar, yaz diyorken; güzün neresi?
Durmadan akıyor zaman deresi!
Nerede acabâ kışın sırası?
Ömürden, hayattan geri ne kaldı?
Hep özgür takılıp gezdin hercâyî;
Kapılar kapansa, kırdın bacayı!
Bâzen toslasan da, yırttın paçayı!
Silâhtan, pusattan geri ne kaldı?
Hakkı tanımadın, hukûku ezdin;
Hoyratça yaşadın, gönlünce tozdun!
Toplumu çiğnedin, huzûru bozdun;
Fitneden-fesattan geri ne kaldı?
Yığdın haramlarla depoyu, damı
Günâhı işlerken çekmedin gamı
Düşünmedin âkıbeti, hengâmı
Harmandan hasattan geri ne kaldı?
Arabalar azgın; her şeyin lüksü!
Binalar yükselir; dikine, aksi!
Gökdelen, rezidans, fezâ, galaksi!
Uçma’dan, sür’atten geri ne kaldı?
Bir mârifet bildin azıp taşmayı,
Yasağı delmeyi, haddi aşmayı;
Hiç hesap etmedin bir gün düşmeyi!
Önünde sırattan geri ne kaldı?
Allâh verdikçe sen, Şeytan’a koştun;
Akılda hep berduş, histe sarhoştun!
Gün geldi de, elden-ayaktan düştün;
Isrârdan, inattan geri ne kaldı?
Gerçeğe dönmedin, gittin yalandan;
İşleri kabarttın yağma, talandan!
Bilmedin ki, farkı yoktur balondan;
Haraçtan, mezattan geri ne kaldı?
Fotoğraf karizma, duruşlar klâs!
Arama meymenet, arama ihlâs!
Dünyâlar muhteşem, âhiret iflâs!
İsyândan, tezattan geri ne kaldı?
Şöyle en tepede bir anıt mezar!
Deniz manzaralı, değmesin nazar!
Fakat aşağıda nasıldır pazar?
Tavırdan, surattan geri ne kaldı?
Yaşamak keyifli, keyif üstüne!
Uğramazsan kazâ-belâ testine
Azrâil gelince ecel kastına
Zevk ü sefâhattan geri ne kaldı?
Çelik çocuk yaşasınlar gönlünce
Şuhlukta yarışsın gelin-görümce
Uzanıp ta teneşiri görünce;
Konfordan, rahattan geri ne kaldı?
Oralarda geçmez; ne söz, ne de lâf!
Hazırlıksız gitmek değil mi tuhaf?
Yalnızca deliler sorgudan muâf
Hayr ü hasenâttan geri ne kaldı?
Nûrânî, ne böyle; hep sorgu-suâl?
Münker-Nekir misin ne sendeki hâl?
Kendini sorgula; istersen kemâl!
Bilmem nasihattan geri ne kaldı?
Haklısın, ölçü yok, edep-erkân yok
Çekip uzatmalar, taşkınlıklar çok
Sokakta yenilir; eve karın tok!
Gelinden-dâmattan geri ne kaldı?
Çocuk nümûnelik; ya bir, ya iki!
O da, yuva dağılmazsa, tabî ki
Meyvesiz hayatlar neyin tatbîki?
Nesilden, evlâttan geri ne kaldı?
Nerelerde, âilenin haşmeti?
Bir arada oyun, sohbet nîmeti!
Evlerin-barkların o muhabbeti
Cümbür cemaattan geri ne kaldı?
Nedir eşlerdeki tafra illeti?
Boşanınca herkes yaşar zilleti
Zarar görür muhteşem Türk Milleti
Atadan, ecdattan geri ne kaldı?
Sormaya mahâl yok; nerde nezâket?
Giyimde-kuşamda, ruhta zerâfet?
Her ne düşünürsen, hepsi felâket!
Feyz ü berekâttan geri ne kaldı?
Âh ettikçe sözler böyle uzuyor!
Kalem aşka gelip boyna yazıyor!
Lâkin insanoğlu hepten azıyor!
Seyr ü harekâttan geri ne kaldı?
Keşke dertler bitse, bitse feryâdım!
Hem, sivri dilliye çıkmasa adım!
Güzelliktir dostlar, yalnız murâdım;
Kemce kelimâttan geri ne kaldı?
Ne söylesen, gider herkes yolunda;
Görünmeyen prangalar kolunda!
Umur etmez, işlerinin sonunda;
Cetvel-i kerrâttan geri ne kaldı?
Neyleyeyim, dilim durmaz; ozanım!
Vara-yoğa, varı-yoğu yazanım!
Bir bakmışsın, yaprak dökmüş hazanım;
Bunca hurufâttan geri ne kaldı?...
Rabbim hayr’eylesin âkıbetleri
Hakta gösterelim mârifetleri
Mevlânın sonsuzdur âtıfetleri
Asıldan, füruâttan geri ne kaldı?
Şâir; yeter artık, bitir sözünü
Kendi noksanına çevir gözünü
Îmânın, İslâm’ın yaşa(t) özünü
Aşksız fikriyâttan geri ne kaldı?!...