Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

GELEN YILLAR, GİDEN HAYATLAR...

Sevgili okurlar. Bu yılla birlikte gündemimiz hep hastalıklar ve de cenâzeler oldu âdetâ. Tabiî biz bunu kendi çevremiz îtibârıyle söylüyoruz. Yılın ilk cumartesi günü köyümüzde Bakkal Kâni Ağabey’in cenâzesi vardı. Tâ ilk okul yıllarımızdan çocukluk hâtıralarıyla iç içe olarak kâlbimizde ayrı bir yeri bulunan Kâni Kalyon da ebediyete göçtü. Bakkallar, o tüm sıcak, samîmî, bizden, insânî hâtıralarıyle berâber bir bir hayâtımızdan çekilirken, bunları işleten sevecen ve babacan sâhipleri de mâzî defterlerindeki yerlerine uçuyorlar. Kâni Ağabey, bakkal isminin ve hâtıralarının tüm güzellik ve insânî imajını üzerinde taşıyan mûnis bir şahsiyetti. İğneden ipliğe, kipritten mantar tabancasına, toptan tokaya, helvadan gofrete, akideden çıtçıta, uçurtma kâğıdından kara lâstiğe, gazozdan çiklete, aklınıza ne gelirse bulunduran, çocukluğumuzun hülyâlı mekânı, hayâl âlemiydi… Kendisini en çok koşulan, çoğu defâ teneffüse kadar sabredilemeyip okuldan önce uğranılan yerdi. Kişi olarak ta, dâmâdı Hamza ÖZDEMİR Hoca’nın cenâzesinde yaptığı konuşmada belirttiği gibi, kimseye kaşıyla, gözüyle dahî olumsuzluk sergilememiş gerçek bir halim-selim insandı. Gelini de aynı kanaati ifâde etmişler. Tâziye için gittiğimizde de oğlu, Vakıfbank İlköğretim Okulu Öğretmeni Kâmuran Bey ve diğer çocukları, dâmatları da benzer söz ve kanaatleri nicelerinden duyduklarını belirttiler. Ne güzel; böylesi olumlu şehâdetlerle gitmek öbür dünyâda büyük avantaj. Allâh hepimize, ardımızdan güzel tanıklıklarda bulunulan ölümler nasîp eylesin. Âmin. Sevgili okurlar, bilvesîle, aynı gün sosyâl medyada tevâfuk eden ve arkadaşlarla paylaştığımız bir ibâreyi burada sizlerle de paylaşmak istiyoruz. “YARIN BİRGÜN, PARAN KALMADIĞINDA, SANA BİR EKMEĞİ NE A-101, NE ŞOK, NE DE BİM VERİR. VERİRSE MAHALLE BAKKALI VERİR.” Çok doğru. Bu benim hep yazmak istediğim bir husustu. Ama, bu gün konumuz bu değil. Toplumun ortak değerlerinden olan ve kimliğinin oluşmasında ayrı bir fonksiyonu bulunan bakkal vâkıası irdelenmeye değer bir husus. İnşâllâh, bir başka zaman diyelim… Salı günü yine cenâze. Bu defâ Ünye’deyiz. Ordu İHL’den arkadaşımız, emekli öğretmen Ahmet KARAGÖZ Bey’in babasının cenâzesiydi. Abdurrahman Murtazaoğlu Bey’le gittik. Cenâze çok kalabalıktı. Nice dostlarla musâfaha ve selâmlaşma imkânı bulduk. Talebimiz üzerine bize ezanı ikram ettiler. Kendilerine müteşekkiriz. Bilvesîle Ünye Devlet Hastânesi’nde yatan, Ordu İHL eski öğretmen ve yöneticilerinden Ertuğrul DEMİRBAŞ’ı ziyâret ettik. Yine, ORDU İHL’den arkadaşımız emekli öğretmen Halil KURU Bey’e uğradık. Ünyenin tanınmış esnafından Bekir GAZEZOĞLU Ağabey’i terzihânesinde ziyâret ettik. Çaylarını, ikramlarını nûş ettik. Rabbimiz dostların cümlesinden râzı olsun. Kimseyi ne dünyâda, ne ukbâda dostsuz, yâransız bırakmasın. Âmin. Çarşamba gün Karaağaç’ta Nevzat ŞEN’in cenâzesi vardı. Oraya da İmdat Güney Hocamızla katıldık. Dereyolundan gittik. Melet üzerindeki muhteşem köprü ve hemen ucunda başlayan tünelden sonra anayoldan ayrılıp sola yukarı yükseldik. Burası köyün Çengelli mevkiiymiş. Eskiden yaylaya hayvanları götürürken gelip-geçtiğimiz yollar. Biraz daha ilerisi Gümüşlük. Sonra YOLAYDINI, sonra YOKUŞDİBİ… Her neyse, cenâzenin farklı yanı, Giresun Üniversitesi öğrencisi 100’e yakın kızlı-erkekli gencin de orada bulunmasıydı. Ülkemizin çeşitli vilâyetlerinden olan bu gençlerimizi, arkadaşları Mahmut Şen’i, babasının cenâzesinde yalnız bırakmamak adına araba tutup buraya kadar gelmelerinden, bu vefâkâr hareketlerinden dolayı tebrik ettik. Rabbimiz böylesi hamiyetli gençlerin sayılarını çoğaltsın. Âmin. İmdat Güney Bey’in, komşusu Nevzat Şen’in konuşmasında, “birisinin ölüm haberini aldığınızda içinizdeki duygu çok önemlidir. Asıl şâhitlik odur!” şeklindeki tesbîti ve, “ben Nevzat Kardeş’in vefatını duyunca içim cız etti, duâ ettim. Sanırım sizler de bu hisler içerisindesiniz. O, iyi bir insandı. Haklarımızı cân ü gönülden helâl ediyoruz!” sözleri önemliydi. Bir diğer husûsu da belirtmeden geçmeyelim. Merhum gece 1:30 gibi rahmetli oluyor. Büyük oğlu Muhammed yurt dışında görev yapıyor. Haber aldığında saat 02:00. Buraya, aynı günkü cenâzeye yetişiyor. Bu imkân ve güzelliklerin de farkında olup şükretmek gerek. Perşembe günü yine cenâze. Bu defâ Şuayip’teyiz. Sâkine GÜMÜŞKAYA Teyze’nin cenâzesi. Mahalle komşumuz, esnaf arkadaşımız Sâlih YÜKSEL ve Mesur BAŞ Bey’le gittik. Katılım oldukça çoktu. Allâh rahmet eylesin, mekânı cennet olsun… Şuayip’te Cuma gün de cenâze varmış. Akpınar’da da öyle. Ama biz, Bucak Fâtih Câmii’ndeki Cuma programı dolayısıyla katılamadık. Ancak, 6,5 yıldır Ordu’da görev yaptıktan sonra Ankara merkeze tâyini çıkan müftümüz Mustafa Kolukısaoğlu’nun vedâ konuşması dolayısıyla diğer tüm konuşmalar iptal edilmişti. Cumartesi, ufak bir trafik kazâsı dolayısıyla hayârımızn nâdir günlerinden biri oldu. 50 yıla yaklaşan şoförlüğümüzde cana zarar noktasında bir hâdisemiz olmamıştı. Ancak, zamânı gelince basîret bağlanıyor, olacak olan oluyor. Bereket ki korkulacak bir sonuç çıkmadı ve de şikâyet söz konusu olmadı. Her iki taraf ta bir şok yaşadı. Umarız herkes bundan böyle daha dikkâtli olacaktır. Pazar gün yine Şuayip’teyiz. Yöremizin önemli değerlerinden Gacaroğlu Ahmet Efendi’nin 8 çocuğundan sonuncusu Gâlip YEŞİLBAŞ(95)’ın cenâzesindeydik. Namazını, Gacaroğlu Hoca’nın baş talebesi Mehmet ÇELENK kıldırdı. Vaazını Mehmet Hulûsî MURTAZAOĞLU Hoca yaptı. Ayrıntılara giremeyeceğiz. Lâkin, Yusuf Ziyâ ÖZTÜRK, Ali YILMAZ, Hâlit ESEN gibi talebeleri de oradaydı. Yeni kaymakam, Belediye Başkanı Îsâ TÜRKCAN, yardımcısı Zekeriya YILMAZ oradaydılar. Cemaat câmiden taştı. Güzel bir günde, gâyet güzel bir merâsim oldu. Orada hep duâ ettiğimiz gibi, Rabbimiz Gâlip Amca merhûmu, babası ve onun, arasında babam merhûmun da bulunduğu tüm talebeleri, cümle sevdikleriyle berâber Efendimiz(SAV)in komşuluğunda buluştursun inşâllâh. Cenâzeden dönüşte de, annemle berâber, Akpınar’a Atalay GÜMÜŞ Eniştelere, oradan da onların akrabası, bizim de 12 Eylül’de bir haftalık nezâret arkadaşımız Süleyman Kefeli’nin âilesine tâziyede bulunup şehre döndük. Pazartesi sabahı şimdi de bu yazıyı yazıyoruz; yazdık. Ömrümüz oldukça da yazmaya devam edeceğiz inşâllâh. Rabbimiz, yazmalarımızı, gezmelerimizi-tozmalarımızı, her şeylerimizi; hayâtlarımızı da, mematlarımızı da hayırlı eylesin. Tekrar görüşmek üzere Allâh’a emânet olunuz sevgili dostlar ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 16 January 2017 - Monday

GELEN YILLAR, GİDEN HAYATLAR...

Sevgili okurlar. Bu yılla birlikte gündemimiz hep hastalıklar ve de cenâzeler oldu âdetâ. Tabiî biz bunu kendi çevremiz îtibârıyle söylüyoruz. Yılın ilk cumartesi günü köyümüzde Bakkal Kâni Ağabey’in cenâzesi vardı. Tâ ilk okul yıllarımızdan çocukluk hâtıralarıyla iç içe olarak kâlbimizde ayrı bir yeri bulunan Kâni Kalyon da ebediyete göçtü. Bakkallar, o tüm sıcak, samîmî, bizden, insânî hâtıralarıyle berâber bir bir hayâtımızdan çekilirken, bunları işleten sevecen ve babacan sâhipleri de mâzî defterlerindeki yerlerine uçuyorlar.

Kâni Ağabey, bakkal isminin ve hâtıralarının tüm güzellik ve insânî imajını üzerinde taşıyan mûnis bir şahsiyetti. İğneden ipliğe, kipritten mantar tabancasına, toptan tokaya, helvadan gofrete, akideden çıtçıta, uçurtma kâğıdından kara lâstiğe, gazozdan çiklete, aklınıza ne gelirse bulunduran, çocukluğumuzun hülyâlı mekânı, hayâl âlemiydi… Kendisini en çok koşulan, çoğu defâ teneffüse kadar sabredilemeyip okuldan önce uğranılan yerdi.

Kişi olarak ta, dâmâdı Hamza ÖZDEMİR Hoca’nın cenâzesinde yaptığı konuşmada belirttiği gibi, kimseye kaşıyla, gözüyle dahî olumsuzluk sergilememiş gerçek bir halim-selim insandı. Gelini de aynı kanaati ifâde etmişler. Tâziye için gittiğimizde de oğlu, Vakıfbank İlköğretim Okulu Öğretmeni Kâmuran Bey ve diğer çocukları, dâmatları da benzer söz ve kanaatleri nicelerinden duyduklarını belirttiler.

Ne güzel; böylesi olumlu şehâdetlerle gitmek öbür dünyâda büyük avantaj. Allâh hepimize, ardımızdan güzel tanıklıklarda bulunulan ölümler nasîp eylesin. Âmin.

Sevgili okurlar, bilvesîle, aynı gün sosyâl medyada tevâfuk eden ve arkadaşlarla paylaştığımız bir ibâreyi burada sizlerle de paylaşmak istiyoruz. “YARIN BİRGÜN, PARAN KALMADIĞINDA, SANA BİR EKMEĞİ NE A-101, NE ŞOK, NE DE BİM VERİR. VERİRSE MAHALLE BAKKALI VERİR.”

Çok doğru. Bu benim hep yazmak istediğim bir husustu. Ama, bu gün konumuz bu değil. Toplumun ortak değerlerinden olan ve kimliğinin oluşmasında ayrı bir fonksiyonu bulunan bakkal vâkıası irdelenmeye değer bir husus. İnşâllâh, bir başka zaman diyelim…

Salı günü yine cenâze. Bu defâ Ünye’deyiz. Ordu İHL’den arkadaşımız, emekli öğretmen Ahmet KARAGÖZ Bey’in babasının cenâzesiydi. Abdurrahman Murtazaoğlu Bey’le gittik. Cenâze çok kalabalıktı. Nice dostlarla musâfaha ve selâmlaşma imkânı bulduk. Talebimiz üzerine bize ezanı ikram ettiler. Kendilerine müteşekkiriz.

Bilvesîle Ünye Devlet Hastânesi’nde yatan, Ordu İHL eski öğretmen ve yöneticilerinden Ertuğrul DEMİRBAŞ’ı ziyâret ettik. Yine, ORDU İHL’den arkadaşımız emekli öğretmen Halil KURU Bey’e uğradık. Ünyenin tanınmış esnafından Bekir GAZEZOĞLU Ağabey’i terzihânesinde ziyâret ettik. Çaylarını, ikramlarını nûş ettik. Rabbimiz dostların cümlesinden râzı olsun. Kimseyi ne dünyâda, ne ukbâda dostsuz, yâransız bırakmasın. Âmin.

Çarşamba gün Karaağaç’ta Nevzat ŞEN’in cenâzesi vardı. Oraya da İmdat Güney Hocamızla katıldık. Dereyolundan gittik. Melet üzerindeki muhteşem köprü ve hemen ucunda başlayan tünelden sonra anayoldan ayrılıp sola yukarı yükseldik. Burası köyün Çengelli mevkiiymiş. Eskiden yaylaya hayvanları götürürken gelip-geçtiğimiz yollar. Biraz daha ilerisi Gümüşlük. Sonra YOLAYDINI, sonra YOKUŞDİBİ…

Her neyse, cenâzenin farklı yanı, Giresun Üniversitesi öğrencisi 100’e yakın kızlı-erkekli gencin de orada bulunmasıydı. Ülkemizin çeşitli vilâyetlerinden olan bu gençlerimizi, arkadaşları Mahmut Şen’i, babasının cenâzesinde yalnız bırakmamak adına araba tutup buraya kadar gelmelerinden, bu vefâkâr hareketlerinden dolayı tebrik ettik. Rabbimiz böylesi hamiyetli gençlerin sayılarını çoğaltsın. Âmin.

İmdat Güney Bey’in, komşusu Nevzat Şen’in konuşmasında, “birisinin ölüm haberini aldığınızda içinizdeki duygu çok önemlidir. Asıl şâhitlik odur!” şeklindeki tesbîti ve, “ben Nevzat Kardeş’in vefatını duyunca içim cız etti, duâ ettim. Sanırım sizler de bu hisler içerisindesiniz. O, iyi bir insandı. Haklarımızı cân ü gönülden helâl ediyoruz!” sözleri önemliydi.

Bir diğer husûsu da belirtmeden geçmeyelim. Merhum gece 1:30 gibi rahmetli oluyor. Büyük oğlu Muhammed yurt dışında görev yapıyor. Haber aldığında saat 02:00. Buraya, aynı günkü cenâzeye yetişiyor. Bu imkân ve güzelliklerin de farkında olup şükretmek gerek.

Perşembe günü yine cenâze. Bu defâ Şuayip’teyiz. Sâkine GÜMÜŞKAYA Teyze’nin cenâzesi. Mahalle komşumuz, esnaf arkadaşımız Sâlih YÜKSEL ve Mesur BAŞ Bey’le gittik. Katılım oldukça çoktu. Allâh rahmet eylesin, mekânı cennet olsun…

Şuayip’te Cuma gün de cenâze varmış. Akpınar’da da öyle. Ama biz, Bucak Fâtih Câmii’ndeki Cuma programı dolayısıyla katılamadık. Ancak, 6,5 yıldır Ordu’da görev yaptıktan sonra Ankara merkeze tâyini çıkan müftümüz Mustafa Kolukısaoğlu’nun vedâ konuşması dolayısıyla diğer tüm konuşmalar iptal edilmişti.

Cumartesi, ufak bir trafik kazâsı dolayısıyla hayârımızn nâdir günlerinden biri oldu. 50 yıla yaklaşan şoförlüğümüzde cana zarar noktasında bir hâdisemiz olmamıştı. Ancak, zamânı gelince basîret bağlanıyor, olacak olan oluyor. Bereket ki korkulacak bir sonuç çıkmadı ve de şikâyet söz konusu olmadı. Her iki taraf ta bir şok yaşadı. Umarız herkes bundan böyle daha dikkâtli olacaktır.

Pazar gün yine Şuayip’teyiz. Yöremizin önemli değerlerinden Gacaroğlu Ahmet Efendi’nin 8 çocuğundan sonuncusu Gâlip YEŞİLBAŞ(95)’ın cenâzesindeydik. Namazını, Gacaroğlu Hoca’nın baş talebesi Mehmet ÇELENK kıldırdı. Vaazını Mehmet Hulûsî MURTAZAOĞLU Hoca yaptı. Ayrıntılara giremeyeceğiz. Lâkin, Yusuf Ziyâ ÖZTÜRK, Ali YILMAZ, Hâlit ESEN gibi talebeleri de oradaydı. Yeni kaymakam, Belediye Başkanı Îsâ TÜRKCAN, yardımcısı Zekeriya YILMAZ oradaydılar. Cemaat câmiden taştı. Güzel bir günde, gâyet güzel bir merâsim oldu.

Orada hep duâ ettiğimiz gibi, Rabbimiz Gâlip Amca merhûmu, babası ve onun, arasında babam merhûmun da bulunduğu tüm talebeleri, cümle sevdikleriyle berâber Efendimiz(SAV)in komşuluğunda buluştursun inşâllâh.

Cenâzeden dönüşte de, annemle berâber, Akpınar’a Atalay GÜMÜŞ Eniştelere, oradan da onların akrabası, bizim de 12 Eylül’de bir haftalık nezâret arkadaşımız Süleyman Kefeli’nin âilesine tâziyede bulunup şehre döndük.

Pazartesi sabahı şimdi de bu yazıyı yazıyoruz; yazdık. Ömrümüz oldukça da yazmaya devam edeceğiz inşâllâh. Rabbimiz, yazmalarımızı, gezmelerimizi-tozmalarımızı, her şeylerimizi; hayâtlarımızı da, mematlarımızı da hayırlı eylesin. Tekrar görüşmek üzere Allâh’a emânet olunuz sevgili dostlar ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.