Sevgili okurlar. Ne zamandır, bir yandan referandum süreci, Hindistan, Çin, Amerika ziyâretleri, karşılıklı açıklamalar, polemikler, diğer yandan Güneydoğu, Ortadoğu, bombalar, patlamalar, baskınlar, harekâtlar, örgütler, ihânetler, mahkemeler, düşen helikopterler, ölen şehitler, kalan gâziler, etkisiz hâle getirilen teröristler derken yoğun gündemler yaşıyor, kritik süreçlerden geçiyoruz. Dolayısıyla, köşemizin mûtad gündemlerini biraz ıskalamak durumunda kaldığımızın farkındayız.
Bir de bu arada, özelde bizler de bir trafik kazâsı olayıyla Sivas yollarına, bir bakıma kendi başımızın derdine düştük. Yeğenimiz İnşaat Mühendisi Göktuğ Bey, geçen ayın 7'sinde, anne-babasıyla Sivas üzerinden, şef olarak çalıştığı Mardin Mazıdağı’na giderlerken, Suşehri-Zara arasında kazâ yapıyorlar. 15 gün Sivas Tıp'ta yoğun bakımda kaldı. Sülâle ve ülkemizin dört bir yanından sevenler oraya seferber oldu.
HEM TOPRAĞA, HEM YÜREKLERE...
Sonuçta, 22 Mayıs’ta vefat eden yeğenimizi 23 Salı günü Eymür âile kabristanlığında toprağa veriyoruz. Gazete adına Deniz Aksu Hanım ve Nazım GÜLER Bey cenazemizde bizzat bulunarak acımızı paylaştılar. Başta onlar olmak üzere, adları sayamayacağımız kadar çok olan, Ulubey'den, Ordu'dan, diğer ilçelerimiz ve uzak-yakın diğer illerimizden gelen tüm katılımcılara bilvesîle candan teşekkürler ediyoruz.
Ulubey Yorum Gazetemiz haberi; "GÖKTUĞ YÜREKLERİ YAKTI" başlığıyla vermişti. Nitekim onu, Mevlânâ’nın; “Üzülme; her kes ölür. Kimi toprağa gömülür, kimi yüreğe!” dediği şekliyle toprakla berâber sevgi çiçekleri açan gönüllere uğurluyoruz. Kabri, tüm bu duâlar, çiçekler ve de güzel dileklerle berâber, cennet bahçelerinden bir bahçe olsun inşâllâh.
Yeğenimiz olduğu için söylemiyoruz ama, hakîkâten pırlanta gibi bir gençti. Şimdi daha iyi anlıyoruz bunu. Çocukluğu Rize, okulu Manisa, çalıştığı yerler, doğu, batı ve güneylerde geçtiğinden, bizlerden hep uzak kaldığı için, oralarda böylesine, sağlam dostluklar ve candan yakınlıklar kurduğunu bilmiyorduk. Bundan dolayı, katılımın çokluğu yanında, bunun yarı yarıya il dışından, hattâ Manisa, Mardin, İstanbul, Amasya, Rize gibi uzak illerden gelenlerden oluşması, yeğenimizin bizce mâlum sevecenlik ve güvenilirliğinin arkadaşlarınca kuvvetle tescîli oluyordu. Sanırım bu manzaraya en az bizim kadar o da şaşırmıştır. Çünkü, yaşanmayınca bilinemeyecek şeylerden bunlar. Gerçekten, bu vefâ ve muhabbet, en az onların ilgi, sevgi ve de göz yaşları kadar göz yaşartıcıydı.
Hz. Ali Efendimizin; “Ahlâkı güzel olanın seveni de çok olur.” sözü burada birebir tezâhür etmişti. Hani ne derler; “İnsan insanın Cennetidir, insan insanın cehennemidir!” İşte, kâlpten, samîmî sevgi ve vefânın bir araya getirdiği insanlar, temiz muhabbetleri ve candan sevgileriyle bir canlarını, inandıkları cennet iklîmine uğurlamışlardı. Onların bu fiilî dileklerine hep berâber ve gönülden âmin diyor, onunla, Efendimizin havz-ı kevseri etrafında hep birlikte buluşmayı umuyoruz inşâllâh.
KARAGÖL, YAYLA; ULUBEY, FATSA...
Bundan 10 gün kadar sonra da, Fatsa- Gavraz’da bir akrabamızı toprağa veriyoruz. 85 yaşında ölen Recâi Serdaroğlu, Fındıklı Cafaroğulları’ndan 2 kız kardeşin, Karagöl yayla komşuluğu vesîlesiyle oluşan evlilik bağlamıyla Fatsa’ya gelin olan Şâdiye Bibimizin torunlarından.
Bizler de, Eymür’e gelin gelen -dedemizin annesi- Şerife Büyükanamızın torunlarıyız. Ancak, iki bacının torunlarının buluşmaları artık, yıllar geçtikçe yalnızca cenâzelere kalmış durumda. Onlar gelmişlerdi, bizler de hatırı sayılır bir sayıyla katıldık.
Her neyse, ayrı olarak, bize bunu yazmayı ilham eden diğer bir husus daha var ki, Recâi Amca da Göktuğ yeğenimiz gibi Sivas’ta rahmet-i Rahmân’a kavuşmuş. İşe bak! Ordu hastânelerinde yer olmadığı için sevk edilmiş, orada da vefat etmiş. 10 gün arayla, geçen asırdan, 50-60 yıl öncesi vefat etmiş iki bacının torunlarının, hiç ilgisiz şekliyle aynı uzak mekânda vefâtı, size göre de ilginç bir tevâfuk mudur acabâ, bilemiyoruz?
İŞTE EVLÂT, İŞTE DÜNYÂ; İŞTE ÇÂRE!
Bu arada, gazetemizin sâhibesi Deniz Hanım’ın annesinin de rahatsızlığını öğreniyoruz. Öte yandan, biraz da, yeğenimizi kaybetmenin acısından olsa gerek, daha önce iki ameliyat geçiren teyzesi kız kardeşim de tekrar rahatsız. Şu an îtibârıyle bir haftadır enfeksiyondan hastânede yatıyor.
Bu vesîleyle, Yüce Mevlâ’dan, Deniz Hanımın annesi ve Ayşe Bacım gibi cümle hastalarımıza âcil şifâlar dilerken, can yavrularını 29 yaşında ebediyete uğurlayan Bahtiyar ve Neşe kardeşlerimize, yeğenlerim Sâlih ve Şeydâ’ya, büyüklere, küçüklere, diğer sülâle efrâdına, yakınlarına, böyle acı kayıplar yaşayan, şehitler veren, ülkemizin diğer tüm bağrı yanıklarına, peygamberî nitelikte sabr-ı cemîller niyâz ediyoruz.
Şâir diyor ya;
ÖLECEĞİZ; MÜJDELER OLSUN, MÜJDELER OLSUN;
ÖLÜMÜ DE ÖLDÜREN RABB’E SECDELER OLSUN!...
Değerli okurlar. Dünyâdaki ayrılıkların sebebi ölüm elbette ama, tek çâresi de yine ölüm! Yâni cennet. Cenâzede de ifâde edildiği gibi, evlât acısının karşılığı ne olabilir, o boşluğu ne doldurabilir? Meselâ bir anne-babaya, “İŞTE EVLAT, İŞTE TÜM DÜNYÂNIN VARLIĞI” denilse, anne-baba tereddütsüz EVLÂT der. O zaman bu boşluğu ne doldurabilir? Ancak ve ancak; CENNET! O zaman, sabırla ona çalışacağız. Ona çalışınca dünyâ da cennet olacak zâten. Rabbimiz cümleyi, buna muvaffak kılsın inşâllâh.
ÖLÜM'DEN RAMAZAN'A, ATEŞ'TEN CENNET'E...
Sevgili dostlar; buradan ilhamla şuraya da geliyoruz ki;
GİDECEĞİZ; MÜJDELER OLSUN, MÜJDELER OLSUN;
CEHENNEMİ DE YAKAN RABB’E SECDELER OLSUN!...
Buraya, nereden ve nasıl geliyoruz? Bakınız, Ramazan “YAKICI ATEŞ” demek. Yâni günâhları yakıp yok eden demek. Değil mi ki Ramazan, Efendimizin (SAV) ifâdesiyle EVVELİ RAHMET, ORTASI MAĞFİRET, SONU CEHENNEMDEN KURTULUŞTUR; o zaman, Ramazan’ı veren Rabb’e ne kadar çok şükr’etsek az değil mi?
Ve diyoruz; tüm hayâtımızı Ramazan’dan aldığımız dersler ve alışkanlıklarla berâber sürdürüp, onun da finâlini ODDAN NECAT olarak yapsak da bu dünyâda ayrıldıklarımızla Firdevs cennetlerinde buluşsak güzeller güzeli bir sonuç ve de ebedî bir vuslat olmaz mı?
Yüce Mevlâ’nın, hepimize nasîp etmesi niyâzıyla Ramazan’ınızı tebrik ediyor, uzun yıllar, daha nicesine sıhhat, âfiyet ve selâmetlerle erişmemiz temennîsiyle cümleye sonsuz sevgiler, saygılar ve de bitimsiz mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…