Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ESKİ GÜNLER'E SELÂM, İBRÂHİM AMCA'YA DUÂ...

Ramazandı, seçimdi derken işte fındık mevsimi gelip dayandı. Artık köylere daha çok gidiyoruz. Malum, fındık hazırlıkları. Bahçelerde, evde, harmanlarda temizlikler yapılıyor. Her tarafta motor sesleri. Ama sadece bu değil. İlkbahar ve yazla birlikte, özellikle Ramazanla ara verilen düğün ve dâvetler var. Hastalarımız var. Hele hele şu sıra cenâzeler de düğünlerden geri kalmıyor. Rabbimiz ölenlere de, kalanlara da rahmet ve de merhametiyle muâmele eylesin inşâllâh. Hepimiz, neylersek neyleyelim, hangi konum ve durumda, mevkî ve de makamda olursak olalım, sonuçta, hep o duâlarda geçen, birer âciz “muhtaac-ı ilâ rahmet-i Mevlâ” kullarız. Rabbimiz bizleri engin af ve mağfiretinden, lütf u ihsânından mahrum kalanlardan eylemesin inşâllâh. Âmin. Bu bağlamda, geçtiğimiz 1 Temmuz Pazar günü Fındıklı’daydık. Topçuoğlu İbrâhim Amca vefat etmişti. Yıllardır yatağa bağlıydı. Ölümünü duyunca yüreğimizin cız ettiği insanlardandı. Onu hep güler yüzü, tatlı dili, hoş sohbetiyle hatırlıyorum. Bizim yetiştiğimiz çağlar yoksulluk kadar anlaşmazlık, niza, tavuk, cücük, dal, ocak, meyve gibi ufak tefek sebeplerden dövüş, kavgaların da hiç eksik olmadığı dönemlerdi. İşler güçler de çoktu. Hayvan bakmayan ev yoktu. Fındık bahçesinden çok mısır tarlaları vardı. Yazda, kışda, güzde; ne zaman olursa olsun her mevsimin, her günün kendine has işleri olurdu. Çelik çocuk dâhil, her yaşta insana göre dâimâ işler vardı. Avaralık diye bir şey yoktu. Meşgale hiç tükenmezdi. Şİmdiki gibi araçlar gereçler de gelişmemişti. Meselâ en basitinden otu diyelim, bizim çocukluğumuzda orakla biçilirdi. Sonra kirinti, tırpan falan derken şimdi motorlarla biçiliyor. Meselâ, fındık tırmıkla dövülerek çec hâle getirilmeye çalışılıyordu. Kalanlar da dağ gibi yığılıp imece usûlüyle ve elle ayıklanıyordu. Bir düşünün bakalım, işlerin bolluğunu, süresini, bitmezliğini.  Sizin anlayacağınız, şöyle bir rahat oturma, neredeyse oh deyip nefes alma diye bir şey yoktu o zamanlar. Dolayısıyla, yorgunluklar, argınlıklar, gerginlikler hep sürer giderdi. Gülmeye zaman ve zemin yoktu gibi bir şey bu anlamda. İşte o günlerden hatırladığımız, bize yüzü güneş gibi ışıyanlardan birisiydi İbrahim Amca. Mekânı cennet olsun. Rahmetli babamla da muhabbetleri iyiydi. Şoförlükten öte dostlukları vardı. Aynı zamanda babamın kaynının kaynı oluyordu. İlkokul sonrası, 60’lı yılların sonları eğitimimize çarşıda devam ettik. Onu Ulubey durağının oralarda çok görürdüm. Bize çok sevecen davranırdı. Güven veren, sâdece yüzü değil, içi de gülen bir insandı. Cenâzeden dönerken annem, onların, hanımı Güllü yengeyle berâber Fındıklı’dan Eymür’e yürüme olarak gelip bir gece misafir kaldıklarını, kendilerinin de bir defasında aynı şekilde misafir gidip kaldıklarını ifâde etti. Hattâ dedi, sen kucağımdaydın, oraya bir daha gittik ama neydi hatırlamıyorum dedi. O günler böyle gitmeli, kalmalı misafirlikler olurdu. Rabbimiz cümleye , hayırlı, hatırlı güzel dostluklar , samîmî, arkadaşlıklar kurmayı, Allâh için maddî-mânevî yardımlaşmayı ve de sonsuz hayâtta da Efendimizin (SAV) sohbetlerinde buluşmayı nasîp eylesin. Âmin. İbrahim Amca inşâllâh babası Hakkı Amca ve annesi Hanım teyzeye kavuştu. Çocukları Yaşar, Özer, Özkan, Birgül ve Hakkı kardeşler başta olmak üzere kendi kardeşlerine, Hüseyin Dayımızın hanımı olan kardeşi Nîmet Yengeye, onun çocukları olan başta Ferhat ve Mustafa Yüksel kuzenlerimize, merhumun torunlarına, yeğenlerine ve tüm yakın ve sevenlerine sabırlar diliyoruz. Mevlâ cümlemizin ölmüşlerine rahmet, bizlere de merhamet eylesin diyor hepinize fındık öncesi hazırlık çalışmalarınızda ve tüm işlerinizde başarılar diliyor sevgi ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 06 July 2018 - Friday

ESKİ GÜNLER'E SELÂM, İBRÂHİM AMCA'YA DUÂ...

Ramazandı, seçimdi derken işte fındık mevsimi gelip dayandı. Artık köylere daha çok gidiyoruz. Malum, fındık hazırlıkları. Bahçelerde, evde, harmanlarda temizlikler yapılıyor. Her tarafta motor sesleri. Ama sadece bu değil. İlkbahar ve yazla birlikte, özellikle Ramazanla ara verilen düğün ve dâvetler var. Hastalarımız var. Hele hele şu sıra cenâzeler de düğünlerden geri kalmıyor. Rabbimiz ölenlere de, kalanlara da rahmet ve de merhametiyle muâmele eylesin inşâllâh. Hepimiz, neylersek neyleyelim, hangi konum ve durumda, mevkî ve de makamda olursak olalım, sonuçta, hep o duâlarda geçen, birer âciz “muhtaac-ı ilâ rahmet-i Mevlâ” kullarız. Rabbimiz bizleri engin af ve mağfiretinden, lütf u ihsânından mahrum kalanlardan eylemesin inşâllâh. Âmin.

Bu bağlamda, geçtiğimiz 1 Temmuz Pazar günü Fındıklı’daydık. Topçuoğlu İbrâhim Amca vefat etmişti. Yıllardır yatağa bağlıydı. Ölümünü duyunca yüreğimizin cız ettiği insanlardandı. Onu hep güler yüzü, tatlı dili, hoş sohbetiyle hatırlıyorum. Bizim yetiştiğimiz çağlar yoksulluk kadar anlaşmazlık, niza, tavuk, cücük, dal, ocak, meyve gibi ufak tefek sebeplerden dövüş, kavgaların da hiç eksik olmadığı dönemlerdi. İşler güçler de çoktu. Hayvan bakmayan ev yoktu. Fındık bahçesinden çok mısır tarlaları vardı. Yazda, kışda, güzde; ne zaman olursa olsun her mevsimin, her günün kendine has işleri olurdu. Çelik çocuk dâhil, her yaşta insana göre dâimâ işler vardı. Avaralık diye bir şey yoktu. Meşgale hiç tükenmezdi. Şİmdiki gibi araçlar gereçler de gelişmemişti. Meselâ en basitinden otu diyelim, bizim çocukluğumuzda orakla biçilirdi. Sonra kirinti, tırpan falan derken şimdi motorlarla biçiliyor.

Meselâ, fındık tırmıkla dövülerek çec hâle getirilmeye çalışılıyordu. Kalanlar da dağ gibi yığılıp imece usûlüyle ve elle ayıklanıyordu. Bir düşünün bakalım, işlerin bolluğunu, süresini, bitmezliğini. 

Sizin anlayacağınız, şöyle bir rahat oturma, neredeyse oh deyip nefes alma diye bir şey yoktu o zamanlar. Dolayısıyla, yorgunluklar, argınlıklar, gerginlikler hep sürer giderdi. Gülmeye zaman ve zemin yoktu gibi bir şey bu anlamda.

İşte o günlerden hatırladığımız, bize yüzü güneş gibi ışıyanlardan birisiydi İbrahim Amca. Mekânı cennet olsun. Rahmetli babamla da muhabbetleri iyiydi. Şoförlükten öte dostlukları vardı. Aynı zamanda babamın kaynının kaynı oluyordu. İlkokul sonrası, 60’lı yılların sonları eğitimimize çarşıda devam ettik. Onu Ulubey durağının oralarda çok görürdüm. Bize çok sevecen davranırdı. Güven veren, sâdece yüzü değil, içi de gülen bir insandı.

Cenâzeden dönerken annem, onların, hanımı Güllü yengeyle berâber Fındıklı’dan Eymür’e yürüme olarak gelip bir gece misafir kaldıklarını, kendilerinin de bir defasında aynı şekilde misafir gidip kaldıklarını ifâde etti. Hattâ dedi, sen kucağımdaydın, oraya bir daha gittik ama neydi hatırlamıyorum dedi. O günler böyle gitmeli, kalmalı misafirlikler olurdu. Rabbimiz cümleye , hayırlı, hatırlı güzel dostluklar , samîmî, arkadaşlıklar kurmayı, Allâh için maddî-mânevî yardımlaşmayı ve de sonsuz hayâtta da Efendimizin (SAV) sohbetlerinde buluşmayı nasîp eylesin. Âmin.

İbrahim Amca inşâllâh babası Hakkı Amca ve annesi Hanım teyzeye kavuştu. Çocukları Yaşar, Özer, Özkan, Birgül ve Hakkı kardeşler başta olmak üzere kendi kardeşlerine, Hüseyin Dayımızın hanımı olan kardeşi Nîmet Yengeye, onun çocukları olan başta Ferhat ve Mustafa Yüksel kuzenlerimize, merhumun torunlarına, yeğenlerine ve tüm yakın ve sevenlerine sabırlar diliyoruz. Mevlâ cümlemizin ölmüşlerine rahmet, bizlere de merhamet eylesin diyor hepinize fındık öncesi hazırlık çalışmalarınızda ve tüm işlerinizde başarılar diliyor sevgi ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.