bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ÇINAR'LA KENAR ARASINDA, SEÇİM…

Ne kadar güzel bir ülkedeyiz değil mi? Ya da, farkında mıyız böyle olduğunun?  Soru biraz garip gibi oldu, ama kusura bakmayın; insan çoğu defâ içinde bulunduğu nîmetlerin farkında olamayabiliyor da ondan böyle bir soruya, -tâbiri câizse- cür’et etmişizdir. Yoksa normâlde, herkes için ülkesi güzeldir mutlakâ. Bundan dolayı, sormak da abes gibi duruyor ilk bakışta. Ama, hani ne derler; güzelin de güzeli vardır. Bizimkisi de bu anlamda bir soru ve burası da böyle bir ülke işte. Hele, Anadolu deyince, insanın gönlü kan bağlıyor, duyguları coşup, hayâlleri bereketleniyor. Bunu söylemeye çalıştık aslında. Buraya kadar her şey normâl de, bundan sonra işler karışıyor ne yazık ki. Çünkü, işte tam da bu sebepten dolayı, şarktan garba, kuzeyden güneye herkesin gözü onda. Târih boyunca böyle olmuş. Gelecekte de hep böyle olacak. Çünkü ülkemiz, başta bir defâ, doğal güzelliği yanında, stratejik ve coğrafî anlamda da dünyânın tam merkezinde. Napolyon’a atfedilen bir söz var ya; DÜNYÂ TEK DEVLET OLSAYDI, ONUN BAŞKENTİ İSTANBUL OLURDU diye. AYASOFYA ve SİYÂSET Evet, aynen öyle. Nitekim, Osmanlı’ya kadar da bu hep böyle olmuş. Batılılar bunu yaşadılar, biliyorlar ve de bugün de bunun farkındalar. Onların millî bilinçlerinin ve de siyâsî düşüncelerinin arka plânında bu temel kabul var. Ayasofya’nın Osmanlı sonrası ibâdete kapanması, bu dış bilincin, kırpa kırpa budanarak, çizgilerle sınırlandırılmış toprakların yöneticilerine dikte ettirilmiş iç yansımasıdır. Ayasofya müze olarak devam ettiği sürece, bu mantalitenin geçerliliğini koruyor olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunun için millet, ZİNCİRLER KIRILSIN, AYASOFYA AÇILSIN der, ama Ayasofya bir türlü açılmaz, açılamaz. Çünkü hâlâ aşılamayan şeyler vardır, kırılamayan zincirler vardır. Bunun için çabalayan oluşumlar, bir şekilde çökertilmeye, îtibarsızlaştırılmaya, halkın gözünden düşürülmeye çalışılır. Bugün, bu düşünceleri taşıyan insanların yoğunlaştığı ve iktidarı elde ettiği bir siyâsî parti vardır; Ak Parti. Elhamdülillâh, temellerimizden beslenen düşünceler bu gün revaç bulmuş, yönetimlere gelmiş, ülke de bu bağlamda bir yerlere taşınmış. Bu eksende, millî-mânevî kazanımlar elde edilmiş. Zincirler zorlanmaya başlamış. ABDÜLHAMİD DEVRİ GİBİ... Ak Parti aleyhine koparılan fırtınalar, gerçekleştirilen oluşum ve ittifaklar; kim ne derse desin, -kiminin, ne kadar iyi niyetli olduğu düşünülürse düşünülsün,- sonuçta, iç değerleri yükselten AKLARA ve milletin bir, hattâ iki asır sonrası yakaladığını söyleyebileceğimiz bir fırsata karşı, kırılmaya yüz tutan dış KARALAR zincirine, en azından kaynak yapmak sûretiyle desteklemek anlamına gelecektir. Kusura bakmazsanız, durumu Abdülhamit Dönemi’ne benzeteceğiz. O zaman, çoğu batı destekli, jöntürk eksenli, Ermeni ve Yahûdî menşe’li propagandalarla, Sultan önce gözden düşürüldü, sonra da iktidardan. Eşitlik, Özgürlük gibi mâsum sloganlara her kes kapıldı, aldandı. Önceleri Mehmet Âkif ve Saîd-i Nursî gibi münevverler de bu söylemlerin etkisinde kalarak, gûyâ İSTİBDAD’ın zıddına olarak muhâlif duygulara kapılıp, muhâlefete sıcak baktılar. Ama, sonuçta ne oldu? Koca bir imparatorluk elden gitti. Peki, bunun telâfîsi mümkün mü? Çok hayıflananlar oldu, Filozof Rızâ Tevfik gibi, ABDÜLHAMİDİN RÛHÂNİYETİNDEN İSTİMDÂD dileyenler oldu ama, hâlâ ortada bir şey yok. Baba gitti, herkes yetim. Balkanlardan Kafkaslara, Afrika’dan, Avusturalya’ya, biz de dâhil tüm Türk illeri ve de İslâm coğrafyası, kendi zâlim ve şeytanlarıyla, çoğu da kardeşleriyle cedelleşiyor. Çünkü, onları ayıracak, bir şamar ona, bir şamar ötekine atarak hadlerini bildirip kucaklaştıracak büyük yok. Çektiğimiz sıkıntıların bütünü bundan. Şimdi tekrar toparlanmaya çalışıyoruz. Mücâdele bu. Şu parti, bu parti, sizin örgüt, bizim örgütten öte, bana sorarsanız, ORTADA BİR KURTULUŞ SAVAŞI VAR. Devam ediyor yâni o süreç. Amerika’daki gazeteler bizim seçimimizle neden bu kadar ilgileniyor? Batıya ne, burada kimin kazanacağından?   CNN TÜRK, TÜRK'DEN YANA MI? İsrâil, Hakan Fidan’dan niçin rahatsız olup, neden aleyhte beyanat verme ihtiyâcı duymuştu? Bizim, en mahrem olmamız gereken kuruluşla onun ne alâkası vardı? Ama, iş öyle değil. Türkiye’nin yavaş yavaş aklı başına geliyor. Bundan tüm şer güçler rahatsız. Onun için, bu iktidara muhâlif her harekete destek verip sıcak bakıyorlar. CNN TÜRK gibi, sâdece, o da, kendini kamufle etmek adına adı TÜRK olan kimi kanalların, aslında kürtten çok, ermeni hareketi olduğunu, aklı başında otoritelerin kabul ettiği bir HDP’yi ön plâna çıkarıp propagandasını yapması ne anlama geliyor? 7 Hazîran’da sandığa gidiyoruz. Ülkemiz büyük bir yol ayrımında. Ya, KARA propagandaların etkisinde kalıp KENAR ülke diyecek, ya da târihinin, coğrafyasının, kâlbinin ve de vicdânın sesini dinleyip ÇINAR ÜLKE diyecek. AK PARTİ'NİN HAYÂLLERİ... Takdir, elbetteki aziz milletimizin. Ama, şu kadarını söyleyelim ki, hayâl olarak bile değerlendirilse de, Ak Parti’nin hayâlleri, ötekilerinin gerçeklerinden daha heyecan verici gibi geliyor bana. Sevgili okurlar. Bu vâdîde, sandık öncesi son söz olarak, tüm dara düşenlerin, yetimlerin, yoksulların, çâresizlerin sığınağı olan ÇINAR ÜLKE’den yana olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Kendi halkına bile çâre üretemeyen, zayıf, cılız, çâresiz, kendi içine sıkışmış, debelenip duran, hayâlleri olmayan, kısır döngü içerisindeki KENAR ÜLKE’den değil. Seçim, Ordumuz, yurdumuz, milletimiz, memleketimiz, kardeş coğrafyalarımız ve de hayâllerimizle gerçeklerimiz için şimdiden hayırlı olsun, gönüllerimiz sonsuz sevinçler, neşeler ve de mutluluklarla dolsun  ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 05 Haziran 2015 - Cuma

ÇINAR'LA KENAR ARASINDA, SEÇİM…

Ne kadar güzel bir ülkedeyiz değil mi? Ya da, farkında mıyız böyle olduğunun?  Soru biraz garip gibi oldu, ama kusura bakmayın; insan çoğu defâ içinde bulunduğu nîmetlerin farkında olamayabiliyor da ondan böyle bir soruya, -tâbiri câizse- cür’et etmişizdir. Yoksa normâlde, herkes için ülkesi güzeldir mutlakâ. Bundan dolayı, sormak da abes gibi duruyor ilk bakışta.

Ama, hani ne derler; güzelin de güzeli vardır. Bizimkisi de bu anlamda bir soru ve burası da böyle bir ülke işte. Hele, Anadolu deyince, insanın gönlü kan bağlıyor, duyguları coşup, hayâlleri bereketleniyor. Bunu söylemeye çalıştık aslında.

Buraya kadar her şey normâl de, bundan sonra işler karışıyor ne yazık ki. Çünkü, işte tam da bu sebepten dolayı, şarktan garba, kuzeyden güneye herkesin gözü onda.

Târih boyunca böyle olmuş. Gelecekte de hep böyle olacak. Çünkü ülkemiz, başta bir defâ, doğal güzelliği yanında, stratejik ve coğrafî anlamda da dünyânın tam merkezinde. Napolyon’a atfedilen bir söz var ya; DÜNYÂ TEK DEVLET OLSAYDI, ONUN BAŞKENTİ İSTANBUL OLURDU diye.

AYASOFYA ve SİYÂSET

Evet, aynen öyle. Nitekim, Osmanlı’ya kadar da bu hep böyle olmuş. Batılılar bunu yaşadılar, biliyorlar ve de bugün de bunun farkındalar. Onların millî bilinçlerinin ve de siyâsî düşüncelerinin arka plânında bu temel kabul var.

Ayasofya’nın Osmanlı sonrası ibâdete kapanması, bu dış bilincin, kırpa kırpa budanarak, çizgilerle sınırlandırılmış toprakların yöneticilerine dikte ettirilmiş iç yansımasıdır. Ayasofya müze olarak devam ettiği sürece, bu mantalitenin geçerliliğini koruyor olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Bunun için millet, ZİNCİRLER KIRILSIN, AYASOFYA AÇILSIN der, ama Ayasofya bir türlü açılmaz, açılamaz. Çünkü hâlâ aşılamayan şeyler vardır, kırılamayan zincirler vardır. Bunun için çabalayan oluşumlar, bir şekilde çökertilmeye, îtibarsızlaştırılmaya, halkın gözünden düşürülmeye çalışılır.

Bugün, bu düşünceleri taşıyan insanların yoğunlaştığı ve iktidarı elde ettiği bir siyâsî parti vardır; Ak Parti. Elhamdülillâh, temellerimizden beslenen düşünceler bu gün revaç bulmuş, yönetimlere gelmiş, ülke de bu bağlamda bir yerlere taşınmış. Bu eksende, millî-mânevî kazanımlar elde edilmiş. Zincirler zorlanmaya başlamış.

ABDÜLHAMİD DEVRİ GİBİ...

Ak Parti aleyhine koparılan fırtınalar, gerçekleştirilen oluşum ve ittifaklar; kim ne derse desin, -kiminin, ne kadar iyi niyetli olduğu düşünülürse düşünülsün,- sonuçta, iç değerleri yükselten AKLARA ve milletin bir, hattâ iki asır sonrası yakaladığını söyleyebileceğimiz bir fırsata karşı, kırılmaya yüz tutan dış KARALAR zincirine, en azından kaynak yapmak sûretiyle desteklemek anlamına gelecektir.

Kusura bakmazsanız, durumu Abdülhamit Dönemi’ne benzeteceğiz. O zaman, çoğu batı destekli, jöntürk eksenli, Ermeni ve Yahûdî menşe’li propagandalarla, Sultan önce gözden düşürüldü, sonra da iktidardan. Eşitlik, Özgürlük gibi mâsum sloganlara her kes kapıldı, aldandı. Önceleri Mehmet Âkif ve Saîd-i Nursî gibi münevverler de bu söylemlerin etkisinde kalarak, gûyâ İSTİBDAD’ın zıddına olarak muhâlif duygulara kapılıp, muhâlefete sıcak baktılar. Ama, sonuçta ne oldu? Koca bir imparatorluk elden gitti.

Peki, bunun telâfîsi mümkün mü? Çok hayıflananlar oldu, Filozof Rızâ Tevfik gibi, ABDÜLHAMİDİN RÛHÂNİYETİNDEN İSTİMDÂD dileyenler oldu ama, hâlâ ortada bir şey yok. Baba gitti, herkes yetim. Balkanlardan Kafkaslara, Afrika’dan, Avusturalya’ya, biz de dâhil tüm Türk illeri ve de İslâm coğrafyası, kendi zâlim ve şeytanlarıyla, çoğu da kardeşleriyle cedelleşiyor. Çünkü, onları ayıracak, bir şamar ona, bir şamar ötekine atarak hadlerini bildirip kucaklaştıracak büyük yok. Çektiğimiz sıkıntıların bütünü bundan.

Şimdi tekrar toparlanmaya çalışıyoruz. Mücâdele bu. Şu parti, bu parti, sizin örgüt, bizim örgütten öte, bana sorarsanız, ORTADA BİR KURTULUŞ SAVAŞI VAR. Devam ediyor yâni o süreç. Amerika’daki gazeteler bizim seçimimizle neden bu kadar ilgileniyor? Batıya ne, burada kimin kazanacağından?

 

CNN TÜRK, TÜRK'DEN YANA MI?

İsrâil, Hakan Fidan’dan niçin rahatsız olup, neden aleyhte beyanat verme ihtiyâcı duymuştu? Bizim, en mahrem olmamız gereken kuruluşla onun ne alâkası vardı? Ama, iş öyle değil. Türkiye’nin yavaş yavaş aklı başına geliyor. Bundan tüm şer güçler rahatsız. Onun için, bu iktidara muhâlif her harekete destek verip sıcak bakıyorlar.

CNN TÜRK gibi, sâdece, o da, kendini kamufle etmek adına adı TÜRK olan kimi kanalların, aslında kürtten çok, ermeni hareketi olduğunu, aklı başında otoritelerin kabul ettiği bir HDP’yi ön plâna çıkarıp propagandasını yapması ne anlama geliyor?

7 Hazîran’da sandığa gidiyoruz. Ülkemiz büyük bir yol ayrımında. Ya, KARA propagandaların etkisinde kalıp KENAR ülke diyecek, ya da târihinin, coğrafyasının, kâlbinin ve de vicdânın sesini dinleyip ÇINAR ÜLKE diyecek.

AK PARTİ'NİN HAYÂLLERİ...

Takdir, elbetteki aziz milletimizin. Ama, şu kadarını söyleyelim ki, hayâl olarak bile değerlendirilse de, Ak Parti’nin hayâlleri, ötekilerinin gerçeklerinden daha heyecan verici gibi geliyor bana.

Sevgili okurlar. Bu vâdîde, sandık öncesi son söz olarak, tüm dara düşenlerin, yetimlerin, yoksulların, çâresizlerin sığınağı olan ÇINAR ÜLKE’den yana olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Kendi halkına bile çâre üretemeyen, zayıf, cılız, çâresiz, kendi içine sıkışmış, debelenip duran, hayâlleri olmayan, kısır döngü içerisindeki KENAR ÜLKE’den değil.

Seçim, Ordumuz, yurdumuz, milletimiz, memleketimiz, kardeş coğrafyalarımız ve de hayâllerimizle gerçeklerimiz için şimdiden hayırlı olsun, gönüllerimiz sonsuz sevinçler, neşeler ve de mutluluklarla dolsun  ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.