Gitmediğimiz hafta yok belki neredeyse ama, sıra dışı gündemler sebebiyle ne zamandır köyleri yazamadık. Bu arada bahar geldi çattı. Her taraf çimen-çayır… Hoş geldi; safâlar, iyilikler, güzellikler getirdi. Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Âmin…
Tabiî, bu köşede zaman zaman yazdığımız, sizlerin de yakın çevrenizde örneklerini yaşadığınız gibi, komşularımızdan, akrabalarımızdan çok yakınlarımızı da ebediyete uğurladık geçtiğimiz kış. Bilvesîle, onların yerlerinin de sonsuz baharlar olmasını, bizleri onlarla sonsuz güzelliklerde buluşturmasını niyâz ediyoruz Yüce Mevlâ’dan.
Mâmâfih dileğimiz, doğa gibi ruhlarımızın da canlanıp, gönüllerimizin de bereketlenerek çiçek açması; ülkemiz olduğu kadar coğrafyamız ve dünyâmızın da daha bir sevgilerle çiçeklenerek, Allâh’ın lütfuyla, âhiretimizi de cennet yapacak bir keyfiyete ulaşması. İnşâllâh diyerek sâdede gelelim.
Şu sıralar köylerde müthiş faaliyet var. Bahçelemeler, çalı-çırpı yakmalar, kazmalar, bellemeler, fidan dikmeler, budamalar, kemrelemeler, yol açmalar vs. Özellikle, patpat dediğimiz araçlar oldukça faal.
Biz de, hem bahçeleme, hem harmanın öte ucundan bahçeye doğru yol açma, onun çevresini fidanlama gibi işler vesîlesiyle sık sık gittik-geldik geçtiğimiz haftalarda köye. Komşular ve akrabalarla fidan alışverişi yaptık. Çünkü ziraat fidanlarında uyum problemi olabiliyor. Bunun yıllarca örneklerini yaşadık.
ESKİ MEYVELER, YENİ FİDANLAR…
Bir de, köylerimizdeki o eski meyvelerin nesli tükeniyor. Buna biraz da fidancıdan fidan alıp dikme kolaylığı ya da merakı sebep oldu diyebiliriz. Biz oralara yönelmişken beride kendi ağaçlarımız kocayıp yıkıldı, geriye de eser kalmadı. Çarşıdan alınanlarda da umduğumuzu bulamadık.
Meselâ, çocukluğumuzun kemezen eriği, çatal erik, karabey elması, gümar elma, bal armudu gibi ilk akla gelen meyveleri nerede? İşte onlardan fidanlar arıyoruz. Eskiler, sessizce aramızdan ayrılıp gitmişler. Yerlerine olmak üzere, çarşılı fidanlarda yeni tadlar, bereketler, hattâ onları bir nevî küçümseyip de o vitrinlerde yâhutdaha güzellerini beklerken, hazır elimizdekileri de kaçırdık gibi.
Her neyse, inşâllâh temin ediyoruz, edeceğiz. Rabbimiz toprak dostluğu, arkadaşlığı ve gayretiyle berâber dünyânın da, âhiretin de meyvelerine ulaşmayı nasîp etsin bizlere. Gayret bizden, tewfîk Allâh’tan…
YOLA EVET, YOLSUZLUĞA HAYIR…
Köye gitmişken biraz da olan-bitenlerden konuşalım isterseniz. Önce bir güzel örneğe yer verelim. Geçtiğimiz Kasım ayında vefat eden komşumuz Nûri Özcan’ın oğulları, köy yolunun yerlerinin ortasından geçen kısmını (yaklaşık 300m) iki araba yan yana rahat geçebilecek şekilde tellerini iki yandan içeriye çekerek güzel bir harekete imza atmışlar. Kendilerini tebrik ediyor, herkese örnek olmasını diliyoruz.
Bir başka komşumuz da, -ismi lâzım değil- fındık fiyâtıyla evet-hayır’ı değerlendirmiş. Hiç ummadığım birisi. Ta çocukluktan bu yana biraz da fikriyatımız uyduğu için zaman zaman dertleştiğimiz bir isim. Sohbet arasında söz referanduma gelince; “Bakacağız, 3 ton fındığım depoda duruyor. 15 yaparlarsa, o zaman tamam. Yoksa yok!” şeklinde fikir beyan etmiş. Anlatan arkadaşla ismi de, yaşı da aynı olan bu komşumuzun bu mütâlaasına o da çok şaşırmış da bana anlatıyor.
İşte, fındık konsunun ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı. Biz bâzen latîfe şekliyle söylüyoruz ya, aslında bu bir gerçeğin ifâdesi. Vatandaş için fındık bir yana, neredeyse her şey bir yana. İşte çok somut bir örnek!
Burada kimin nereye, ne verdiğinden ziyâde vatandaşın tutumuna dikkât çekiyoruz. Muhâlefetin tezi doğru. Millet una, şekere, kömüre tav oluyor diye. Evet doğru, hükümet -üstüne lâzım olsa da olmasa da- verirse iyi. Helâl-haram da önemli olmayacak bu meyânda belki de. Ancak, bu komşumuz râyici biraz yükseltmiş, fındığın tonunda en az 5 bin istiyor. Öyle una, kepeğe râzı olacak cinsten değil. Demek ki, hayat standardı bayağı yükselmiş!
ÖNCE ALLÂH, SONRA MİLLET…
Evet-Hayır konusunda kararı millet verecek. Hepsine de saygılıyız. Zâten millet yanlış karara imza atmaz. Bu millet öte ede, beri ede, sabırla, metânetle bu günlere geldi. Yeri geldi sol dedi, yeri geldi sağ dedi; ama “sen sağ, ben selâmet” deyip hiçbir zaman vaz geçmedi. Hep ülkesine sâhip çıktı.
Sevgili dostlar! Bu ülkenin sâhibi önce Allâh, sonra millet. Efendimiz(SAV); “Benim ümmetim yanlışta ittifak etmez.” buyuruyor. ÂMENNÂ VE DE SADDAKNÂ; FÎ EMÂNİLLÂH WES’SELÂÂM…