Perşembe günü, buradan hatırı sayılır bir kalabalıkla, zaman zaman sözünü ettiğimiz Fatsa Gavraz’daki akrabalarımızdan Avni Serdaroğlu’nun cenâzesine gittik. Hattâ orada, bizimle berâber cenazeye katılan Necati CAFAROĞLU amcamızın, Salim Cafaroğlu adlı amcasının mezarını da gördük. Tabii, bizi oralarla akrabâ yapan büyük teyzemiz Şâdiye Hâtun’un kabrini de bulduk. Hepsine de fâtihalar okuduk.
Cuma günü namazın ardından Ordu MerkezKayadibi Köyü’ne çıktık. Gittiğimiz evdekiler her tarafı çeşit çeşit çiçeklerle donatmışlar. Harman kenarları, bahçe kıyıları, yol içleri, samanlık önleri, meyve dipleri, balkonlar. Onu ordan getirmişler, bunu buradan, bunu falancı vermiş, şunu falancı almış falan. İnsanlar toprak nîmetini en güzeliyle değerlendirmeye çalışıyorlar. Güzelliklere güzellik katıyorlar. Zâten yol boyu, köy köy, mahalle mahalle her taraf sebzelerle, meyvelerle, rengârenk yapraklarla bezeli. Benim memleketim dünyâ güzeli!
Pazar günü de Delikkaya üzerinden Arpaköy, Eymür gittik. Sonbaharın da ayrı güzellikleri var ki anlatılmaz. Havalar da güzel olunca bahçelerde âilece çalışanlar, kimi harmanlarda maç kuracak kadar bol çocuklarla köyler bayram-şenlik. Havayı müsâit bulup gurup olarak gelmiş olmalılar. Eski günlerin neşesini hatırlamamak elde değil. Nitekim, bizim Yusuf da, bir nevî zorla götürdüğümüz köyden gelmek istemedi. Komşu çocuklar vardı. Nice oyunlar oynadılar.
Daha çok da, annemin Kayadibi’ndekine benzer nitelikte çiçekliğinin biraz alt yanında, harmanın yola yakın tarafında yetişmiş sarı bir çiçek benim için zaman tüneli oldu. Ne yazık ki adını bilemiyorum. Sorduklarım da söyleyemedi. Ama, çocukluğumuzun küçük çiçekliklerinde mutlakâ bulunan ve bu mevsimde, okulların açılışıyla birlikte açan, hemen hemen her evin önünde bulunmasıyla, yol boyu bizi râyihalarıyla şenlendiren bu çiçeği koklar koklamaz sanki o günler yarım asır ötesinden benliğimi yokladı.
Sordum sarı çiçeğe; annen-baban var mıdır?
Çiçek eydür derviş baba; annem-babam topraktır…
Bu arada biz de meyveleri yokladık. Dallarda tek-tük, kurumuş ama lezzetli incirlere rasladık. Bir-kaç salkımcık da olsa mâcir üzümü bulabildik. Büyük hurmadan, ağaç denemeyecek bir fidanımız vardı. Yaklaşık 5 yıldır meyve veriyor. Bu sene çoktu. Ama, hem yükten hem de geçenki rüzgârlardan olacak iki yana ortadan yarılmış, büyük kısmı yerlerde. Mevsimi öylesine tamamlamasını beklemekten başka yapılacak şey yok. O hâliyle de görevini tamamlayacak gözüküyor.
SİYÂSETE GELİNCE…
Sizin anlayacağınız, memlekette her taraf bolluk-bereket, renk cümbüşü. Öte yandan siyâsette de heyecan dorukta. Aday adaylarının mürâcâtları sona erdi. Tümülkede olduğu gibi Ulubey’de de Ak Parti’nin Belediye başkan aday adayları belli oldu. İsimler şöyle:
Akif ATLI, Fahrettin TAŞ, İsa TÜRKCAN, Mehmet ÇELENK, Nurettin TOPÇUOĞLU, Ömer Faruk GÜNAY, Sayit GÜLTEPE, Sait İNAN, Şahin YILMAZ.
Şimdi temâyül süreci var. Top delegede. Dolayısıyla aday adaylarıyla delegeler arasında birden bire kırk yıllık dostluk havaları ve de muhabbet yarışı başlayacak. Bu işi önceden tanışarak, dolaşarak hâlletmiş olanlar varsa ne âlâ. Eğer yoksa, delege diyecektir; “Ne alâka?” RAMAZAN’DAN BAYRAM’A şiirinde, daha Eylül’ün başında, bir öngörü olarak şöyle ifâde etmeye çalışmıştık.Ordu, Ulubey; kestâne
Çiçekler kokar mestâne
Adaylar çok, hem dostâne
Geçip gitti bir Ramazan…
Akif Atlı gâyet emin
Sait, Ankara’dan temin
Ömer Faruk, toprak, zemin
Geçip gitti bir Ramazan…
Şimdi tam da buradayız. Görelim bakalım; toprakda, zeminde dolaşıp, ya da işi-gücü buralarda olup da halkla öteden beri iç içe kucaklaşanlar mı, yoksa bu zahmetlere gerek duymayıp suyu baştan, yâni yukardan bağlamakla işi halletmeyi yeğleyenler mi kazanacak?
Şunu söylemek gerekir ki, sonuçta aday adaylarının çoğunu tanıyoruz. Hepsi de bu yörenin insanı. İnşâllâh Ulubey için en güzeli olur. Hayrın nerede olduğunu da gerçek anlamda Allâh bilir. Aslında zâhir plânında, vatandaşın gönlünün yatışması adına en güzeli, seçimde bütün adaylar alfabetik sırayla yukardan aşağıya yazılıp tercih halka bırakılsa en güzeli olur da, onun da olma şansı yok.Ne yazık ki, elde bulunan bu.Bu aşamada söylenecekler bu kadar. Ümitsizliğe de gerek yok. Her şey herkesin gönlünce gitmese de, zoruna giden gözle görülür hoyratlıklar da olsa, sonuçta büyük şehirle adım atacak bir Ulubey kim gelirse gelsin eskisinden daha faal durumda olacaktır. Yeni Hicrî yılımız mübârek, seçim süreçlerimiz de hayırlı olsun diyerek bu günkü sözlerimizi de bağlıyor, sevgi ve saygılar sunuyoruz ves’selâm…