Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ÇARŞAMBA'DAN CUMA’YA, NURDAĞI'NDAN BURESYA'YA

Bu hafta da yine Altınordu Belediye Câmii’ndeyiz. Burası Cumâ Pazarı köşesi. Lâkin biz bu defâ, Çarşamba diyeceğiz. Hem zâten, Pazar deyince öncelikle Çarşamba günü gelmiyor mu aklımıza? Nitekim, şehrimizin ilk Pazar günü Çarşamba değil midir? Pazartesi, Cuma ve Cumartesi pazarları daha sonra ihdas edilmedi mi nüfus artışıyla bağlantılı olarak? Her neyse, o gün hep vâizleri görmeye alıştığımız kürsüde bu defâ, imâmet görevinde tevâfuk edegeldiğimiz hocamızın sohbetini dinlemek nasîp olmuş, ilk defâ dinlediğimizden mi nedir anlatış içerik ve tarzı dikkâtimizi çekmiş, çok güzel bulduğumuzu belirtmiştik. Geçtiğimiz Çarşamba içeri girdiğimizde, namaza daha 20-25 dakîka vardı. Recep Hoca kürsüde mikrofon, leptop düzenlemeleri yapıyor. Cüppeyi giyip sarıkla berâber kürsüye çıktı. HASBİHÂL Mİ, İLMİHÂL Mİ?... Kısa bir vaaz duâsıyla berâber direkt konuya girdi. O daha başlamadan, anlatacakları madde madde duvara yansıdı. Herkesin gözü kulağı orada. Konu gusül; farzları, sünnetleri, mekruhları, mendupları, pratik olarak, sünnet üzere alınışı, edebi-âdâbı, çıplak yıkanma, kıble durumu, oje, dövme, küpe, inşaat boyası, kınanın durumu, yıkanılması gereken hâl üzereyken, cünüplük, lohusalık, âdetliyken yapılamayacak şeyler vs. Peşpeşe sıralayıp kısa izahlarda bulundu. Çok güzel, madde madde, hem göze, hem kulağa hitap ederek anlattı. Bizim bunları burada sıralama durumumuz yok. Ancak, evlerimizde ilmihal kitaplarımızın olması gerektiği ve bunları arasıra karıştırmamızın, ibâdetlerimizin sıhhati noktasında ehemmiyet arz ettiğini hatırlatmadan geçip gitmenin bir vebâl olacağı açık. Rabbimiz cümlemizi, yaptığı her işi ne yaptığını bilerek ve de bilinçle yapanlardan eylesin inşâllâh. BURASI TEBRÎKE ŞÂYÂN... Hocamız, gelecek derslerde namazdan devam edileceğini, bu konularda hatırlatılması gereken çok durumlar olduğunu, eksiklerimizin bulunduğunu belirtti. “Görüyoruz ki, kimi yerlerde cemaat imama 2. 3. Rekâtta falan yetişiyor, ama imamla birlikte selâm verip bitiriyor. Hâlbuki böyle olmaz. 4’e tamamlamak gerekir. Bu ve benzeri durumları işleyeceğiz. İnşallah dinlerseniz istifâdeli olur.” Namazdan sonra hocamızı tebrik ettik. Ne güzel dedik, Allâh râzı olsun dedik. Biz de sohbet yapıyoruz zaman zaman ama genel konular üzerinde durup böyle özele indiğimiz olmuyor. Böylesi yapılması gerekli. İlmihâl bilgilerinde noksanlarımız çok. Namaz nasıl farzsa, onu en güzeliyle edâ etmek adına ya da geçerli ve hak katında makbul bir namaz için gerekli bilgilere sâhip olmak da o derece önemlidir. Dolayısıyla, bu anlatılanlar olmazsa olmaz bilgilerdir. Hocalarımızı tekrar tebrik ediyoruz. Aynı zamanda ilgiyle dinleyen cemaati de. Belki de burada böyle bir gelenek oluşmuş. Vakitten bayağı önce gelmeler bundan olmalı. O gün öğle namazında 500’e yakın cemaat vardı. Bir o kadar daha içerisi alabilir diyor arkadaşlar. Bir o kadar da koridorlarla berâber 1500 kişi aynı anda namaz kılabiliyorlarmış cumâ günleri burada. Şu kadarını söyleyelim ki, burası çok yeni olmasına rağmen, kısa sürede Ordu’daki en canlı ibâdet merkezleri arasındaki yerini almış durumda gördüğümüz kadarıyla. Bunda mekânın güzelliği ve de sıcaklığı kadar Recep Süzen ve Muhsin Altuntaş hocalarımız ve yardımcı stajyer genç arkadaşımızın sıcaklık, sempati, nezâket, görevlerini severek yapmaları ve samîmiyetlerinin de payı olduğu muhakkak. Rabbimiz dünyevî, hem de uhrevî bahtlarını açık eylesin. Âmin. UKKÂŞE, MUS'AB; YÛNUS EMRE... Geçen yazıda Recep Hoca’nın kul hakkı konusu bağlamında anlattığı Hz. Ukkâşe (ra) örneğine yer vermiştik. O’nun peygamber sevdalısı bir insan olduğu, bu sevgisinden dolayı Anadolu insanı, aziz milletimiz Peygâmber sevgisi yanında sahabe muhabbetini sonsuzlaştırmak adına çocuklarına bu isimlerden biri olarak ÖKKEŞ adını vermeyi de bir görev bildiğini vurgulamış, özellikle Güneydoğumuzda Maraş civârında bu isme çok raslandığını söylemiştik. Daha sonra edindiğimiz bilgilerde, Gaziantep'le Kahramanmaraş arasında bulunan Gaziantep'e bağlı, Maraş’a daha yakın Nurdağı ilçesine 7-8 km uzaklıkta Ökkeşiye mevkii ve burada bir tepe üzerinde aynı adla bir de türbe bulunduğunu öğrendik. Yalnız, burada bulunan kabirde Ukkâşe bin Mıhsan’aın yattığına dâir kesin bir bilgi yok. O zaman, başka dönemlerde yaşamış, adı Ukkaşe olan bir İslam büyüğüne âit olabilir mi sorusu akla geliyor. Yine de, Hz. Ukkaşe'nin adının burada bulunması çok önemlidir. Bu, sevginin ve de idealize etmenin, dolayısıyla, İslam yolunda atından inmeyen bir süvari, güzelliği ve yakışıklılığı ile ümmetin ikinci Mus'ab’ı, her hayırlı işin öncüsü olma adına gayret gösteren Sâbikûn-u evvelîn’den biri olan Ukkâşe Hazretlerinin  hâtırasını yaşatma gayretinin göstergesidir. Tıpkı, Yunus Emre’nin, Ünye dâhil, ülkemizin birçok yerinde, kabri olmasa da makâmının bulunması gibi. GAZÂMIZ MÜBÂREK; ŞİMDİ DUÂ GEREK... Özellikle şu günlerde, kutsallarımızın korunması, gönül coğrafyamızın kollanması, ümmete sancaktarlık ve de milletin bekâsı adına buralardan başlatılan harekât anlamlı olup, târihimiz bağlamında çok önemli bir adımdır. Devâmıyla berâber de, kem tâlihin kırılması, üzerimizdeki ölü toprağının kalkması meyânında oldukça kayda değer bir hamledir. Sözü bağlarken, çıktığımız bu kutsal yolda Milletçe gazâmız mübârek olsun, Yüce Mevlâmız, aziz miletimizin güzîde ordusunu karada, denizde, havada, her yerde mansûr ve de muzaffer eylesin inşâllâh diye niyâzlar ediyor, hepinize kâlbî sevgi ve de saygılarımızı sunuyoruz wes’selâm...
Ekleme Tarihi: 27 January 2018 - Saturday

ÇARŞAMBA'DAN CUMA’YA, NURDAĞI'NDAN BURESYA'YA

Bu hafta da yine Altınordu Belediye Câmii’ndeyiz. Burası Cumâ Pazarı köşesi. Lâkin biz bu defâ, Çarşamba diyeceğiz. Hem zâten, Pazar deyince öncelikle Çarşamba günü gelmiyor mu aklımıza? Nitekim, şehrimizin ilk Pazar günü Çarşamba değil midir? Pazartesi, Cuma ve Cumartesi pazarları daha sonra ihdas edilmedi mi nüfus artışıyla bağlantılı olarak?

Her neyse, o gün hep vâizleri görmeye alıştığımız kürsüde bu defâ, imâmet görevinde tevâfuk edegeldiğimiz hocamızın sohbetini dinlemek nasîp olmuş, ilk defâ dinlediğimizden mi nedir anlatış içerik ve tarzı dikkâtimizi çekmiş, çok güzel bulduğumuzu belirtmiştik.

Geçtiğimiz Çarşamba içeri girdiğimizde, namaza daha 20-25 dakîka vardı. Recep Hoca kürsüde mikrofon, leptop düzenlemeleri yapıyor. Cüppeyi giyip sarıkla berâber kürsüye çıktı.

HASBİHÂL Mİ, İLMİHÂL Mİ?...

Kısa bir vaaz duâsıyla berâber direkt konuya girdi. O daha başlamadan, anlatacakları madde madde duvara yansıdı. Herkesin gözü kulağı orada. Konu gusül; farzları, sünnetleri, mekruhları, mendupları, pratik olarak, sünnet üzere alınışı, edebi-âdâbı, çıplak yıkanma, kıble durumu, oje, dövme, küpe, inşaat boyası, kınanın durumu, yıkanılması gereken hâl üzereyken, cünüplük, lohusalık, âdetliyken yapılamayacak şeyler vs. Peşpeşe sıralayıp kısa izahlarda bulundu.

Çok güzel, madde madde, hem göze, hem kulağa hitap ederek anlattı. Bizim bunları burada sıralama durumumuz yok. Ancak, evlerimizde ilmihal kitaplarımızın olması gerektiği ve bunları arasıra karıştırmamızın, ibâdetlerimizin sıhhati noktasında ehemmiyet arz ettiğini hatırlatmadan geçip gitmenin bir vebâl olacağı açık. Rabbimiz cümlemizi, yaptığı her işi ne yaptığını bilerek ve de bilinçle yapanlardan eylesin inşâllâh.

BURASI TEBRÎKE ŞÂYÂN...

Hocamız, gelecek derslerde namazdan devam edileceğini, bu konularda hatırlatılması gereken çok durumlar olduğunu, eksiklerimizin bulunduğunu belirtti. “Görüyoruz ki, kimi yerlerde cemaat imama 2. 3. Rekâtta falan yetişiyor, ama imamla birlikte selâm verip bitiriyor. Hâlbuki böyle olmaz. 4’e tamamlamak gerekir. Bu ve benzeri durumları işleyeceğiz. İnşallah dinlerseniz istifâdeli olur.”

Namazdan sonra hocamızı tebrik ettik. Ne güzel dedik, Allâh râzı olsun dedik. Biz de sohbet yapıyoruz zaman zaman ama genel konular üzerinde durup böyle özele indiğimiz olmuyor. Böylesi yapılması gerekli. İlmihâl bilgilerinde noksanlarımız çok. Namaz nasıl farzsa, onu en güzeliyle edâ etmek adına ya da geçerli ve hak katında makbul bir namaz için gerekli bilgilere sâhip olmak da o derece önemlidir. Dolayısıyla, bu anlatılanlar olmazsa olmaz bilgilerdir. Hocalarımızı tekrar tebrik ediyoruz. Aynı zamanda ilgiyle dinleyen cemaati de. Belki de burada böyle bir gelenek oluşmuş. Vakitten bayağı önce gelmeler bundan olmalı.

O gün öğle namazında 500’e yakın cemaat vardı. Bir o kadar daha içerisi alabilir diyor arkadaşlar. Bir o kadar da koridorlarla berâber 1500 kişi aynı anda namaz kılabiliyorlarmış cumâ günleri burada.

Şu kadarını söyleyelim ki, burası çok yeni olmasına rağmen, kısa sürede Ordu’daki en canlı ibâdet merkezleri arasındaki yerini almış durumda gördüğümüz kadarıyla. Bunda mekânın güzelliği ve de sıcaklığı kadar Recep Süzen ve Muhsin Altuntaş hocalarımız ve yardımcı stajyer genç arkadaşımızın sıcaklık, sempati, nezâket, görevlerini severek yapmaları ve samîmiyetlerinin de payı olduğu muhakkak. Rabbimiz dünyevî, hem de uhrevî bahtlarını açık eylesin. Âmin.

UKKÂŞE, MUS'AB; YÛNUS EMRE...

Geçen yazıda Recep Hoca’nın kul hakkı konusu bağlamında anlattığı Hz. Ukkâşe (ra) örneğine yer vermiştik. O’nun peygamber sevdalısı bir insan olduğu, bu sevgisinden dolayı Anadolu insanı, aziz milletimiz Peygâmber sevgisi yanında sahabe muhabbetini sonsuzlaştırmak adına çocuklarına bu isimlerden biri olarak ÖKKEŞ adını vermeyi de bir görev bildiğini vurgulamış, özellikle Güneydoğumuzda Maraş civârında bu isme çok raslandığını söylemiştik.

Daha sonra edindiğimiz bilgilerde, Gaziantep'le Kahramanmaraş arasında bulunan Gaziantep'e bağlı, Maraş’a daha yakın Nurdağı ilçesine 7-8 km uzaklıkta Ökkeşiye mevkii ve burada bir tepe üzerinde aynı adla bir de türbe bulunduğunu öğrendik.

Yalnız, burada bulunan kabirde Ukkâşe bin Mıhsan’aın yattığına dâir kesin bir bilgi yok. O zaman, başka dönemlerde yaşamış, adı Ukkaşe olan bir İslam büyüğüne âit olabilir mi sorusu akla geliyor.

Yine de, Hz. Ukkaşe'nin adının burada bulunması çok önemlidir. Bu, sevginin ve de idealize etmenin, dolayısıyla, İslam yolunda atından inmeyen bir süvari, güzelliği ve yakışıklılığı ile ümmetin ikinci Mus'ab’ı, her hayırlı işin öncüsü olma adına gayret gösteren Sâbikûn-u evvelîn’den biri olan Ukkâşe Hazretlerinin  hâtırasını yaşatma gayretinin göstergesidir. Tıpkı, Yunus Emre’nin, Ünye dâhil, ülkemizin birçok yerinde, kabri olmasa da makâmının bulunması gibi.

GAZÂMIZ MÜBÂREK;

ŞİMDİ DUÂ GEREK...

Özellikle şu günlerde, kutsallarımızın korunması, gönül coğrafyamızın kollanması, ümmete sancaktarlık ve de milletin bekâsı adına buralardan başlatılan harekât anlamlı olup, târihimiz bağlamında çok önemli bir adımdır. Devâmıyla berâber de, kem tâlihin kırılması, üzerimizdeki ölü toprağının kalkması meyânında oldukça kayda değer bir hamledir.

Sözü bağlarken, çıktığımız bu kutsal yolda Milletçe gazâmız mübârek olsun, Yüce Mevlâmız, aziz miletimizin güzîde ordusunu karada, denizde, havada, her yerde mansûr ve de muzaffer eylesin inşâllâh diye niyâzlar ediyor, hepinize kâlbî sevgi ve de saygılarımızı sunuyoruz wes’selâm...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.