Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ADI GÜL SOYADI HANIMDI...

Birkaç gün önce hastanede ziyâretine gittiğimizde hiç te öyle gözükmüyordu. Yatağının üzerinde oturmuş hâliyle, canlı gözlerle karşıladı bizi. Her şey normâl gibiydi. Pazartesi akşam ezanına yakın saatlerde rûhunu teslim etmiş. Geç saatlerde, yeğeni Telat ÖNER Bey Kardeşimizin feys’inden aldık haberi. Sabahleyin de annemle berâber Turnasuyu’nun yolunu tuttuk. Gerek yayla, gerekse şehir olarak, kendimizi bildik bileli Gülhanım teyzelerle âilece hukûkumuz var. Büyüklerimiz daha önceden tanışıyorlar elbette ama biz özellikle 70’li yıllardan bu yana Gülhanım Teyze’yi, beyi, rahmetli Hasan Hoca Amcamızı, kimi İmam-Hatip Okulu’ndan arkadaşımız Ahmet, Osman, Zekeriya kardeşleri öteden beri tanıyoruz. Hasan Hocamız Yeni Mahalle Câmii’nde görev yapıyordu. Biz Köprübaşı ve YeniMahalle’de oturduğumuz yıllarda sık sık bu câmiye gelirdik. Onun okuyuş şekli hoşumuza giderdi. Tarzı Kâni Karaca’yı andırırdı.  Bir gün câmide, mihrapta tanımadığım birisi çok güzel bir Kur’an tilâveti yapıyordu. O zamanlar böyle şeyler nâdirdi. Şimdi nereye baksan bir hocayla, tilâvetle karşılaşabiliyorsun. Elindeki telefonda bile var. Sâdece Kur’an yayınlayan özel radyolar var çok şükür. Her neyse; herkes dikkât kesilmiş, can kulağıyla dinliyor. Hasan Hoca’nın oğlu dediler, İlâhiyâtçıymış dediler. O da hocaymış dediler. Sonra, kimi zaman Ankara’da karşılaştıklarımız oldu. O hep elinde bir şeyler okur, ya da incelerdi. Erzurum’dayken de zaman zaman haberleşiyor, çeşitli vesîlelerle buraya geldiklerinde görüşüyorduk. Bizim neslin Sâdık Ağabeyisi işte bu gün ilâhiyât profesörü ve dekan sıfatıyla annesinin tabutu başında boyun bükmüş, merhum babasının mesâi arkadaşı Yusuf Karataş’ın konuşmasını dinliyor.Hoca, hitâbına “Her canlı, ölümü tadar. Biz sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile deneyeceğiz;  sonra da hepiniz bize döndürüleceksiniz.” anlamındaki ENBİYÂ sûresinin 35. Âyetini okumak sûretiyle başladı. Sonra, yanık sesi ve ezan sevdâsı dolayısıyla Âşık lakâbıyla mâruf merhum Hasan Hoca’dan ve onun görev tutkusunu açıklayan örnek hâtıralarından söz etti. Bir anne-baba olarak hayırlı evlatlar yetiştirdiklerine vurgu yaptı. Burada, evladını özenerek yetiştirip onlara Kur’an öğreten anne babaların mükâfâtı bağlamında, Sevgili Peygamberimiz (SAV)in: “Kim Kur’an okur ve onunla amel ederse, kıyamet günü onun anne ve babasına, ışığı güneş aydınlığından daha parlak bir taç takılır ve yine onun anne ve babasına değeri dünyalara değişilmez iki elbise giydirilir. Onlar: ‘Bunlar bize niçin giydirildi?’ diye sorduklarında; kendilerine: ‘Çocuğunuzun Kur’an öğrenmesinden dolayı’ diye cevap verilir” (EBU DAVUD) hadîsinin önce metni, sonra da Türkçesini okudu. “Öyle inanıyor ve ümit ediyorum ki, inşâllâh böyle evlatlar yetiştiren bu annemiz beyiyle berâber bu elbiseyi giyenlerden olacaklardır inşâllâh” dedi ve eğer birkaç kelâm ya da kısa bir teşekkür konuşması yapmak isterlerse diyerek mikrofonu Sâdık Hoca Ağabey’e uzattı. Hocamız da, bu güzel ve anlamlı konuşma üzerine fazla söze hâcet olmamakla berâber bir iki söz etme isteğiyle söze başladı. Akıcı konuşmasında, sâdece benim annem değil sizler, bütün Anadolu anneleri böyledir, fedâkârdır, çilekeştir; bunun için cennet annelerin ayakları altındadır. Annem bize hep helâlinden kazanmayı, harama aslâ el uzatmamayı öğretmiş ve öğütlemiştir. Memleket ve dâvâ, böyle annelerin omuzlarında yükselmekteyken, bu gün annelerimize, kadınlara gösterilen aşağılayıcı muâmele onların hiç te hak ettiği bir şey değildir. Ülkemiz sizler gibi anneler oldukça dâimâ pâyidâr olacaktır. Benim annem üzerinde hiçbir hakkım söz konusu değildir. Onun bizim üzerimizdeki hakkı ise târif edilemez ve ödenemez. Katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, Rabbimizin hepimizin annelerine ve tüm mevtâlarımıza rahmetiyle muâmele eylemesini niyâz ediyorum diyerek sözlerini tamamladı. Ahmet ŞİMŞEK Hoca da, mikrofon kendisine verilince, duâ öncesi, merhum Hasan Hoca’yla birlikte görev yaparlarken, evinin uzak olması hasebiyle kendisini de Hasan Hocayla berâber mutlakâ yemeğe beklediğini, gelmezse bizzat gelip götürdüğünü, onu evlatlarından ayırmadığını, o bize çok ikramlarda bulundu, Rabbimiz de ona ikramda bulunsun niyâzıyla duâya başladı. Mevtâ, duânın ve de içten, canlı âminlerin ardından omuzlarda, yolun hemen karşısındaki câmiye götürüldü. Yine Yusuf Hoca’nın kıldırdığı öğle namazının ardından cenâzenin imâmetini merhûmenin oğlu Sâdık Hoca yaptı. ODÜ Rektörü başta olmak üzere ilâhiyât ağırlıklı akademisyenler, eğitim ve diyânet câmiasından çok sayıda bürokrat ve personel yanında kalabalık vatandaş topluluğunun katıldığı merâsimden sonra cenâze defnedilmek üzere 3 km. kadar içerdeki âile kabristanlığına götürüldü.  90 yaşında vefat eden güler yüzlü, tatlı dilli, ganî gönüllü, sıcak kanlı, insan canlısı, beyiyle berâber tüm bu özelliklerini âdetâ evlatlarına da yansıtmış, ismiyle müsemmâ, adı GÜL, soyadı HANIM Teyzemiz çocuklarının, yeğenlerinin, torunlarının, diğer yakınları ve sevenlerinin kimi aşikâre, sicim sicim yanaklardan süzülen, kimi içe dökülen,  sessiz gözyaşları arasında, şâirin âsûde bahar ülkesi diye nitelediği ebediyet iklîmine tevdî edildi. Kendisinden 30 yıl önce burayı mekân tutan eşi Âşık Hasan’ın kabri yanına. Başta GÜLHANIM TEYZE ve bu kabristanlıkta yatan dindaşlarımız olmak üzere cümle ölmüş ve öleceklerimizin, orada Sâdık Ağabey’in Fâtiha’dan sonra okuduğu ELİF-LÂM-MÎM sayfasının son âyetinin bitiş kısmında yer alan; “ONLAR Kİ RABLERİNDEN BİR HİDÂYET ÜZEREDİRLER VE ONLAR Kİ, (EBEDÎ) KURTULUŞA ERENLERİN TÂ KENDİLERİDİR!” sırrına mazhar olmaları niyâzıyla merhûme teyzemize Mevlâ’dan ganî rahmetler, geride kalanlarına da sabr-ı cemîller diler, sizleri Hasan Amcamızın mezar taşında yazanlarla baş başa bırakırken cümleye sevgiler, saygılar ve de sevdikleriyle birlikte ulaşacakları sonsuz mutluluk temennîlerimizi sunarız ves’selâm… Hacı Halil Oğlu Hâfız Âşık Hasan KILIÇ D:1928 - Ö: 6.3.1988 DÜNYÂDA YÜCE OLSA DA ŞÂNIN NİHÂYET İKİ TAŞ OLUR NİŞANIN
Ekleme Tarihi: 11 October 2018 - Thursday

ADI GÜL SOYADI HANIMDI...

Birkaç gün önce hastanede ziyâretine gittiğimizde hiç te öyle gözükmüyordu. Yatağının üzerinde oturmuş hâliyle, canlı gözlerle karşıladı bizi. Her şey normâl gibiydi. Pazartesi akşam ezanına yakın saatlerde rûhunu teslim etmiş. Geç saatlerde, yeğeni Telat ÖNER Bey Kardeşimizin feys’inden aldık haberi. Sabahleyin de annemle berâber Turnasuyu’nun yolunu tuttuk.

Gerek yayla, gerekse şehir olarak, kendimizi bildik bileli Gülhanım teyzelerle âilece hukûkumuz var. Büyüklerimiz daha önceden tanışıyorlar elbette ama biz özellikle 70’li yıllardan bu yana Gülhanım Teyze’yi, beyi, rahmetli Hasan Hoca Amcamızı, kimi İmam-Hatip Okulu’ndan arkadaşımız Ahmet, Osman, Zekeriya kardeşleri öteden beri tanıyoruz. Hasan Hocamız Yeni Mahalle Câmii’nde görev yapıyordu. Biz Köprübaşı ve YeniMahalle’de oturduğumuz yıllarda sık sık bu câmiye gelirdik. Onun okuyuş şekli hoşumuza giderdi. Tarzı Kâni Karaca’yı andırırdı. 

Bir gün câmide, mihrapta tanımadığım birisi çok güzel bir Kur’an tilâveti yapıyordu. O zamanlar böyle şeyler nâdirdi. Şimdi nereye baksan bir hocayla, tilâvetle karşılaşabiliyorsun. Elindeki telefonda bile var. Sâdece Kur’an yayınlayan özel radyolar var çok şükür.

Her neyse; herkes dikkât kesilmiş, can kulağıyla dinliyor. Hasan Hoca’nın oğlu dediler, İlâhiyâtçıymış dediler. O da hocaymış dediler. Sonra, kimi zaman Ankara’da karşılaştıklarımız oldu. O hep elinde bir şeyler okur, ya da incelerdi. Erzurum’dayken de zaman zaman haberleşiyor, çeşitli vesîlelerle buraya geldiklerinde görüşüyorduk.

Bizim neslin Sâdık Ağabeyisi işte bu gün ilâhiyât profesörü ve dekan sıfatıyla annesinin tabutu başında boyun bükmüş, merhum babasının mesâi arkadaşı Yusuf Karataş’ın konuşmasını dinliyor.Hoca, hitâbına “Her canlı, ölümü tadar. Biz sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile deneyeceğiz sonra da hepiniz bize döndürüleceksiniz.” anlamındaki ENBİYÂ sûresinin 35. Âyetini okumak sûretiyle başladı. Sonra, yanık sesi ve ezan sevdâsı dolayısıyla Âşık lakâbıyla mâruf merhum Hasan Hoca’dan ve onun görev tutkusunu açıklayan örnek hâtıralarından söz etti. Bir anne-baba olarak hayırlı evlatlar yetiştirdiklerine vurgu yaptı.

Burada, evladını özenerek yetiştirip onlara Kur’an öğreten anne babaların mükâfâtı bağlamında, Sevgili Peygamberimiz (SAV)in: “Kim Kur’an okur ve onunla amel ederse, kıyamet günü onun anne ve babasına, ışığı güneş aydınlığından daha parlak bir taç takılır ve yine onun anne ve babasına değeri dünyalara değişilmez iki elbise giydirilir. Onlar: ‘Bunlar bize niçin giydirildi?’ diye sorduklarında; kendilerine: ‘Çocuğunuzun Kur’an öğrenmesinden dolayı’ diye cevap verilir” (EBU DAVUD) hadîsinin önce metni, sonra da Türkçesini okudu.

“Öyle inanıyor ve ümit ediyorum ki, inşâllâh böyle evlatlar yetiştiren bu annemiz beyiyle berâber bu elbiseyi giyenlerden olacaklardır inşâllâh” dedi ve eğer birkaç kelâm ya da kısa bir teşekkür konuşması yapmak isterlerse diyerek mikrofonu Sâdık Hoca Ağabey’e uzattı.

Hocamız da, bu güzel ve anlamlı konuşma üzerine fazla söze hâcet olmamakla berâber bir iki söz etme isteğiyle söze başladı. Akıcı konuşmasında, sâdece benim annem değil sizler, bütün Anadolu anneleri böyledir, fedâkârdır, çilekeştir; bunun için cennet annelerin ayakları altındadır. Annem bize hep helâlinden kazanmayı, harama aslâ el uzatmamayı öğretmiş ve öğütlemiştir. Memleket ve dâvâ, böyle annelerin omuzlarında yükselmekteyken, bu gün annelerimize, kadınlara gösterilen aşağılayıcı muâmele onların hiç te hak ettiği bir şey değildir. Ülkemiz sizler gibi anneler oldukça dâimâ pâyidâr olacaktır. Benim annem üzerinde hiçbir hakkım söz konusu değildir. Onun bizim üzerimizdeki hakkı ise târif edilemez ve ödenemez. Katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, Rabbimizin hepimizin annelerine ve tüm mevtâlarımıza rahmetiyle muâmele eylemesini niyâz ediyorum diyerek sözlerini tamamladı.

Ahmet ŞİMŞEK Hoca da, mikrofon kendisine verilince, duâ öncesi, merhum Hasan Hoca’yla birlikte görev yaparlarken, evinin uzak olması hasebiyle kendisini de Hasan Hocayla berâber mutlakâ yemeğe beklediğini, gelmezse bizzat gelip götürdüğünü, onu evlatlarından ayırmadığını, o bize çok ikramlarda bulundu, Rabbimiz de ona ikramda bulunsun niyâzıyla duâya başladı.

Mevtâ, duânın ve de içten, canlı âminlerin ardından omuzlarda, yolun hemen karşısındaki câmiye götürüldü. Yine Yusuf Hoca’nın kıldırdığı öğle namazının ardından cenâzenin imâmetini merhûmenin oğlu Sâdık Hoca yaptı. ODÜ Rektörü başta olmak üzere ilâhiyât ağırlıklı akademisyenler, eğitim ve diyânet câmiasından çok sayıda bürokrat ve personel yanında kalabalık vatandaş topluluğunun katıldığı merâsimden sonra cenâze defnedilmek üzere 3 km. kadar içerdeki âile kabristanlığına götürüldü. 

90 yaşında vefat eden güler yüzlü, tatlı dilli, ganî gönüllü, sıcak kanlı, insan canlısı, beyiyle berâber tüm bu özelliklerini âdetâ evlatlarına da yansıtmış, ismiyle müsemmâ, adı GÜL, soyadı HANIM Teyzemiz çocuklarının, yeğenlerinin, torunlarının, diğer yakınları ve sevenlerinin kimi aşikâre, sicim sicim yanaklardan süzülen, kimi içe dökülen,  sessiz gözyaşları arasında, şâirin âsûde bahar ülkesi diye nitelediği ebediyet iklîmine tevdî edildi. Kendisinden 30 yıl önce burayı mekân tutan eşi Âşık Hasan’ın kabri yanına.

Başta GÜLHANIM TEYZE ve bu kabristanlıkta yatan dindaşlarımız olmak üzere cümle ölmüş ve öleceklerimizin, orada Sâdık Ağabey’in Fâtiha’dan sonra okuduğu ELİF-LÂM-MÎM sayfasının son âyetinin bitiş kısmında yer alan; “ONLAR Kİ RABLERİNDEN BİR HİDÂYET ÜZEREDİRLER VE ONLAR Kİ, (EBEDÎ) KURTULUŞA ERENLERİN TÂ KENDİLERİDİR!” sırrına mazhar olmaları niyâzıyla merhûme teyzemize Mevlâ’dan ganî rahmetler, geride kalanlarına da sabr-ı cemîller diler, sizleri Hasan Amcamızın mezar taşında yazanlarla baş başa bırakırken cümleye sevgiler, saygılar ve de sevdikleriyle birlikte ulaşacakları sonsuz mutluluk temennîlerimizi sunarız ves’selâm…

Hacı Halil Oğlu

Hâfız Âşık Hasan KILIÇ

D:1928 - Ö: 6.3.1988

DÜNYÂDA YÜCE OLSA DA ŞÂNIN

NİHÂYET İKİ TAŞ OLUR NİŞANIN

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.