Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ADAY PAZARINDA GÜLÜMSETEN VAZİYETLER…

Süper ligde, her türlü kriterleri aşarak ve sınırlarından taşarak kıyasıya mücâdele eden, anlı-şanlı büyükleri ve şirretlikleri bir yana bırakırsak diğerlerinde aşırı sivrilikler, rahatsız edici tavırlar yok. Yalnızca, ufak-tefek gülümseten edâlar var, o kadar. Bugün sizlerle, bunları paylaşmak niyetimiz. Biraz lâf olsun torba dolsun gibi ama, biraz da şenlikli hâtıra olsun. Siyâsetle yeni tanışanların ya da ilk defâ aday adayı olanların heyecan ve acemiliklerini anlamak mümkün. Ancak yılların politikacılarının, nereden kaynaklandığını anlamadığımız bâriz uslûp sürçmeleri dikkâtten kaçacak gibi değil. Ya, kendilerini ifâdeye çalışırken, hasbî, yâni siyâset yapmadan olduğu gibi davranmanın doğal yansıması bu,  ya da karşısındakileri saf görmenin rahatlığı. Doğal dedik ama, bunu fotoğraflar için söylemek zor. Sanki bambaşka bir kişiyle karşı karşıyasınız. Müstesnâlar elbette müstesnâ; gerçekte yüzü hiç gülmeyenlerin zoraki gülümseme pozları insanı gayr-i ihtiyârî gülümsetiyor. Belki Seyit Torun örnek alınıyor ama, gülmek ona yakışıyor. Çünkü bu onun doğal hâli. Öbür türlüsü anormâl olur. Hem, ne yaparsanız yapınız, onu bu noktada geçmeniz mümkün değil. Çünkü, onun özünde gülümseme çiçekleri var ve her dudak hareketinde doğal olarak açıyor. HER ŞEY PARA DEĞİL! Seyit deyince Saitler de geliyor akla. Bu dönem, adı SAİT olmak varmış. İki SAİT Ulubey’de var, iki de ORDU’da. Ordu’dakinin biri geri plânda olsa da diğeri başa güreşiyor. Devler liginde yarışıyor. Koskoca bakanların adının geçtiği yerde sahneye çıkıyor. Bravo doğrusu. Gazeteler, internet siteleri, dergi vs. basın-yayın organları, her tarafta bol bol tanıtımlar, koca koca fotoğraflar. Sâdece o değil. Böyle niceleri var. Millette para ganî. Adam, bir şekilde alın teriyle kazanmış. Dilediği gibi harcama hürriyetine de sâhip. Bu zevkten mahrum kalıp uzaktan seyredenler de zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış misâli geveleyip dururlar. Hak edenlerin yolu açık olsun… Her neyse, bir de, fotoğrafları basının kıyısından köşesinden taşıp bilboardlara sıçrayanlar var. Onlar hep ayrı bir âlem. Meğer memlekette ne cevherler varmış da haberimiz yokmuş! Halkın içinde, yanında-yöresinde hiç görülmeyen, ortaya çıkmayanların şimdi koca koca fotoğraflarla, bir de sırıtık pozlarla tepemize tepemize çıkışları yok mu?! Diğer bir ifâdeyle, toplumsal hareketlerin hiçbir yerinde olmayan, olsa bile fedâkârlık, hizmet kavramlarının yanından geçmeyen, ismi anılınca hayırlı bir gayreti çağrıştırmayan, hep cebine çalıştığı, ne iline ne ilçesine bir faydasının dokunmadığı konuşulan kimilerinin, öyle oldukları için bol kazandıkları paralarla boy boy fotoğraflarla piyasa yapmaya çalışması da, her şeyin parayla elde edilebileceği yanılsamasından başka bir şey değil. Hani ne derler; taşıma suyla değirmen dönmez! Özünde bir özellik ve de ezelden bir güzellik olacak! Öyle değil mi dostlar?! Ama, bir hâtıradır, hevesliktir; olsun be kardeşler. Helâli hoş olsun. Maddî-mânevî, mâlî-melâlî tüm varlığınız Türk varlığına ve de siyâset heveskârlığına armağan olsun! ÇOCUKLUK AŞKLARI… Böyle çok özenli bir portrenin sâhibi bir kardeşimiz deseniz, hiç sormayın, o güzel, artistik fotoğrafının yanında yer alan propaganda cümlelerine göre, ta çocukluğundan beri hep Ordu’yu düşünürmüş. Âilece kafa yorar dururlarmış. Geceleri-gündüzleri, sabahları-akşamları yokmuş, yatıp-kalkıp Ordu’yu, şehrin bu hâlinin ne olacağını sayıklarlarmış! Böylesine bir uslûp! Kimbilir ne kadar çok yoruldular diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz! Bununla kalsalar yine iyi; meslek hayâtına atılınca da hep Ordu’yu düşünmüşler. Çok acâyip projeler geliştirmişler. Fırsat verilirse uygulayacakmışlar. Seçimden seçime, kimin teşvikiyle bilinmez boy gösteren bu arkadaşın diğer zamanlarda kendisini nasıl gizlediği de merak konusu. O da ayrı bir başarı ki, kazandıktan sonra projelerini gerçekleştirmeyi başaracağının kanıtı niteliğinde! İşte, ne mutlu bize! Böyle nice keşfedilmedik cevherlerimiz var. Kulakları çınlasın, zavallı Hilmi Güler, karada ALTIN, denizlerde PETROL aradı durdu ama yanı başındaki değerleri, bu misilsiz mâdenleri göremedi. Bu sefer millet te onu fark edemedi. Her şey karşılıklı! Sonuçta bu günlere geldik ve de bu çâresiz hâllere kaldık. Gerçekler biraz da böyle değil mi sevgili dostlar? DAVUL ve SİYÂSET! Bir örnek daha vererek bu konuyu kapatalım artık.Millet bunları biliyor da Ankara’dan şüphem var.Çünkü bunların burada çalıp, gümbürdettikleri davulun sesi sanal ve de banal da olsa uzağa hoş gidebilir. Yukardakiler için Ordu hiç önemli olmayabilir. Onlar için Ordu, kendilerince berâber iş çevirdikleri -pardon gördükleri- çevrelerden ibâret olabilir. İşte o zaman Ordu’nun yandığı gündür. Garibim Ordu büyüdüğüne, büyüyeceğine bin pişman olur. Son bir ümîdi de hayâl kırıklığıyla netîcelenir. Ey güzel Ordu’m; inşâllâh buna fırsat bulamazlar. Yüce Rabbimiz sû-i niyetlilerin şerlerinden korusun seni ve de sevenlerini! YURDUN DIŞI, KURDUN İÇİ… Ha, öbür arkadaştan söz edecektik değil mi? O arkadaş da yurt dışlarına çok gitmiş. Orada belediyeleri görmüş. Onları burada uygulayacakmış. Evet sevgili okurlar; böyle yurt dışına gidebilmiş, görgülü, nâdir kardeşlerimiz olduğu için ne kadar şükr’etsek az! Niye mi? Böyle kaç kişimiz var; ecnebi memleketlerine gidebilip de, elin belediyelerini bir görmeye çözen, oranın dilinden ve tekniğinden şıp diye anlayan. Yalı-yulu adam senelerce mimarlık, plânlama okuyor anlayamıyor da bu kardeşimiz şıppadak anlıyor, çözüyor ve hemen uygulayacak kapasiteye erişiyor. Ne akıl, ne hâfıza, ne zekâ?! Herkese nasîp olmaz! Böyleleri her yöreye de düşmez. Kıymetini bilelim. Yoksa çok ayıp olur! Bu da memleket için çok çok büyük bir ziyân ve de kayıp olur. Her neyse, sözü artık bağlayalım: Sanki Ordu’ya özgü gibi bu durumlar neden, niçin ve nasıl böyle? İnşâllâh onları da bi dahaki sefere yazacağız… Rabbimiz Güzel Ordumuz için en güzelini, en hayırlısını nasîp eder inşâllâh. Gayret bizden, tewfîk Allâh’tan ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 16 February 2014 - Sunday

ADAY PAZARINDA GÜLÜMSETEN VAZİYETLER…

Süper ligde, her türlü kriterleri aşarak ve sınırlarından taşarak kıyasıya mücâdele eden, anlı-şanlı büyükleri ve şirretlikleri bir yana bırakırsak diğerlerinde aşırı sivrilikler, rahatsız edici tavırlar yok. Yalnızca, ufak-tefek gülümseten edâlar var, o kadar. Bugün sizlerle, bunları paylaşmak niyetimiz. Biraz lâf olsun torba dolsun gibi ama, biraz da şenlikli hâtıra olsun.

Siyâsetle yeni tanışanların ya da ilk defâ aday adayı olanların heyecan ve acemiliklerini anlamak mümkün. Ancak yılların politikacılarının, nereden kaynaklandığını anlamadığımız bâriz uslûp sürçmeleri dikkâtten kaçacak gibi değil. Ya, kendilerini ifâdeye çalışırken, hasbî, yâni siyâset yapmadan olduğu gibi davranmanın doğal yansıması bu,  ya da karşısındakileri saf görmenin rahatlığı.

Doğal dedik ama, bunu fotoğraflar için söylemek zor. Sanki bambaşka bir kişiyle karşı karşıyasınız. Müstesnâlar elbette müstesnâ; gerçekte yüzü hiç gülmeyenlerin zoraki gülümseme pozları insanı gayr-i ihtiyârî gülümsetiyor. Belki Seyit Torun örnek alınıyor ama, gülmek ona yakışıyor. Çünkü bu onun doğal hâli. Öbür türlüsü anormâl olur. Hem, ne yaparsanız yapınız, onu bu noktada geçmeniz mümkün değil. Çünkü, onun özünde gülümseme çiçekleri var ve her dudak hareketinde doğal olarak açıyor.

HER ŞEY PARA DEĞİL!

Seyit deyince Saitler de geliyor akla. Bu dönem, adı SAİT olmak varmış. İki SAİT Ulubey’de var, iki de ORDU’da. Ordu’dakinin biri geri plânda olsa da diğeri başa güreşiyor. Devler liginde yarışıyor. Koskoca bakanların adının geçtiği yerde sahneye çıkıyor. Bravo doğrusu. Gazeteler, internet siteleri, dergi vs. basın-yayın organları, her tarafta bol bol tanıtımlar, koca koca fotoğraflar. Sâdece o değil. Böyle niceleri var. Millette para ganî. Adam, bir şekilde alın teriyle kazanmış. Dilediği gibi harcama hürriyetine de sâhip. Bu zevkten mahrum kalıp uzaktan seyredenler de zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış misâli geveleyip dururlar. Hak edenlerin yolu açık olsun…

Her neyse, bir de, fotoğrafları basının kıyısından köşesinden taşıp bilboardlara sıçrayanlar var. Onlar hep ayrı bir âlem. Meğer memlekette ne cevherler varmış da haberimiz yokmuş! Halkın içinde, yanında-yöresinde hiç görülmeyen, ortaya çıkmayanların şimdi koca koca fotoğraflarla, bir de sırıtık pozlarla tepemize tepemize çıkışları yok mu?!

Diğer bir ifâdeyle, toplumsal hareketlerin hiçbir yerinde olmayan, olsa bile fedâkârlık, hizmet kavramlarının yanından geçmeyen, ismi anılınca hayırlı bir gayreti çağrıştırmayan, hep cebine çalıştığı, ne iline ne ilçesine bir faydasının dokunmadığı konuşulan kimilerinin, öyle oldukları için bol kazandıkları paralarla boy boy fotoğraflarla piyasa yapmaya çalışması da, her şeyin parayla elde edilebileceği yanılsamasından başka bir şey değil. Hani ne derler; taşıma suyla değirmen dönmez! Özünde bir özellik ve de ezelden bir güzellik olacak! Öyle değil mi dostlar?! Ama, bir hâtıradır, hevesliktir; olsun be kardeşler. Helâli hoş olsun. Maddî-mânevî, mâlî-melâlî tüm varlığınız Türk varlığına ve de siyâset heveskârlığına armağan olsun!

ÇOCUKLUK AŞKLARI…

Böyle çok özenli bir portrenin sâhibi bir kardeşimiz deseniz, hiç sormayın, o güzel, artistik fotoğrafının yanında yer alan propaganda cümlelerine göre, ta çocukluğundan beri hep Ordu’yu düşünürmüş. Âilece kafa yorar dururlarmış. Geceleri-gündüzleri, sabahları-akşamları yokmuş, yatıp-kalkıp Ordu’yu, şehrin bu hâlinin ne olacağını sayıklarlarmış! Böylesine bir uslûp! Kimbilir ne kadar çok yoruldular diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz!

Bununla kalsalar yine iyi; meslek hayâtına atılınca da hep Ordu’yu düşünmüşler. Çok acâyip projeler geliştirmişler. Fırsat verilirse uygulayacakmışlar. Seçimden seçime, kimin teşvikiyle bilinmez boy gösteren bu arkadaşın diğer zamanlarda kendisini nasıl gizlediği de merak konusu. O da ayrı bir başarı ki, kazandıktan sonra projelerini gerçekleştirmeyi başaracağının kanıtı niteliğinde!

İşte, ne mutlu bize! Böyle nice keşfedilmedik cevherlerimiz var. Kulakları çınlasın, zavallı Hilmi Güler, karada ALTIN, denizlerde PETROL aradı durdu ama yanı başındaki değerleri, bu misilsiz mâdenleri göremedi. Bu sefer millet te onu fark edemedi. Her şey karşılıklı! Sonuçta bu günlere geldik ve de bu çâresiz hâllere kaldık. Gerçekler biraz da böyle değil mi sevgili dostlar?

DAVUL ve SİYÂSET!

Bir örnek daha vererek bu konuyu kapatalım artık.Millet bunları biliyor da Ankara’dan şüphem var.Çünkü bunların burada çalıp, gümbürdettikleri davulun sesi sanal ve de banal da olsa uzağa hoş gidebilir. Yukardakiler için Ordu hiç önemli olmayabilir. Onlar için Ordu, kendilerince berâber iş çevirdikleri -pardon gördükleri- çevrelerden ibâret olabilir. İşte o zaman Ordu’nun yandığı gündür. Garibim Ordu büyüdüğüne, büyüyeceğine bin pişman olur. Son bir ümîdi de hayâl kırıklığıyla netîcelenir. Ey güzel Ordu’m; inşâllâh buna fırsat bulamazlar. Yüce Rabbimiz sû-i niyetlilerin şerlerinden korusun seni ve de sevenlerini!

YURDUN DIŞI, KURDUN İÇİ…

Ha, öbür arkadaştan söz edecektik değil mi? O arkadaş da yurt dışlarına çok gitmiş. Orada belediyeleri görmüş. Onları burada uygulayacakmış. Evet sevgili okurlar; böyle yurt dışına gidebilmiş, görgülü, nâdir kardeşlerimiz olduğu için ne kadar şükr’etsek az! Niye mi? Böyle kaç kişimiz var; ecnebi memleketlerine gidebilip de, elin belediyelerini bir görmeye çözen, oranın dilinden ve tekniğinden şıp diye anlayan. Yalı-yulu adam senelerce mimarlık, plânlama okuyor anlayamıyor da bu kardeşimiz şıppadak anlıyor, çözüyor ve hemen uygulayacak kapasiteye erişiyor. Ne akıl, ne hâfıza, ne zekâ?! Herkese nasîp olmaz! Böyleleri her yöreye de düşmez. Kıymetini bilelim. Yoksa çok ayıp olur! Bu da memleket için çok çok büyük bir ziyân ve de kayıp olur. Her neyse, sözü artık bağlayalım:

Sanki Ordu’ya özgü gibi bu durumlar neden, niçin ve nasıl böyle? İnşâllâh onları da bi dahaki sefere yazacağız…

Rabbimiz Güzel Ordumuz için en güzelini, en hayırlısını nasîp eder inşâllâh. Gayret bizden, tewfîk Allâh’tan ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.