Neyin var acabâ senin;
Açlar için aşın yoksa?
Yetimler, öksüzler için
Bir damlacık yaşın yoksa!
Âfete uğrayanlara
Yetişecek peşin yoksa
Evsiz-barksızlara mahsus
Kıyın-köşen, boşun yoksa!
Mazlumların dertleriyle
Zonklayan bir başın yoksa!
Hayâtın ne anlamı var?
Hak için telâşın yoksa!...
Varlığını bezeyecek
Edepten kumaşın yoksa
İyilikler binâsında,
Bir ufacık taşın yoksa!
Ahlâk, fazîlet yolunda
Zerrece uğraşın yoksa!
Hakkın hatırı diyerek
Verecek savaşın yoksa!
Millet-memleket aşkına
Bir hayâlin, düşün yoksa!
Hakîkât için yaşanmış
Mâcerân, cümbüşün yoksa!
Şerre, zulme karşı siper
Gerilmiş bir döşün yoksa!
Bâtıla sert, dik duruşun,
Hak’ta bükülüşün yoksa!
Dünyâdaki kardeşlere
Sıcacık gülüşün yoksa!
Görünce, renge bakmadan
Kâlpten süzülüşün yoksa!
Haftada bir, bir tek Cuma
Günlerde de beşin yoksa
Neye yarar onca renkler
Önünde güneşin yoksa!
Ebediyet yollarında
Yardımcın yok, eşin yoksa!
Örnek alıp da ardından
Gelecek bir peşin yoksa!…
İstikâmette mihmandar
Bir özge yoldaşın yoksa!
Selâmete taşıyacak
Samîmî sırdaşın yoksa!
Uğrunda can vereceğin
Bir dâvâ kardeşin yoksa!
Demek boşa çiğniyorsun
Toprakla güreşin yoksa!...
Nûrânî der; iyi, güzel
Sanma dünyâ sana özel
Hiç işe yaramaz gazel;
Küfürle dalaşın yoksa!
Mücâdele edeceksin
Hep Hak üzre gideceksin
Gayrısını n’edeceksin?
Defterde bağdaşın yoksa!
Peygâmber, Sahâbe örnek
Elbet yolda rehber gerek
Zorlanırsın tek giderek
Numûne çağdaşın yoksa!
Artık sözü bağlamalı!
Aşk yolunda çağlamalı,
En iyisi ağlamalı;
Böyle şeyle işin yoksa!
Yâ Rabb, koru sensizlikten;
Edepsizlik, densizlikten,
Hem dertsizlik, gamsızlıktan
Yakar hep ateşin; yoksa!
Âşık Nûrânî