Ankara’nın taşına bak
Şu gözlerin yaşına bak
Biz oyları (k)esîr(çok) ettik;
Ahbapların işine bak!...
Yorozların taşına bak
Boztepe’nin başına bak
Uyan uyan, Reis Paşa;
Şu Ordu’nun işine bak!
Şu Ordu’nun dardır yolu
Dostlar(!) sardı sağı-solu
Sen gösterdin Reis bize;
Özgürlüğe çıkan yolu!...
Ankara’nın taştır yolu
Her tarafı asker dolu
Yetiş Reis Paşa yetiş
Kan ağlıyor Anadolu:
Her tarafa çökmüş sis-pus
2. listeler sus-pus
Açtığın aydınlık yolda
Tedirgindir millet, ulus…
İlk Perşembe, Korgan, Çamaş
Dîvanlarda dövüş, dalaş
Hak tanımaz kardeşlere
Çıkar denen çirkin savaş!
Boztepe’den uçan kuşlar
Bilinmez nerede kışlar!
Herkesler, bir-kes’e teslim;
Hayırlı olsun alkışlar?!...
Olur mu hiç tek-el’leşme?
Şirket gibi kartelleşme!?
Dâvâyı metâ’laştırıp;
Üzerine çökelleşme!...
Bu gidişler gidiş değil;
Bize yakışır iş değil
Kongrelerin taştır yolu;
Kâlpler hüzün, göz yaş dolu!
ANKARA’DA ORDU;
ORDU’DA SAVAŞ!...
Ankara’da şanlı ordu
Afrinlere çadır kurdu
Türk ordusu karşısında
Zâlim düşman kaçıyordu
Lâkin burda daha büyük
Raco, Membiç kalır küçük
Burasının adı Ordu;
Çıkış yok, savaş kör-kütük!
Kılıçlar vurulur taşa
Taş yarılır baştanbaşa
Uyan da bak Reis Paşa
Neler gelir bahtsız başa?!
Ankara’nın taşına bak
Şu Ordu’nun işine bak
Yoldaşına yol vermezin
Hiddetine, kaşına bak!
Bir mıh nalı, nal bir atı
At kurtarırken hayâtı
Revâ mı, hemen her şeyi
Görmek nalıncı fırsatı!...
Bu tavırlar tavır değil
Kimse ibret alır değil
Ne makamlar, ne mevkîler
Kimselere kalır değil!...
Hemi bu tarzlar, zoraki;
Sokmaz mı işi, zora ki?
Bu gidişle son finali;
Kim, nasıl hayra yora ki?
İşte, bozgun alâmeti!
Biz ne yaptık EMÂNET’i?
ADÂLET’siz bir KALKINMA
Getir mez mi felâketi?!...
GÖZ MÎDESİ
AR PERDESİ!...
Ankara’nın taşına bak
Kongrelerin işine bak
Bu işler giderse aynen
Dâvânın göz yaşına bak
Böyle "bir"lik(!) birlik değil
Zîrâ sonu, dirlik değil
Dâvâ ise, onla gelen;
"Zenginlik", "fakirlik" değil!...
Dışarıda sömürgenler
İçeride semirgenler
Mahvetmesin bünyemizi
Yâ Rabb, sinsi kemirgenler!...
Umarız olmasın böyle,
Allâh’ım sen yardım eyle
Kopmasın iplerle bağlar;
Azgın dişliler eliyle!...
Ne büyükmüş göz mîdesi
Hiç yok, doyup pes edesi
İlke, ülkü; her şey fedâ
Ahlâk, erdem, ar perdesi!
Nûrânî söyler gerçeği
Muzdarip gönül çiçeği
Bilmeli ki bu seçimler
Büyük seçimin ölçeği!
Ne diyelim; söz bitmiyor
Dertler kovmakla gitmiyor
Ankara’nın taşına bak;
Lâkin önce, gel burdan yak!
Bugün Ordu, yarın Başkent
Atılmaz kardeşe kement
Demişizdir diyeceği;
Sizler sağdır, ben selâmet!...
“Hayr’olsun âhir!” son kelâm;
Siyâset değildir meram
Mesele millet, memleket;
Mesele dewlet; wes’selâm!…