Kız çocukları daha bir kaç aylıkken, oyuncak bebeklerle oynamaya başlar. Kimse ona öğretmediği halde bebeğini öper, sever, okşar, besler, giydirir. Çünkü fıtratında annelik duygusu vardır. Elbette büyüklerden, kitaplardan elde edilen bilgilerin çok faydası oluyor.
Ama her canlının kendine has özellikleri olduğu için öyle hesapla, kitapla, öğütle Anne olunamıyor. Başlarda zorluk çekilse bile, yaşayarak, onu tanıyarak, şefkatle, merhametle, koca bir sevgi seliyle her şey yoluna giriyor. Çok da güzel Anne olunuyor.
Anne olduğumda 24 yaşımdaydım. Kucağıma pembe tenli, şiş gözlü bebeğimi verdiklerinde, Ona kavuşmanın, Ona sarılmanın ilahi hissiyatı, hiç düşünmeden Onu bağrıma basmamı sağladı. Sevgisi, daha karnımdayken, kalbime mıhlanmıştı, sevinç gözyaşları döküyor, yüreğimin hızlı atışlarına mani olamıyor, Yüce Rabbim’e duyduğum minnetle gözlerimi Ondan alamıyordum. Anne olmuştum, dünyanın paha biçilemez, en güzel varlığına sahiptim. O mis kokusu, yumuşacık yanakları, yavaş ve narin hareket eden elleri, huzur kokan nefesi, kısacası varlığı şereflendirdi beni.
Hayatım o andan itibaren başka bir boyuta geçti sanki, mutlulukların en büyüğünü yaşadım. Annelik tacını taktığım o gün anladım ki, güçlü olmalıyım. Her şeyiyle ilgilenmem gereken ve tamamen bana bağımlı, bakımıma muhtaç canımın parçası yavrum beni yaşama sıkı sıkı bağladı. İlk gülüşü, ilk anlamlı bakışı, ilk kelimesi, ilk adımları, iftihar duyduğum başarıları derken büyüdü canım yavrum. Aslında birlikte büyüdük.
33 yaşıma geldiğimde, ikinci kez Anne oldum. O muhteşem duyguyu tekrar yaşadım. Ama bu kez bir fark vardı: Daha olgun ve tecrübeli bir Anne olarak tüm sevgimle bağrıma bastım yavrumu. Bu tecrübe, yaşadığım duyguları daha farkında olarak beynime kaydetmemi sağlasa da, kaygılarımın, korkularımın önüne geçemedi. Uyurken nefesini dinlemeler, ateşi çıktığında havale geçirecek diye uykusuz kalmalar, yemek yedirirken boğazına kaçacak diye korkmalar, tehlikeli eşyaları en üst raflara kaldırmalar, vs... Yol arkadaşım birdi, iki oldu. Yaradan Rabbimin lütfu olan iki değerli varlığım, canlarım sayesinde karşılıksız sevmenin ne demek olduğunu, onların canının, kendi canımdan daha kıymetli olduğunu anladım.
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim: Benim çocuklarımın ikisi de doğduklarında tam bir çirkin ördek yavrusuydu. Anne ördeğin hiç düşünmeden, tüm sevgisiyle çirkin ördek yavrusunu kanatlarının altına aldığı gibi tüm benliğimle sardım yavrularımı. Çünkü benim için dünya güzeliydi onlar. Altın saçları, ipek tenleriyle benim nur toplarımdı. Kuğuya dönüşmeseler de olurdu.
Hayattaki en büyük zenginlik evlat sahibi olmak. Şükrüm sonsuz, Rabbim’in bahşettiği bu yüce duyguyu yeryüzündeki tüm kadınların tatmasını dilerim.