Ölümün her çeşidi yakar yüreği. Ancak 13 Mayıs günü Soma’da meydana gelen maden kazasındaki işçilerin ölümü bir başka yaktı yüreklerimizi. Bir başka sızıyla aktı gözyaşlarımız.
Peki neden, neden yandık bu kadar? Herkes helal lokma için çalışır çabalar, evlatlarının boğazından haram lokma geçsin istemez ve alınteriyle para kazanır. Ama bu gerçek anlamdaki alınteri olunca başka; nasır tutmuş eller ve kara kömür parçalarının üzerine düşen şeffaf alınteri… Masum, mazlum, kanaatkar alınteri… Canlarını hiç düşünmeden, metrelerce derinlikteki yerin altında aileleri için fedakarlık gösteren bu insanları Rabbim nurlar içinde yatırsın.
11 Mayıs’ta anneler gününü, 12 Mayıs’ta benim iki can oğlumun doğum günlerini kutladık ailece. Mutlu ve çok güzel bir akşamın ardından sabah haberlerinde bu elim kazayı izlerken yaşadığım üzüntüyü nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Ölen insanlara ayrı onların anneleri, babaları, eşleri ve kardeşlerine ayrı hüzünlendim. İşe giderken kim bilir ne umutlarla ayrıldılar birbirlerinden, kim bilir ne düşünceleri ne hayalleri vardı. Yarım kalan çok işleri vardı belkide… Ben böyle düşünceler içindeyken facebook ta arkadaşlarımın bir paylaşımını görünce tüylerim ürperdi:
Bu ne hikmettir ki ne zaman hazırlandığı bile bilinmeyen takvimin aynı günkü sayfasında 13 Mayıs günü ‘şehit mertebelerinden birinin de yıkıntı altında kalanlar olduğu’na dair bir hadis-i şerif yayınlanmış. Rabbim her şeyin en iyisini bilir elbette. Bizlere onlara dua etmek, ailelerine sabır dilemek düşer.