bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

YAHYA HOCA’YI UĞURLARKEN…

Geçtiğimiz Çarşamba günü öğlede, hep orada, Kirazlimanı Câmii’ndeydik. Eskisiyle yenisiyle tüm Ordu Diyânet câmiası oradaydı. Millî Eğitim mensupları da azımsanmayacak sayıdaydı. Dost, akraba, komşular ve meslektaşlardan oluşan cemaat te oldukça kalabalıktı.  Dün îtibârıyle teslîm-i ruh eyleyen, Ordu’muzun çınar kişiliklerinden Yahya SARAÇOĞLU(85) Hocamızı ebediyete uğurlamak üzere buradaydık. Kendisi gibi çınarlardan olup dikkât çeken isimlerden, 90’a merdiven dayamış emekli vâizlerimizden Mehmet Hulûsî MURTAZAOĞLU burada. Hastalığını bildiğimiz hocamızı burada görmüş olmak, mezarlığa gidiş ve dönüşte yer yer kol kola girip yürümek bizim için bir bahtiyârlıktı. Rabbim ömrünü bereketlendirsin inşâllâh. Ahmet ÖNEY, Mehmet Ali KILIÇ Hocalar. İkisi de hâfız. Yaşları 80’in üzerinde; buradalar. Aynı kuşaktan Ali Osman DENİZ Hocamız da yine burada. Onu her yerde görmek bize ayrıca mutluluk veriyor. Çelebi, beyefendi, nüktedan kişiliği yanında, net hâfızası, birikimi ve kaynaklık özelliği cihetiyle bulunduğu ortamı aydınlatan münevver bir insan. O da câmiamızın çınarlarından. Bugün de görünce ayrıca sevindik. Çünkü, kaynak diyoruz ya, merhum Yahya Hocamız’a dâir olarak ta onun bilgisine baş vurmak durumundaydık. Kim ne kadar bilirse bilsin, onda onların ötesinde orijinâl bilgiler vardır hep; hem de bizzat yaşanmışlıklara yaslanan. Yahya Hoca deyince, 1953’te Ordu’da bir hâfızlık merâsiminden bahsetti, Ankara Diyânet İşleri Başkanlığı’ndan üst düzey yetkililerin de katıldığını söyledi. İsimler de verdi ama şu an hatırlamıyorum. Hâfız Hüsnü ÖZTÜRK, Osman ALTAŞ gibi isimlerin de aynı merâsimle belgelerini aldıklarını söyledi. Bizim Ordu’da İmam-Hatip Okulu’nda talebe olduğumuz 65 ve sonrası yıllarda tanıdıklarımızdandı Yahya Hoca. Boyuyla-bosuyla bir dağ gibiydi. O ve arkadaşlarının varlıkları o günlerin yalnızlık atmosferinde bizlere güç veriyordu. Nerde görsek, arkadaş grupları olarak yaptıkları sohbetlerden, muhabbetlerden istifâde ediyorduk. Müftü, meşhur İsmet Selim. Orta Câmide Hâfız Sâlim ALBAYRAK, Mahmut Ali AKYOL, Yalı’da Hüsnü ÖZTÜRK, ezanlarıyla meşhur Ali Rıza Hocamız, Köprübaşı’nda Ramazan DURSUN. Yeni Mahalle’de Âşık Hasan KILIÇ’ı, Harun Hoca ve Emin Hoca’yı biliyoruz. İmam-Hatip’te, gâlibâ bir ara bizim ilk mezunlardan Mahmut YILDIZ Ağabey vardı. Hâdi Hoca’yı, Mehmet KONAK’ı hatırlıyoruz. Bu saydığım isimlerden çoğu bu dünyâdan göçtüler. Yahya Hocamız gibi, kim bilir koca ömürlerinde neler gördüler, neler yaşadılar? Anlattırılıp dinlense, yazılsa; neler neler çıkar ortaya! Her insanın hayâtı bir ibret, bir roman. İnşâllâh bir gün yazanlar çıkar ortaya. Dileğimiz tüm çınarlar gitmeden birilerinin elini çabuk tutması. Her neyse, cümlesinin mekânları cennet olsun. Rabbim onlarla bizleri Efendimiz (SAV)in komşuluğunda buluştursun inşâllâh. Evet, yıllardır görüşmeyenler burada. İşte eskilerden Veysel TATLI, Mustafa MAĞDEN, Yusuf ALTUN, İsmail KARAKIŞ gözümüze çarpanlardan. Dışarıda ayaküstü hasbihâller ediliyor. Hasretler gideriliyor. Eskiler anılıyor. Duâlar ediliyor. Derken, namaz vaktine daha olsa da cemaat içeri girmeye başlıyor. Emekli vaizlerimizden Osman ÇELİK Hoca mihraba geçerek rahleden sohbete başlatıyor. Âyetel’Kürsi âyetinin büyüklük ve fazîletinden söz etti. Aynı şekilde Fâtiha, İhlâs, Felâk ve Nas sûreleri, bir de KULİLLÂHÜMME MÂLİKEL MÜLKİ diye başlayan âyetin nüzul sebebi ve okunmalarının Cennete girmeye medâr olacağından, bunların kimisinin daha önceleri câmilerde müezzinler tarafından sesli olarak yerine getirildiğinden, dolayısıyla her gün okunmalarının gerekliliğinden söz etti. Vâiz Abdullah TAYFUR Bey de Mü’minûn Sûresi 115. Âyetin metin ve meâliyle başlayıp temellendirerek yaptığı güzel, plânlı vaazını diğer âyet, hadis ve ezberden okuduğu arap şiirinden güzel örneklerle sürdürdü. Birbirleriyle bağlantılı, numara ya da kaynaklarını verdiği nasslarla kompoze ettiği güzel, sürükleyici konuşmasının paragraf aralarını, anlattıklarını perçinleyen, merâmı tamamlayan duâ cümleleriyle taçlandırdı. Hep birden terennüm edilen âminler, cemâatin de sohbeti iyi dinlediğini gösteriyordu. Biraz da örnek almak adına can kulağıyla dinleyip yer yer not aldığımız etkileyici vaazında özellikle hadisler ekseninde ölümden, âhirette sorulacak şeylerden, bir şeyler gelmeden bir şeylerin kıymetini bilmekten, çölde devesini kaybedip ümitsizliğe düştükten sonra devesini bulan adamın sevinci örnekliğinde Allâh’ın kulunun tevbesinden duyduğu sevincin bununla ölçülemeyecek boyutta büyük olduğundan, O’nun çocuğunu ateşe atamayacak bir kadınınkinden kullarına daha şefkâtli bulunduğundan vs. söz etti. Böyle tane tane ve akıcı anlatılır, söz israfı yapılmadan dolu dolu konuşulur, araya ibretli meseller yerleştirilir, nüktelere yer verilir de insanlarımız dinlemezler mi? İnşâllâh, ayrıntılarına yer veremediğimiz bu güzel sohbeti daha geniş olarak bir başka sefer burada  paylaşırız. Öğle namazını Altınordu Müftümüz Muhterem Mustafa DÜZGÜNEY Hocamız kıldırdı. Diğer görevleri de, başta her ikisi de din hizmeti yapan ve hâfız olan oğlu Namık Bey, yeğeni Nedim Bey Hocalar, diğer mesâi arkadaşları ve meslektaşları îfâ ettiler. Duâyı Ahmet ŞİMŞEK, telkîni de Ramazan DURSUN Hocamız yaptılar. Yahya Hocamıza ne mutlu. Yetiştirdiği gençler ve biriktirdiği sevgilerin bereketi ve gönülden duâlarla âhiret yolculuğuna uğurlandı. Mesleği güzeldi, meşgâlesi güzeldi, hayâtı güzeldi; gidişi de güzel oldu. Konduğu yer GÜZELYALI MEZARLIĞI. Çok da güzelmiş. Deniz manzaralı. Ziyârete gidenin içi açılır. İnşâllâh sâkinlerinin de. Son olarak diyoruz ki, tüm bu güzelliklerden sonra, İnşâllâh varışı da güzel olarak, sevdikleriyle berâber ADI GÜZEL, KENDİ GÜZEL MUHAMMED(SAV)e komşu olanlardan olur. Ve de inşâllâh, bizler de dâhil olmak üzere Havz-ı Kevser etrafında mülâkî olmak, dünyâda olduğu gibi tüm güzel insanlarla berâber hasb-i hâl etmek nasîp olur… Âmin diyelim, hem gönülden diyelim, ve de arz-ı ihlâs eyleyelim de nasîp olsun hepimize inşâllâh sevgili dostlar. Rabbim cümle sevdiklerimiz, annemiz-babamız, çeliğimiz-çocuğumuz, diğer yakınlarımız ve ehl-i îman kardeşlerimizle orada ayrılıklar göstermesin inşâllâh, hey can kardeşler ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 09 Şubat 2019 - Cumartesi

YAHYA HOCA’YI UĞURLARKEN…

Geçtiğimiz Çarşamba günü öğlede, hep orada, Kirazlimanı Câmii’ndeydik. Eskisiyle yenisiyle tüm Ordu Diyânet câmiası oradaydı. Millî Eğitim mensupları da azımsanmayacak sayıdaydı. Dost, akraba, komşular ve meslektaşlardan oluşan cemaat te oldukça kalabalıktı. 

Dün îtibârıyle teslîm-i ruh eyleyen, Ordu’muzun çınar kişiliklerinden Yahya SARAÇOĞLU(85) Hocamızı ebediyete uğurlamak üzere buradaydık. Kendisi gibi çınarlardan olup dikkât çeken isimlerden, 90’a merdiven dayamış emekli vâizlerimizden Mehmet Hulûsî MURTAZAOĞLU burada. Hastalığını bildiğimiz hocamızı burada görmüş olmak, mezarlığa gidiş ve dönüşte yer yer kol kola girip yürümek bizim için bir bahtiyârlıktı. Rabbim ömrünü bereketlendirsin inşâllâh.

Ahmet ÖNEY, Mehmet Ali KILIÇ Hocalar. İkisi de hâfız. Yaşları 80’in üzerinde; buradalar. Aynı kuşaktan Ali Osman DENİZ Hocamız da yine burada. Onu her yerde görmek bize ayrıca mutluluk veriyor. Çelebi, beyefendi, nüktedan kişiliği yanında, net hâfızası, birikimi ve kaynaklık özelliği cihetiyle bulunduğu ortamı aydınlatan münevver bir insan. O da câmiamızın çınarlarından.

Bugün de görünce ayrıca sevindik. Çünkü, kaynak diyoruz ya, merhum Yahya Hocamız’a dâir olarak ta onun bilgisine baş vurmak durumundaydık. Kim ne kadar bilirse bilsin, onda onların ötesinde orijinâl bilgiler vardır hep; hem de bizzat yaşanmışlıklara yaslanan.

Yahya Hoca deyince, 1953’te Ordu’da bir hâfızlık merâsiminden bahsetti, Ankara Diyânet İşleri Başkanlığı’ndan üst düzey yetkililerin de katıldığını söyledi. İsimler de verdi ama şu an hatırlamıyorum. Hâfız Hüsnü ÖZTÜRK, Osman ALTAŞ gibi isimlerin de aynı merâsimle belgelerini aldıklarını söyledi.

Bizim Ordu’da İmam-Hatip Okulu’nda talebe olduğumuz 65 ve sonrası yıllarda tanıdıklarımızdandı Yahya Hoca. Boyuyla-bosuyla bir dağ gibiydi. O ve arkadaşlarının varlıkları o günlerin yalnızlık atmosferinde bizlere güç veriyordu. Nerde görsek, arkadaş grupları olarak yaptıkları sohbetlerden, muhabbetlerden istifâde ediyorduk.

Müftü, meşhur İsmet Selim. Orta Câmide Hâfız Sâlim ALBAYRAK, Mahmut Ali AKYOL, Yalı’da Hüsnü ÖZTÜRK, ezanlarıyla meşhur Ali Rıza Hocamız, Köprübaşı’nda Ramazan DURSUN. Yeni Mahalle’de Âşık Hasan KILIÇ’ı, Harun Hoca ve Emin Hoca’yı biliyoruz. İmam-Hatip’te, gâlibâ bir ara bizim ilk mezunlardan Mahmut YILDIZ Ağabey vardı. Hâdi Hoca’yı, Mehmet KONAK’ı hatırlıyoruz.

Bu saydığım isimlerden çoğu bu dünyâdan göçtüler. Yahya Hocamız gibi, kim bilir koca ömürlerinde neler gördüler, neler yaşadılar? Anlattırılıp dinlense, yazılsa; neler neler çıkar ortaya! Her insanın hayâtı bir ibret, bir roman. İnşâllâh bir gün yazanlar çıkar ortaya. Dileğimiz tüm çınarlar gitmeden birilerinin elini çabuk tutması. Her neyse, cümlesinin mekânları cennet olsun. Rabbim onlarla bizleri Efendimiz (SAV)in komşuluğunda buluştursun inşâllâh.

Evet, yıllardır görüşmeyenler burada. İşte eskilerden Veysel TATLI, Mustafa MAĞDEN, Yusuf ALTUN, İsmail KARAKIŞ gözümüze çarpanlardan. Dışarıda ayaküstü hasbihâller ediliyor. Hasretler gideriliyor. Eskiler anılıyor. Duâlar ediliyor. Derken, namaz vaktine daha olsa da cemaat içeri girmeye başlıyor. Emekli vaizlerimizden Osman ÇELİK Hoca mihraba geçerek rahleden sohbete başlatıyor. Âyetel’Kürsi âyetinin büyüklük ve fazîletinden söz etti. Aynı şekilde Fâtiha, İhlâs, Felâk ve Nas sûreleri, bir de KULİLLÂHÜMME MÂLİKEL MÜLKİ diye başlayan âyetin nüzul sebebi ve okunmalarının Cennete girmeye medâr olacağından, bunların kimisinin daha önceleri câmilerde müezzinler tarafından sesli olarak yerine getirildiğinden, dolayısıyla her gün okunmalarının gerekliliğinden söz etti.

Vâiz Abdullah TAYFUR Bey de Mü’minûn Sûresi 115. Âyetin metin ve meâliyle başlayıp temellendirerek yaptığı güzel, plânlı vaazını diğer âyet, hadis ve ezberden okuduğu arap şiirinden güzel örneklerle sürdürdü. Birbirleriyle bağlantılı, numara ya da kaynaklarını verdiği nasslarla kompoze ettiği güzel, sürükleyici konuşmasının paragraf aralarını, anlattıklarını perçinleyen, merâmı tamamlayan duâ cümleleriyle taçlandırdı. Hep birden terennüm edilen âminler, cemâatin de sohbeti iyi dinlediğini gösteriyordu.

Biraz da örnek almak adına can kulağıyla dinleyip yer yer not aldığımız etkileyici vaazında özellikle hadisler ekseninde ölümden, âhirette sorulacak şeylerden, bir şeyler gelmeden bir şeylerin kıymetini bilmekten, çölde devesini kaybedip ümitsizliğe düştükten sonra devesini bulan adamın sevinci örnekliğinde Allâh’ın kulunun tevbesinden duyduğu sevincin bununla ölçülemeyecek boyutta büyük olduğundan, O’nun çocuğunu ateşe atamayacak bir kadınınkinden kullarına daha şefkâtli bulunduğundan vs. söz etti.

Böyle tane tane ve akıcı anlatılır, söz israfı yapılmadan dolu dolu konuşulur, araya ibretli meseller yerleştirilir, nüktelere yer verilir de insanlarımız dinlemezler mi? İnşâllâh, ayrıntılarına yer veremediğimiz bu güzel sohbeti daha geniş olarak bir başka sefer burada  paylaşırız.

Öğle namazını Altınordu Müftümüz Muhterem Mustafa DÜZGÜNEY Hocamız kıldırdı. Diğer görevleri de, başta her ikisi de din hizmeti yapan ve hâfız olan oğlu Namık Bey, yeğeni Nedim Bey Hocalar, diğer mesâi arkadaşları ve meslektaşları îfâ ettiler. Duâyı Ahmet ŞİMŞEK, telkîni de Ramazan DURSUN Hocamız yaptılar.

Yahya Hocamıza ne mutlu. Yetiştirdiği gençler ve biriktirdiği sevgilerin bereketi ve gönülden duâlarla âhiret yolculuğuna uğurlandı. Mesleği güzeldi, meşgâlesi güzeldi, hayâtı güzeldi; gidişi de güzel oldu. Konduğu yer GÜZELYALI MEZARLIĞI. Çok da güzelmiş. Deniz manzaralı. Ziyârete gidenin içi açılır. İnşâllâh sâkinlerinin de.

Son olarak diyoruz ki, tüm bu güzelliklerden sonra, İnşâllâh varışı da güzel olarak, sevdikleriyle berâber ADI GÜZEL, KENDİ GÜZEL MUHAMMED(SAV)e komşu olanlardan olur. Ve de inşâllâh, bizler de dâhil olmak üzere Havz-ı Kevser etrafında mülâkî olmak, dünyâda olduğu gibi tüm güzel insanlarla berâber hasb-i hâl etmek nasîp olur…

Âmin diyelim, hem gönülden diyelim, ve de arz-ı ihlâs eyleyelim de nasîp olsun hepimize inşâllâh sevgili dostlar. Rabbim cümle sevdiklerimiz, annemiz-babamız, çeliğimiz-çocuğumuz, diğer yakınlarımız ve ehl-i îman kardeşlerimizle orada ayrılıklar göstermesin inşâllâh, hey can kardeşler ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.