bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ULUBEY’DEN GÖLKÖY’E, ÜNYE’DEN YEŞİLCE’YE…

Geçen haftaki yazımızda kısmen değinmiştik. Çarşamba Ulubey gününü yazmıştık. O cumartesi günü de Gölköy günü oldu. Kendisi Gölköylü olan ve ne zamandır bizi oralara götüreceğini söyleyen Serhat Saatçi İrfan Özbilen Ağabey ve Sâlih Yüksel kardeşle birlikte o sabah Gölköy yollarına vurduk. İlk durağımız Hasancık diye bilinen Refâhiye oldu. elimizi-yüzümüzü yıkayıp tâzelendik. Abdesthanenin duvalarındaki yazılar dikkâtimizi çekti. İnşâllâh bir gün onları da sizinle paylaşırız. GÜRGENTEPE-GÖLKÖY Gürgentepe’yi teğet geçtik. Yeni yapılan geniş yolun ki gibi bir teğet değil bu. O, alt taraftan geçip gidiyor gördüğümüz kadarıyla. Öyle de olması gerekiyor. Aksi takdirde ilçenin toptan yıkılması gerekirdi. Biz teğet derken ilçede durmadan geçtik demek istiyoruz. Burada ilk dikkâtimizi çeken şey, Yeni yapılan Büyük Câmi oldu. Tam orta yere münâsip düşmüş. Genel anlamda da ilçede bir canlanma, yenilenme, gelişme göze çarpıyor. Gölköy’e girmeden yukarlardan sola doğru giderek Belediye’nin orman içerisindeki büyük tesislerini gezdik. Yol boyu, gurbetlerde çalışıp yatırımını ilçesine yapan insanların büyük mâlikânelerini gördük. İlk anda, yukardan aşağıya bakınca yükselen binâlar Gölköy’ün modern çehresi ve son yıllardaki atağının son durumun yansıtıyor. Uğradığımız dostların çayını içerken vakit geldi. Öğle ezanı ve namazın ardından tekrar yola koyulduk. Gölköy Kalesi’nin ordan Ulugöl’e geçtik. Yıllar önce Süleymâniye Köyü’ne kadar gelmiş, kar yağışı başladığından oraya gitmeye cesâret edememiştik. Nasip bugüneymiş. Gerçekten çok güzel bir yer. Hiçbir şey fotoğraftaki gibi değil. Bizzat görmek gerek. Hemen öte yanındaki Çapaklı Gölü, ormanı, piknik yerleriyle tam bir sayfiye ve mesîre mahalli. NİLÜFER ÇİÇEKLERİ Gölün içerisinde Nilüfer çiçekleri bile vardı bol miktarda. Ancak, orada, bunları çalıyla çekip kopararak çiçeğin de, gölün de, o güzel manzaranın da boynunu büken gençler vardı. Mâni olmaya, îzah etmeye çalıştık ama, nereye kadar? Nâdirattan olan bu çiçekler bile o gölü ziyâret için başlıbaşına bir sebeptir aslında. Ama, bunca tahribat rûhlu insanların olduğu yerde bunu kime anlatacaksın? Oradan da, şenliklerin yapıldığı yaylalara geçtik. Oradan Mesûdiye taraflarına doğru, Harçbeli’ne çıktık. Kimlerle karşılaştık, hangi köylerden geçtik, daha nerelere uğradık, neler konuştuk; bunlar yazımızın boyutunu çok aşıyor takdir edersiniz ki. Hele bir de yanımızda İrfan Ağabey gibi çok birikimli, deneyimli, güngörmüş, konuşkan, hâfızası net bir kişinin olduğunu düşünürseniz yazının boyutunun nerelere varacağını siz düşünün. Gölköy’e Mesudiye tarafından girişte dere üzerine yapılmış mükemmel bir tesiste balık yedik. Oralarda otantik, ahşap ağırlıklı güzel tesisler yapmışlar. Dönüşümüz Damarlı üzerinden oldu. yol üzerinde bir-kaç yere uğradık. Bunlar, biri 105 yaşında, İrfan Ağabey’in akrabalarıydı. Onların duâlarını da almış olduk. İkindiyi de buralarda edâ ettik. Ordu’ya geldiğimizde bugün, 120’si zâten normal gidiş-geliş olmak üzere 200 km. yol katettiğimizi gördük. Sâlih Kardeşle birlikte İrfan Ağabey’e teşekkürlerle birlikte ayrıldık. ÜNYE’DEN GÜLYALI’YA… Ondan sonraki Pazartesi de Ünye günüydü. Öğrencimiz, Ünye Halk Eğitim Müdür Yardımcısı, Hâfız Sinan Haznedar beyin kanaması sonucu vefat etmişti. Onun cenâzesine katıldık. Öğle ezanında ordaydık. Namazdan sonra, bu vesîleyle bir araya gelen kalabalık bir grup olarak yine öğrencimiz olan, merhûmun da sınıf arkadaşı, yeni belediye başkanı Ahmet Çamyar Bey’i ziyâret ettik. Kendisi de zâten bizim gibi, gördüğü tüm arkadaş ve hocalarını da dâvet etmişmiş. Orada bayağı bir kalabalık olduk. Öğretmen arkadaşlar, eski öğrenciler bir aradaydık. Tebrik ettik. İkramlarını aldık. Ondan önce, namazın hemen ardından Ünyeli eski dost, Ordu İmam-Hatip yıllarından arkadaşımız Ahmet Karagöz grubu yemeğe almıştı. Çayı da başkanda içmiş olduk. En önemlisi muhabbet, kaynaşma, arkadaşlık, dostluk. Vesîle olan, herkesin ahlâk, vakar, tevâzu ve fazîletine şâhitlik ettiği öğrencimize de Rabbim ganî ganî rahmet eylesin. Geride bıraktığı eşi, 3 çocuğu ve de diğer dost, akraba ve yakınlarına da sabr-ı cemîller ihsan eylesin. Gelgelelim, geçtiğimiz pazara. Gördüğünüz gibi bu sıra leyleği havada mı gördük ne? Öğretmen İbrahim Özata arkadaşımızın annesinin cenâzesi sebebiyle gittiğimiz Gülyalı Alibey, komşumuz Sâlih Yüksel’le bir resmî işlem dolayısıyla gitmek durumunda kaldığımız Samsun yolculuğunu bir yana bırakıyoruz. ÇAMBAŞI-YEŞİLCE Bu defâ da Mesûdiye Yeşilce’deyiz. Ordu Şâirler, Yazarlar ve Sanatseverler Birliği olarak Hazîran ayı birlikteliğimizi Yeşilce’de gerçekleştirdik. 40’a yakın kişi o sabah 8 gibi Ordu’dan hareket ederek dura-kalka 11’e doğru Yeşilce’ye vardık. Kahvaltı ve programımızı bir arada icrâ ettik. Öğle ezanı ve namazı oradaydık. Yeşilce’yi adımladık. Çayını, çorbasını, havasını yudumladık. Fotoğrafladık. Nezih bir yer. Hani, ne derler; tam kafa dinleme yeri. Sessiz, sâkin. Havası, suyu temiz. Çok güzel binâlar var. O gün oranın haftasıymış. Cumartesi Mesûdiye’nin, Cumâ da Topçam’ın. Pazar buradan da Pazartesi îtibârıyle Çambaşı’na geçiyor. Mâlum, Salı Ulubey, Çarşamba Ordu. Perşembe de Perşembe mi bilmiyorum ama öyle olabilir. Sevgili okurlar, işte böylece haftalar dönüyor; dolayısıyla dünyâ dönüyor, biz de dönüyoruz tâbiatıyla. Yuvarlanıp gidiyoruz sizin anlayacağınız; ama nereye? Savrulup kavrulmayalım da, gerisi önemli değil. Allâh hepimizin encâmını ve de sonunu hayırlı eylesin… YOLLAR GÜZEL, YOLCULUK GÜZEL… Şunu da kısaca belirteyim ki, köyü yaylası, hattâ mezrâsıyla buraların hepsini de dolşamak ayrı bir zevk. Yolların büyük bölümü asfalt. Allâh emek verenlerden, madden-mânen katkısı bulunanların cümlesinden râzı olsun. Yapılanı görmek, hakkını vermek gerekir. Kadirşinâslığın gereği budur. Evet, sevgili dostlar ayrıntılara, nüktelere, esprilere giremeden köşede ayrılan yer yine bitti. İnşâllâh, gelecek yazılarda yer yer değinebilmek ümîdiyle, yine de bir Ordu’lu olarak, şu Ulugöl ve Yeşilce gibi değerlerimizi daha yeni görüyor olmanın burukluğu ve de o oranda, geç de olsa bu bahtiyarlığı yaşamanın mutluluğuyla, sizlerin buraları bir an önce sevdiklerinizle birlikte görmeniz tavsiyesiyle berâber hepinize sevgi ve saygılar sunuyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 09 Haziran 2014 - Pazartesi

ULUBEY’DEN GÖLKÖY’E, ÜNYE’DEN YEŞİLCE’YE…

Geçen haftaki yazımızda kısmen değinmiştik. Çarşamba Ulubey gününü yazmıştık. O cumartesi günü de Gölköy günü oldu. Kendisi Gölköylü olan ve ne zamandır bizi oralara götüreceğini söyleyen Serhat Saatçi İrfan Özbilen Ağabey ve Sâlih Yüksel kardeşle birlikte o sabah Gölköy yollarına vurduk.

İlk durağımız Hasancık diye bilinen Refâhiye oldu. elimizi-yüzümüzü yıkayıp tâzelendik. Abdesthanenin duvalarındaki yazılar dikkâtimizi çekti. İnşâllâh bir gün onları da sizinle paylaşırız.

GÜRGENTEPE-GÖLKÖY

Gürgentepe’yi teğet geçtik. Yeni yapılan geniş yolun ki gibi bir teğet değil bu. O, alt taraftan geçip gidiyor gördüğümüz kadarıyla. Öyle de olması gerekiyor. Aksi takdirde ilçenin toptan yıkılması gerekirdi.

Biz teğet derken ilçede durmadan geçtik demek istiyoruz. Burada ilk dikkâtimizi çeken şey, Yeni yapılan Büyük Câmi oldu. Tam orta yere münâsip düşmüş. Genel anlamda da ilçede bir canlanma, yenilenme, gelişme göze çarpıyor.

Gölköy’e girmeden yukarlardan sola doğru giderek Belediye’nin orman içerisindeki büyük tesislerini gezdik. Yol boyu, gurbetlerde çalışıp yatırımını ilçesine yapan insanların büyük mâlikânelerini gördük. İlk anda, yukardan aşağıya bakınca yükselen binâlar Gölköy’ün modern çehresi ve son yıllardaki atağının son durumun yansıtıyor.

Uğradığımız dostların çayını içerken vakit geldi. Öğle ezanı ve namazın ardından tekrar yola koyulduk. Gölköy Kalesi’nin ordan Ulugöl’e geçtik. Yıllar önce Süleymâniye Köyü’ne kadar gelmiş, kar yağışı başladığından oraya gitmeye cesâret edememiştik. Nasip bugüneymiş. Gerçekten çok güzel bir yer. Hiçbir şey fotoğraftaki gibi değil. Bizzat görmek gerek. Hemen öte yanındaki Çapaklı Gölü, ormanı, piknik yerleriyle tam bir sayfiye ve mesîre mahalli.

NİLÜFER ÇİÇEKLERİ

Gölün içerisinde Nilüfer çiçekleri bile vardı bol miktarda. Ancak, orada, bunları çalıyla çekip kopararak çiçeğin de, gölün de, o güzel manzaranın da boynunu büken gençler vardı. Mâni olmaya, îzah etmeye çalıştık ama, nereye kadar? Nâdirattan olan bu çiçekler bile o gölü ziyâret için başlıbaşına bir sebeptir aslında. Ama, bunca tahribat rûhlu insanların olduğu yerde bunu kime anlatacaksın?

Oradan da, şenliklerin yapıldığı yaylalara geçtik. Oradan Mesûdiye taraflarına doğru, Harçbeli’ne çıktık. Kimlerle karşılaştık, hangi köylerden geçtik, daha nerelere uğradık, neler konuştuk; bunlar yazımızın boyutunu çok aşıyor takdir edersiniz ki.

Hele bir de yanımızda İrfan Ağabey gibi çok birikimli, deneyimli, güngörmüş, konuşkan, hâfızası net bir kişinin olduğunu düşünürseniz yazının boyutunun nerelere varacağını siz düşünün. Gölköy’e Mesudiye tarafından girişte dere üzerine yapılmış mükemmel bir tesiste balık yedik. Oralarda otantik, ahşap ağırlıklı güzel tesisler yapmışlar.

Dönüşümüz Damarlı üzerinden oldu. yol üzerinde bir-kaç yere uğradık. Bunlar, biri 105 yaşında, İrfan Ağabey’in akrabalarıydı. Onların duâlarını da almış olduk. İkindiyi de buralarda edâ ettik. Ordu’ya geldiğimizde bugün, 120’si zâten normal gidiş-geliş olmak üzere 200 km. yol katettiğimizi gördük. Sâlih Kardeşle birlikte İrfan Ağabey’e teşekkürlerle birlikte ayrıldık.

ÜNYE’DEN GÜLYALI’YA…

Ondan sonraki Pazartesi de Ünye günüydü. Öğrencimiz, Ünye Halk Eğitim Müdür Yardımcısı, Hâfız Sinan Haznedar beyin kanaması sonucu vefat etmişti. Onun cenâzesine katıldık. Öğle ezanında ordaydık. Namazdan sonra, bu vesîleyle bir araya gelen kalabalık bir grup olarak yine öğrencimiz olan, merhûmun da sınıf arkadaşı, yeni belediye başkanı Ahmet Çamyar Bey’i ziyâret ettik. Kendisi de zâten bizim gibi, gördüğü tüm arkadaş ve hocalarını da dâvet etmişmiş. Orada bayağı bir kalabalık olduk. Öğretmen arkadaşlar, eski öğrenciler bir aradaydık. Tebrik ettik. İkramlarını aldık.

Ondan önce, namazın hemen ardından Ünyeli eski dost, Ordu İmam-Hatip yıllarından arkadaşımız Ahmet Karagöz grubu yemeğe almıştı. Çayı da başkanda içmiş olduk. En önemlisi muhabbet, kaynaşma, arkadaşlık, dostluk. Vesîle olan, herkesin ahlâk, vakar, tevâzu ve fazîletine şâhitlik ettiği öğrencimize de Rabbim ganî ganî rahmet eylesin. Geride bıraktığı eşi, 3 çocuğu ve de diğer dost, akraba ve yakınlarına da sabr-ı cemîller ihsan eylesin.

Gelgelelim, geçtiğimiz pazara. Gördüğünüz gibi bu sıra leyleği havada mı gördük ne? Öğretmen İbrahim Özata arkadaşımızın annesinin cenâzesi sebebiyle gittiğimiz Gülyalı Alibey, komşumuz Sâlih Yüksel’le bir resmî işlem dolayısıyla gitmek durumunda kaldığımız Samsun yolculuğunu bir yana bırakıyoruz.

ÇAMBAŞI-YEŞİLCE

Bu defâ da Mesûdiye Yeşilce’deyiz. Ordu Şâirler, Yazarlar ve Sanatseverler Birliği olarak Hazîran ayı birlikteliğimizi Yeşilce’de gerçekleştirdik. 40’a yakın kişi o sabah 8 gibi Ordu’dan hareket ederek dura-kalka 11’e doğru Yeşilce’ye vardık.

Kahvaltı ve programımızı bir arada icrâ ettik. Öğle ezanı ve namazı oradaydık. Yeşilce’yi adımladık. Çayını, çorbasını, havasını yudumladık. Fotoğrafladık. Nezih bir yer. Hani, ne derler; tam kafa dinleme yeri. Sessiz, sâkin. Havası, suyu temiz. Çok güzel binâlar var.

O gün oranın haftasıymış. Cumartesi Mesûdiye’nin, Cumâ da Topçam’ın. Pazar buradan da Pazartesi îtibârıyle Çambaşı’na geçiyor. Mâlum, Salı Ulubey, Çarşamba Ordu. Perşembe de Perşembe mi bilmiyorum ama öyle olabilir.

Sevgili okurlar, işte böylece haftalar dönüyor; dolayısıyla dünyâ dönüyor, biz de dönüyoruz tâbiatıyla. Yuvarlanıp gidiyoruz sizin anlayacağınız; ama nereye? Savrulup kavrulmayalım da, gerisi önemli değil. Allâh hepimizin encâmını ve de sonunu hayırlı eylesin…

YOLLAR GÜZEL, YOLCULUK GÜZEL…

Şunu da kısaca belirteyim ki, köyü yaylası, hattâ mezrâsıyla buraların hepsini de dolşamak ayrı bir zevk. Yolların büyük bölümü asfalt. Allâh emek verenlerden, madden-mânen katkısı bulunanların cümlesinden râzı olsun. Yapılanı görmek, hakkını vermek gerekir. Kadirşinâslığın gereği budur.

Evet, sevgili dostlar ayrıntılara, nüktelere, esprilere giremeden köşede ayrılan yer yine bitti. İnşâllâh, gelecek yazılarda yer yer değinebilmek ümîdiyle, yine de bir Ordu’lu olarak, şu Ulugöl ve Yeşilce gibi değerlerimizi daha yeni görüyor olmanın burukluğu ve de o oranda, geç de olsa bu bahtiyarlığı yaşamanın mutluluğuyla, sizlerin buraları bir an önce sevdiklerinizle birlikte görmeniz tavsiyesiyle berâber hepinize sevgi ve saygılar sunuyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.