bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ULUBEY’DEN AKKUŞ’A, YOLLARDAN MEYDANLARA…

Sevgili dostlar. Bu hafta sonu, çeşitli dâvetler, düğünler vesîlesiyle gittiğimiz yerler ve bulunduğumuz ortamlarda konuşulanlara baktığımızda, son olanlarla birlikte halk neye uğradığını anlayamamış. Şok olmuş, şaşkına uğramış. Ama, aslâ bozguna uğramayıp, şu an îtibârıyle de çok şükür rahatlamış.  Ummadığı yerde de olsa ur teşhis edilmiş, kafası daha bir netleşmiş ve de, tüm korkunç senaryolara rağmen geleceğine daha bir gurur, cesâret ve de güvenle bakıyor. Cumartesi gün öğlede Ulubey’deydik. Nâzım GÜLER Ağabey’le karşılaştık. Geçen sayımızda, son kalkışmayla ilgili BUKALEMUN başlığı altında kaleme aldığı özlü ve can alıcı yazısı dolayısıyla kendisini tebrik ettik. Nitekim, Sn. Cumhurbaşkanımız da FETÖ yapılanmasını anlatırken aynı çarpıcı ifâdeyi kullanmıştı. Dolayısıyla, bu hâin yapılanma konusunda merkezden taşrâya, yerli düşünen her kes aynı duygu ve düşüncelere sâhip. Bu mesele, aynı zamanda tüm ülkeyi bu çerçevede yakınlaştırıp kaynaştırdı. Belki de en son, yine böyle bir TEMMUZ ayında, KIBRIS HAREKÂTI’nda sağıyla-soluyla, iktidarı-muhâlefetiyle böylesine yakınlaşıp kucaklaşmıştık. Hani ne derler, BİR MUSÎBET, BİN NASİHATTEN YEĞDİR.  Bu olay bir bakıma,  kim olduğumuzu hatırlatıp, bizi kendimize de getirmiş oldu yeniden, Elhamdülillâh… Evet sevgili dostlar; o gün namazdan sonra da, Çongara’da merhûme Gülbeyaz İnan adına yapılan dâvete katıldık. Teyzemiz ve cümle ölmüşlerimiz, şehitlerimiz için Kur’an okuduk, onlar ve hayattakiler için duâlar ettik; millet, memleket ve ümmet için niyâzlarda bulunduk. Hep birlikte, içten âminleri seslendirdik. Oradan Eymür’e geçtik. Komşumuz Muammer Özcan, oğlu Ramazan’ı evlendiriyordu. Evinin etrafını boy boy bayraklarla süslemiş. Bayrağımız, her zaman olduğu gibi,  ne kadar da güzel. Her yere yakışıyor. Onun olduğu yer daha bir güzel oluyor. O dalgalandıkça kâlplerimiz kıpır kıpır ediyor. Muhtarımız Ferhat PALA, köyümüzde Azaklı Dağ diye bilinen bizim tepeye büyük bir bayrak dikmeyi düşündüklerini söylemişti. Çoktan icraata geçilmiş. Direk gelmiş. Yeri kazılmış. Şimdi betonlanarak bayrak göndere çekilecek. Belki ta Ulubey’den görülebilecek bu bayrak çevreye ve de Çatalkaya Köprü ve Havzası’na tâze bir görüntü kazandırıp ruh katacak. Heyecanla bekliyoruz. Şimdiden hayırlı olsun. Âmin. Pazar gün de, Akkuş’ta bir düğün vardı. Akkuş ve Ordu İHL’de öğrencilerimiz bulunan Dursun DEMİR Amca âilesinin 12. ve son çocuğu Süleyman DEMİR’in düğünü vardı. Düğün köyde, nikâh merâsimi ilçede yapıldı. Uzaktan-yakından, katılım çoktu. Çok öğrenciler, dostlar, tanışlar gördük. Anıları tâzeledik. Biz orada 85-89 yılları arası görev yapmıştık. Okulun yanına da geçtik. Tabiî, her yerde olduğu gibi Akkuş’ta da çok gelişme ve değişiklikler olmuş. Akkuş’ta güzel günlerimiz ve hâtıralarımız olmuştu. Bir oğlum ve kızımla sabah yola çıktık. Hava da güzeldi.  Bizim için güzel bir gün, gezi ve de yayla havası oldu. Yollarda hep bayraklarla, Millî İrâde plâtformlarıyla karşılaştık. Fatsa’da öyle,  Akkuş’ta öyle. Düğünde tanıştığımız Selâmi AYDİLEK adlı arkadaş, bu akşam Ünye’deki meydanda sunuculuk yapacağını, istersek bizim de gelip konuşma yapabileceğimizi söyledi. Betül kızımın teklifiyle dönüşü Perşembe yaylası üzerinden yaptık. Niksar tarafına devam ettik. Sora sora Bağdat bulunur derler. Öyle oldu.  Nice güzel insana selâm verdik. Yol sorduk. Kimini iş dönüşü, omuzlarında yük, arabamıza aldık. Karaköse, yeni adıyla Bilgili yaylasına bıraktığımız Zeynep Teyze bizi bırakmadı. İkindiyi orada kıldık. Bize tarhana çorbası ağırlıklı ikramda bulundu. En güzeli, peynirinden patatesine, çorbasından yemeğine, bezelyesinden fasulyesine, ekmeğinden katığına  her şeyin kendi el  emeği olmasıydı. Tarlada bulduğu bir mantarı ve de pişirdiği ekmeği de bize ikram etmekte ısrarlı oldu. Allâh râzı olsun. Mustafa ŞÂHİN Amca da, Ulubey deyince, 5 yıl önce Samsun Tıp’ta yatarken arkadaş oldukları ve sıkı dostluklarını sürdürdükleri Ali Mercan’a selâm söylemekten öte, telefon açıp hemen bizi görüştürdü. İnşâllâh Ulubey’e yolum ilk düşüşte kendisine uğrayıp selâmı bizzat ta ileteceğim. Anadolu insanının sıcaklığı, bereketi ve ganî gönüllülüğünü bizzat müşâhede etme imkânı bulduğumuz bu müstesnâ moladan sonra yola koyulduk. Burası Niksar bölgesinde ama, karşı yaylalar Ünye’ye âitmiş. Buralar hakîkâten yayla. Her taraf koyun sürüleri, çeşit çeşit sebzeler, envâî türden bitkiler, renk renk çiçekler. Bir zaman sonra Mendereslere ulaştık. Gölet var. Üzerinde kayıkla gezinenler var. Sonra Perşembe yaylasının içine geçtik. Oradan tepeye dolaşarak kıvrım kıvrım kıvrılan menderesleri izledik. Türkten çok arap var. Ordu’da, otelde kalıyorlarmış. Suudi Arabistanlı olduğunu söyleyen arkadaş 5 yıl önce Ordu’ya geldiğini ve artık her yıl yeni dostlar ve âilelerle berâber buraya geldiğini, Perşembe Yaylası’na da 3 gün önce yine geldiğini ifâde etti. Dönüşte peşlerine takılalım derken onlar tepenin dibinde, göletin kenarındaki tesislerde durdular. Biz yola devam ettik. Hakîkâten, Perşembe Yaylası çok farklı. Çok tesisler yapılmış. Spor kompleksleri, gölet çevresinde sunulan park ve piknil imkânlarla, havasıyla, suyuyla, görsel çeşitlilik, zenginlik, derinlik ve de de orijinâlliğiyle berâber tam da turistik diyebileceğimiz, misâfirlerle ziyâret edebileceğimiz bir yer. Yollar da çok güzel olmuş. Aybastı yolunun ürkütücülüğü kalmamış. Asfalt ve de geniş. Uçurumlar yok olmuş. Öte yandan, her taraf meydan, her taraf bayrak. Her tarafta iş makinaları. Faaliyetler son gaz sürüyor.  Fındık mevsimi öncesi bir hareketlilik te kendisini belli ediyor. Artık yoğun günler bekliyor hepimizi bu anlamda. Rabbimiz kolaylıklar ihsan eylesin cümleye. Hızımızı alamamakla berâber, sözlerimizi burada mecbûren bağlıyor, hepinize sevgiler, saygılar, sevdiklerinizle sonsuz mutluluklar diliyor, inşâllâh, hayırlısıyla tekrar buluşabilmek ümîdiyle cümlemiz, milletiyle, memleket iyle Allâh’a emânet olalım diyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 26 Temmuz 2016 - Salı

ULUBEY’DEN AKKUŞ’A, YOLLARDAN MEYDANLARA…

Sevgili dostlar. Bu hafta sonu, çeşitli dâvetler, düğünler vesîlesiyle gittiğimiz yerler ve bulunduğumuz ortamlarda konuşulanlara baktığımızda, son olanlarla birlikte halk neye uğradığını anlayamamış. Şok olmuş, şaşkına uğramış. Ama, aslâ bozguna uğramayıp, şu an îtibârıyle de çok şükür rahatlamış.  Ummadığı yerde de olsa ur teşhis edilmiş, kafası daha bir netleşmiş ve de, tüm korkunç senaryolara rağmen geleceğine daha bir gurur, cesâret ve de güvenle bakıyor.

Cumartesi gün öğlede Ulubey’deydik. Nâzım GÜLER Ağabey’le karşılaştık. Geçen sayımızda, son kalkışmayla ilgili BUKALEMUN başlığı altında kaleme aldığı özlü ve can alıcı yazısı dolayısıyla kendisini tebrik ettik. Nitekim, Sn. Cumhurbaşkanımız da FETÖ yapılanmasını anlatırken aynı çarpıcı ifâdeyi kullanmıştı. Dolayısıyla, bu hâin yapılanma konusunda merkezden taşrâya, yerli düşünen her kes aynı duygu ve düşüncelere sâhip. Bu mesele, aynı zamanda tüm ülkeyi bu çerçevede yakınlaştırıp kaynaştırdı.

Belki de en son, yine böyle bir TEMMUZ ayında, KIBRIS HAREKÂTI’nda sağıyla-soluyla, iktidarı-muhâlefetiyle böylesine yakınlaşıp kucaklaşmıştık. Hani ne derler, BİR MUSÎBET, BİN NASİHATTEN YEĞDİR.  Bu olay bir bakıma,  kim olduğumuzu hatırlatıp, bizi kendimize de getirmiş oldu yeniden, Elhamdülillâh…

Evet sevgili dostlar; o gün namazdan sonra da, Çongara’da merhûme Gülbeyaz İnan adına yapılan dâvete katıldık. Teyzemiz ve cümle ölmüşlerimiz, şehitlerimiz için Kur’an okuduk, onlar ve hayattakiler için duâlar ettik; millet, memleket ve ümmet için niyâzlarda bulunduk. Hep birlikte, içten âminleri seslendirdik.

Oradan Eymür’e geçtik. Komşumuz Muammer Özcan, oğlu Ramazan’ı evlendiriyordu. Evinin etrafını boy boy bayraklarla süslemiş. Bayrağımız, her zaman olduğu gibi,  ne kadar da güzel. Her yere yakışıyor. Onun olduğu yer daha bir güzel oluyor. O dalgalandıkça kâlplerimiz kıpır kıpır ediyor.

Muhtarımız Ferhat PALA, köyümüzde Azaklı Dağ diye bilinen bizim tepeye büyük bir bayrak dikmeyi düşündüklerini söylemişti. Çoktan icraata geçilmiş. Direk gelmiş. Yeri kazılmış. Şimdi betonlanarak bayrak göndere çekilecek. Belki ta Ulubey’den görülebilecek bu bayrak çevreye ve de Çatalkaya Köprü ve Havzası’na tâze bir görüntü kazandırıp ruh katacak. Heyecanla bekliyoruz. Şimdiden hayırlı olsun. Âmin.

Pazar gün de, Akkuş’ta bir düğün vardı. Akkuş ve Ordu İHL’de öğrencilerimiz bulunan Dursun DEMİR Amca âilesinin 12. ve son çocuğu Süleyman DEMİR’in düğünü vardı. Düğün köyde, nikâh merâsimi ilçede yapıldı. Uzaktan-yakından, katılım çoktu. Çok öğrenciler, dostlar, tanışlar gördük. Anıları tâzeledik. Biz orada 85-89 yılları arası görev yapmıştık. Okulun yanına da geçtik. Tabiî, her yerde olduğu gibi Akkuş’ta da çok gelişme ve değişiklikler olmuş.

Akkuş’ta güzel günlerimiz ve hâtıralarımız olmuştu. Bir oğlum ve kızımla sabah yola çıktık. Hava da güzeldi.  Bizim için güzel bir gün, gezi ve de yayla havası oldu. Yollarda hep bayraklarla, Millî İrâde plâtformlarıyla karşılaştık. Fatsa’da öyle,  Akkuş’ta öyle. Düğünde tanıştığımız Selâmi AYDİLEK adlı arkadaş, bu akşam Ünye’deki meydanda sunuculuk yapacağını, istersek bizim de gelip konuşma yapabileceğimizi söyledi.

Betül kızımın teklifiyle dönüşü Perşembe yaylası üzerinden yaptık. Niksar tarafına devam ettik. Sora sora Bağdat bulunur derler. Öyle oldu.  Nice güzel insana selâm verdik. Yol sorduk. Kimini iş dönüşü, omuzlarında yük, arabamıza aldık. Karaköse, yeni adıyla Bilgili yaylasına bıraktığımız Zeynep Teyze bizi bırakmadı. İkindiyi orada kıldık. Bize tarhana çorbası ağırlıklı ikramda bulundu. En güzeli, peynirinden patatesine, çorbasından yemeğine, bezelyesinden fasulyesine, ekmeğinden katığına  her şeyin kendi el  emeği olmasıydı. Tarlada bulduğu bir mantarı ve de pişirdiği ekmeği de bize ikram etmekte ısrarlı oldu. Allâh râzı olsun.

Mustafa ŞÂHİN Amca da, Ulubey deyince, 5 yıl önce Samsun Tıp’ta yatarken arkadaş oldukları ve sıkı dostluklarını sürdürdükleri Ali Mercan’a selâm söylemekten öte, telefon açıp hemen bizi görüştürdü. İnşâllâh Ulubey’e yolum ilk düşüşte kendisine uğrayıp selâmı bizzat ta ileteceğim.

Anadolu insanının sıcaklığı, bereketi ve ganî gönüllülüğünü bizzat müşâhede etme imkânı bulduğumuz bu müstesnâ moladan sonra yola koyulduk. Burası Niksar bölgesinde ama, karşı yaylalar Ünye’ye âitmiş. Buralar hakîkâten yayla. Her taraf koyun sürüleri, çeşit çeşit sebzeler, envâî türden bitkiler, renk renk çiçekler. Bir zaman sonra Mendereslere ulaştık. Gölet var. Üzerinde kayıkla gezinenler var.

Sonra Perşembe yaylasının içine geçtik. Oradan tepeye dolaşarak kıvrım kıvrım kıvrılan menderesleri izledik. Türkten çok arap var. Ordu’da, otelde kalıyorlarmış. Suudi Arabistanlı olduğunu söyleyen arkadaş 5 yıl önce Ordu’ya geldiğini ve artık her yıl yeni dostlar ve âilelerle berâber buraya geldiğini, Perşembe Yaylası’na da 3 gün önce yine geldiğini ifâde etti. Dönüşte peşlerine takılalım derken onlar tepenin dibinde, göletin kenarındaki tesislerde durdular. Biz yola devam ettik.

Hakîkâten, Perşembe Yaylası çok farklı. Çok tesisler yapılmış. Spor kompleksleri, gölet çevresinde sunulan park ve piknil imkânlarla, havasıyla, suyuyla, görsel çeşitlilik, zenginlik, derinlik ve de de orijinâlliğiyle berâber tam da turistik diyebileceğimiz, misâfirlerle ziyâret edebileceğimiz bir yer. Yollar da çok güzel olmuş. Aybastı yolunun ürkütücülüğü kalmamış. Asfalt ve de geniş. Uçurumlar yok olmuş.

Öte yandan, her taraf meydan, her taraf bayrak. Her tarafta iş makinaları. Faaliyetler son gaz sürüyor.  Fındık mevsimi öncesi bir hareketlilik te kendisini belli ediyor. Artık yoğun günler bekliyor hepimizi bu anlamda. Rabbimiz kolaylıklar ihsan eylesin cümleye.

Hızımızı alamamakla berâber, sözlerimizi burada mecbûren bağlıyor, hepinize sevgiler, saygılar, sevdiklerinizle sonsuz mutluluklar diliyor, inşâllâh, hayırlısıyla tekrar buluşabilmek ümîdiyle cümlemiz, milletiyle, memleket iyle Allâh’a emânet olalım diyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.