bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ULUBEY’DE BİR-KAÇ SAAT…

Geçtiğimiz Salı gün dayım, emekli öğretmen İbrahim YÜKSEL Hoca’yla berâber Ulubey’deydik. Hava da güzeldi. Yapraklar, çiçekler içerisinde akıp giderek, tatlı bir güneş altında seyerânla berâber güzel bir gün geçirdik elhamdülillâh. Arabayı park ettikten sonra Kaymakamlık yanından yukarı ana caddeye çıktık. Sağ koldan ilerliyoruz. Gazetemiz Ulubey Yorum’un kapısını açık görünce, öğle arasına az kalmasına rağmen, dönüşe bırakmadan uğrayalım diye düşündük. Deniz Hanım’ın çayını içtik. Gazete, Ulubey ve genel ahvâle dâir bir-iki hasbihâl ettik. Biraz da, öğleden evvel işimizi hâlletmek adına erken kalkıp sağ koldan ilerledik. Tam eczânenin önünden geçerken Nihat Bey camdan buyur işâreti yaptı.Nazım Hocamız da oradaydı. Biz de onlara, “az işimiz var, hemen görüp geleceğiz” işâreti yaparak yürüyüşümüzü sürdürdük. Daha kapıdan girer-girmez, “hocam yardımcı olayım” diyen öğrencimiz İslâm YALÇINKAYA karşıladı bizi. İşimizi çabucak hâlledip teşekkürle berâber eczâneye döndük. Nihat Bey, aynı dönemlerin insanı olmak hasebiyle yazılarımızı okumaya çalıştığını, ancak biraz uzun yazdığımızı ve bitirmeye çalışırken yorulduğunu ifâde etti. Oldukça haklı. Bunu, çok insan söylüyor. Nitekim aynı günün akşamında, yatsı sonrası çay içtiğimiz DOĞAKENT sitesi lokalinde de aynı şey söylendi. NİHAT BEY KÜLTÜR MERKEZİ… Eczacı Nihat Bey ve Nazım GÜLER Hocamız dünden bugünden hâtıra ve olaylara değindiler. O zamanların Üniversitelerinde ve genel atmosferinde yaşananlardan konuşuldu. Dünden yakın düne ve bu günlere dâir birbirleriyle ilintili değerlendirmeler yapıldı. Burada şunu söylemeliyiz ki, aslında, Nihat Bey de gazetemizde yazmalı. Yaklaşım ve yorumları güzel ve de iyi bir gözlemci. Hâtıra dağarcığı zengin; ayrıca, tecrübe sandığında hepimizin istifâde edeceği orijinâl malzemeler var. Dünün ve bugünün Ulubey’inden karşılaştırmalı güzel değerlendirmeler yapabilir. Eczânesi, uğrayan, sohbet eden, çay içenleriyle berâber fiilî bir kültür ocağı mesâbesinde zâten. Orada konuşulanlardan ilham alsa yeter de artar bile.Oraya uğrayan insanlar birikim ve hâtıralarıyla berâber bir bir gelmez oluyorlar artık. Onların yerine de, onların anlatabileceklerini anlatacaklar gelmiyorlar ne yazık ki. Dolayısıyla, Ulubey kültürü ve gelecek nesli adına bugünküleri fırsat bilip ortaya sermeli diye düşünüyoruz. İnşâllâh diyor, Deniz Hanım’ın bilgisine,Nihat Bey’in de ilgisine sunuyor ve de sonucu heyecanla bekliyoruz. FINDIK YANDI MI? Evet, Ulubey gününün bundan sonrası öğle namazı, Mehmet ÇELENK Hoca’nın vaazı, Ziraat Odası, fındık ürün tespit eksperleri, Yavuz Tekir kardeş, öğle yemeği, Murat Yeşiltaş’ın çayı, gübre alış, Cevizlik üzerinden Güzelyurt uğraması ve şehre dönüş. Eksperler, söylentilerin gerçek olmayıp, Ordu’nun hiçbir yerinde iklim kaynaklı hasarın söz konusu olmadığını söylüyorlar. Fındık doğuştan noksan olabilir. O ayrı bir konu. Ancak, doğan filizleri saydığımızda yanma olmadığını görüyoruz diyorlar. Ama bu tabi fiyâtı etkileyecek değil. Sonuçta çok fındık yok ve de stok da söz konusu değil. Bu yazıyı asıl, Mehmet ÇELENK Hocamızın anlattıkları bağlamında düşünmüş, o eksende götürecektik. Giriş yapalım derken biraz değil, epey dolaştık. Lâkin, hangisini geçebiliriz ki izlenimlerimizin? Kısa geçelim desek de derinleşiyor. Sonuçta biz içiyle-dışıyla, sağıyla-soluyla, günüyle-geçmişiyle derin bir toplumuz ve de bir bütünüz. Hayat hep birlikte yaşandıkça güzel. MEHMET ÇELENK’in GÖZYAŞI Şunu da îtiraf edeyim ki, o gün niyet ettiğimde yazsaydım çok şeyler vardı. Ancak şu an sâdece bir ŞİŞE kalmış aklımda. Mehmet ÇELENK Hoca anlatıyor, anlatıyor. Ona vâizlik çok yakışıyor. Beceriyor gerçekten. Çünkü nâtıkası iyi. İlim alt yapısı zengin. Heyecanından da bir şey kaybetmiş değil. Yörenin çok ihtiyacı bulunduğu âlimlerden biri. Allâh sağlıklı ömürler ihsan eylesin inşâllâh hayırlısından. Cennet tarafı ağır basan vaazının bir yerinde konu cehenneme geldi. Kıyâmet günü Cehennem ateşinin köpürüp kükreyerek insanlara doğru geleceğini, peygâmberimiz (SAV) dâhil kimsenin bunu durduramayacağını, ancak son anda Cebrâil (AS)ın elinde bir şişeyle gelip yetişerek; -         Yâ Muhammed, bu şişenin ağzını açıp içindekini ateşe doğru serp! diyeceğini ve bunu yapınca da ateşin geri duracağını, bu şişedeki şeyin de samîmî mü’minlerin, âşıkların göz yaşlarının olacağını ifâde etti.             Elbette, her şeyde olduğu gibi, dîni yaşamada da aşk ve samîmiyet, ihlâs, fedâkârlık çok önemli. Söylenmek istenen bu. İşin özü de. Rabbimiz cümlemizi ibâdet ve tüm işlerini aşkla, şevkle, iyi niyet ve de samîmiyetle yapanlardan eylesin inşâllâh. Âmin. MUSTAFA EVERDİ, KÖPRÜBAŞI…             Tevâfukan, bir gün sonra, yine İbrâhim YÜKSEL’le berâber Ordu’da dolaşırken hukuk adamlığı ve noterliğinden daha çok kitapları ve yazarlığıyla bilinip tanınan, Mustafa EVERDİ Bey’e uğradık Köprübaşı’nda. Sohbet ederken orada da gözyaşı konusu geçti. Mustafa Bey’in anlattığına göre gözyaşının gizemleri, vücuttaki kaynağı, nereden akıp geldiği, terkibi henüz tam olarak çözülebilmiş değil. Sevinç göz yaşıyla, acı, hüzün göz yaşları aynı özellikte olmuyormuş. Kimi kültürlerde kadınlar değil, erkekler ağlarmış falan.             Evet sevgili dostlar, hayat bir göz yaşı misâli akıp gidiyor; bâzen sesli, bâzen sessiz. Bâzen içe akıyor, bâzen dışa. Kimi zaman da hiç fark’etmiyoruz aktığını; hattâ hayâtın bile. Hâlbuki, ama acı, ama sevinç, bir şekilde akıp gidiyoruz dostlar.             Sonuçta iyi bir yerlere varabilmek ve elinde kendi ötesini yeşertmek adına hayırlardan, güzelliklerden, sevâplardan süzülüp derlenmiş âbıhayat niteliğinde birikimlerle mîzâna durabilmek, Yüce Mevlânın lûtfunu celple berâber cennetine girebilmek temennîsiyle hepinize sevgi, saygı ve ebedî mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 21 Nisan 2015 - Salı

ULUBEY’DE BİR-KAÇ SAAT…

Geçtiğimiz Salı gün dayım, emekli öğretmen İbrahim YÜKSEL Hoca’yla berâber Ulubey’deydik. Hava da güzeldi. Yapraklar, çiçekler içerisinde akıp giderek, tatlı bir güneş altında seyerânla berâber güzel bir gün geçirdik elhamdülillâh.

Arabayı park ettikten sonra Kaymakamlık yanından yukarı ana caddeye çıktık. Sağ koldan ilerliyoruz. Gazetemiz Ulubey Yorum’un kapısını açık görünce, öğle arasına az kalmasına rağmen, dönüşe bırakmadan uğrayalım diye düşündük. Deniz Hanım’ın çayını içtik. Gazete, Ulubey ve genel ahvâle dâir bir-iki hasbihâl ettik.

Biraz da, öğleden evvel işimizi hâlletmek adına erken kalkıp sağ koldan ilerledik. Tam eczânenin önünden geçerken Nihat Bey camdan buyur işâreti yaptı.Nazım Hocamız da oradaydı. Biz de onlara, “az işimiz var, hemen görüp geleceğiz” işâreti yaparak yürüyüşümüzü sürdürdük.

Daha kapıdan girer-girmez, “hocam yardımcı olayım” diyen öğrencimiz İslâm YALÇINKAYA karşıladı bizi. İşimizi çabucak hâlledip teşekkürle berâber eczâneye döndük. Nihat Bey, aynı dönemlerin insanı olmak hasebiyle yazılarımızı okumaya çalıştığını, ancak biraz uzun yazdığımızı ve bitirmeye çalışırken yorulduğunu ifâde etti. Oldukça haklı. Bunu, çok insan söylüyor. Nitekim aynı günün akşamında, yatsı sonrası çay içtiğimiz DOĞAKENT sitesi lokalinde de aynı şey söylendi.

NİHAT BEY KÜLTÜR MERKEZİ…

Eczacı Nihat Bey ve Nazım GÜLER Hocamız dünden bugünden hâtıra ve olaylara değindiler. O zamanların Üniversitelerinde ve genel atmosferinde yaşananlardan konuşuldu. Dünden yakın düne ve bu günlere dâir birbirleriyle ilintili değerlendirmeler yapıldı.

Burada şunu söylemeliyiz ki, aslında, Nihat Bey de gazetemizde yazmalı. Yaklaşım ve yorumları güzel ve de iyi bir gözlemci. Hâtıra dağarcığı zengin; ayrıca, tecrübe sandığında hepimizin istifâde edeceği orijinâl malzemeler varDünün ve bugünün Ulubey’inden karşılaştırmalı güzel değerlendirmeler yapabilir.

Eczânesi, uğrayan, sohbet eden, çay içenleriyle berâber fiilî bir kültür ocağı mesâbesinde zâten. Orada konuşulanlardan ilham alsa yeter de artar bile.Oraya uğrayan insanlar birikim ve hâtıralarıyla berâber bir bir gelmez oluyorlar artık. Onların yerine de, onların anlatabileceklerini anlatacaklar gelmiyorlar ne yazık ki. Dolayısıyla, Ulubey kültürü ve gelecek nesli adına bugünküleri fırsat bilip ortaya sermeli diye düşünüyoruz. İnşâllâh diyor, Deniz Hanım’ın bilgisine,Nihat Bey’in de ilgisine sunuyor ve de sonucu heyecanla bekliyoruz.

FINDIK YANDI MI?

Evet, Ulubey gününün bundan sonrası öğle namazı, Mehmet ÇELENK Hoca’nın vaazı, Ziraat Odası, fındık ürün tespit eksperleri, Yavuz Tekir kardeş, öğle yemeği, Murat Yeşiltaş’ın çayı, gübre alış, Cevizlik üzerinden Güzelyurt uğraması ve şehre dönüş.

Eksperler, söylentilerin gerçek olmayıp, Ordu’nun hiçbir yerinde iklim kaynaklı hasarın söz konusu olmadığını söylüyorlar. Fındık doğuştan noksan olabilir. O ayrı bir konu. Ancak, doğan filizleri saydığımızda yanma olmadığını görüyoruz diyorlar. Ama bu tabi fiyâtı etkileyecek değil. Sonuçta çok fındık yok ve de stok da söz konusu değil.

Bu yazıyı asıl, Mehmet ÇELENK Hocamızın anlattıkları bağlamında düşünmüş, o eksende götürecektik. Giriş yapalım derken biraz değil, epey dolaştık. Lâkin, hangisini geçebiliriz ki izlenimlerimizin? Kısa geçelim desek de derinleşiyor. Sonuçta biz içiyle-dışıyla, sağıyla-soluyla, günüyle-geçmişiyle derin bir toplumuz ve de bir bütünüz. Hayat hep birlikte yaşandıkça güzel.

MEHMET ÇELENK’in GÖZYAŞI

Şunu da îtiraf edeyim ki, o gün niyet ettiğimde yazsaydım çok şeyler vardı. Ancak şu an sâdece bir ŞİŞE kalmış aklımda. Mehmet ÇELENK Hoca anlatıyor, anlatıyor. Ona vâizlik çok yakışıyor. Beceriyor gerçekten. Çünkü nâtıkası iyi. İlim alt yapısı zengin. Heyecanından da bir şey kaybetmiş değil. Yörenin çok ihtiyacı bulunduğu âlimlerden biri. Allâh sağlıklı ömürler ihsan eylesin inşâllâh hayırlısından.

Cennet tarafı ağır basan vaazının bir yerinde konu cehenneme geldi. Kıyâmet günü Cehennem ateşinin köpürüp kükreyerek insanlara doğru geleceğini, peygâmberimiz (SAV) dâhil kimsenin bunu durduramayacağını, ancak son anda Cebrâil (AS)ın elinde bir şişeyle gelip yetişerek;

-         Yâ Muhammed, bu şişenin ağzını açıp içindekini ateşe doğru serp!

diyeceğini ve bunu yapınca da ateşin geri duracağını, bu şişedeki şeyin de samîmî mü’minlerin, âşıkların göz yaşlarının olacağını ifâde etti.

            Elbette, her şeyde olduğu gibi, dîni yaşamada da aşk ve samîmiyet, ihlâs, fedâkârlık çok önemli. Söylenmek istenen bu. İşin özü de. Rabbimiz cümlemizi ibâdet ve tüm işlerini aşkla, şevkle, iyi niyet ve de samîmiyetle yapanlardan eylesin inşâllâh. Âmin.

MUSTAFA EVERDİ, KÖPRÜBAŞI…

            Tevâfukan, bir gün sonra, yine İbrâhim YÜKSEL’le berâber Ordu’da dolaşırken hukuk adamlığı ve noterliğinden daha çok kitapları ve yazarlığıyla bilinip tanınan, Mustafa EVERDİ Bey’e uğradık Köprübaşı’nda. Sohbet ederken orada da gözyaşı konusu geçti. Mustafa Bey’in anlattığına göre gözyaşının gizemleri, vücuttaki kaynağı, nereden akıp geldiği, terkibi henüz tam olarak çözülebilmiş değil. Sevinç göz yaşıyla, acı, hüzün göz yaşları aynı özellikte olmuyormuş. Kimi kültürlerde kadınlar değil, erkekler ağlarmış falan.

            Evet sevgili dostlar, hayat bir göz yaşı misâli akıp gidiyor; bâzen sesli, bâzen sessiz. Bâzen içe akıyor, bâzen dışa. Kimi zaman da hiç fark’etmiyoruz aktığını; hattâ hayâtın bile. Hâlbuki, ama acı, ama sevinç, bir şekilde akıp gidiyoruz dostlar.

            Sonuçta iyi bir yerlere varabilmek ve elinde kendi ötesini yeşertmek adına hayırlardan, güzelliklerden, sevâplardan süzülüp derlenmiş âbıhayat niteliğinde birikimlerle mîzâna durabilmek, Yüce Mevlânın lûtfunu celple berâber cennetine girebilmek temennîsiyle hepinize sevgi, saygı ve ebedî mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.