bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

TEMÂYÜLÜN SESİ, ULUBEY'İN NEFESİ!

Yerel seçimlere giderken, geçtiğimiz Cumartesi günü AkParti, adayları belirleme noktasında ilk adım olan temâyülünü yaptı. Ordu ölçeğinde güzel bir sınav verdi AkParti. Çünkü o gün salona bir Bayram havası hâkimdi. Oldukça sâkin, ama kıpır kıpır, şenlikli, aynı zamanda ağırbaşlı, olgun bir seyri vardı günün. İnşâllâh, Ordu’muz, yurdumuz ve de hepimiz için hayırlı olur. Sonuç mu? Onun için daha çok erken. Hani Nasreddin Hoca demiş ya, onun sesi sabah çıkar diye!Fıkrayı hatırlamaya çalışalım; Nasreddin Hoca, mahalleden bir arkadaşıyla, akşam karardıktan sonra eve geçiyorlarmış. Uzakta, bir evin kapısında bir karaltı görmüşler. İki adam kapıyı açmak için ellerinde testere bir şeyler yapıyorlarmış. Hoca’nın, birazca saf olan arkadaşı sormuş: -      Bu adamlar ellerinde -herhâlde- testere ne yapıyorlar? -      Hiiiç! Sâdece keman çalıyorlar! -      Ama hiç sesi çıkmıyor! -      Şimdi çalıyorlar, sesi sabah çıkacak! demiş. Dolayısıyla, temâyülün sesi sonra çıkacak. Gönül ister ki, bu güzel hava sürsün. Sandıktan birlik-berâberlik çıksın; ama sonuçlar netleştikçe işler karışmaz inşâllâh. Yine aklımıza bir anekdot geliyor burada. Mevlânâ talebeleriyle yolda yürürken birbiriyle çok güzel oynayan kedi ve köpekler görüyorlar. Özellikle talebeler hayretlerini Mevlânâ’yla paylaşmak istiyorlar: -      Efendim, şu hayvanlara bakınız ne güzel geçiniyorlar, kavga-dövüş etmeden, hırlaşmadan ne güzel oynuyorlar! Mevlânâ’nın mukâbelesi çok mânidardır: -      Hele önlerine bir kemik atın da o zaman görün! Evet, asıl beklenen, sandıklar açılıp, sonuçlar netleşmeye başladıktan sonraki olgunluktur. Çünkü, şimdiye kadarki seyriyle mücâdele kıyasıya geçiyor. Her türlü ayak oyunları acımasızca sergileniyor. Büyük şehir, büyük rant demek. Dert, öncelikle bu. Bana, şunun derdi öyle değil. Onun milletten, memleketten, adâletten, kalkınmadan, hizmetten başka derdi yok diye net birini gösterebilir misiniz Allâh (CC) rızâsı için? O ona inat, bu buna inat;  o şunun adamı, bu bunun adamı. Kimse, her şey güzel olsun, işler lâyığını bulsun diye bir derdin sâhibi değil. "Bizim köylü olsun da, isterse heyheyli olsun!" mantığı geçerli. Allâh (CC) encâmımızı hayr’eylesin… Âmin… ULUBEY’İN TEMÂYÜLÜ             Ulubey’i konuşmak zor. Bir yandan Sedat EKERsıkıştırıyor. Teşkilâtın neresinde bilmiyorum. Burada komşuyuz. Her gün dükkânın önünden geçiyor. Bir gün bana; “Bizi çok eleştiriyorsun!” dedi. Demek ki adam okuyan biri aynı zamanda! Söyleme tarzına bakılırsa her türlü okuma var adamda. Adı da, Sedat Peker’i hatırlatıyor. Hadi yaz bakalım şimdi. Yâni, “burdan yak” gibi! İbrâhim YEŞİLTAŞ da öyle. Telefon açıp eleştiriyor. “Sen yazıyorsun, beni sıkıştırıyorlar!” diyor. Özellikle sendikacılar rahatsızlıklarını ifâde etmişler. Herhâlde, Ordu’da yaptıkları devâsâ sitelerin benzerlerini Ulubey’e de yapmak adına burayla da ilgileniyor olmalılar ki, bizim betonlaşma endîşelerimiz onları endîşelendirmiş. Yine sözümdeyim; kestâne çiçekleriyle özdeşleşen Ulubey, Ordu’daki Memurkent, TOKİ benzeri ağaçkıran sistemlerinin uzantısı hâline gelmemeli. Kim seçilirse seçilsin, yazacağım, söyleyeceğim ve de istirhâmım bu. Benim Ulubey adına yapabileceğim de bu! Bizden söylemesi yâni. Geliniz görünüz ki sermâye sınır tanımıyor. Hattâ, "SİNİR" bile tanımıyor. Gözü o kadar kara! İnsanlar öfkelense de, para uğruna her şeyi göze alıyor. Rabbim beldelerimizi böylelerinin şerlerinden korusun. Çevrenizdeki yapılaşmalara bir bakın şöyle. Hiç bir şeyden anlamadığını düşünen insan bile bakınca bâriz yanlışlar hemen göze çarpıyor. Mâlum, hafta sonu hava güzeldi. Boztepe’den misâfirlerle her tarafı temâşâ ederken, yol boyu değerlendirmeler yaparken aynı şeyleri düşünüp dillendirmekten kendimizi alamadık. Bu, dağ-taş, dere-tepe, köy-kent olarak yöremizin baştan-ayağa kanayan bir yarası. Ne diyelim? Rabbimizden dileğimiz, Havalimanı, Çevre Yolu, Dereyolu, Sâhil Yolu, Üniversitesi ve Büyük Şehri’yle uçuşa geçen Ordumuza şânına, kişilik ve kimliğine uygun ağırlık ve kratta, en lâyık bir başkanı nasîp etmesi. Başta Ulubey olmak üzere diğer belediyelerimize de, Büyük Reis’le uyumlu, kâbiliyetli, meymenetli, işleri hareketli, sonuçları bereketli, uygun adım başkanlar nasîp etmesi. İnşâllâh gelecek hafta da, temâyül sandığından sızanlar, dışarıya taşanlar ve de Ankara’ya aşanlarla ilgili yazmaya devam edeceğiz. Şimdilik hayırlı olsun demekle yetinelim ve de hayırlı olsun inşâllâh ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 16 Şubat 2014 - Pazar

TEMÂYÜLÜN SESİ, ULUBEY'İN NEFESİ!

Yerel seçimlere giderken, geçtiğimiz Cumartesi günü AkParti, adayları belirleme noktasında ilk adım olan temâyülünü yaptı. Ordu ölçeğinde güzel bir sınav verdi AkParti. Çünkü o gün salona bir Bayram havası hâkimdi. Oldukça sâkin, ama kıpır kıpır, şenlikli, aynı zamanda ağırbaşlı, olgun bir seyri vardı günün. İnşâllâh, Ordu’muz, yurdumuz ve de hepimiz için hayırlı olur.

Sonuç mu? Onun için daha çok erken. Hani Nasreddin Hoca demiş ya, onun sesi sabah çıkar diye!Fıkrayı hatırlamaya çalışalım; Nasreddin Hoca, mahalleden bir arkadaşıyla, akşam karardıktan sonra eve geçiyorlarmış. Uzakta, bir evin kapısında bir karaltı görmüşler. İki adam kapıyı açmak için ellerinde testere bir şeyler yapıyorlarmış. Hoca’nın, birazca saf olan arkadaşı sormuş:

-      Bu adamlar ellerinde -herhâlde- testere ne yapıyorlar?

-      Hiiiç! Sâdece keman çalıyorlar!

-      Ama hiç sesi çıkmıyor!

-      Şimdi çalıyorlar, sesi sabah çıkacak! demiş.

Dolayısıyla, temâyülün sesi sonra çıkacak. Gönül ister ki, bu güzel hava sürsün. Sandıktan birlik-berâberlik çıksın; ama sonuçlar netleştikçe işler karışmaz inşâllâh. Yine aklımıza bir anekdot geliyor burada.

Mevlânâ talebeleriyle yolda yürürken birbiriyle çok güzel oynayan kedi ve köpekler görüyorlar. Özellikle talebeler hayretlerini Mevlânâ’yla paylaşmak istiyorlar:

-      Efendim, şu hayvanlara bakınız ne güzel geçiniyorlar, kavga-dövüş etmeden, hırlaşmadan ne güzel oynuyorlar! Mevlânâ’nın mukâbelesi çok mânidardır:

-      Hele önlerine bir kemik atın da o zaman görün!

Evet, asıl beklenen, sandıklar açılıp, sonuçlar netleşmeye başladıktan sonraki olgunluktur. Çünkü, şimdiye kadarki seyriyle mücâdele kıyasıya geçiyor. Her türlü ayak oyunları acımasızca sergileniyor. Büyük şehir, büyük rant demek. Dert, öncelikle bu. Bana, şunun derdi öyle değil. Onun milletten, memleketten, adâletten, kalkınmadan, hizmetten başka derdi yok diye net birini gösterebilir misiniz Allâh (CC) rızâsı için? O ona inat, bu buna inat;  o şunun adamı, bu bunun adamı. Kimse, her şey güzel olsun, işler lâyığını bulsun diye bir derdin sâhibi değil. "Bizim köylü olsun da, isterse heyheyli olsun!" mantığı geçerli. Allâh (CC) encâmımızı hayr’eylesin… Âmin…

ULUBEY’İN TEMÂYÜLÜ

            Ulubey’i konuşmak zor. Bir yandan Sedat EKERsıkıştırıyor. Teşkilâtın neresinde bilmiyorum. Burada komşuyuz. Her gün dükkânın önünden geçiyor. Bir gün bana; “Bizi çok eleştiriyorsun!” dedi. Demek ki adam okuyan biri aynı zamanda! Söyleme tarzına bakılırsa her türlü okuma var adamda. Adı da, Sedat Peker’i hatırlatıyor. Hadi yaz bakalım şimdi. Yâni, “burdan yak” gibi!

İbrâhim YEŞİLTAŞ da öyle. Telefon açıp eleştiriyor. “Sen yazıyorsun, beni sıkıştırıyorlar!” diyor. Özellikle sendikacılar rahatsızlıklarını ifâde etmişler. Herhâlde, Ordu’da yaptıkları devâsâ sitelerin benzerlerini Ulubey’e de yapmak adına burayla da ilgileniyor olmalılar ki, bizim betonlaşma endîşelerimiz onları endîşelendirmiş. Yine sözümdeyim; kestâne çiçekleriyle özdeşleşen Ulubey, Ordu’daki Memurkent, TOKİ benzeri ağaçkıran sistemlerinin uzantısı hâline gelmemeli. Kim seçilirse seçilsin, yazacağım, söyleyeceğim ve de istirhâmım bu. Benim Ulubey adına yapabileceğim de bu! Bizden söylemesi yâni.

Geliniz görünüz ki sermâye sınır tanımıyor. Hattâ, "SİNİR" bile tanımıyor. Gözü o kadar kara! İnsanlar öfkelense de, para uğruna her şeyi göze alıyor. Rabbim beldelerimizi böylelerinin şerlerinden korusun. Çevrenizdeki yapılaşmalara bir bakın şöyle. Hiç bir şeyden anlamadığını düşünen insan bile bakınca bâriz yanlışlar hemen göze çarpıyor.

Mâlum, hafta sonu hava güzeldi. Boztepe’den misâfirlerle her tarafı temâşâ ederken, yol boyu değerlendirmeler yaparken aynı şeyleri düşünüp dillendirmekten kendimizi alamadık. Bu, dağ-taş, dere-tepe, köy-kent olarak yöremizin baştan-ayağa kanayan bir yarası.

Ne diyelim? Rabbimizden dileğimiz, Havalimanı, Çevre Yolu, Dereyolu, Sâhil Yolu, Üniversitesi ve Büyük Şehri’yle uçuşa geçen Ordumuza şânına, kişilik ve kimliğine uygun ağırlık ve kratta, en lâyık bir başkanı nasîp etmesi. Başta Ulubey olmak üzere diğer belediyelerimize de, Büyük Reis’le uyumlu, kâbiliyetli, meymenetli, işleri hareketli, sonuçları bereketli, uygun adım başkanlar nasîp etmesi.

İnşâllâh gelecek hafta da, temâyül sandığından sızanlar, dışarıya taşanlar ve de Ankara’ya aşanlarla ilgili yazmaya devam edeceğiz. Şimdilik hayırlı olsun demekle yetinelim ve de hayırlı olsun inşâllâh ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.