bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

SANKİ, SEÇİM DEĞİL; İSYAN HAZIRLIĞI!..

“CHP’nin seçim konuşmalarındaki üslup, bende bu kanaati oluşturdu. Galiba yine sandık harici yollardan iktidar kapısı aralamaya çabalıyorlar. Kavgada bile söylenmeyecek sözler havada uçuşuyor. Yaklaşık bir yıl kadar önce bir solcu arkadaştan şu ifadeyi duymuştum. “Artık Türkiye devleti yok. Ak Parti devleti var.” Bu ifade birilerine her türlü isyanı, her türlü yıkıcılığı meşru kılıyor. Yakıp yıkmanın kapısı aralanıyor. “Mademki devlet Türk devleti değil, AK Parti devleti o zaman yıkılsın gitsin!” Kılıçdaroğlu ve diğer ana muhalefet konuşmacıları hep bu temayı işliyorlar. Bu iddiayı güçlendirmenin çevresini oluşturuyorlar. Bu kavgaya, siyon patentli Amerika’dakiler de katılınca iş biraz daha ivme kazanmış gibi.  Bence olay Davos’la başladı. Başbakanımız, Siyonist cumhurbaşkanına sesini yükseltip de kimsenin yapamadığı ve de beklemediği hakaretleri yaptığında, bizdeki Siyonist ve mason basını “bunun karşılığı çok fena olur” cinsinden yazılar yazdılar. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de biraz endişelendim. Fakat bende şöyle bir kanaat var. Siyonist ve masonlar zaten Türk milletine yapacaklarını yapıp duruyorlar, bizden illa da bir kötülük gelmesini beklemiyorlar ki. Asırlardır bizim Siyonistlere hiçbir kötülüğümüz olmadığı her zaman el uzatıp yardım ettiğimiz halde dünya da en büyük kötülüğü bize hep onlar yaptı. Gizliden maskeli yaptılar. Bundan sonra da varsınlar açıktan yapsınlar, her ne yapacaklarsa. Ben böyle düşünüyorum. İşte yapacaklarını yapmaya başladılar. Siyonist’in tarzı budur. Maşa kullanır. Kendi elini ateşe değdirmez; önceden ayarlanmış maşaları vardır. İşte gördük. Bir türlü istedikleri gibi kullanmadıkları Deniz Baykal’ı bir kaset operasyonuyla alaşağı ettiler. Yerine öyle birisini getirdiler ki hizmette kusuru yok. Zaten geçmişte kendini ispat etmiş, sicili emperyalizmin standartlarına uygun bir kişilik. Mesela, ataları Dersim isyanına katılmış, anası Ermeni tehcirinden evlat edinilmiş. Üniversite yıllarında Marksist eylemlere katılmış. Sosyal sigortalar genel müdürlüğü sırasında, bir’e yapılabilecek ihaleleri yüz’e mâl etmiş. Kuruma PKK’lıları memur olarak almış; bu yüzden SSK’nın resmi kurum imalatı ilaçları Güneydoğu’da, PKK mağaralarında bulunmuş. Yani PKK’lılarca SSK depolarından çalınan ilaçlar, dağlardaki savaşan eşkıyanın tedavisinde kullanılmak üzere oralara taşınmış. Bütün bunları yapan Tuncelili bir eleman ki, emperyalizmin ajanları böyle bir değeri gözden kaçırır mı? Türkiye’nin terbiye edilmesinde ya da ele geçirilmesinde kullanılacak partinin başına geçirip, muhalefet duygularının ihanet boyutuna erdirilmesi için eğitilmesi, bilenmesi, kinlendirilmesi ve de Suriye, son olarak da Ukrayna’da olduğu gibi bir iç çatışma atmosferi meydana getirmek. Taksim olaylarında denendiği gibi. Plan bu istikamette gelişiyor. İspanya’ya gidip “Türkiye’de yatırım yapmayın, Türkiye batacak” diyen bir kişiden, Suriye sınırına gidip göçmen çadırlarının yanında “burada terörist yetiştiriliyor” diyen bir kişiden yardım TIR’larını gösterip “bunlarla Suriye’deki teröristlere silah gidiyor” diye dünyaya kendi ülkesini jurnal eden bir adam hiç Siyonist’in gözünden kaçar mı? Bütün bunları söyleten, bir planlayan birilerinin yok olduğunu mu düşünüyorsunuz? Amerika’ya neden çağırıldığını düşünüyorsunuz? Amerikan elçiliğinde ne konuşulduğunu sanıyorsunuz? Boğazda bazı gizli yerlerde kimlerle buluşup konuşulduğunu sanıyorsunuz? Şimdi bir de hocaları oldu. O da meğer hocalıktan gayrı her pisliğe karışmış. Türkiye’deki medyası doğan karteline karıştı. Artık Koç’u, Doğan’ı onlar savunuyor. Eğer söylenenler doğruysa Başbakan’ı, Cumhurbaşkanını, milli istihbaratı dinleyip Mossad’a servis ettilerse bunun adı ihanetin en katmerlisidir. Türkiye’nin milli çıkarlarına operasyon yapıp yabancılar adına bu işleri yapanların Lavrens’ten ne farkları vardır? Kimse merak etmesin. Bu savaşı da Türkiye ve Türk Milleti kazanacaktır. Çünkü bunların sicilleri bozuktur. Bu millet adına bir şey vaat etmiyorlar. Sözleri ve tavırları hep ve her zaman milletimizin düşmanlarından yanadır.   Onun için hiçbir sözlerine, hiçbir vaatlerine inanmıyoruz. İ-nan-mı-yo-ruzzz. Saygılarımla…” Lüleburgaz, Hür Fikir Gazetesi’nden, dobra yazılarını beğendiğim, zaman zaman Yeni Akit’te de gördüğüm İlyas Şen’e Ordu’dan sevgiler, saygılar, teşekkürler…             Sevgili okurlar, bu güzel yazıyı sizlerin de beğeneceğinizi umuyor, her türlü tercihlerimizin tüm dünyâ mazlumları lehine olmasını diliyor, sevdiklerinizle berâber sonsuz mutluluk temennîlerimi sunuyorum ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 11 Mart 2014 - Salı

SANKİ, SEÇİM DEĞİL; İSYAN HAZIRLIĞI!..

“CHP’nin seçim konuşmalarındaki üslup, bende bu kanaati oluşturdu. Galiba yine sandık harici yollardan iktidar kapısı aralamaya çabalıyorlar. Kavgada bile söylenmeyecek sözler havada uçuşuyor.

Yaklaşık bir yıl kadar önce bir solcu arkadaştan şu ifadeyi duymuştum. “Artık Türkiye devleti yok. Ak Parti devleti var.” Bu ifade birilerine her türlü isyanı, her türlü yıkıcılığı meşru kılıyor. Yakıp yıkmanın kapısı aralanıyor. “Mademki devlet Türk devleti değil, AK Parti devleti o zaman yıkılsın gitsin!”

Kılıçdaroğlu ve diğer ana muhalefet konuşmacıları hep bu temayı işliyorlar. Bu iddiayı güçlendirmenin çevresini oluşturuyorlar. Bu kavgaya, siyon patentli Amerika’dakiler de katılınca iş biraz daha ivme kazanmış gibi.  Bence olay Davos’la başladı.

Başbakanımız, Siyonist cumhurbaşkanına sesini yükseltip de kimsenin yapamadığı ve de beklemediği hakaretleri yaptığında, bizdeki Siyonist ve mason basını “bunun karşılığı çok fena olur” cinsinden yazılar yazdılar. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de biraz endişelendim.

Fakat bende şöyle bir kanaat var. Siyonist ve masonlar zaten Türk milletine yapacaklarını yapıp duruyorlar, bizden illa da bir kötülük gelmesini beklemiyorlar ki. Asırlardır bizim Siyonistlere hiçbir kötülüğümüz olmadığı her zaman el uzatıp yardım ettiğimiz halde dünya da en büyük kötülüğü bize hep onlar yaptı. Gizliden maskeli yaptılar. Bundan sonra da varsınlar açıktan yapsınlar, her ne yapacaklarsa. Ben böyle düşünüyorum.

İşte yapacaklarını yapmaya başladılar. Siyonist’in tarzı budur. Maşa kullanır. Kendi elini ateşe değdirmez; önceden ayarlanmış maşaları vardır.

İşte gördük. Bir türlü istedikleri gibi kullanmadıkları Deniz Baykal’ı bir kaset operasyonuyla alaşağı ettiler. Yerine öyle birisini getirdiler ki hizmette kusuru yok. Zaten geçmişte kendini ispat etmiş, sicili emperyalizmin standartlarına uygun bir kişilik.

Mesela, ataları Dersim isyanına katılmış, anası Ermeni tehcirinden evlat edinilmiş. Üniversite yıllarında Marksist eylemlere katılmış. Sosyal sigortalar genel müdürlüğü sırasında, bir’e yapılabilecek ihaleleri yüz’e mâl etmiş. Kuruma PKK’lıları memur olarak almış; bu yüzden SSK’nın resmi kurum imalatı ilaçları Güneydoğu’da, PKK mağaralarında bulunmuş. Yani PKK’lılarca SSK depolarından çalınan ilaçlar, dağlardaki savaşan eşkıyanın tedavisinde kullanılmak üzere oralara taşınmış.

Bütün bunları yapan Tuncelili bir eleman ki, emperyalizmin ajanları böyle bir değeri gözden kaçırır mı? Türkiye’nin terbiye edilmesinde ya da ele geçirilmesinde kullanılacak partinin başına geçirip, muhalefet duygularının ihanet boyutuna erdirilmesi için eğitilmesi, bilenmesi, kinlendirilmesi ve de Suriye, son olarak da Ukrayna’da olduğu gibi bir iç çatışma atmosferi meydana getirmek. Taksim olaylarında denendiği gibi. Plan bu istikamette gelişiyor.

İspanya’ya gidip “Türkiye’de yatırım yapmayın, Türkiye batacak” diyen bir kişiden, Suriye sınırına gidip göçmen çadırlarının yanında “burada terörist yetiştiriliyor” diyen bir kişiden yardım TIR’larını gösterip “bunlarla Suriye’deki teröristlere silah gidiyor” diye dünyaya kendi ülkesini jurnal eden bir adam hiç Siyonist’in gözünden kaçar mı?

Bütün bunları söyleten, bir planlayan birilerinin yok olduğunu mu düşünüyorsunuz? Amerika’ya neden çağırıldığını düşünüyorsunuz? Amerikan elçiliğinde ne konuşulduğunu sanıyorsunuz? Boğazda bazı gizli yerlerde kimlerle buluşup konuşulduğunu sanıyorsunuz?

Şimdi bir de hocaları oldu. O da meğer hocalıktan gayrı her pisliğe karışmış. Türkiye’deki medyası doğan karteline karıştı. Artık Koç’u, Doğan’ı onlar savunuyor. Eğer söylenenler doğruysa Başbakan’ı, Cumhurbaşkanını, milli istihbaratı dinleyip Mossad’a servis ettilerse bunun adı ihanetin en katmerlisidir.

Türkiye’nin milli çıkarlarına operasyon yapıp yabancılar adına bu işleri yapanların Lavrens’ten ne farkları vardır?

Kimse merak etmesin. Bu savaşı da Türkiye ve Türk Milleti kazanacaktır. Çünkü bunların sicilleri bozuktur. Bu millet adına bir şey vaat etmiyorlar. Sözleri ve tavırları hep ve her zaman milletimizin düşmanlarından yanadır.

 

Onun için hiçbir sözlerine, hiçbir vaatlerine inanmıyoruz. İ-nan-mı-yo-ruzzz. Saygılarımla…”

Lüleburgaz, Hür Fikir Gazetesi’nden, dobra yazılarını beğendiğim, zaman zaman Yeni Akit’te de gördüğüm İlyas Şen’e Ordu’dan sevgiler, saygılar, teşekkürler…

            Sevgili okurlar, bu güzel yazıyı sizlerin de beğeneceğinizi umuyor, her türlü tercihlerimizin tüm dünyâ mazlumları lehine olmasını diliyor, sevdiklerinizle berâber sonsuz mutluluk temennîlerimi sunuyorum ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.