bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

RAMAZAN DOSTLUĞU, YOL ARKADAŞLIĞI...

On bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerîf, yılda bir gelerek bizi, daha müspete dönüştürmeye çalışan, değerini idrâkten âciz olduğumuz mânevî bir misâfir, muhabbeti ebediyete uzanan hakîkâtli bir dost, kalbî bağımızı her zaman canlı tutmamız gereken gerçek bir yol ve kader arkadaşımızdır. Çok şükür sevgili dostlar, işte o, bu gün yine bizimle. Akşam terâvihle karşıladık, gece sahurda bizimleydi. Şimdi de oruçla berâberiz… Hoş geldi, safâlar getirdi. Artık bir ay süreyle sabah-akşam berâberiz. Ne mutlu onunla gerçek yoldaşlık edebilene, hakîkî dostluklar kurabilene… Rabbimiz bizleri, çocuklarımızı, cümle sevdiklerimizi onun değerini müdrik olanlardan, rahmet iklîmini lâyıkıyla değerlendirip sonsuz bağış, barış ve mutluluğu bulanlardan eylesin inşâllâh… Bunu söylerken, Efendimiz (SAV)’in:“Siz, Ramazan’ın kıymetini tam idrâk edebilseydiniz, tüm senenin Ramazan olmasını isterdiniz.”  Hadîs-i Şerîf’inden ilham alıyoruz elbette. Sevgili okurlar. Zâten, onunla âşinâlığımız ve de muhabbetimiz yeni değil mâlum. Kendimizi bildik bileli bir tanışıklığımız var elhâmdülillâh. Geldiğinde yanımızda, gittiğinde de kâlbimizde hep… Filhakîka, şöyle geriye doğru baktığımızda, ne günlerimiz, ne hâtıralarımız olduğunu görürürz onunla değil mi? Neydi o, ilk oruçlarımız? O saf, heyecanlı, yollarda kuş misâli aktığımız, top ne zaman patlayacak diye ufuklara baktığımız günlerimiz! İlk başardığımız oruç sonrası yaşadığımız mutluluklar! Hele, tutulan oruçlar sonrası, büyüklerimizin bizi tebrikleri, içten gülümseyişleri.  Sürur ve mutlulukları. Gül açan yüzleri, sevecenleşen tavırlarıyla olduğu kadar ikramlarıyla da ödüllendirmeleri! Diğer taraftan, iftar sofrasındaki lezzet ve bereket, ramazan davulunun sesi, dömbelekçi manileri, eğer evimizde kılınmıyorsa, büyüklerimizle teravih namazlarına gidişimiz ve o gürül gürül coşan câmilerde geçirdiğimiz heyecanlı saatler. Oralarda yeni insanlarla karşılaşmamız. Yeni arkadaşlar edinmemiz. Eskileriyle karşılaşınca daha bir kaynaşmamız. Üst katlarda, kenar yerlerde, büyüklerimizden ayrı olarak saf tutup orayı da bir neşe ve kendimizce bir hareket, daha doğrusu kısmen yaramazlık alanına döndürmemiz! İftarlar, sahurlar, börekler, çörekler, tatlılar, teravihler, açlıklar, tokluklar, oyunlar, koşuşturmalar, mahyalar-kandiller derken sevgili Ramazan misâfirinin firkât günlerinin gelip Bayram’la yer değiştirmesi. Yeni ayakkabılar, elbiseler, hediyeler, bayram harçlıkları; daha neler, neler… Hepsi de Ramazan’ın bereket ve güzellikleri. Ama mâlum, onun sevinçleri, neşeleri, güzellikleri bundan ibâret değil elbette sevgili dostlar. Nitekim, Peygamberimiz(SAV): “Oruçlu için iki sevinç vardır: Birincisi iftar edince (veya bayrama kavuşunca) ikincisi orucun sevâbıyla Rabb’ine kavuştuğu andır.”  buyuruyor. Gerçekten bu müjdenin tecellîsini daha çocukluktan îtibâren tüm hayat boyu yaşıyor olmamız, bir insan, Müslüman ve vatandaş olarak, dînî, kültürel, edebî, ictimâî, her anlamda zenginliğimiz ve de güzelliğimizdir. Yaşayacağımız, sonsuza uzanan mutlu sürprizler daha geridedir. Yüce Mevlâ cümlemize nasîp eylesin inşâllâh; cümle sevdiklerimizle ve ehl-i îmanla berâber… Evet, işte şimdi tekrar yine “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş” olan, Kur’anın indirildiği, oruç ayı, Kur’an ayı, namaz ayı, ibadet ayı, duâ, tefekkür, hayır-hasenât ayı olan rahmet mevsimindeyiz işte.  Peki burada, olması gereken ne? Öyle ya; netîcede her şey bir şey, ya da çok şey için. Hele hele bu Ramazan’sa onun gelişinde çok yönlü sebep ve hikmetler var. Bize vermek, kazandırmak istediği çok şeyler, önümüze serdiği fırsatlar var. O zaman, onun mesajını nasıl algılayıp dünyevî-uhrevî güzellikler ve de mânevî bereketlere dönüştürebiliriz? Bir defâ, bu güzel ayı, güzel şeylere vesîle ve başlangıç yapabilmeliyiz. Mâmâfih bu ay, kötü alışkanlıklarımızı terk edip, iyi huylar kazanmamıza vesile olabilecek, gerek âile, gerekse toplum olarak fazîletlere doğru evrileceğimiz müstesnâ günler olarak değerlendirilmelidir. Cemaatle kılınacak teravihler sâyesinde çocuklarımızın namazı öğrenme konusunda mesafe alacağı en güzel bir eğitim, öğretim imkânıdır. Mukabeleyi de, Kur’an okumak veya dinlemek için bir fırsat olarak değerlendirebiliriz. Bu yönüyle bu ay, Kur’an okumayı geliştirme ve Kur’an’la hemhâl olma ayıdır aynı zamanda. Diğer yandan, malımızla, paramızla yetimleri, öksüzleri, dulları, fakirleri, mültecîleri, yolda kalmışları, diğer çeşitli ihtiyâç sâhiplerini sevindirip paylaşma deneyimini artırma ve  buna alışma ayıdır bu ay. Benlikleri saran, bencilliği artıran, maddeyi putlaştırmaya götüren cimrilikle mücadele etme, mala, paraya esir olmamak adına keselerin ağzını açma ayıdır bu ay. Ümmetin yakın ve uzak plânda birbirlerini anlama ve yaralarını sarmaya çalışma ayıdır bu ay. Yâni, her anlamda iyi değerlendirilmesi gereken bir zaman dilimindeyiz sevgili dostlar. Bu fırsatlar her zaman ele geçmez. Gelecek Ramazan bizim ne olacağımızı yalnız Allâh(CC) bilir. Sözü bitirirken, Ramazan’ın, her şeyden önce tevbe için bir fırsat olduğunu hatırlatmak istiyoruz. O bir, mânevî fırsatlar panayırıdır. Nitekim, zaman su gibi akıp gidiyor. Bu ramazan da geldi ve de, bir bakmışsın, geçip gitmiş olacak. Yarın âhirette bizden şikayetçi değil, şefaatçi, sonu hüsran değil, sonsuz bayram olacak bir ramazan geçirmek dileğiyle, hepinize, hepimize, milletimize, memleketimize, tüm İslâm Âlemi'ne hayırlar, bereketler getirmesini niyâz ederken, insanlığın da hidâyet ve barışına vesîle olması temennîsiyle cümleye sevgiler, saygılar; değerli dostlar, ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 06 Haziran 2016 - Pazartesi

RAMAZAN DOSTLUĞU, YOL ARKADAŞLIĞI...

On bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerîf, yılda bir gelerek bizi, daha müspete dönüştürmeye çalışan, değerini idrâkten âciz olduğumuz mânevî bir misâfir, muhabbeti ebediyete uzanan hakîkâtli bir dost, kalbî bağımızı her zaman canlı tutmamız gereken gerçek bir yol ve kader arkadaşımızdır.

Çok şükür sevgili dostlar, işte o, bu gün yine bizimle. Akşam terâvihle karşıladık, gece sahurda bizimleydi. Şimdi de oruçla berâberiz…

Hoş geldi, safâlar getirdi. Artık bir ay süreyle sabah-akşam berâberiz. Ne mutlu onunla gerçek yoldaşlık edebilene, hakîkî dostluklar kurabilene…

Rabbimiz bizleri, çocuklarımızı, cümle sevdiklerimizi onun değerini müdrik olanlardan, rahmet iklîmini lâyıkıyla değerlendirip sonsuz bağış, barış ve mutluluğu bulanlardan eylesin inşâllâh…

Bunu söylerken, Efendimiz (SAV)’in:“Siz, Ramazan’ın kıymetini tam idrâk edebilseydiniz, tüm senenin Ramazan olmasını isterdiniz.”  Hadîs-i Şerîf’inden ilham alıyoruz elbette.

Sevgili okurlar. Zâten, onunla âşinâlığımız ve de muhabbetimiz yeni değil mâlum. Kendimizi bildik bileli bir tanışıklığımız var elhâmdülillâh. Geldiğinde yanımızda, gittiğinde de kâlbimizde hep…

Filhakîka, şöyle geriye doğru baktığımızda, ne günlerimiz, ne hâtıralarımız olduğunu görürürz onunla değil mi? Neydi o, ilk oruçlarımız? O saf, heyecanlı, yollarda kuş misâli aktığımız, top ne zaman patlayacak diye ufuklara baktığımız günlerimiz! İlk başardığımız oruç sonrası yaşadığımız mutluluklar!

Hele, tutulan oruçlar sonrası, büyüklerimizin bizi tebrikleri, içten gülümseyişleri.  Sürur ve mutlulukları. Gül açan yüzleri, sevecenleşen tavırlarıyla olduğu kadar ikramlarıyla da ödüllendirmeleri!

Diğer taraftan, iftar sofrasındaki lezzet ve bereket, ramazan davulunun sesi, dömbelekçi manileri, eğer evimizde kılınmıyorsa, büyüklerimizle teravih namazlarına gidişimiz ve o gürül gürül coşan câmilerde geçirdiğimiz heyecanlı saatler.

Oralarda yeni insanlarla karşılaşmamız. Yeni arkadaşlar edinmemiz. Eskileriyle karşılaşınca daha bir kaynaşmamız. Üst katlarda, kenar yerlerde, büyüklerimizden ayrı olarak saf tutup orayı da bir neşe ve kendimizce bir hareket, daha doğrusu kısmen yaramazlık alanına döndürmemiz!

İftarlar, sahurlar, börekler, çörekler, tatlılar, teravihler, açlıklar, tokluklar, oyunlar, koşuşturmalar, mahyalar-kandiller derken sevgili Ramazan misâfirinin firkât günlerinin gelip Bayram’la yer değiştirmesi. Yeni ayakkabılar, elbiseler, hediyeler, bayram harçlıkları; daha neler, neler… Hepsi de Ramazan’ın bereket ve güzellikleri.

Ama mâlum, onun sevinçleri, neşeleri, güzellikleri bundan ibâret değil elbette sevgili dostlar. Nitekim, Peygamberimiz(SAV): “Oruçlu için iki sevinç vardır: Birincisi iftar edince (veya bayrama kavuşunca) ikincisi orucun sevâbıyla Rabb’ine kavuştuğu andır.”  buyuruyor.

Gerçekten bu müjdenin tecellîsini daha çocukluktan îtibâren tüm hayat boyu yaşıyor olmamız, bir insan, Müslüman ve vatandaş olarak, dînî, kültürel, edebî, ictimâî, her anlamda zenginliğimiz ve de güzelliğimizdir. Yaşayacağımız, sonsuza uzanan mutlu sürprizler daha geridedir. Yüce Mevlâ cümlemize nasîp eylesin inşâllâh; cümle sevdiklerimizle ve ehl-i îmanla berâber…

Evet, işte şimdi tekrar yine “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş” olan, Kur’anın indirildiği, oruç ayı, Kur’an ayı, namaz ayı, ibadet ayı, duâ, tefekkür, hayır-hasenât ayı olan rahmet mevsimindeyiz işte. 

Peki burada, olması gereken ne? Öyle ya; netîcede her şey bir şey, ya da çok şey için. Hele hele bu Ramazan’sa onun gelişinde çok yönlü sebep ve hikmetler var. Bize vermek, kazandırmak istediği çok şeyler, önümüze serdiği fırsatlar var. O zaman, onun mesajını nasıl algılayıp dünyevî-uhrevî güzellikler ve de mânevî bereketlere dönüştürebiliriz?

Bir defâ, bu güzel ayı, güzel şeylere vesîle ve başlangıç yapabilmeliyiz. Mâmâfih bu ay, kötü alışkanlıklarımızı terk edip, iyi huylar kazanmamıza vesile olabilecek, gerek âile, gerekse toplum olarak fazîletlere doğru evrileceğimiz müstesnâ günler olarak değerlendirilmelidir.

Cemaatle kılınacak teravihler sâyesinde çocuklarımızın namazı öğrenme konusunda mesafe alacağı en güzel bir eğitim, öğretim imkânıdır. Mukabeleyi de, Kur’an okumak veya dinlemek için bir fırsat olarak değerlendirebiliriz. Bu yönüyle bu ay, Kur’an okumayı geliştirme ve Kur’an’la hemhâl olma ayıdır aynı zamanda.

Diğer yandan, malımızla, paramızla yetimleri, öksüzleri, dulları, fakirleri, mültecîleri, yolda kalmışları, diğer çeşitli ihtiyâç sâhiplerini sevindirip paylaşma deneyimini artırma ve  buna alışma ayıdır bu ay.

Benlikleri saran, bencilliği artıran, maddeyi putlaştırmaya götüren cimrilikle mücadele etme, mala, paraya esir olmamak adına keselerin ağzını açma ayıdır bu ay. Ümmetin yakın ve uzak plânda birbirlerini anlama ve yaralarını sarmaya çalışma ayıdır bu ay.

Yâni, her anlamda iyi değerlendirilmesi gereken bir zaman dilimindeyiz sevgili dostlar. Bu fırsatlar her zaman ele geçmez. Gelecek Ramazan bizim ne olacağımızı yalnız Allâh(CC) bilir.

Sözü bitirirken, Ramazan’ın, her şeyden önce tevbe için bir fırsat olduğunu hatırlatmak istiyoruz. O bir, mânevî fırsatlar panayırıdır. Nitekim, zaman su gibi akıp gidiyor. Bu ramazan da geldi ve de, bir bakmışsın, geçip gitmiş olacak. Yarın âhirette bizden şikayetçi değil, şefaatçi, sonu hüsran değil, sonsuz bayram olacak bir ramazan geçirmek dileğiyle, hepinize, hepimize, milletimize, memleketimize, tüm İslâm Âlemi'ne hayırlar, bereketler getirmesini niyâz ederken, insanlığın da hidâyet ve barışına vesîle olması temennîsiyle cümleye sevgiler, saygılar; değerli dostlar, ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.