bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ORDU-MİLLET; EYMÜR, PERŞEMBE...

Geçen hafta da geçti gitti sevgili okurlar. Aylar, yıllar, ömürler geçiyor. Hafta ne ki! Ama, bir haftaya, bir güne bile neler sıkışıyor neler yine de; öyle değil mi?! Şöyle bir düşünürsek, dış dünyâda, ülkemizde, ilimizde, ilçemizde, mahallemizde, evimizde; hele gönül dünyâmızda, iç âlemimizde neler oluyor, ne fırtınalar kopuyor, ne demler yaşanıyor!  Geliniz, görünüz ki, sevgili dostlar, bizim hiç dikkât etmeden, özenmeden, şuursuzca öylesine yaşayıp geçtiğimiz, bunları da ifâdeden âciz olduğumuz ya da anlatmaya zorlandığımız, zaman içerisinde de zâten unuttuğumuz şeylerin hepsi, bir yerlerde kayıt ediliyor ve de bir gün önümüze gelecek mutlakâ.  Nitekim; KEHF(18) Sûresi 49. Âyetin meâli şöyledir: “Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün, 'Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini saymış!' derler. İşlediklerini hazır bulurlar. Rabbin kimseye haksızlık etmez.” Evet sevgili dostlar. Elimizde olmadan uzayan bu girişten sonra geçen haftaya gelelim. Bu haftamız biraz farklı, daha doğrusu Perşembe haftası oldu. Hattâ ayımız da diyebiliriz. İlk ikisinden, ÇARŞAMBA’DAN PERŞEMBE’YE yazımızda söz etmiştik. Pazar günkü şehid cenâzesi vesîlesiyle berâber 3. gidişimiz oldu bu ay Perşembe ilçemize. PERŞEMBE'NİN GELİŞİ... Perşembe de şirin bir sâhil ilçemiz. Zaman zaman burada söz ederiz inşâllâh. Çünkü, bundan böyle kimi pazartesileri, eskiden olduğu gibi bir vesîleyle değil de, şöyle kendiliğinden bir gitmeyi düşünüyoruz. Ayda iki defâ olmasa da, hiç olmazsa bir defâ olarak. Çünkü orada da İmam-Hatip Okulu açılmış. Kadronun yarıya yakını öğrenci arkadaşlarımız. Başta müdürü, ilçemizin yetiştirdiği değerlerden Şerafettin GÜR Bey. Orada da, Ulubey Yorum gibi, ORDU VONA GAZETESİ var. Gerçekten gazeteler bulunduğu yere ayrı bir değer ve bakış açısı katıyor. KÜLTÜR KİTABEVİ var. Bir sığınak âdetâ. Nitekim, dünkü şehid cenâzesini beklerken de orada barındık. Dostlarla hasbihâl ettik. Buranın sâhipleri de talebelerimiz. Perşembe için gazete kadar, burası da önemli bir müessese. Hemen önü Belediye Meydanı. Cenâzede o koca meydan bütünüyle doldu. Rabbimiz şehîdimize rahmet eyleyip, başta yetîmi olmak üzere tüm yakınları, dost ve akrabâsına, arkadaşlarına da engin sabırlar versin. Milletimizin başı sağolsun. Bizlere de, ulvî dâvâlar yolunda ömür geçirmeyi, gerektiğinde yüce dâvâlae uğrunda gözünü kırpmadan canını oraya koyabilmekle berâber, önden giden şehitlerimizin de şefaatlerine nâil omayı nasip eylesin. Âmin. EYMÜR'DE YANGIN ve HORTUM Sevgili okurlar; önceki Pazar’dan bu Pazar’a özetlersek, Eymür’den başlamamız gerekiyor. Gazetemizde YANGIN ve ondan iki hafta sonra HORTUM haberleri çıkan komşularımızı ziyâret ettik. Yangın geçiren Lütfi Ağabeyler yeni çatılarını çatmışlar. Çok minnettar olduklarını söyledikleri kimi komşularının yardımlarıyla berâber yaralarını sarmaya devam ediyorlar. Ama, bunun gölgesinde kalan, ve bizim gazetemizden öğrendiğimiz hortum olayı, gidip ziyâret edince gördük ki, çok ciddî bir felâket olarak tezâhür etmiş. Koşaca’daki minâreyle birlikte hortum oradan siyâh bir duman hâlinde gelerek, komşumuzHasan Günaydın’ların yeni yaptırdıkları evin çatısını burkalayıp savurmuş. Kimisini evin üst tarafına, kimisini de alt tarafına. Bir taraftan vurup gitse, çatı bir tarafa düşer. Burada, iki, üç ayrı yere savrulmuş. Hani ne derler; KORKAN ALLÂH’TAN KORKSUN! Aynen öyle sevgili dostlar. Oğulları, çatıda, yıkılan duvarın altında kalmış. Bacağında 4 kırık var. Değneklerle yürüyor. Askere gidecekken geri kalmış. Âile şükrediyor. Zîrâ, bu olay sonucu hastânede iki hafta yatan çocuklarının, o hengâmede, o gürültüde çatıda olduğundan bile haberleri yok. Aşağıda olduğunu düşünüyorlar. Bereket çocuk, yıkılan duvarın altında kalıp kırılan bacağını güç belâ çıkarmış ve sürünerek aşağıya inmiş. Yoksa, ne iniltisi, ne sesi duyulabilecek durum yokmuş. Dolayısıyla kan kaybından ölebilirmiş. Allâh korumuş. Tekrar geçmiş olsun. Rabbimiz beterinden saklasın. Bizlere de ibret almayı nasîp eylesin. Âmin. ORDU, MİLLET; TEK YÜREK... İşte bu Pazar da, Perşembe’de şehit cenâzesindeydik. Yağmur, soğuk ve yer yer kara rağmen, devlet ve hükümet erkânı, belediye yetkilileri başta olmak üzere, civar il ve ilçelerden de çok geniş bir katılım vardı. Şehit Hüseyin Gümüş’ün hayât hikâyesi ve askeriye adına yapılan konuşma çok etkileyici idi. Böyle komutanlar, böyle şehitler, böyle ordu, böyle halk, ideâl ve ruh olduğu ve böylesine kâlp kâlbe verilip kenetlenildiği, büyük millet bilinciyle hareket edildiği sürece bu bayrak sonsuza kadar , özgürlüğün, asâletin ve hakîkâtin sembolü olarak gururla dalgalanacaktır. Bunda hiç şüphe yok. Milletimiz şan ve şerefine lâyık bir yol ve minvâl üzere yürüyüşünü sürdürüyor. Yolu açık olsun. Rabbimiz dâhilî ve de hâricî tüm düşmanların şerri ve kem gözlerden koruyup, gerek kendisi, gerekse komşuları ve de tüm insanlık ve onların bahtı adına yardımcısı olarak, târihî misyon ve vizyonuyla berâber yolunu açıp, kadrini daha da yüceltsin inşâllâh ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 23 Şubat 2016 - Salı

ORDU-MİLLET; EYMÜR, PERŞEMBE...

Geçen hafta da geçti gitti sevgili okurlar. Aylar, yıllar, ömürler geçiyor. Hafta ne ki! Ama, bir haftaya, bir güne bile neler sıkışıyor neler yine de; öyle değil mi?! Şöyle bir düşünürsek, dış dünyâda, ülkemizde, ilimizde, ilçemizde, mahallemizde, evimizde; hele gönül dünyâmızda, iç âlemimizde neler oluyor, ne fırtınalar kopuyor, ne demler yaşanıyor! 

Geliniz, görünüz ki, sevgili dostlar, bizim hiç dikkât etmeden, özenmeden, şuursuzca öylesine yaşayıp geçtiğimiz, bunları da ifâdeden âciz olduğumuz ya da anlatmaya zorlandığımız, zaman içerisinde de zâten unuttuğumuz şeylerin hepsi, bir yerlerde kayıt ediliyor ve de bir gün önümüze gelecek mutlakâ. 

Nitekim; KEHF(18) Sûresi 49. Âyetin meâli şöyledir: “Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün, 'Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini saymış!' derler. İşlediklerini hazır bulurlar. Rabbin kimseye haksızlık etmez.”

Evet sevgili dostlar. Elimizde olmadan uzayan bu girişten sonra geçen haftaya gelelim. Bu haftamız biraz farklı, daha doğrusu Perşembe haftası oldu. Hattâ ayımız da diyebiliriz. İlk ikisinden, ÇARŞAMBA’DAN PERŞEMBE’YE yazımızda söz etmiştik. Pazar günkü şehid cenâzesi vesîlesiyle berâber 3. gidişimiz oldu bu ay Perşembe ilçemize.

PERŞEMBE'NİN GELİŞİ...

Perşembe de şirin bir sâhil ilçemiz. Zaman zaman burada söz ederiz inşâllâh. Çünkü, bundan böyle kimi pazartesileri, eskiden olduğu gibi bir vesîleyle değil de, şöyle kendiliğinden bir gitmeyi düşünüyoruz. Ayda iki defâ olmasa da, hiç olmazsa bir defâ olarak. Çünkü orada da İmam-Hatip Okulu açılmış. Kadronun yarıya yakını öğrenci arkadaşlarımız. Başta müdürü, ilçemizin yetiştirdiği değerlerden Şerafettin GÜR Bey.

Orada da, Ulubey Yorum gibi, ORDU VONA GAZETESİ var. Gerçekten gazeteler bulunduğu yere ayrı bir değer ve bakış açısı katıyor. KÜLTÜR KİTABEVİ var. Bir sığınak âdetâ. Nitekim, dünkü şehid cenâzesini beklerken de orada barındık. Dostlarla hasbihâl ettik. Buranın sâhipleri de talebelerimiz. Perşembe için gazete kadar, burası da önemli bir müessese. Hemen önü Belediye Meydanı. Cenâzede o koca meydan bütünüyle doldu. Rabbimiz şehîdimize rahmet eyleyip, başta yetîmi olmak üzere tüm yakınları, dost ve akrabâsına, arkadaşlarına da engin sabırlar versin. Milletimizin başı sağolsun. Bizlere de, ulvî dâvâlar yolunda ömür geçirmeyi, gerektiğinde yüce dâvâlae uğrunda gözünü kırpmadan canını oraya koyabilmekle berâber, önden giden şehitlerimizin de şefaatlerine nâil omayı nasip eylesin. Âmin.

EYMÜR'DE YANGIN ve HORTUM

Sevgili okurlar; önceki Pazar’dan bu Pazar’a özetlersek, Eymür’den başlamamız gerekiyor. Gazetemizde YANGIN ve ondan iki hafta sonra HORTUM haberleri çıkan komşularımızı ziyâret ettik. Yangın geçiren Lütfi Ağabeyler yeni çatılarını çatmışlar. Çok minnettar olduklarını söyledikleri kimi komşularının yardımlarıyla berâber yaralarını sarmaya devam ediyorlar.

Ama, bunun gölgesinde kalan, ve bizim gazetemizden öğrendiğimiz hortum olayı, gidip ziyâret edince gördük ki, çok ciddî bir felâket olarak tezâhür etmiş. Koşaca’daki minâreyle birlikte hortum oradan siyâh bir duman hâlinde gelerek, komşumuzHasan Günaydın’ların yeni yaptırdıkları evin çatısını burkalayıp savurmuş. Kimisini evin üst tarafına, kimisini de alt tarafına. Bir taraftan vurup gitse, çatı bir tarafa düşer. Burada, iki, üç ayrı yere savrulmuş. Hani ne derler; KORKAN ALLÂH’TAN KORKSUN! Aynen öyle sevgili dostlar. Oğulları, çatıda, yıkılan duvarın altında kalmış. Bacağında 4 kırık var. Değneklerle yürüyor. Askere gidecekken geri kalmış.

Âile şükrediyor. Zîrâ, bu olay sonucu hastânede iki hafta yatan çocuklarının, o hengâmede, o gürültüde çatıda olduğundan bile haberleri yok. Aşağıda olduğunu düşünüyorlar. Bereket çocuk, yıkılan duvarın altında kalıp kırılan bacağını güç belâ çıkarmış ve sürünerek aşağıya inmiş. Yoksa, ne iniltisi, ne sesi duyulabilecek durum yokmuş. Dolayısıyla kan kaybından ölebilirmiş. Allâh korumuş. Tekrar geçmiş olsun. Rabbimiz beterinden saklasın. Bizlere de ibret almayı nasîp eylesin. Âmin.

ORDU, MİLLET; TEK YÜREK...

İşte bu Pazar da, Perşembe’de şehit cenâzesindeydik. Yağmur, soğuk ve yer yer kara rağmen, devlet ve hükümet erkânı, belediye yetkilileri başta olmak üzere, civar il ve ilçelerden de çok geniş bir katılım vardı. Şehit Hüseyin Gümüş’ün hayât hikâyesi ve askeriye adına yapılan konuşma çok etkileyici idi. Böyle komutanlar, böyle şehitler, böyle ordu, böyle halk, ideâl ve ruh olduğu ve böylesine kâlp kâlbe verilip kenetlenildiği, büyük millet bilinciyle hareket edildiği sürece bu bayrak sonsuza kadar , özgürlüğün, asâletin ve hakîkâtin sembolü olarak gururla dalgalanacaktır.

Bunda hiç şüphe yok. Milletimiz şan ve şerefine lâyık bir yol ve minvâl üzere yürüyüşünü sürdürüyor. Yolu açık olsun. Rabbimiz dâhilî ve de hâricî tüm düşmanların şerri ve kem gözlerden koruyup, gerek kendisi, gerekse komşuları ve de tüm insanlık ve onların bahtı adına yardımcısı olarak, târihî misyon ve vizyonuyla berâber yolunu açıp, kadrini daha da yüceltsin inşâllâh ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.