bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

MUSTAFA KOLUKISAOĞLU, MÜRSEL ÖZTÜRK...

Bu günkü konumuza il müftümüz Sn. Mustafa KOLUKISAOĞLU Bey’in Ankara merkeze alınmasıyla başlıyoruz. Ve daha başta ve de peşînen söylüyoruz ki, çok isâbetli olmuş. Gerçekten birikimli, donanımlı, faal bir idârî kişilik yanında, sosyâl yön îtibârıyle de hep halkla iç içe olmuş; sahada olmayı yeğlemiş bir hizmet insanı olmaya gayret göstermiştir. Kabına sığmayan, görev heyecanıyla dopdolu; denilebilir ki, makam sevdalısı olmamış, hep koşturmuş, koşturmuştur...  Ve bu gün, görev trafiğindeki bu hız onu Ankara’ya taşımıştır. İnşâllâh, kendisi için bir vedâ düzenlenir de haberimiz olursa, hiç olmazsa helâlleşme fırsatı bulmak için, teşehhüd miktârı vaktini alabilmeyi umarız. Şimdiden hayırlı olsun diyoruz. Orada, merkezde biri olarak, teşkilât ve de hizmet bağlamında daha yetkili ve de etkili, dolayısıyla faydalı olacağını umuyoruz. Yolu ve bahtı açık olsun. Rabbimiz ne onu, ne de kimseleri mahcup etmesin. Cümlemizin sonunu hayırlı eylesin. Yerine gelen isim Mürsel ÖZTÜRK. Zonguldak’tan geliyor. Daha fotoğrafı görür, haberi de okur okumaz, ismiyle, kisvesiyle; daha doğrusu ilk intibâ olarak güzel çağrışımlar uyandırdı bizde. İnşâllâh onunla da tanışmak, görüşmek; dahası sohbetleşmek nasîp olur. Yanılmıyorsak, Mustafa KOLUKISAOĞLU Bey de o taraflardan, Karabük’ten gelmişti. Dînî hizmetler, sohbetler, muhabbetler, birlik-berâberlik, kaynaşma, sosyo-kültürel faaliyetler, görev bilinci, hizmet kalitesi adına bir gönül berâberliği, çaba seferberliği heyecânı duymuştuk. Şimdi, aynı duygularla berâber Mürsel ÖZTÜRK Hocamıza, hoş geldiniz, hayırlı olsun, Rabbimiz mahcup etmesin diyor; Hakk için halka hizmet gayreti, mukaddes tebliğ ve de irşad görevinde kendisine hayırlı, üstün başarılar diliyoruz. TERME, ÇARŞAMBA; MESUT ÖZTÜRK... Gelgelelim, daha o gün sıcağı sıcağına bir yatsı çıkışı Süperkent Mescidi önünde Ordu İl Müftü Yardımcımız Mesut ÖZTÜRK Hocamıza takıldık; -      Yıllardır uğraştın Ordu’ya müftü olmak için. Ama baktın kendin olamıyorsun, hiç olmazsa soyadı ÖZTÜRK olan birini getirelim dedin değil mi? -      Evet, hattâ, o Termeli, ben Çarşambalı’yım ama, akraba da desen uyar. Ama tabî bu, işin tamâmen latîfesi. Mürsel Hocamız da çok iyi, en az Mustafa Bey kadar muhterem, birikimli bir müftümüzdür. Göreceksiniz, birlikte Ordumuz’a çok güzel hizmetler edeceğiz. Biz de öyle inanıyor ve de bekliyoruz. İçimizden bir ses de bize böyle söylüyor. Böyle de olmak durumunda. Çünkü, millet ve de ümmet olarak genel durumun ciddiyet ve de vehâmetine karşılık, bununla ters orantılı bir yozlaşma dönemi de yaşıyoruz. Gerek halkımız, gerekse bizler olarak. CÂMİ-CEMAAT; ÖNCÜ, ÖNDER... Dolayısıyla irşat hizmeti daha bir dikkât, rikkât ve de mahâret istiyor. Bu hepimizce biliniyor elbette ama, zamanla gaflete uğruyor, ya da bağlamından çıkıyor. Nitekim, gayret, sâdece söylemde, gazetede, dergide, sahnede, çalgıda, neyde ve de feys’de arttı. Güzel, anlamlı, ibretli fotoğrafların yanına kondurulan süslü, kâfiyeli lâflar, ritimli melodiler eşliğinde gazelvârî haykırışlar zirve yaptı. Ortalık câmi sanatçılarıyla doldu. Câmiden çıkınca, ordan ötesi yok. Söylemler eyleme dönüşmüyor. Temsilde sıkıntılar var. Var da var. Bu hepimizin mâlumu, ve de hoşumuza gitmese de bir gerçek. Eğer toplumdan şikâyetçiysek, görevi ÖNCÜ, ÖNDER anlamına gelen kişiler olarak bundan en fazla kendimizi sorgulamamız gerektiği de daha şedit bir gerçek. O zaman, biraz durup düşünmeliyiz diye söylersek bizi kınamayınız lütfen. Bunu, hepimizin, Hak katında görevini yapmış bir Müslüman olabilmemiz adına söylüyoruz. Hem de, çoğu arkadaşımızın, iş oraya mı kaldı bakışlarını göze alma rağmına. Kusura bakmayalım, işimize bakalım demek istiyoruz. Bu bir hatâysa bize âittir. Bizim de böyle kabul edilmemizi dileriz. NİYE BÖYLE SÖYLÜYORUZ? ÇÜNKÜ; Niye böyle söylüyoruz? Çünkü, câmiamızın kimi gerçeklerini açıktan söyleyen kimi şahsiyetlerin, sanki bizler dokunulmaz kişilermişiz gibi hakâret bombardımanına uğratıldığını görüyoruz. Meselâ hep hutbelerde Hz. Ömer’in halîfe seçilince halka kendisinin yanlışlarını yüzüne haykırmalarını emrettiğini anlatırız da, bizim azıcık telimize dokunulsa ortalığı velveleye veririz. Söylenende birazcık ta olsa gerçek payı olacağı, zaman zaman dillendirdiğimiz gibi söyleyene değil, söyletene bakmamız, dolayısıyla kendimizi bir daha gözden geçirmemiz gerektiğini düşünmeyiz. Bu da bir yozlaşma ve sığlıktır. Kötü niyetli ve kasıtlı olmadığı sürece tüm tenkitler baş-göz üzerine olmalıdır. Velev ki, kasıtla da yapılsa, yine de ders almak akıl kârı değil midir? Bu sözler biraz acı oldu. Ama gerçek. Bu sendika işi de ihlâs ve samîmiyeti tozlaştırıp genel havanın yozlaşmasını hızlandırdı. Sendika olunca siyâset illâ ki oluyor. Bu bağlamda da işin içine tarafgirlik ister-istemez giriyor. O zaman da ortada ne adâletten, ne de liyâkatten eser kalıyor. Güce dayanan irâdeler baskın çıkınca da irâdeler bocalamanın ötesine geçemiyor. Sonunda vebâl kamburlarını dağ misâli yığmak durumunda kalıyoruz Allâh korusun. İnşâllâh, önce sendikada, sonra makamda gerçekleşen, bir nevî eş zamanlı değişiklik, geçmişin tecrübeleriyle berâber akl-ı selim tezâhürlere ve sonuçta bereketli hizmetlere dönüşür. Ordumuzun ve insanlarının, onlardan önce, sorumlular olarak bizlerin bu gönül seferberliğine ihtiyâcımız var. Sonuçta hepimiz bir âileyiz ve de bu azîm sorumluluğun bir parçasıyız.   Her neyse, ne desek az. Belki bu kadarı fazla olmuş ta olabilir. Kusura bakılmasın. Biz son olarak, Beşiktaş’taki patlamada yeğenini şehit veren Mesut ÖZTÜRK Hocamıza, ve toplamda 50’ye yakın şehidimiz bağlamında aziz milletimize sabır ve metânetler diliyor, Yüce Rabbimizin onları, bir akşam sonra Mevlidini idrâk ettiğimiz ve her bir ferdimizin Mehmetçik vasfıyla askeri bulunduğu Efendimiz (SAV)in komşuluğuna kanatlandırması niyâzıyla cümleye sevgiler, saygılar sunuyoruz. YENİ İSİMLER, MERHAMETLİ ŞEHİRLER... Bu arada, sizleri, saat 15.00’de ODÜ Morfoloji binâsında Avni ÇEBİ’nin vereceği MERHAMETLİ ŞEHİRLER Konferansından, katılımınız dileğiyle haberdar etmek istiyoruz. Şehrimiz, halkımız ve geleceğimiz açısından oldukça önemli bir konu. Emek verenleri kutluyoruz. Mürsel ÖZTÜRK ve kısa zaman öncesiyle sendikada da Kerim ALPTEKİN isimleri ve şehrin merhametine dikkât çeken bu konferansı, Ordumuzun din ve belediye hizmetleri için birer MÎLAT olarak kabul ediyor, hayırlı olması dileğiyle, Allâh’a emânet olunuz sevgili dostlar diyerek huzurlarınızdan ayrılıyoruz wes’selâm…
Ekleme Tarihi: 14 Aralık 2016 - Çarşamba

MUSTAFA KOLUKISAOĞLU, MÜRSEL ÖZTÜRK...

Bu günkü konumuza il müftümüz Sn. Mustafa KOLUKISAOĞLU Bey’in Ankara merkeze alınmasıyla başlıyoruz. Ve daha başta ve de peşînen söylüyoruz ki, çok isâbetli olmuş. Gerçekten birikimli, donanımlı, faal bir idârî kişilik yanında, sosyâl yön îtibârıyle de hep halkla iç içe olmuş; sahada olmayı yeğlemiş bir hizmet insanı olmaya gayret göstermiştir. Kabına sığmayan, görev heyecanıyla dopdolu; denilebilir ki, makam sevdalısı olmamış, hep koşturmuş, koşturmuştur... 

Ve bu gün, görev trafiğindeki bu hız onu Ankara’ya taşımıştır. İnşâllâh, kendisi için bir vedâ düzenlenir de haberimiz olursa, hiç olmazsa helâlleşme fırsatı bulmak için, teşehhüd miktârı vaktini alabilmeyi umarız. Şimdiden hayırlı olsun diyoruz. Orada, merkezde biri olarak, teşkilât ve de hizmet bağlamında daha yetkili ve de etkili, dolayısıyla faydalı olacağını umuyoruz. Yolu ve bahtı açık olsun. Rabbimiz ne onu, ne de kimseleri mahcup etmesin. Cümlemizin sonunu hayırlı eylesin.

Yerine gelen isim Mürsel ÖZTÜRK. Zonguldak’tan geliyor. Daha fotoğrafı görür, haberi de okur okumaz, ismiyle, kisvesiyle; daha doğrusu ilk intibâ olarak güzel çağrışımlar uyandırdı bizde. İnşâllâh onunla da tanışmak, görüşmek; dahası sohbetleşmek nasîp olur.

Yanılmıyorsak, Mustafa KOLUKISAOĞLU Bey de o taraflardan, Karabük’ten gelmişti. Dînî hizmetler, sohbetler, muhabbetler, birlik-berâberlik, kaynaşma, sosyo-kültürel faaliyetler, görev bilinci, hizmet kalitesi adına bir gönül berâberliği, çaba seferberliği heyecânı duymuştuk.

Şimdi, aynı duygularla berâber Mürsel ÖZTÜRK Hocamıza, hoş geldiniz, hayırlı olsun, Rabbimiz mahcup etmesin diyor; Hakk için halka hizmet gayreti, mukaddes tebliğ ve de irşad görevinde kendisine hayırlı, üstün başarılar diliyoruz.

TERME, ÇARŞAMBA; MESUT ÖZTÜRK...

Gelgelelim, daha o gün sıcağı sıcağına bir yatsı çıkışı Süperkent Mescidi önünde Ordu İl Müftü Yardımcımız Mesut ÖZTÜRK Hocamıza takıldık;

-      Yıllardır uğraştın Ordu’ya müftü olmak için. Ama baktın kendin olamıyorsun, hiç olmazsa soyadı ÖZTÜRK olan birini getirelim dedin değil mi?

-      Evet, hattâ, o Termeli, ben Çarşambalı’yım ama, akraba da desen uyar. Ama tabî bu, işin tamâmen latîfesi. Mürsel Hocamız da çok iyi, en az Mustafa Bey kadar muhterem, birikimli bir müftümüzdür. Göreceksiniz, birlikte Ordumuz’a çok güzel hizmetler edeceğiz.

Biz de öyle inanıyor ve de bekliyoruz. İçimizden bir ses de bize böyle söylüyor. Böyle de olmak durumunda. Çünkü, millet ve de ümmet olarak genel durumun ciddiyet ve de vehâmetine karşılık, bununla ters orantılı bir yozlaşma dönemi de yaşıyoruz. Gerek halkımız, gerekse bizler olarak.

CÂMİ-CEMAAT; ÖNCÜ, ÖNDER...

Dolayısıyla irşat hizmeti daha bir dikkât, rikkât ve de mahâret istiyor. Bu hepimizce biliniyor elbette ama, zamanla gaflete uğruyor, ya da bağlamından çıkıyor. Nitekim, gayret, sâdece söylemde, gazetede, dergide, sahnede, çalgıda, neyde ve de feys’de arttı. Güzel, anlamlı, ibretli fotoğrafların yanına kondurulan süslü, kâfiyeli lâflar, ritimli melodiler eşliğinde gazelvârî haykırışlar zirve yaptı. Ortalık câmi sanatçılarıyla doldu. Câmiden çıkınca, ordan ötesi yok. Söylemler eyleme dönüşmüyor. Temsilde sıkıntılar var. Var da var. Bu hepimizin mâlumu, ve de hoşumuza gitmese de bir gerçek. Eğer toplumdan şikâyetçiysek, görevi ÖNCÜ, ÖNDER anlamına gelen kişiler olarak bundan en fazla kendimizi sorgulamamız gerektiği de daha şedit bir gerçek. O zaman, biraz durup düşünmeliyiz diye söylersek bizi kınamayınız lütfen. Bunu, hepimizin, Hak katında görevini yapmış bir Müslüman olabilmemiz adına söylüyoruz. Hem de, çoğu arkadaşımızın, iş oraya mı kaldı bakışlarını göze alma rağmına. Kusura bakmayalım, işimize bakalım demek istiyoruz. Bu bir hatâysa bize âittir. Bizim de böyle kabul edilmemizi dileriz.

NİYE BÖYLE SÖYLÜYORUZ? ÇÜNKÜ;

Niye böyle söylüyoruz? Çünkü, câmiamızın kimi gerçeklerini açıktan söyleyen kimi şahsiyetlerin, sanki bizler dokunulmaz kişilermişiz gibi hakâret bombardımanına uğratıldığını görüyoruz. Meselâ hep hutbelerde Hz. Ömer’in halîfe seçilince halka kendisinin yanlışlarını yüzüne haykırmalarını emrettiğini anlatırız da, bizim azıcık telimize dokunulsa ortalığı velveleye veririz. Söylenende birazcık ta olsa gerçek payı olacağı, zaman zaman dillendirdiğimiz gibi söyleyene değil, söyletene bakmamız, dolayısıyla kendimizi bir daha gözden geçirmemiz gerektiğini düşünmeyiz. Bu da bir yozlaşma ve sığlıktır. Kötü niyetli ve kasıtlı olmadığı sürece tüm tenkitler baş-göz üzerine olmalıdır. Velev ki, kasıtla da yapılsa, yine de ders almak akıl kârı değil midir?

Bu sözler biraz acı oldu. Ama gerçek. Bu sendika işi de ihlâs ve samîmiyeti tozlaştırıp genel havanın yozlaşmasını hızlandırdı. Sendika olunca siyâset illâ ki oluyor. Bu bağlamda da işin içine tarafgirlik ister-istemez giriyor. O zaman da ortada ne adâletten, ne de liyâkatten eser kalıyor. Güce dayanan irâdeler baskın çıkınca da irâdeler bocalamanın ötesine geçemiyor. Sonunda vebâl kamburlarını dağ misâli yığmak durumunda kalıyoruz Allâh korusun.

İnşâllâh, önce sendikada, sonra makamda gerçekleşen, bir nevî eş zamanlı değişiklik, geçmişin tecrübeleriyle berâber akl-ı selim tezâhürlere ve sonuçta bereketli hizmetlere dönüşür. Ordumuzun ve insanlarının, onlardan önce, sorumlular olarak bizlerin bu gönül seferberliğine ihtiyâcımız var. Sonuçta hepimiz bir âileyiz ve de bu azîm sorumluluğun bir parçasıyız.  

Her neyse, ne desek az. Belki bu kadarı fazla olmuş ta olabilir. Kusura bakılmasın. Biz son olarak, Beşiktaş’taki patlamada yeğenini şehit veren Mesut ÖZTÜRK Hocamıza, ve toplamda 50’ye yakın şehidimiz bağlamında aziz milletimize sabır ve metânetler diliyor, Yüce Rabbimizin onları, bir akşam sonra Mevlidini idrâk ettiğimiz ve her bir ferdimizin Mehmetçik vasfıyla askeri bulunduğu Efendimiz (SAV)in komşuluğuna kanatlandırması niyâzıyla cümleye sevgiler, saygılar sunuyoruz.

YENİ İSİMLER, MERHAMETLİ ŞEHİRLER...

Bu arada, sizleri, saat 15.00’de ODÜ Morfoloji binâsında Avni ÇEBİ’nin vereceği MERHAMETLİ ŞEHİRLER Konferansından, katılımınız dileğiyle haberdar etmek istiyoruz. Şehrimiz, halkımız ve geleceğimiz açısından oldukça önemli bir konu. Emek verenleri kutluyoruz.

Mürsel ÖZTÜRK ve kısa zaman öncesiyle sendikada da Kerim ALPTEKİN isimleri ve şehrin merhametine dikkât çeken bu konferansı, Ordumuzun din ve belediye hizmetleri için birer MÎLAT olarak kabul ediyor, hayırlı olması dileğiyle, Allâh’a emânet olunuz sevgili dostlar diyerek huzurlarınızdan ayrılıyoruz wes’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.