Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

MERHAMETLİ ŞEHİRLER, ACIMASIZ DÜNYA…

Çok güzel bir tâbir Merhametli Şehirler. İsâbetli seçilmiş bir konu. Merhamet kavramının sıcağı başlıbaşına insanı sarmaya yetiyor. Merhamet, onca teknolojik ve bilimsel terakkîye rağmen, insanlığın günden güne daha da muhtaç hâle geldiği bir şey. Bu gecekondu için de, gökdelen için de böyle. Diğer yandan, yakın coğrafyada şehirlerin, füzelerle, bombalarla berâber yerle bir edildiği, çelik-çocuk, bebek-sabı, ihtiyar-yaşlı demeden çâresiz, savunmasız, yoksul, aç insanların birebir işkencelerle kesilip doğrandıkları, yakıldıkları bütün dehşetiyle görülüyor. Diğer yandan, buralarda ise paranın, daha çarpıcı ifâdesiyle rantın adâlet ve merhamet kavramlarını, özellikle şehirleşmede unutturduğu ruhsuz, acımasız uygulamalara şâhit oluyoruz. Böyle bir manzara ve gerçek karşısında, acımasız bir çağda, MERHAMETLİ ŞEHİRLER güzel bir hayâl ve Medeniyet Tasavvuru çerçevesine oturtulabilecek soylu bir ideâl. Bizce bu konu ODÜ'de güzel güzel konuşulur, alkışlanır, hayâl edilir de, salonun ve yerleşkenin dışına taşar da Boztepe'nin eteklerinde mâkes bulur diye düşünmüştük. Aslında, şahsen ümitli değildik. Yine de, İnşâllâh, şehir için iyi bir başlangıç olacaktır. Hayâli bile yeter. Şehrini ve insanlarını seven, medeniyet tasavvuru telâkkîsi bulunan kimsenin bir müjde algısıyla hareket edip ıskalayamayacağı bir etkinlik olacağınıvarsaymıştık. Bu duygu ve düşüncelerle ODÜ’nün yolunu tuttuk. Saat 15.00 olduğunda salonun tamâmına yakını doluydu. Lâkin, protokola ayrıldığı için boş bırakılan ön kısımlara rağbet olmayınca, oraları da sonradan gelen katılımcılarla dolduruldu. Gördüğümüz kadarıyla Rektör Târık YARILGAÇ dışında ne siyâset, ne bürokrasi ne de belediye çevrelerinden bir yetkili mevcut değildi. Adı MERHAMETLİ ŞEHİRLER olan bir konferansta, insanlarımız ve geleceğimiz için hayâtî önemdeki bir etkinlikte, başkan ya da birim âmirleri, olası bir mâzerete binâen bulunamasa da, hiç olmazsa îmar ve kültürle ilgili yardımcı yetkililer bulunamaz mıydı? İşte, burada, bizim hep söylemeye çalıştığımız dertsizlik, gamsızlık, özensizlik, arayışsızlık örneklerinden biri daha kendisini gösterdi. Maalesef, Ordu kültür, sanat ve belediyeciliği adına, gelenek bozulmamış,bir kez daha yanılmamıştık. Şöyle ilgililer, biz biliyoruz, ihtiyacımız yok kibrini bir yana bırakıp tevâzu buyurarak buraya katılsalardı, bu jest bile bizi ümitlendirmeğe yeterdi. Solu da, sağı da, eski tas, eski hamam sürüp gidiyor ne yazık ki. Konuşmacının anlattıklarının satır aralarında da bu vardı. Sağolsun, Merhametli Şehirler adıyla kitabı da bulunan, Mimar Mühendisler Grubu Eski Başkanı Sayın Avni Çebi bize, kısmen de olsa bir nefes aldırdı. Özlemlerimize, ruhumuzun gıdasına, ufkumuza pınar olacak çağlayanlara doğru yolculuk ettirdi. 6 sayfaya yakın not tuttuk. Geliniz görünüz ki, hangi birisini yazalım? Yalnız kısaca, belediyecilik konusunda çok şeylerin yanlış gittiğini öğrendik.  Sayın ÇEBİ, başta İstanbul olmak üzere genelde, özellikle târihî silüeti bozan binâlaşmalara göz yumulduğunu ifâde ederek, bizim de gözlemlerimizi teyid etmiş oldu. Zâten, bir defâ esasta, insana merhamet etmeyen, onu toprağından, aslî çevresinden, köklerinden koparan, betona mahkum eden, komşuluğu unutturan, mahalle ve çevre şuurundan uzaklaştırıp, yüksek, üst üste binalarda birbirinden habersiz yığınlar hâline getiren kopuk bir toplumsal yaşayışla karşı karşıyayayız. Toplu konut uygulamaları, bol gökdelenli devâsâ siteler bu kopukluğu daha da besliyor. Yoğunluk arttıkça ünsiyet, sanıldığının aksine daha da azalıyor. Bu anlamda bir ters orantı söz konusu. Dolayısıyla, 4-5 kattan fazla binâlar, merhametli şehre hizmet etmiyor. Bugünkü yüksek binâlar, insanlara yuva olmaktan ziyâde, sermâye çevreleri için bir rant, âileler için ise bir külfet ve de dolaylı kölelik aracı. Binâlara giriliyor, sonra ödemelerin ardı-arkası gelmiyor. Koca bir hayat bir eve mahkûmiyetle geçiyor. Fiyatlar, rantlar, bağımlılıklar gitgide daha da artıyor. Böyle böyle nereye kadar? Meselâ güvenlik konusu da bir fantezidir. Artık çoğu sitelere şifrelerle giriliyor. Bu da bir abartı. İyi bir şey değil. Aşırı güvensizlik duygusu güvensizliği daha da artırır. Daha tedirgin, emniyetsiz bir topluma hizmet etmiş oluruz. Buna benzer nice tespitlerle dolu 1 saatlik konuşmanın yarım saati de soru cevap şeklinde devam etti. Ordu’nun, benzer konuların ele alındığı böyle etkinliklere çok ihtiyâcı var. Her kes  Ordu’nun çok güzel bir yer olduğunu kabul ediyor. Ama yapılaşmada, Allâh vergisi bu güzelliğe en azından saygı sadedinde bir hassâsiyet gösterilmediği de peşinden ilâve ediliyor. Bu noktada, belediye yetkilileri, kent konseyi ve üyeleri, mîmarlar, mühendisler istekli olmadıkça, sivil toplum kendi çalıp, kendisi oynamakla yetinmek durumunda kalır. Öyle de olsa bunlar devam etmelidir. Hiç olmazsa bizler görevimizi yapmış oluruz. Bu duygu ve düşüncelerle sözümüzü bağlarken, önce birbirimize merhamet ekseninde, merhametli şehirler ve de bunların oluşturduğu, her şeyden önce insana saygılı bir dünyânın, inşâllâh ve tekrâren bizim coğrafyamıza ve hattâ milletimize nasîp olması dileğiyle, hepinize kâlbî muhabbetler sunuyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 19 Aralık 2016 - Pazartesi

MERHAMETLİ ŞEHİRLER, ACIMASIZ DÜNYA…

Çok güzel bir tâbir Merhametli Şehirler. İsâbetli seçilmiş bir konu. Merhamet kavramının sıcağı başlıbaşına insanı sarmaya yetiyor. Merhamet, onca teknolojik ve bilimsel terakkîye rağmen, insanlığın günden güne daha da muhtaç hâle geldiği bir şey. Bu gecekondu için de, gökdelen için de böyle. Diğer yandan, yakın coğrafyada şehirlerin, füzelerle, bombalarla berâber yerle bir edildiği, çelik-çocuk, bebek-sabı, ihtiyar-yaşlı demeden çâresiz, savunmasız, yoksul, aç insanların birebir işkencelerle kesilip doğrandıkları, yakıldıkları bütün dehşetiyle görülüyor.

Diğer yandan, buralarda ise paranın, daha çarpıcı ifâdesiyle rantın adâlet ve merhamet kavramlarını, özellikle şehirleşmede unutturduğu ruhsuz, acımasız uygulamalara şâhit oluyoruz. Böyle bir manzara ve gerçek karşısında, acımasız bir çağda, MERHAMETLİ ŞEHİRLER güzel bir hayâl ve Medeniyet Tasavvuru çerçevesine oturtulabilecek soylu bir ideâl. Bizce bu konu ODÜ'de güzel güzel konuşulur, alkışlanır, hayâl edilir de, salonun ve yerleşkenin dışına taşar da Boztepe'nin eteklerinde mâkes bulur diye düşünmüştük.

Aslında, şahsen ümitli değildik. Yine de, İnşâllâh, şehir için iyi bir başlangıç olacaktır. Hayâli bile yeter. Şehrini ve insanlarını seven, medeniyet tasavvuru telâkkîsi bulunan kimsenin bir müjde algısıyla hareket edip ıskalayamayacağı bir etkinlik olacağınıvarsaymıştık.

Bu duygu ve düşüncelerle ODÜ’nün yolunu tuttuk. Saat 15.00 olduğunda salonun tamâmına yakını doluydu. Lâkin, protokola ayrıldığı için boş bırakılan ön kısımlara rağbet olmayınca, oraları da sonradan gelen katılımcılarla dolduruldu.

Gördüğümüz kadarıyla Rektör Târık YARILGAÇ dışında ne siyâset, ne bürokrasi ne de belediye çevrelerinden bir yetkili mevcut değildi. Adı MERHAMETLİ ŞEHİRLER olan bir konferansta, insanlarımız ve geleceğimiz için hayâtî önemdeki bir etkinlikte, başkan ya da birim âmirleri, olası bir mâzerete binâen bulunamasa da, hiç olmazsa îmar ve kültürle ilgili yardımcı yetkililer bulunamaz mıydı? İşte, burada, bizim hep söylemeye çalıştığımız dertsizlik, gamsızlık, özensizlik, arayışsızlık örneklerinden biri daha kendisini gösterdi.

Maalesef, Ordu kültür, sanat ve belediyeciliği adına, gelenek bozulmamış,bir kez daha yanılmamıştık. Şöyle ilgililer, biz biliyoruz, ihtiyacımız yok kibrini bir yana bırakıp tevâzu buyurarak buraya katılsalardı, bu jest bile bizi ümitlendirmeğe yeterdi. Solu da, sağı da, eski tas, eski hamam sürüp gidiyor ne yazık ki. Konuşmacının anlattıklarının satır aralarında da bu vardı.

Sağolsun, Merhametli Şehirler adıyla kitabı da bulunan, Mimar Mühendisler Grubu Eski Başkanı Sayın Avni Çebi bize, kısmen de olsa bir nefes aldırdı. Özlemlerimize, ruhumuzun gıdasına, ufkumuza pınar olacak çağlayanlara doğru yolculuk ettirdi. 6 sayfaya yakın not tuttuk. Geliniz görünüz ki, hangi birisini yazalım? Yalnız kısaca, belediyecilik konusunda çok şeylerin yanlış gittiğini öğrendik.  Sayın ÇEBİ, başta İstanbul olmak üzere genelde, özellikle târihî silüeti bozan binâlaşmalara göz yumulduğunu ifâde ederek, bizim de gözlemlerimizi teyid etmiş oldu.

Zâten, bir defâ esasta, insana merhamet etmeyen, onu toprağından, aslî çevresinden, köklerinden koparan, betona mahkum eden, komşuluğu unutturan, mahalle ve çevre şuurundan uzaklaştırıp, yüksek, üst üste binalarda birbirinden habersiz yığınlar hâline getiren kopuk bir toplumsal yaşayışla karşı karşıyayayız. Toplu konut uygulamaları, bol gökdelenli devâsâ siteler bu kopukluğu daha da besliyor.

Yoğunluk arttıkça ünsiyet, sanıldığının aksine daha da azalıyor. Bu anlamda bir ters orantı söz konusu. Dolayısıyla, 4-5 kattan fazla binâlar, merhametli şehre hizmet etmiyor. Bugünkü yüksek binâlar, insanlara yuva olmaktan ziyâde, sermâye çevreleri için bir rant, âileler için ise bir külfet ve de dolaylı kölelik aracı. Binâlara giriliyor, sonra ödemelerin ardı-arkası gelmiyor. Koca bir hayat bir eve mahkûmiyetle geçiyor. Fiyatlar, rantlar, bağımlılıklar gitgide daha da artıyor. Böyle böyle nereye kadar?

Meselâ güvenlik konusu da bir fantezidir. Artık çoğu sitelere şifrelerle giriliyor. Bu da bir abartı. İyi bir şey değil. Aşırı güvensizlik duygusu güvensizliği daha da artırır. Daha tedirgin, emniyetsiz bir topluma hizmet etmiş oluruz.

Buna benzer nice tespitlerle dolu 1 saatlik konuşmanın yarım saati de soru cevap şeklinde devam etti. Ordu’nun, benzer konuların ele alındığı böyle etkinliklere çok ihtiyâcı var. Her kes  Ordu’nun çok güzel bir yer olduğunu kabul ediyor. Ama yapılaşmada, Allâh vergisi bu güzelliğe en azından saygı sadedinde bir hassâsiyet gösterilmediği de peşinden ilâve ediliyor.

Bu noktada, belediye yetkilileri, kent konseyi ve üyeleri, mîmarlar, mühendisler istekli olmadıkça, sivil toplum kendi çalıp, kendisi oynamakla yetinmek durumunda kalır. Öyle de olsa bunlar devam etmelidir. Hiç olmazsa bizler görevimizi yapmış oluruz.

Bu duygu ve düşüncelerle sözümüzü bağlarken, önce birbirimize merhamet ekseninde, merhametli şehirler ve de bunların oluşturduğu, her şeyden önce insana saygılı bir dünyânın, inşâllâh ve tekrâren bizim coğrafyamıza ve hattâ milletimize nasîp olması dileğiyle, hepinize kâlbî muhabbetler sunuyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.