bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ÎS TÜRKCAN HAYIRLI OLSUN…

“Çok şükür, nihâyet!” diyerek başlıyoruz söze. Ve de ekliyoruz ki; bu isim, son zamanlarda gündeme oturur gibi olmuştu ama, en son, Sait İNAN en önlere geçmişti. Hem de buna bayağı alışmış, kendimizi hazırlamıştık bile. Geliniz görünüz ki siyâset bu işte. Her ne oluyorsa, akşamdan sabaha, hattâ bir anda her şey değişebiliyor. Artık, son elemelerde hangi hassas noktaya takıldıysa, neler düşünüldüyse, bilemiyoruz. Belki de tüm bunlar bahâne; kriterlerin hiç etkisi olmadı. Etkiden çok yetki konuştu. Her neyse, sonuç, tüm aday adayları, adaylar, bizler ve de Ulubey için hayırlı olsun. ÎSÂ TÜRKCAN sevgili, saygılı, edepli, mütevâzı ve hepsinden önemlisi dürüst, şâibesiz, tertemiz bir isim. Problem yok. Hattâ, tam istediğimiz gibi. Ancak, kendisini öteden beri tanıdığım, ahlâkının böyle olduğunu bildiğimden, siyâsetin ona geçit vereceğini pek düşünmemiştim doğrusu. Ama, sonuç güzel olsun da, ben yanılmış olayım sevgili okurlar. Sanırım sizler de böyle düşünüyorsunuzdur. Kanaatimize gelirsek; performansını propaganda döneminde de gösterip kazandığı takdirde, genç, sportif, dinamik, çalışkan bir başkan olarak, büyük şehirle diyalog hâlinde, insanlarla muhabbet üzre, halkın ve yerli dinamiklerin de kalbî ve fiilî destekleriyle berâber mutlak başarılı olur. Her şeyden önce, kendisinde o istek ve heyecan var. SİYÂSET, SİYÂSET İSTER! Öyle de; benim merak ettiğim, o mu siyâsete uyacak, siyâset mi ona? Siyâset, siyâset ister yâni. Siyâsetin kuralları vardır; hattâ, kuralla kalsa iyi, kurulları da vardır. Orada ast, üst ilişkisi, nezâket, büyüğe saygı, küçüğe sevgi kuralları işlemez. Edep-erkân orada geçmez. Siyâset büyük küçük tanımaz. Çıkarı neyi gerektirirse onu yapar, yaptırır. Öncelik, vefâ, kadirşinâslık görüntüde var gibidir. Fakat, esasta bunun hiç anlamı yoktur. Boşluk bulan balıklama dalar, azıcık düşüneyim, her şeyin bir âdâbı var diyen avucunu yalar. İşte, hayâtında alışık olsan da olmasan da, içine sinse de sinmese de şimdi artık hepsine uyacaksın. Umarız, yara almadan bu mücâdelenin içinden alnının akıyla çıkar. Allâh yardımcısı olsun. Ama, şu da var ki; zaman her şeyin ilâcıdır. En büyük öğretmendir. İnsana her şeyi öğretir. Îsâ Türkcan’ın, ağırlığını kaybetmeden, prensipleriyle birlikte yürüyerek Ulubey riyâset ve siyâsetine damgasını vuracağını düşünüyorum. Ulubey yeni bir sîmâ kazanıyor ve de yeni bir aktöre hazırlanıyor. Artık isim belli. Bizler de, sizler de bundan sonra kimi izleyeceğimizi biliyoruz. Dikkâtlerimiz direkt aday üzerinde yoğunlaşacak. Sizlerin gözlemleri de bizlere ışık tutacak ve hep birlikte gerçekçi analizler yapmaya çalışacağız. Her şey, daha güzel, daha yaşanılır, daha huzurlu ve mutlu, cıvıl cıvıl bir Ulubey için. Hepimizin ortak paydası bu duygu, bu düşünce, bu özlem. Gerisi teferruat. Haydi hayırlısı diyor, rahat bir nefes almış olmanın hazzıyla geçen haftanın diğer olaylarına geçiyoruz. EYMÜR’ÜN PROFESÖRÜ Bizler, Eymür özelinde son haftaları cenâzeler süreci olarak yaşadık. Geçen hafta gazetemizde de yer aldığı gibi, önceki hafta iki cenâzeyi aynı günde yolcu ettik. Ondan bir hafta sonra Ulubey’de, halamızın dâmâdı Abdülkerim TÜRKMEN’in babası rahmetli olduktan başka Ankara’dan da bir cenâzemiz geldi ki, bilim dünyâsından bir isimdi bu: Prof. Dr. Abdullâh DEMİRTAŞ. 82 yaşında uğurladığımız hoca, Eymür’ün ilk eğitmenlerindendi. Daha sonra süreç içerisinde yükselmiş, akademik kariyer kazanmıştı. Yıllarca Amerika’da, çeşitli üniversitelerde bulunmuştu. Türkiye’ye döndüğünde, Rize Üniversitesi Çayeli Eğitim fakültesinin kurucu dekanlığını yapmıştı. Köyün tek profesörü olup, ilçemizin, Ordumuzun ve de yurdumuzun değerlerindendi. Rahmetli babamın da öğretmeni olması yanında yakînen görüşüp tanışmaları dolayısıyla bir şekilde biz de tanıdık kendisini. Hattâ, 2012 yazında Ankara’dan Ordu’ya birlikte neşeli bir yolculuğumuz da olmuştu. O yaşına rağmen oldukça dikkâtli ve zindeydi. Gelirken arabasını hep o kullandı. Dinlendirme isteklerimize iltifat etmedi. Son iki-üç aya kadar hep böyleydi. Kendi işini kendisi yapıyordu. Ordu’daki evini-barkını, onun ön ve arka yüzündeki bahçesini görmelisiniz. Ankara’daki düzenini de çok medhediyorlar. Tüm o güzelliklerin bahçıvanı bizzat kendisidir. Mâlikânesinin duvarındaki tablolar ince zevkin, billur duyguların, zerâfetin resimleridir hep. Hoca, tek kelimeyle hayat dolu bir insandı. Bunca güzelliklere imza atan bir insanın kâlbi de güzeldi mutlakâ. Ve de bu güzelliklerin sonsuzdaki izdüşümü de güzellik olacaktır mutlakâ. Yeter ki, îmân zemîni bulunsun. Orada helâlleştirme esnâsında söylendiği gibi, nasıl bu dünyâda verimli topraklarda bereket oluyorsa, âhiretin verimi de îmân zemîniyle alâkalıdır. O oldumuydu, onun üzerine atılacak zerre tohumlar bile öbür dünyâda cennet bahçesinin gülleri olarak karşımıza çıkacaktır. ÇAYELİ’NDEN VEFÂ’YA Cenâzenin tüm süreçlerinde bulunmaya çalıştık. En anlamlı taraf da, Rize Üniversitesi’nden bir grup insanın onca yolu katedip cenâze için gelmiş olmasıydı. Onlarla tanışmamız da son anda oldu. Yoksa, konuşma yaptırmayı ihmâl etmezdik. Çok da anlamlı ve güzel olurdu. Hoca’nın ilk öğretmenliğini yaptığı, yapımına da kendisinin önayak olduğu okulun bahçesinde namazı kılındıktan sonra değişik bir ses duâ yapmaya başladı. Güzel de bir duâydı. Buralarda hiç de duymamıştım bu tarz bir duâyı. Kim acabâ diye merak ederken, meğer, Rize’den bir grup gelmiş. Bu misâfir de onlardan biriymiş. Sonra tanıştık. Merhûmun eşi Nâdire Yenge’yle bayağı hasbihâl ettiler. Tesellî ettiler, tâziyelerini bildirdiler. İşte vefâ ve kadirşinâslık, daha doğrusu insanlık buydu. Bir de burada, şunu söylemek gerekiyor ki, dışarıda insan daha iyi tanınıp takdir edilebiliyor. Bu aynı zamanda bunun da bir örneği. Yengemiz ve hepimiz onların bu örnek hareketlerinden çok duygulandık. Allâh (CC) kendilerinden râzı olsun. Yüce Mevlâ sizlerden ve de bizlerden de râzı olsun. Köyümüz, kentimiz, ülkemiz, dünyâmız ve de özellikle Ulubeyimiz mutluluklarla dolsun sevgili okurlar ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 16 Şubat 2014 - Pazar

ÎS TÜRKCAN HAYIRLI OLSUN…

“Çok şükür, nihâyet!” diyerek başlıyoruz söze. Ve de ekliyoruz ki; bu isim, son zamanlarda gündeme oturur gibi olmuştu ama, en son, Sait İNAN en önlere geçmişti. Hem de buna bayağı alışmış, kendimizi hazırlamıştık bile. Geliniz görünüz ki siyâset bu işte. Her ne oluyorsa, akşamdan sabaha, hattâ bir anda her şey değişebiliyor.

Artık, son elemelerde hangi hassas noktaya takıldıysa, neler düşünüldüyse, bilemiyoruz. Belki de tüm bunlar bahâne; kriterlerin hiç etkisi olmadı. Etkiden çok yetki konuştu. Her neyse, sonuç, tüm aday adayları, adaylar, bizler ve de Ulubey için hayırlı olsun.

ÎSÂ TÜRKCAN sevgili, saygılı, edepli, mütevâzı ve hepsinden önemlisi dürüst, şâibesiz, tertemiz bir isim. Problem yok. Hattâ, tam istediğimiz gibi. Ancak, kendisini öteden beri tanıdığım, ahlâkının böyle olduğunu bildiğimden, siyâsetin ona geçit vereceğini pek düşünmemiştim doğrusu. Ama, sonuç güzel olsun da, ben yanılmış olayım sevgili okurlar. Sanırım sizler de böyle düşünüyorsunuzdur.

Kanaatimize gelirsek; performansını propaganda döneminde de gösterip kazandığı takdirde, genç, sportif, dinamik, çalışkan bir başkan olarak, büyük şehirle diyalog hâlinde, insanlarla muhabbet üzre, halkın ve yerli dinamiklerin de kalbî ve fiilî destekleriyle berâber mutlak başarılı olur. Her şeyden önce, kendisinde o istek ve heyecan var.

SİYÂSET, SİYÂSET İSTER!

Öyle de; benim merak ettiğim, o mu siyâsete uyacak, siyâset mi ona? Siyâset, siyâset ister yâni. Siyâsetin kuralları vardır; hattâ, kuralla kalsa iyi, kurulları da vardır. Orada ast, üst ilişkisi, nezâket, büyüğe saygı, küçüğe sevgi kuralları işlemez. Edep-erkân orada geçmez. Siyâset büyük küçük tanımaz. Çıkarı neyi gerektirirse onu yapar, yaptırır. Öncelik, vefâ, kadirşinâslık görüntüde var gibidir. Fakat, esasta bunun hiç anlamı yoktur. Boşluk bulan balıklama dalar, azıcık düşüneyim, her şeyin bir âdâbı var diyen avucunu yalar.

İşte, hayâtında alışık olsan da olmasan da, içine sinse de sinmese de şimdi artık hepsine uyacaksın. Umarız, yara almadan bu mücâdelenin içinden alnının akıyla çıkar. Allâh yardımcısı olsun. Ama, şu da var ki; zaman her şeyin ilâcıdır. En büyük öğretmendir. İnsana her şeyi öğretir. Îsâ Türkcan’ın, ağırlığını kaybetmeden, prensipleriyle birlikte yürüyerek Ulubey riyâset ve siyâsetine damgasını vuracağını düşünüyorum. Ulubey yeni bir sîmâ kazanıyor ve de yeni bir aktöre hazırlanıyor.

Artık isim belli. Bizler de, sizler de bundan sonra kimi izleyeceğimizi biliyoruz. Dikkâtlerimiz direkt aday üzerinde yoğunlaşacak. Sizlerin gözlemleri de bizlere ışık tutacak ve hep birlikte gerçekçi analizler yapmaya çalışacağız.

Her şey, daha güzel, daha yaşanılır, daha huzurlu ve mutlu, cıvıl cıvıl bir Ulubey için. Hepimizin ortak paydası bu duygu, bu düşünce, bu özlem. Gerisi teferruat. Haydi hayırlısı diyor, rahat bir nefes almış olmanın hazzıyla geçen haftanın diğer olaylarına geçiyoruz.

EYMÜR’ÜN PROFESÖRÜ

Bizler, Eymür özelinde son haftaları cenâzeler süreci olarak yaşadık. Geçen hafta gazetemizde de yer aldığı gibi, önceki hafta iki cenâzeyi aynı günde yolcu ettik. Ondan bir hafta sonra Ulubey’de, halamızın dâmâdı Abdülkerim TÜRKMEN’in babası rahmetli olduktan başka Ankara’dan da bir cenâzemiz geldi ki, bilim dünyâsından bir isimdi bu: Prof. Dr. Abdullâh DEMİRTAŞ.

82 yaşında uğurladığımız hoca, Eymür’ün ilk eğitmenlerindendi. Daha sonra süreç içerisinde yükselmiş, akademik kariyer kazanmıştı. Yıllarca Amerika’da, çeşitli üniversitelerde bulunmuştu. Türkiye’ye döndüğünde, Rize Üniversitesi Çayeli Eğitim fakültesinin kurucu dekanlığını yapmıştı. Köyün tek profesörü olup, ilçemizin, Ordumuzun ve de yurdumuzun değerlerindendi.

Rahmetli babamın da öğretmeni olması yanında yakînen görüşüp tanışmaları dolayısıyla bir şekilde biz de tanıdık kendisini. Hattâ, 2012 yazında Ankara’dan Ordu’ya birlikte neşeli bir yolculuğumuz da olmuştu. O yaşına rağmen oldukça dikkâtli ve zindeydi. Gelirken arabasını hep o kullandı. Dinlendirme isteklerimize iltifat etmedi. Son iki-üç aya kadar hep böyleydi. Kendi işini kendisi yapıyordu.

Ordu’daki evini-barkını, onun ön ve arka yüzündeki bahçesini görmelisiniz. Ankara’daki düzenini de çok medhediyorlar. Tüm o güzelliklerin bahçıvanı bizzat kendisidir. Mâlikânesinin duvarındaki tablolar ince zevkin, billur duyguların, zerâfetin resimleridir hep.

Hoca, tek kelimeyle hayat dolu bir insandı. Bunca güzelliklere imza atan bir insanın kâlbi de güzeldi mutlakâ. Ve de bu güzelliklerin sonsuzdaki izdüşümü de güzellik olacaktır mutlakâ. Yeter ki, îmân zemîni bulunsun. Orada helâlleştirme esnâsında söylendiği gibi, nasıl bu dünyâda verimli topraklarda bereket oluyorsa, âhiretin verimi de îmân zemîniyle alâkalıdır. O oldumuydu, onun üzerine atılacak zerre tohumlar bile öbür dünyâda cennet bahçesinin gülleri olarak karşımıza çıkacaktır.

ÇAYELİ’NDEN VEFÂ’YA

Cenâzenin tüm süreçlerinde bulunmaya çalıştık. En anlamlı taraf da, Rize Üniversitesi’nden bir grup insanın onca yolu katedip cenâze için gelmiş olmasıydı. Onlarla tanışmamız da son anda oldu. Yoksa, konuşma yaptırmayı ihmâl etmezdik. Çok da anlamlı ve güzel olurdu.

Hoca’nın ilk öğretmenliğini yaptığı, yapımına da kendisinin önayak olduğu okulun bahçesinde namazı kılındıktan sonra değişik bir ses duâ yapmaya başladı. Güzel de bir duâydı. Buralarda hiç de duymamıştım bu tarz bir duâyı. Kim acabâ diye merak ederken, meğer, Rize’den bir grup gelmiş. Bu misâfir de onlardan biriymiş.

Sonra tanıştık. Merhûmun eşi Nâdire Yenge’yle bayağı hasbihâl ettiler. Tesellî ettiler, tâziyelerini bildirdiler. İşte vefâ ve kadirşinâslık, daha doğrusu insanlık buydu.

Bir de burada, şunu söylemek gerekiyor ki, dışarıda insan daha iyi tanınıp takdir edilebiliyor. Bu aynı zamanda bunun da bir örneği. Yengemiz ve hepimiz onların bu örnek hareketlerinden çok duygulandık. Allâh (CC) kendilerinden râzı olsun.

Yüce Mevlâ sizlerden ve de bizlerden de râzı olsun. Köyümüz, kentimiz, ülkemiz, dünyâmız ve de özellikle Ulubeyimiz mutluluklarla dolsun sevgili okurlar ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.