bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

HAYAT OKULU; KİTAP KOKULU…

Nâzım Âbi çok haklı. Geçen hafta GENÇLİK VE KİTAP konusunu yazmıştı hatırlayacaksınız. Daha ilk cümlesi; “Gençlik ve kitap, birbiriyle bütünleşebilen iki güzel kelime.” şeklindeydi. Çok doğru. Gerçekten bu ikisini bir arada görmek bizim için manzaraların en güzeli. Âileleri, çevreleri, yöreleri için. Aynı zamanda töreleri, ülkeleri, gelecekleri ve tüm insanlık için. Her şeyden önce kendileri ve sonsuza uzanan duygu, düşünce ve hayâlleri için. Neden derseniz; okumadan olmaz çünkü. Eğer olacak olsaydı, Rabbimiz daha ilk safhada, Efendimize peygâmberliğinin de bildirilmesi meyânında, tüm insanlığa bir kurtuluş rehberi olarak, âlemlere rahmet vâsıtasıyla ilettiği mesajı OKU diye emir buyurarak başlatmazdı. Çünkü, İNSANLAŞMAK VE DE İSLÂMLAŞMAK OKUMAKLA OLUR. AYRILIK YAMAN KELİME! Geliniz görünüz ki, bu noktada görev öncelikle kendilerine terettüp eden, yâni öncü ve önde olması gereken, çoğunluğu da öğrenci olmaları hasebiyle okuma sürecinde bulunan gençler, yine Nâzım Âbi’nin ifâdesiyle; “Ama, biraz ayrı kalmışlar.” maalesef. Biraz değil, çok ayrı kalmışlar da diyebiliriz rahatlıkla. Evet dostlar, bu bizim en büyük problemimiz bu gün. Bizim de gündemimizdeki konu hep bu. Hattâ diğer sitelerde şu sıralar okuma ve kitaplar üzerinde duruyoruz. Özellikle, bunun için çok müsâit olduğunu düşündüğümüz şu mevsimler birebir. Hattâ, Nâzım Âbi’nin yazısını görünce bu haftaya buraya da okuma konusunu plânladım. Ancak, yaşadığımız gündemlerden kopamıyoruz. Hangi birini yazacağımızı da şaşırıyoruz doğrusu. Çünkü hayat önemli. Dolayısıyla her şey önemli. Hem, okumak kitaptan ibâret değil ki yalnızca. Bir de HAYÂT OKULU var. Bu da çok doğru. Bunu inkâr etmiyoruz. Kur’anımız da, OKU emrinden başka olarak yerlere, göklere, geceyle gündüzün ard arda gelişine, gemilerin yüzüp gitmesine, deveye, örümceğe, incir, zeytin vs. yanında türlü olaylara bakmamızı, düşünmemizi, akl’etmemizi, ibret almamızı ister. Bunlar da okumanın bölümleridir. Yalnız, tüm bu hayât okumalarını besleyen de sonuçta kitaptır. Yâni, kitap okursak hayâta bakış da daha bir enginlik ve de zenginlik kazanır. Nitekim, okudukça hayretlerimiz daha da artmaktadır. Yeni ibret ve hikmet kapıları için kitap anahtar niteliği arz etmektedir. OKUMADAN ÖTESİ… Sonra, okumayınca geriye ne kalıyor? Öyle ya, okumayan genç bunun yerine neyi koyuyor? Hangi faydalı ve hayırlı işin peşinde koşuyor? Dolayısıyla, gençlerin en verimli çağları ve dönüşü olmayan zamanlarını değerlendirmek için yapacakları en güzel şey okumaktır. Ama, bunun için imkân, fırsat ve vesîle hazırlamak da büyüklerin işi elbette. Değil mi? Bu husu kafa yormaya, emek vermeye değer. Sözün özü, bu konuda ne söylense, ne tasarlansa, nice çabalansa az. İnşâllâh yine yazacağız, hep yazacağız. Geçen hafta MEYDAN konusunu yazdık. O konuda da varıp gelinecek yer kitap gerçeğidir. Sistemin dönüşüm ekseninde kitap olacak, kültür olacak, sohbet olacak, muhabbet olacak, samîmiyet olacak. Bunlar olmadan olmaz mı? Elbette olur ama, işte öyle olur yâni… PASTIRMA TURLARI… Evet, konu nerelerden nereye gidiyor. Hiç hesaplamadığımız yerlere geldik. Aslında bugün, geçen hafta Sayacabaşı’na kadar inen karın ve soğuk günlerin arkasından gelen Pastırma Yazları ve ondan istifâde ile gerçekleştirdiğimiz hareketlerden söz edecektik. Meselâ Cumâ günü, dâvetleri üzre bir gurup arkadaşla Perşembe Çaka Azîziye Câmii’ndeydik. Hava güzel, yol boyu manzaralar, câmi, cemaat, deniz, asırlık pelit, kumluk; her şey. İşte oku okuyabildiğin kadar. Vakit olsa da, çantamızdaki kitaplardan alıp şu pelidin dibinde yaslanarak okusak. Biraz kitaptan, biraz doğadan… Pazar gün de Siyâmi Akçay’ın cenâzesinin ardından Eymür’e geçtik. Dedik ya çok güzel, yazdan kalma bir gündü. Millet bağda-bahçede. 80’lik Lütfi Amca, Dudu Yenge’yle berâber bahçenin kıyısından başlamışlar, bir yandan bahçeleyip bir yandan cıbırtarak, odunu bir yana, çalıyı bir yana ayırıyorlar. Giderken de birer omuz, hemen yakındaki evlerine götürüyorlar. Böylelikle kışlık odun ihtiyâçlarını da gidermiş oluyorlar. Selâmlaşıp, ayaküstü biraz hasbihâl ettik. GÜZ GÜLLERİ… Gelgelelim köylerde ortalık duman içinde. Âdetâ sis tabakası kaplamış gibi yamaçları, vâdileri. Çoğunluk çalı yakıyor da ondan. Bir yandan da odunlar taşınıyor. Kimi sırtta kolanla, kimi eşekle, biri de arka kısmı camsız minibüsüyle. Yanlarına vardığımda 4. Sefer odun için aşağı köydeki bahçelerine gittiler. Bu arada evin yanında sarısından, morundan güzel kokulu güz çiçekleri karşıladılar bizi. Yola sarkanlarından biraz toplayıp getirdim. Tabiî, incirlerden de söz etmem gerek. Ayıp olur, hatırları kalır. Bunlar da PASTIRMA YAZIN PASTIRMA İNCİRLERİ. Dalda dura dura buruşup, kurumsak olmuş. Kuru incir yiyoruz da onları neden yemeyelim? Uzandıklarımı bizzat, öbürlerini hafif silkelemek sûretiyle yerden topladım. Yenmezse reçel yapılır dedim; gâyet güzel yenildi. Rabbimizin sonsuz nîmet ve güzelliklerine şükürler olsun. İhsânı bol Rabbim âhirette de nicelerine ulaşmayı nasîp eylesin… Hem giderken, hem köyde yaptığımız ziyâret ve muhabbet faslına geçersek iş çok uzayacak. En iyisi biz, inşâllâh deyip, gelecek hafta kaldığımız yerden devâm etmek üzere burada kesip, hepinize sevgi, saygı ve samîmî muhabbetlerimizi sunarak sözü bağlayalım. Hayat okulunuz kitap kokulu olsun; dünyânız ve de özellikle âhiretiniz sonsuz mutluluklarla dolsun ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 10 Kasım 2014 - Pazartesi

HAYAT OKULU; KİTAP KOKULU…

Nâzım Âbi çok haklı. Geçen hafta GENÇLİK VE KİTAP konusunu yazmıştı hatırlayacaksınız. Daha ilk cümlesi; “Gençlik ve kitap, birbiriyle bütünleşebilen iki güzel kelime.” şeklindeydi. Çok doğru. Gerçekten bu ikisini bir arada görmek bizim için manzaraların en güzeli. Âileleri, çevreleri, yöreleri için. Aynı zamanda töreleri, ülkeleri, gelecekleri ve tüm insanlık için. Her şeyden önce kendileri ve sonsuza uzanan duygu, düşünce ve hayâlleri için.

Neden derseniz; okumadan olmaz çünkü. Eğer olacak olsaydı, Rabbimiz daha ilk safhada, Efendimize peygâmberliğinin de bildirilmesi meyânında, tüm insanlığa bir kurtuluş rehberi olarak, âlemlere rahmet vâsıtasıyla ilettiği mesajı OKU diye emir buyurarak başlatmazdı. Çünkü, İNSANLAŞMAK VE DE İSLÂMLAŞMAK OKUMAKLA OLUR.

AYRILIK YAMAN KELİME!

Geliniz görünüz ki, bu noktada görev öncelikle kendilerine terettüp eden, yâni öncü ve önde olması gereken, çoğunluğu da öğrenci olmaları hasebiyle okuma sürecinde bulunan gençler, yine Nâzım Âbi’nin ifâdesiyle; “Ama, biraz ayrı kalmışlar.” maalesef. Biraz değil, çok ayrı kalmışlar da diyebiliriz rahatlıkla. Evet dostlar, bu bizim en büyük problemimiz bu gün.

Bizim de gündemimizdeki konu hep bu. Hattâ diğer sitelerde şu sıralar okuma ve kitaplar üzerinde duruyoruz. Özellikle, bunun için çok müsâit olduğunu düşündüğümüz şu mevsimler birebir. Hattâ, Nâzım Âbi’nin yazısını görünce bu haftaya buraya da okuma konusunu plânladım. Ancak, yaşadığımız gündemlerden kopamıyoruz. Hangi birini yazacağımızı da şaşırıyoruz doğrusu. Çünkü hayat önemli. Dolayısıyla her şey önemli.

Hem, okumak kitaptan ibâret değil ki yalnızca. Bir de HAYÂT OKULU var. Bu da çok doğru. Bunu inkâr etmiyoruz. Kur’anımız da, OKU emrinden başka olarak yerlere, göklere, geceyle gündüzün ard arda gelişine, gemilerin yüzüp gitmesine, deveye, örümceğe, incir, zeytin vs. yanında türlü olaylara bakmamızı, düşünmemizi, akl’etmemizi, ibret almamızı ister. Bunlar da okumanın bölümleridir.

Yalnız, tüm bu hayât okumalarını besleyen de sonuçta kitaptır. Yâni, kitap okursak hayâta bakış da daha bir enginlik ve de zenginlik kazanır. Nitekim, okudukça hayretlerimiz daha da artmaktadır. Yeni ibret ve hikmet kapıları için kitap anahtar niteliği arz etmektedir.

OKUMADAN ÖTESİ…

Sonra, okumayınca geriye ne kalıyor? Öyle ya, okumayan genç bunun yerine neyi koyuyor? Hangi faydalı ve hayırlı işin peşinde koşuyor? Dolayısıyla, gençlerin en verimli çağları ve dönüşü olmayan zamanlarını değerlendirmek için yapacakları en güzel şey okumaktır. Ama, bunun için imkân, fırsat ve vesîle hazırlamak da büyüklerin işi elbette. Değil mi? Bu husu kafa yormaya, emek vermeye değer.

Sözün özü, bu konuda ne söylense, ne tasarlansa, nice çabalansa az. İnşâllâh yine yazacağız, hep yazacağız. Geçen hafta MEYDAN konusunu yazdık. O konuda da varıp gelinecek yer kitap gerçeğidir. Sistemin dönüşüm ekseninde kitap olacak, kültür olacak, sohbet olacak, muhabbet olacak, samîmiyet olacak. Bunlar olmadan olmaz mı? Elbette olur ama, işte öyle olur yâni…

PASTIRMA TURLARI…

Evet, konu nerelerden nereye gidiyor. Hiç hesaplamadığımız yerlere geldik. Aslında bugün, geçen hafta Sayacabaşı’na kadar inen karın ve soğuk günlerin arkasından gelen Pastırma Yazları ve ondan istifâde ile gerçekleştirdiğimiz hareketlerden söz edecektik.

Meselâ Cumâ günü, dâvetleri üzre bir gurup arkadaşla Perşembe Çaka Azîziye Câmii’ndeydik. Hava güzel, yol boyu manzaralar, câmi, cemaat, deniz, asırlık pelit, kumluk; her şey. İşte oku okuyabildiğin kadar. Vakit olsa da, çantamızdaki kitaplardan alıp şu pelidin dibinde yaslanarak okusak. Biraz kitaptan, biraz doğadan…

Pazar gün de Siyâmi Akçay’ın cenâzesinin ardından Eymür’e geçtik. Dedik ya çok güzel, yazdan kalma bir gündü. Millet bağda-bahçede. 80’lik Lütfi Amca, Dudu Yenge’yle berâber bahçenin kıyısından başlamışlar, bir yandan bahçeleyip bir yandan cıbırtarak, odunu bir yana, çalıyı bir yana ayırıyorlar. Giderken de birer omuz, hemen yakındaki evlerine götürüyorlar. Böylelikle kışlık odun ihtiyâçlarını da gidermiş oluyorlar. Selâmlaşıp, ayaküstü biraz hasbihâl ettik.

GÜZ GÜLLERİ…

Gelgelelim köylerde ortalık duman içinde. Âdetâ sis tabakası kaplamış gibi yamaçları, vâdileri. Çoğunluk çalı yakıyor da ondan. Bir yandan da odunlar taşınıyor. Kimi sırtta kolanla, kimi eşekle, biri de arka kısmı camsız minibüsüyle. Yanlarına vardığımda 4. Sefer odun için aşağı köydeki bahçelerine gittiler.

Bu arada evin yanında sarısından, morundan güzel kokulu güz çiçekleri karşıladılar bizi. Yola sarkanlarından biraz toplayıp getirdim. Tabiî, incirlerden de söz etmem gerek. Ayıp olur, hatırları kalır. Bunlar da PASTIRMA YAZIN PASTIRMA İNCİRLERİ. Dalda dura dura buruşup, kurumsak olmuş. Kuru incir yiyoruz da onları neden yemeyelim? Uzandıklarımı bizzat, öbürlerini hafif silkelemek sûretiyle yerden topladım. Yenmezse reçel yapılır dedim; gâyet güzel yenildi. Rabbimizin sonsuz nîmet ve güzelliklerine şükürler olsun. İhsânı bol Rabbim âhirette de nicelerine ulaşmayı nasîp eylesin…

Hem giderken, hem köyde yaptığımız ziyâret ve muhabbet faslına geçersek iş çok uzayacak. En iyisi biz, inşâllâh deyip, gelecek hafta kaldığımız yerden devâm etmek üzere burada kesip, hepinize sevgi, saygı ve samîmî muhabbetlerimizi sunarak sözü bağlayalım.

Hayat okulunuz kitap kokulu olsun; dünyânız ve de özellikle âhiretiniz sonsuz mutluluklarla dolsun ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.