bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

GEÇEN CUMÂ, ya da KABADÜZ’den ULUBEY’e...

Geçtiğimiz Cumâ günü bir resmî iş dolayısıyla Yokuşdibi’ne gittik. Sağolsun, Yenimahalle’den işyeri komşumuz Meşhur Yahnici Sâlih YÜKSEL de dâvetimizi kabul edip bize yol arkadaşı oldu. Ulubey’in ahîsi Sâlih TOPTAŞ gibi bizim de Sâlih YÜKSEL’imiz var. Bizim Sâlih’imiz de gerçek bir ahî; yâni hem esnaf olarak dürüst, hem dost olarak hakîkâtli ve de ahî kelimesinin mutlak anlamıyla bir insan ve de Müslüman kardeş. Rabbimiz, onlar başta olmak üzere cümlemizi sâlihlerden eylesin… Âmin… Her neyse, Sinan Baştuğ arkadaşımız da yanımızda olduğu hâlde yola çıktık. İmam-Hatib’in orda Minibüs Durağı’ndan Çambaşı’nda, dedesinden bugüne yaylaların ve yılların bir numaralı bakkal ve marketçisiGökmen Türkmen’i de alıp yorgunluğun ardından iyice sâkinleşmiş fındık bahçelerinin arasından döne kıvrılaBayadı, Karakiraz, Bakacak gittik. Yolaydın’ından sonra gözle görülür olmasa da camda kar tâneleri kendini belli ediyordu. Nitekim, Çambaşı tarafından gelen arabaların üzerinde hafiften karlar vardı. Sizlerin de, akşam ekranlarda, sabah gazetelerde görmüş olacağınız gibi o gün, mevsimin ilk karı yağmıştı. SİYÂSET Mİ, TİCÂRET Mİ? Yokuşdibi Belediyesi’nde işlerimiz yürürken bir yandan da dışarıda hafiften serpiştiren kar ve doğanın güzel manzarasını izliyorduk. O arada, başkan Yener Kaya Bey yanımıza gelerek makâmında çay içmeye dâvet etti. İkrâmın ardından da bizi uğurlarken, dışarıda, “hayırlı olsun, bir şeyler duyuyoruz” dedi. Söylediği de, önümüzdeki seçimlerle ilgili. Ancak böyle bir şey olmadığını söyledim. Burada da tekrar ediyorum. Ama, yine de gıyâpta böyle bir şeylerin yakıştırılması hoşuma gitmedi değil. Lâkin, olacak olsaydı şimdiye kadar olur ve bir şeye benzerdi. Bundan sonra, hele bu şartlarda mümkün değil. Her şeyden önce, bir defâ, siyâsetin, ticâretten daha çok getirisi olan bir uğraş olarak algılandığı gerçeğini yaşıyoruz. Bu, günden güne kendini daha bir hissettirir hâle geldi. Bu işin sağcısı-solcusu, dinlisi-dinsizi yok artık. Para bütün değerlerin ve onların ön gördüğü prensiplerin önüne geçmiş. Eğer öyle olmasaydı, mevcut insanlar koltuklara bu kadar yapışmazlardı. Sayın başkanımız ve bu yolculuğumuz esnâsında da her yerde tanındığımızı gözlemlediğini ileri sürerek Yener Bey’le benzer şeyleri söyleyip bizi siyâsete teşvik eden Sâlih YÜKSEL gibi arkadaşlar ve ahbap çevremiz sağ olsunlar ama, ilgililerden öyle yerlere bizi yaklaştıran da yok! Bu şartlarda, iyi ki de yok diyor, bu yola çıkmış arkadaşlara da, Hak katında da, halk katında da mahcup olmayacakları hayırlı başarılar diliyorum. Yolları ve bahtları açık olsun… GENÇLİK ve ADAYLIK Eğer dikkât ederseniz, Ulubey başkan aday adaylarına dâir yazılarımızda da hep genç ve dinamik vurgusu yapıyoruz. Hattâ, Ömer Fâruk Bey geçen son yazımızda kendisini kasdettiğimizi düşünmüş. Doğrudur. Yaş itibârıyla en yakını o gözüküyor. Ama diğerleri de çok yaşlı değiller. Sami Torun, İsa Türkcan meselâ. Piyasada ismi telâffuz edilenlerden Salih Çongara, Şahin Yılmaz hattâ Sait İnan da yaş olarak genç târifinin uzağında değiller. Peki ya, eski delikanlı, gayret zinciri hiç kopmamış eskimez gençlerden Mehmet Çelenk Hocamız, gençlik ruhtadır, benim hizmet aşk ve şevkim, çevre birikimim hepsinden fazla, en dinamik, cevvâl hizmeti ben yaparım, hodri meydan derse îtiraz mı edeceksiniz? Sözün özü, bizimkisi, Ulubeyimiz için en uygun olacak başkana ulaşmada fikir jimnastiği yaparak katkıda bulunmaya çalışmak. Adayların hepsi bizim. Fark frekans farkı. Kimisine giderken telefon edip randevu alma ihtiyâcı duyarsın, kimine duymazsın, kimine nazın geçer, kimine geçmez; ama sonuçta hepsi de hizmetini, görevini yapmak zorunda. Vatandaşın görevi de bu noktadaki takdirde. Hizmete gidecek en kestirme yolu seçmek. İnşâllâh en isâbetlisi nasîp olur diyerek bu noktayı bağlayalım. ULUBEY'E UZAKTAN BAKIŞ Belediye’de işimiz bitince diğer arkadaşlar Çambaşı’na devam ettiler. Bizler de Ordu tarafına döndük. Bu arada Kabadüz’e de uğramamız gerekiyordu. Kendi işlerimiz hâricinde Müftülük ve İmam-Hatip Ortaokulu’na da uğradık. Bu arada, hükümet binasının arka tarafından kendimize bir yer seçerek Ulubey tarafına doğru baktık. O doyumsuz güzelliğin fotoğrafını çekmeye çalıştık. İlçemiz oradan çok güzel görünüyor. Beride Şuayip Tepesi, hemen yanındaAkpınar ikizleri, Fındıklı güzelleri, omuzda Ulubey ve Kestâneli tepe; çok güzel bir kompozisyon. Arada irili-ufaklı tepeleri, hırçın yamaçlarıyla Melet Vâdisi. Şuayip Tepesi’nin meftun bir hayranı gibi duran Eymür Tepesi’ni de unutmayalım. Sizlere de, yolunuz düşerse, bu açıdan kendi ilçenize doğru bakmanızı tavsiye ederim. Her neyse, daha önce merkezde, İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü ve Kaymakamlık Binâsına yakın yerde açılan ve yazın ziyâret ettiğimiz İmam-Hatip Ortaokulu şimdi aşağıya, Yurt Binâsı’nın olduğu yere taşınmış. Kabadüz’de İmam-Hatip Okulu bu yıl açıldı.34 talebesi varmış. Allâh bereket versin. Bizi yazın bir müdîre hanım karşılamıştı. Onun tayini çıkmış. Şimdi vekâlet eden de yine bir bayan kızımız. Yeni müdür atanmış, adı da Zeki olacak, soyadı Maytalman, ama o da henüz gelmemiş. Bunlar kolay iş, yoluna girer; zamanla her şey rayına oturur. Bir yer için İmam-Hatip Okulu büyük bir değer. Tabiî ki bilene. Rabbim sayılarını çoğaltsın. Selâm verip, ayaküstü denebilecek kısa sohbetten sonra, yeni yeriniz ve eğitim döneminiz hayırlı olsun diyerek oradan da ayrıldık. Radyo, müzik, sohbet derken nasıl indiğimizi, köprüden nasıl geçtiğimizi ve bayırları tırmandığımızı anlamadık. HAREKET ve BEREKET Bayadı, Kuş Gediği denen yere gelince sola dönüp biraz gittikten sonra da sağa dönerek boylu boyunca aşağıya doğru indik güzel manzaralar eşliğinde. Eskiden bildiğimiz şimdi metruk hâldekiTMO binâsının önü ve hemen aşağısındaki köprüden geçerek Bökelek’ten ana asfalta girdik. Biraz gidince durduk. Solumuzda Yemişli Hasan Bey Câmii. Karşıya geçtik. Abdestle birlikte ezan başladı. Abdülkerim Alptekin Hoca kürsüdeydi. Ezanla birlikte indi. Îrad ettiği veciz Kurban hutbesinin ardından namazımızı kıldık. Sonra, ver elini Ordu. Hafta sonu Edebiyat Festivali. Cihan Aktaş ve Beşir Ayvazoğlu’yla sohbetler. Şiir dinletisi. Yol boyu terennümler. Köyde dâvet. Hepsi başlı başına bir konu. Görülenler, konuşulanlar, yaşananlar. Meyveler, sebzeler; turlar, gezmeler, bolluk-bereket, durmak yok, hareket.  Kar, yağmur, çise çamur. Kimileri mütevâzı, kimileri mağrur. Hızımızı alamıyor, hepsini yazmak istiyoruz ama, yerimiz bitti; mâzur görün ne olur ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 16 Şubat 2014 - Pazar

GEÇEN CUMÂ, ya da KABADÜZ’den ULUBEY’e...

Geçtiğimiz Cumâ günü bir resmî iş dolayısıyla Yokuşdibi’ne gittik. Sağolsun, Yenimahalle’den işyeri komşumuz Meşhur Yahnici Sâlih YÜKSEL de dâvetimizi kabul edip bize yol arkadaşı oldu. Ulubey’in ahîsi Sâlih TOPTAŞ gibi bizim de Sâlih YÜKSEL’imiz var. Bizim Sâlih’imiz de gerçek bir ahî; yâni hem esnaf olarak dürüst, hem dost olarak hakîkâtli ve de ahî kelimesinin mutlak anlamıyla bir insan ve de Müslüman kardeş. Rabbimiz, onlar başta olmak üzere cümlemizi sâlihlerden eylesin… Âmin…

Her neyse, Sinan Baştuğ arkadaşımız da yanımızda olduğu hâlde yola çıktık. İmam-Hatib’in orda Minibüs Durağı’ndan Çambaşı’nda, dedesinden bugüne yaylaların ve yılların bir numaralı bakkal ve marketçisiGökmen Türkmen’i de alıp yorgunluğun ardından iyice sâkinleşmiş fındık bahçelerinin arasından döne kıvrılaBayadı, Karakiraz, Bakacak gittik. Yolaydın’ından sonra gözle görülür olmasa da camda kar tâneleri kendini belli ediyordu. Nitekim, Çambaşı tarafından gelen arabaların üzerinde hafiften karlar vardı. Sizlerin de, akşam ekranlarda, sabah gazetelerde görmüş olacağınız gibi o gün, mevsimin ilk karı yağmıştı.

SİYÂSET Mİ, TİCÂRET Mİ?

Yokuşdibi Belediyesi’nde işlerimiz yürürken bir yandan da dışarıda hafiften serpiştiren kar ve doğanın güzel manzarasını izliyorduk. O arada, başkan Yener Kaya Bey yanımıza gelerek makâmında çay içmeye dâvet etti. İkrâmın ardından da bizi uğurlarken, dışarıda, “hayırlı olsun, bir şeyler duyuyoruz” dedi. Söylediği de, önümüzdeki seçimlerle ilgili. Ancak böyle bir şey olmadığını söyledim. Burada da tekrar ediyorum. Ama, yine de gıyâpta böyle bir şeylerin yakıştırılması hoşuma gitmedi değil. Lâkin, olacak olsaydı şimdiye kadar olur ve bir şeye benzerdi. Bundan sonra, hele bu şartlarda mümkün değil. Her şeyden önce, bir defâ, siyâsetin, ticâretten daha çok getirisi olan bir uğraş olarak algılandığı gerçeğini yaşıyoruz. Bu, günden güne kendini daha bir hissettirir hâle geldi. Bu işin sağcısı-solcusu, dinlisi-dinsizi yok artık. Para bütün değerlerin ve onların ön gördüğü prensiplerin önüne geçmiş. Eğer öyle olmasaydı, mevcut insanlar koltuklara bu kadar yapışmazlardı.

Sayın başkanımız ve bu yolculuğumuz esnâsında da her yerde tanındığımızı gözlemlediğini ileri sürerek Yener Bey’le benzer şeyleri söyleyip bizi siyâsete teşvik eden Sâlih YÜKSEL gibi arkadaşlar ve ahbap çevremiz sağ olsunlar ama, ilgililerden öyle yerlere bizi yaklaştıran da yok! Bu şartlarda, iyi ki de yok diyor, bu yola çıkmış arkadaşlara da, Hak katında da, halk katında da mahcup olmayacakları hayırlı başarılar diliyorum. Yolları ve bahtları açık olsun…

GENÇLİK ve ADAYLIK

Eğer dikkât ederseniz, Ulubey başkan aday adaylarına dâir yazılarımızda da hep genç ve dinamik vurgusu yapıyoruz. Hattâ, Ömer Fâruk Bey geçen son yazımızda kendisini kasdettiğimizi düşünmüş. Doğrudur. Yaş itibârıyla en yakını o gözüküyor. Ama diğerleri de çok yaşlı değiller. Sami Torun, İsa Türkcan meselâ. Piyasada ismi telâffuz edilenlerden Salih Çongara, Şahin Yılmaz hattâ Sait İnan da yaş olarak genç târifinin uzağında değiller.

Peki ya, eski delikanlı, gayret zinciri hiç kopmamış eskimez gençlerden Mehmet Çelenk Hocamız, gençlik ruhtadır, benim hizmet aşk ve şevkim, çevre birikimim hepsinden fazla, en dinamik, cevvâl hizmeti ben yaparım, hodri meydan derse îtiraz mı edeceksiniz?

Sözün özü, bizimkisi, Ulubeyimiz için en uygun olacak başkana ulaşmada fikir jimnastiği yaparak katkıda bulunmaya çalışmak. Adayların hepsi bizim. Fark frekans farkı. Kimisine giderken telefon edip randevu alma ihtiyâcı duyarsın, kimine duymazsın, kimine nazın geçer, kimine geçmez; ama sonuçta hepsi de hizmetini, görevini yapmak zorunda. Vatandaşın görevi de bu noktadaki takdirde. Hizmete gidecek en kestirme yolu seçmek. İnşâllâh en isâbetlisi nasîp olur diyerek bu noktayı bağlayalım.

ULUBEY'E UZAKTAN BAKIŞ

Belediye’de işimiz bitince diğer arkadaşlar Çambaşı’na devam ettiler. Bizler de Ordu tarafına döndük. Bu arada Kabadüz’e de uğramamız gerekiyordu. Kendi işlerimiz hâricinde Müftülük ve İmam-Hatip Ortaokulu’na da uğradık. Bu arada, hükümet binasının arka tarafından kendimize bir yer seçerek Ulubey tarafına doğru baktık. O doyumsuz güzelliğin fotoğrafını çekmeye çalıştık. İlçemiz oradan çok güzel görünüyor. Beride Şuayip Tepesi, hemen yanındaAkpınar ikizleri, Fındıklı güzelleri, omuzda Ulubey ve Kestâneli tepe; çok güzel bir kompozisyon. Arada irili-ufaklı tepeleri, hırçın yamaçlarıyla Melet Vâdisi. Şuayip Tepesi’nin meftun bir hayranı gibi duran Eymür Tepesi’ni de unutmayalım. Sizlere de, yolunuz düşerse, bu açıdan kendi ilçenize doğru bakmanızı tavsiye ederim.

Her neyse, daha önce merkezde, İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü ve Kaymakamlık Binâsına yakın yerde açılan ve yazın ziyâret ettiğimiz İmam-Hatip Ortaokulu şimdi aşağıya, Yurt Binâsı’nın olduğu yere taşınmış. Kabadüz’de İmam-Hatip Okulu bu yıl açıldı.34 talebesi varmış. Allâh bereket versin. Bizi yazın bir müdîre hanım karşılamıştı. Onun tayini çıkmış. Şimdi vekâlet eden de yine bir bayan kızımız. Yeni müdür atanmış, adı da Zeki olacak, soyadı Maytalman, ama o da henüz gelmemiş. Bunlar kolay iş, yoluna girer; zamanla her şey rayına oturur. Bir yer için İmam-Hatip Okulu büyük bir değer. Tabiî ki bilene. Rabbim sayılarını çoğaltsın.

Selâm verip, ayaküstü denebilecek kısa sohbetten sonra, yeni yeriniz ve eğitim döneminiz hayırlı olsun diyerek oradan da ayrıldık. Radyo, müzik, sohbet derken nasıl indiğimizi, köprüden nasıl geçtiğimizi ve bayırları tırmandığımızı anlamadık.

HAREKET ve BEREKET

Bayadı, Kuş Gediği denen yere gelince sola dönüp biraz gittikten sonra da sağa dönerek boylu boyunca aşağıya doğru indik güzel manzaralar eşliğinde. Eskiden bildiğimiz şimdi metruk hâldekiTMO binâsının önü ve hemen aşağısındaki köprüden geçerek Bökelek’ten ana asfalta girdik. Biraz gidince durduk. Solumuzda Yemişli Hasan Bey Câmii. Karşıya geçtik. Abdestle birlikte ezan başladı. Abdülkerim Alptekin Hoca kürsüdeydi. Ezanla birlikte indi. Îrad ettiği veciz Kurban hutbesinin ardından namazımızı kıldık. Sonra, ver elini Ordu.

Hafta sonu Edebiyat Festivali. Cihan Aktaş ve Beşir Ayvazoğlu’yla sohbetler. Şiir dinletisi. Yol boyu terennümler. Köyde dâvet. Hepsi başlı başına bir konu. Görülenler, konuşulanlar, yaşananlar. Meyveler, sebzeler; turlar, gezmeler, bolluk-bereket, durmak yok, hareket. 

Kar, yağmur, çise çamur. Kimileri mütevâzı, kimileri mağrur. Hızımızı alamıyor, hepsini yazmak istiyoruz ama, yerimiz bitti; mâzur görün ne olur ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.