bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

GEÇEN CUMÂ, KUL HAKKI; RECEP HOCA…

Sevgili okurlar. Öncelikle Yüce Rabbimiz, dün ebediyete uğurladığımız, Isparta-Yalvaç’ta  düşen eğitim uçağında şehit olan Fatsa’dan Hava Pilot Binbaşı Ümit KARAMUSTAFA İle Yaraşlı Köyümüzden Hava Pilot Yüzbaşı Ali Şahin ODABAŞI ve tüm şehitlerimize rahmetiyle muâmele eylesin. Geride kalan yetimleri ve yakınlarına da sabırların en güzelini versin. Şehitleri, gâzîleri hiç eksik olmayan aziz milletimizin tüm fertlerini onların yüzü suyu hürmetine sahabeye katsın, cümleyi cennette, Edendimiz (SAV) in sancağı altında buluştursun inşâllâh… Âmin. Bu bir cumâ yazısı. Mâdem yazının başlığını CUMA PAZARI diye koymuşlar, biz de buna göre yazılar yazmaya çalışacağız burada. Nice Cuma pazarları görmek ve paylaşmak adına hepinize daha baştan sevgiler, saygılar sunuyor, hayırlı cumâ bayramları diliyoruz. BURASI ÇOK BAŞKA ARTIK… Gelelim mevzûmuza. Adı daha önce mescidken, yeni yönetimle birlikte binanın ihyâsıyla berâber genişleyip büyük bir mâbed hüviyetine kavuşarak Altınordu Belediye adı verilen câmiye vakit namazlarında da sık sık gittiğimiz oluyor. Geçen cumâ, meskenimize yakın olmanın yanında, şimdi bir de derneğimiz de bünyesinde bulunan buraya tevâfuk ettik. Vakit namazlarında bile yüzleri bulan câmiye, yer bulamama endîşesiyle erken gittim. Daha girerken, kürsüden gelen sesin Recep Süzen Hoca’ya âit olduğunu anladım. Kürsüyü görmüyordum, kendisini de. Görevli odasından dinledim. Sözün akışına kaptırmıştım kendimi. Konu da güzeldi, konuşma da. Ne mutlu böyle hocalarımız var. Millet olarak gerek mekân, gerekse insan olarak böyle imkânlarımız var. Rabbimiz onların sayılarını çoğalttığı kadar bizlerin de şükrünü artırsın. Âmin. Konu daha çok kul hakkı çerçevesindeydi. Bu bağlamda, özellikle komşuluk hakkı üzerine vurgu yapıldı. Cenâzelerde, genel kalabalıktan ziyâde, yakın plândaki komşuların şâhitliğinin belirleyici olduğu husûsu özellikle belirtildi. Hocamızın, Rabbimizin bizlere hayırlı komşular nasîp etmesi duâsına biz de, bizlere de hakîkî anlamda hayırlı komşular olabilmeyi hidâyet buyurması niyâzını ekleyelim. Bizim bu gün burada o sohbetten, meseleyi can alıcı noktadan ifâde eden çarpıcı bir olayı paylaşacağız. Hocamızın anlattığı tarz ve heyecanda yansıtmak mümkün olmasa da elimizden geldiği, dilimiz döndüğünce nakletmeye çalışalım: UKKÂŞE(ra) NE YAPMAK İSTİYORDU?… Peygamber Efendimiz (SAV) ömrünün son günlerinden birinde müminleri camiye toplayarak şöyle hitap eder: "Ey mü'minler!.. Ben sizin Peygamberinizim. Sizlere ömür boyunca öğütler verdim, hidayet ve kurtuluş yolunu anlatmaya çalıştım. Tabii ki (bunu) güç ve kuvvetine sınır olmayan Allah'ın izni ve yardımıyla (yaptım). Sizleri bir kardeş gibi şefkat kanatlarımın altına alarak korudum. Bir baba gibi de size karşı merhametli davrandım. Sizinle kader ve gâye birliği ettim. Şimdi size soruyorum; bende hakkı hukuku olan var mı? Olan hemen gelsin ve Allah hakkı için, Kıyamet günü hesaptan önce burada hakkını alsın." Sahabilerden hiç kimse gidip de, "Ey Allah'ın Rasulü!.. Benim sende hakkım var" demedi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) aynı soruyu ikinci ve üçüncü defa tekrarlayınca UKKÂŞE adlı sahabi ayağa kalkarak huzuruna vardı ve; "Ey Allah'ın elçisi; anam-babam sana feda olsun! Eğer defalarca Allah (c.c.) adını kullanmasaydınız huzurunuza gelip de hakkımı aramaya kalkışmayacaktım." der ve şöyle devam eder: "Ey Allah'ın elçisi! Bir gün sizinle birlikte savaşıyordum. Size yaklaştığım esnâda, birden kamçınızın sırtımda şakladığını duydum." Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav.) Ukkaşe’den özür beyân etti ve ardından Hz. Bilal'e, kızı Fatıma'nın evine vararak o kamçıyı alıp getirmesini söyledi.  Bilal-i Habeşi kamçıyı alıp geri döndü ve Hz. Peygamber'e verdi. Hz. Peygamber de Ukkaşe'ye. ONUN DERDİ, SAHABEYİ GERDİ! Bu sırada sahabe arasında bir vaveyla koptu. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin çeşit çeşit tekliflerle yalvardılar. “O’nun yerine bize vur!” dediler. Hz. Peygamber (sav) onları yerlerine oturttuktan sonra;  "Ey Ukkaşe, buyur, vur, hakkını al!" dedi. Ukkaşe(ra); "Ey Allah'ın Resulü! Siz bana vurduğunuzda sırtım çıplaktı. Şimdi ben de size vururken sırtınızın açık olmasını istiyorum." Sevgili Peygamberimiz (sav) hiç duraklamadan dediğini yaptı ve "Buyur, hiç çekinmeden dilediğin kadar vur" dedi. Sahabilerin hıçkırıkları arasında yerinden kalkan Ukkaşe varıp Hz. Peygamber'e sarılır. İki omuzu arasında bulunan peygâmberlik mührünü öper. Ardından da: - "Ey Allah'ın Rasülü!" der. "Canım sana feda olsun! Hangi kalb sana kıyabilir? Maksadım sadece o senin ışık saçan mübarek vücudunu öperek, yüzsuyun hürmetine Rabbimin rızasını kazanmak ve Cehennem azabından kurtulmaktır." …VE; HİTÂMUHÛ MİSK!... Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (sav): "Ey Mü'minler!.. Beni dinleyin!" der. "Cennetlik görmek isteyen, Ukkaşe'ye baksın!" İşte sevgili okurlar, Yüce Mevlâ, çocuklarının adını ÖKKEŞ koyarak onların UKKÂŞE gibi peygâmber sevdâlısı olmalarını arzu ettikleri aziz milletimizi, çok sevdiği Peygâmberinin yolundan, böyle hep din, îman, vatan, millet, bayrak uğrunda bir hayât yaşamaktan, bu minvâl üzere bir ömür sürme rûhundan ayırmasın inşâllâh ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 19 Ocak 2018 - Cuma

GEÇEN CUMÂ, KUL HAKKI; RECEP HOCA…

Sevgili okurlar. Öncelikle Yüce Rabbimiz, dün ebediyete uğurladığımız, Isparta-Yalvaç’ta  düşen eğitim uçağında şehit olan Fatsa’dan Hava Pilot Binbaşı Ümit KARAMUSTAFA İle Yaraşlı Köyümüzden Hava Pilot Yüzbaşı Ali Şahin ODABAŞI ve tüm şehitlerimize rahmetiyle muâmele eylesin. Geride kalan yetimleri ve yakınlarına da sabırların en güzelini versin. Şehitleri, gâzîleri hiç eksik olmayan aziz milletimizin tüm fertlerini onların yüzü suyu hürmetine sahabeye katsın, cümleyi cennette, Edendimiz (SAV) in sancağı altında buluştursun inşâllâh… Âmin.

Bu bir cumâ yazısı. Mâdem yazının başlığını CUMA PAZARI diye koymuşlar, biz de buna göre yazılar yazmaya çalışacağız burada. Nice Cuma pazarları görmek ve paylaşmak adına hepinize daha baştan sevgiler, saygılar sunuyor, hayırlı cumâ bayramları diliyoruz.

BURASI ÇOK BAŞKA ARTIK…

Gelelim mevzûmuza. Adı daha önce mescidken, yeni yönetimle birlikte binanın ihyâsıyla berâber genişleyip büyük bir mâbed hüviyetine kavuşarak Altınordu Belediye adı verilen câmiye vakit namazlarında da sık sık gittiğimiz oluyor. Geçen cumâ, meskenimize yakın olmanın yanında, şimdi bir de derneğimiz de bünyesinde bulunan buraya tevâfuk ettik.

Vakit namazlarında bile yüzleri bulan câmiye, yer bulamama endîşesiyle erken gittim. Daha girerken, kürsüden gelen sesin Recep Süzen Hoca’ya âit olduğunu anladım.

Kürsüyü görmüyordum, kendisini de. Görevli odasından dinledim. Sözün akışına kaptırmıştım kendimi. Konu da güzeldi, konuşma da. Ne mutlu böyle hocalarımız var. Millet olarak gerek mekân, gerekse insan olarak böyle imkânlarımız var. Rabbimiz onların sayılarını çoğalttığı kadar bizlerin de şükrünü artırsın. Âmin.

Konu daha çok kul hakkı çerçevesindeydi. Bu bağlamda, özellikle komşuluk hakkı üzerine vurgu yapıldı. Cenâzelerde, genel kalabalıktan ziyâde, yakın plândaki komşuların şâhitliğinin belirleyici olduğu husûsu özellikle belirtildi. Hocamızın, Rabbimizin bizlere hayırlı komşular nasîp etmesi duâsına biz de, bizlere de hakîkî anlamda hayırlı komşular olabilmeyi hidâyet buyurması niyâzını ekleyelim.

Bizim bu gün burada o sohbetten, meseleyi can alıcı noktadan ifâde eden çarpıcı bir olayı paylaşacağız. Hocamızın anlattığı tarz ve heyecanda yansıtmak mümkün olmasa da elimizden geldiği, dilimiz döndüğünce nakletmeye çalışalım:

UKKÂŞE(ra) NE YAPMAK İSTİYORDU?…

Peygamber Efendimiz (SAV) ömrünün son günlerinden birinde müminleri camiye toplayarak şöyle hitap eder:

"Ey mü'minler!.. Ben sizin Peygamberinizim. Sizlere ömür boyunca öğütler verdim, hidayet ve kurtuluş yolunu anlatmaya çalıştım. Tabii ki (bunu) güç ve kuvvetine sınır olmayan Allah'ın izni ve yardımıyla (yaptım). Sizleri bir kardeş gibi şefkat kanatlarımın altına alarak korudum. Bir baba gibi de size karşı merhametli davrandım. Sizinle kader ve gâye birliği ettim.

Şimdi size soruyorum; bende hakkı hukuku olan var mı? Olan hemen gelsin ve Allah hakkı için, Kıyamet günü hesaptan önce burada hakkını alsın."

Sahabilerden hiç kimse gidip de, "Ey Allah'ın Rasulü!.. Benim sende hakkım var" demedi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) aynı soruyu ikinci ve üçüncü defa tekrarlayınca UKKÂŞE adlı sahabi ayağa kalkarak huzuruna vardı ve;

"Ey Allah'ın elçisi; anam-babam sana feda olsun! Eğer defalarca Allah (c.c.) adını kullanmasaydınız huzurunuza gelip de hakkımı aramaya kalkışmayacaktım." der ve şöyle devam eder:

"Ey Allah'ın elçisi! Bir gün sizinle birlikte savaşıyordum. Size yaklaştığım esnâda, birden kamçınızın sırtımda şakladığını duydum."

Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav.) Ukkaşe’den özür beyân etti ve ardından Hz. Bilal'e, kızı Fatıma'nın evine vararak o kamçıyı alıp getirmesini söyledi.

 Bilal-i Habeşi kamçıyı alıp geri döndü ve Hz. Peygamber'e verdi. Hz. Peygamber de Ukkaşe'ye.

ONUN DERDİ, SAHABEYİ GERDİ!

Bu sırada sahabe arasında bir vaveyla koptu. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin çeşit çeşit tekliflerle yalvardılar. “O’nun yerine bize vur!” dediler.

Hz. Peygamber (sav) onları yerlerine oturttuktan sonra;

 "Ey Ukkaşe, buyur, vur, hakkını al!" dedi. Ukkaşe(ra);

"Ey Allah'ın Resulü! Siz bana vurduğunuzda sırtım çıplaktı. Şimdi ben de size vururken sırtınızın açık olmasını istiyorum."

Sevgili Peygamberimiz (sav) hiç duraklamadan dediğini yaptı ve "Buyur, hiç çekinmeden dilediğin kadar vur" dedi.

Sahabilerin hıçkırıkları arasında yerinden kalkan Ukkaşe varıp Hz. Peygamber'e sarılır. İki omuzu arasında bulunan peygâmberlik mührünü öper. Ardından da:

- "Ey Allah'ın Rasülü!" der. "Canım sana feda olsun! Hangi kalb sana kıyabilir? Maksadım sadece o senin ışık saçan mübarek vücudunu öperek, yüzsuyun hürmetine Rabbimin rızasını kazanmak ve Cehennem azabından kurtulmaktır."

…VE; HİTÂMUHÛ MİSK!...

Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (sav):

"Ey Mü'minler!.. Beni dinleyin!" der. "Cennetlik görmek isteyen, Ukkaşe'ye baksın!"

İşte sevgili okurlar, Yüce Mevlâ, çocuklarının adını ÖKKEŞ koyarak onların UKKÂŞE gibi peygâmber sevdâlısı olmalarını arzu ettikleri aziz milletimizi, çok sevdiği Peygâmberinin yolundan, böyle hep din, îman, vatan, millet, bayrak uğrunda bir hayât yaşamaktan, bu minvâl üzere bir ömür sürme rûhundan ayırmasın inşâllâh ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.