bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

FINDIK'TAN HAYDAR'A TELEFON'DAN SAHABE'YE…

Sevgili okurlar. Tekrar kavuşturan Rabbimize şükürler olsun. Mâlum; fındık deyince akan sular duruyor. Bölgemiz âdetâ bir olağanüstü hâl yaşıyor bu mevsimde. Uzak şehirler, hattâ komşu ülkelerden işçi trafiği bir yana, dünyânın her tarafından gelen gurbetçilerimizle berâber her taraf bir ana-baba günü manzarası arz ediyor. Gece-gündüz, aşağı-yukarı, bağ-bahçe, harman, yol-iz; bir koşuşturmadır gidiyor. Diğer yandan, genellikle izinlere endeksli, kısıtlı zamanlara sığdırılıp halledilmeğe çalışılan sıra dışı işler dolayısıyla, kısa sürede sergilenen yoğun bir performans söz konusu. Bu da, hem zihnen, hem de bedenen insanları bîtap düşürüyor. Hele de, günümüzün nispeten daha da konfora alışmış insanları için fındık çilenin adı oluyor gibi. Gel gelelim, büyükler yine de, kendi yaşadıkları dönemlerin mesâî şartları ve yırtınmalarını göremedikçe hep sızlanıp söylenmeden geri durmuyorlar bu meyânda.  Kaldı ki, yeni nesil babalar da, kendi çocukları için, bahçeye bile girmediklerini ifâde ederek benzer yakınmalarda bulunuyorlar. Kentlere hücum sürdükçe bu böyle hep gidecek. Bakalım nereye kadar! Her neyse, bu husus sâdece bahçe sâhipleri için değil, yeni işçi profili için de böyle. Onlar da çoğunluk îtibârıyle gurbetçilerden oluştuğundan, onlar da bu ay bahçelerle buluşuyorlar. Dolayısıyla, eski işçi profilinden farklılık arz ediyorlar. HAYDAR’IN GEROO’SU, FINDIĞIN CİROSU… Bir örnek olmak üzere, meselâ bizimkilerde bu yıl bir GEROO âdeti yaygındı. Eskiden kart dal diye bir şikâyet olmazdı. Eğilemiyorsa bir şekilde çıkılır, daybaşı, bahçe sâhibi vs. yardımlaşılır; mesele halledilirdi. Şimdi herkes mutlaka yanlarında, -onların espri yollu HAYDAR adı verdikleri, bizim daha çok şu sıralar incir, diğer zamanlar çeşitli meyveler toplarken dal eğmekte kullandığımız- geroo bulunduruyorlar. Bakıyorsunuz normal çekilebilecek dallarda bile onlara baş vuruyorlar. Ocak içerisinde karşılaştıkları ufak tefek dikenlerde dahî yardım çağırıyorlar. Geroo bir yana, tabiî, diğer elde de telefon. Elbette bu işine mâni olmuyor. Onu kulağı ile omuzu arasına sıkıştırıp bir şekilde işi sürüklüyor. Sonuçta toplayacağını topluyor. Demek istediğimiz değişim her yerde. İşler inceldikçe bir yandan davranış ve tutum olarak da nezâket artıyor. Dalı üzmeyenler birbirini de üzmüyor. Bahçelerde daha anlayışlı, olgun bir hava gelişiyor. Eski hırlar-gürler yaşanmıyor pek. Belki bu, toplumun genel gidişâtıyla da ilgilidir muhakkak. NERDE O ESKİ BAHÇELER?! Şunu da belirtmeden geçersek eksik kalacak gibi; telefon deyince akla konuşma geliyor elbette belki ama, ne yazık ki, bu şekliyle bahçelere sessizlik getirdiğini söylemek bile mümkün! Çünkü, o eski neşe, coşku nağmeleri aksetmiyor artık imecelerden. Tüm ilgiler telefonda. O, birlik söylenen, heyecanla seslendirilen, karşılıklı yarıştırılan türküler, şarkılar, ezgiler yok artık. Böyle bir ihtiyaç olursa herkes telefonundan kendi parçasını dinleyip kendi âlemini yaşıyor. Bunları bir şikâyet değil, tespit anlamında paylaşıyoruz. Biz çok iyi bir mevsim yaşadık çok şükür. Bahçede, harmanda; her yerde. Havalar da müsâit gitti. Tam bir haftada toplamayı tamamladık. Sâdece, son sabah yağmur dolayısıyla 2 saat geç girmenin dışında aksama olmadı. Zâten, her ne kadar bölgemiz büyük seller yaşadıysa da, burada  özellikle, toplamayı bitirdiğimiz 12 Ağustostan bu yana yağmur düşmedi. Harman işimiz de kolay oldu. Sonuç olarak, işçilerimizden de çok memnunuz. Zerrece birbirimizi üzmedik. Fiyatlarda da zorlanmadan anlaştık; helâlleştik. Bu fındık işi bir yardımlaşma sonuçta. Herkes işinin işçisi. Hepimiz birbirimizin yardımcısıyız. Rabbimiz, sıhhat-âfiyet içerisinde daha nice dostça, kardeşçe, hareketli ve de bereketli böyle güzel mevsimler yaşamayı nasip etsin cümleye. Âmin. SEÇİM’DEN BAYRAM’A; KALEMDEN KİTABA… Sevgili okurlar, seçim ve hükûmet teşkîlinin ardından fındık mevsimi ve bayram birlikte geldi. Hep köylere ve yaylalara yöneldik. Gündemler çeşitlendi. Biz de yazmaktan çok okumaya ağırlık verdik. Günlük ajandamıza renk renk kalemlerle notlar düşsek te, leptop’a, -neredeyse unuttuk diyecek kadar- uzak kaldık. İyi ki köşemiz var; yoksa hâlâ da aramayacaktık. Ve de, iyi ki aramak durumunda kalıyoruz; zîrâ bir şeyleri paylaşmanın kıvancını yaşıyoruz. Dolayısıyla, çocuklar, oyunlar, meyveler, kitaplar, dergiler, nişanlar, düğünler, kazâlar, cenâzeler, tâziyeler, Kurban, Hacc, ziyâretler, dâvetler; paylaşacak şeyler o kadar birikti ki bu arada, nasıl edeceğiz bilmiyoruz. Bu gün bir yerden başladık, inşâllâh haftaya kaldığımız yerden iz süreriz. Yalnız, telefon deyince, geçen haftalardaydı, bir arkadaşımız telefonlara düşen bir iletiden söz etmişti; “Eğer sahabenin Kur’ân’a düşkünlüğünü anlamak istiyorsanız, şimdiki gençliğin telefon dostluğuyla kıyaslayınız!” şeklinde. Hakîkâten, güzel yakalanmış bir tespit. Aynen doğru. ŞEMSİYE ALTINDA "HÖME" OLMUŞ ÇOCUKLAR Bununla ilgili, bir de hayfım var: bizim evin olduğu yere Harmanboğazı deniyor. Mahallenin çocukları burada birikir çoğunlukla. Köyü ve muhabbeti özleyen çocuklar yağmur da yağsa eve girmezler. Bir defâsında 5-6 kız çocuğunu sağanak varken şemsiye altında cep telefonu ellerinde, ayakta, -yerel tâbirle- “höme” olmuş şekliyle gördüm. Aklımdan geçmedi değil ama, niye fotoğraflamadım diyorum şimdi. Ne güzel, belki bu sütuna da koyardık. Filhakîka, bu tutumuz, belki onların mahremi diyeydi ama, uzaktan çekilince, zâten sırtları dönük olduğu için tanınacak hâlleri yoktu. Hakîkâtte o fotoğraf, onların değil, daha çok, bugünkü genel ahvâlimizin fotoğrafıydı! Son olarak, gelecek hafta ve inşâllâh ömrümüz oldukça burada hep buluşmak; iyilikleri, güzellikleri paylaşmak ve de yeni dönemimizin hayırlı olması dileğiyle cümleye sevgiler, saygılar ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 07 Eylül 2018 - Cuma

FINDIK'TAN HAYDAR'A TELEFON'DAN SAHABE'YE…

Sevgili okurlar. Tekrar kavuşturan Rabbimize şükürler olsun. Mâlum; fındık deyince akan sular duruyor. Bölgemiz âdetâ bir olağanüstü hâl yaşıyor bu mevsimde. Uzak şehirler, hattâ komşu ülkelerden işçi trafiği bir yana, dünyânın her tarafından gelen gurbetçilerimizle berâber her taraf bir ana-baba günü manzarası arz ediyor. Gece-gündüz, aşağı-yukarı, bağ-bahçe, harman, yol-iz; bir koşuşturmadır gidiyor.

Diğer yandan, genellikle izinlere endeksli, kısıtlı zamanlara sığdırılıp halledilmeğe çalışılan sıra dışı işler dolayısıyla, kısa sürede sergilenen yoğun bir performans söz konusu. Bu da, hem zihnen, hem de bedenen insanları bîtap düşürüyor. Hele de, günümüzün nispeten daha da konfora alışmış insanları için fındık çilenin adı oluyor gibi.

Gel gelelim, büyükler yine de, kendi yaşadıkları dönemlerin mesâî şartları ve yırtınmalarını göremedikçe hep sızlanıp söylenmeden geri durmuyorlar bu meyânda.  Kaldı ki, yeni nesil babalar da, kendi çocukları için, bahçeye bile girmediklerini ifâde ederek benzer yakınmalarda bulunuyorlar. Kentlere hücum sürdükçe bu böyle hep gidecek. Bakalım nereye kadar!

Her neyse, bu husus sâdece bahçe sâhipleri için değil, yeni işçi profili için de böyle. Onlar da çoğunluk îtibârıyle gurbetçilerden oluştuğundan, onlar da bu ay bahçelerle buluşuyorlar. Dolayısıyla, eski işçi profilinden farklılık arz ediyorlar.

HAYDAR’IN GEROO’SU, FINDIĞIN CİROSU…

Bir örnek olmak üzere, meselâ bizimkilerde bu yıl bir GEROO âdeti yaygındı. Eskiden kart dal diye bir şikâyet olmazdı. Eğilemiyorsa bir şekilde çıkılır, daybaşı, bahçe sâhibi vs. yardımlaşılır; mesele halledilirdi. Şimdi herkes mutlaka yanlarında, -onların espri yollu HAYDAR adı verdikleri, bizim daha çok şu sıralar incir, diğer zamanlar çeşitli meyveler toplarken dal eğmekte kullandığımız- geroo bulunduruyorlar. Bakıyorsunuz normal çekilebilecek dallarda bile onlara baş vuruyorlar. Ocak içerisinde karşılaştıkları ufak tefek dikenlerde dahî yardım çağırıyorlar.

Geroo bir yana, tabiî, diğer elde de telefon. Elbette bu işine mâni olmuyor. Onu kulağı ile omuzu arasına sıkıştırıp bir şekilde işi sürüklüyor. Sonuçta toplayacağını topluyor. Demek istediğimiz değişim her yerde. İşler inceldikçe bir yandan davranış ve tutum olarak da nezâket artıyor. Dalı üzmeyenler birbirini de üzmüyor. Bahçelerde daha anlayışlı, olgun bir hava gelişiyor. Eski hırlar-gürler yaşanmıyor pek. Belki bu, toplumun genel gidişâtıyla da ilgilidir muhakkak.

NERDE O ESKİ BAHÇELER?!

Şunu da belirtmeden geçersek eksik kalacak gibi; telefon deyince akla konuşma geliyor elbette belki ama, ne yazık ki, bu şekliyle bahçelere sessizlik getirdiğini söylemek bile mümkün! Çünkü, o eski neşe, coşku nağmeleri aksetmiyor artık imecelerden. Tüm ilgiler telefonda. O, birlik söylenen, heyecanla seslendirilen, karşılıklı yarıştırılan türküler, şarkılar, ezgiler yok artık. Böyle bir ihtiyaç olursa herkes telefonundan kendi parçasını dinleyip kendi âlemini yaşıyor.

Bunları bir şikâyet değil, tespit anlamında paylaşıyoruz. Biz çok iyi bir mevsim yaşadık çok şükür. Bahçede, harmanda; her yerde. Havalar da müsâit gitti. Tam bir haftada toplamayı tamamladık. Sâdece, son sabah yağmur dolayısıyla 2 saat geç girmenin dışında aksama olmadı. Zâten, her ne kadar bölgemiz büyük seller yaşadıysa da, burada  özellikle, toplamayı bitirdiğimiz 12 Ağustostan bu yana yağmur düşmedi. Harman işimiz de kolay oldu.

Sonuç olarak, işçilerimizden de çok memnunuz. Zerrece birbirimizi üzmedik. Fiyatlarda da zorlanmadan anlaştık; helâlleştik. Bu fındık işi bir yardımlaşma sonuçta. Herkes işinin işçisi. Hepimiz birbirimizin yardımcısıyız. Rabbimiz, sıhhat-âfiyet içerisinde daha nice dostça, kardeşçe, hareketli ve de bereketli böyle güzel mevsimler yaşamayı nasip etsin cümleye. Âmin.

SEÇİM’DEN BAYRAM’A; KALEMDEN KİTABA…

Sevgili okurlar, seçim ve hükûmet teşkîlinin ardından fındık mevsimi ve bayram birlikte geldi. Hep köylere ve yaylalara yöneldik. Gündemler çeşitlendi. Biz de yazmaktan çok okumaya ağırlık verdik. Günlük ajandamıza renk renk kalemlerle notlar düşsek te, leptop’a, -neredeyse unuttuk diyecek kadar- uzak kaldık. İyi ki köşemiz var; yoksa hâlâ da aramayacaktık.

Ve de, iyi ki aramak durumunda kalıyoruz; zîrâ bir şeyleri paylaşmanın kıvancını yaşıyoruz. Dolayısıyla, çocuklar, oyunlar, meyveler, kitaplar, dergiler, nişanlar, düğünler, kazâlar, cenâzeler, tâziyeler, Kurban, Hacc, ziyâretler, dâvetler; paylaşacak şeyler o kadar birikti ki bu arada, nasıl edeceğiz bilmiyoruz. Bu gün bir yerden başladık, inşâllâh haftaya kaldığımız yerden iz süreriz.

Yalnız, telefon deyince, geçen haftalardaydı, bir arkadaşımız telefonlara düşen bir iletiden söz etmişti; “Eğer sahabenin Kur’ân’a düşkünlüğünü anlamak istiyorsanız, şimdiki gençliğin telefon dostluğuyla kıyaslayınız!” şeklinde. Hakîkâten, güzel yakalanmış bir tespit. Aynen doğru.

ŞEMSİYE ALTINDA "HÖME" OLMUŞ ÇOCUKLAR

Bununla ilgili, bir de hayfım var: bizim evin olduğu yere Harmanboğazı deniyor. Mahallenin çocukları burada birikir çoğunlukla. Köyü ve muhabbeti özleyen çocuklar yağmur da yağsa eve girmezler. Bir defâsında 5-6 kız çocuğunu sağanak varken şemsiye altında cep telefonu ellerinde, ayakta, -yerel tâbirle- “höme” olmuş şekliyle gördüm. Aklımdan geçmedi değil ama, niye fotoğraflamadım diyorum şimdi. Ne güzel, belki bu sütuna da koyardık.

Filhakîka, bu tutumuz, belki onların mahremi diyeydi ama, uzaktan çekilince, zâten sırtları dönük olduğu için tanınacak hâlleri yoktu. Hakîkâtte o fotoğraf, onların değil, daha çok, bugünkü genel ahvâlimizin fotoğrafıydı!

Son olarak, gelecek hafta ve inşâllâh ömrümüz oldukça burada hep buluşmak; iyilikleri, güzellikleri paylaşmak ve de yeni dönemimizin hayırlı olması dileğiyle cümleye sevgiler, saygılar ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.